Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kul Hakkı

Allâh (cc) meâlen Nisa süresinde buyuruyor ki
Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.
Yani, karsilikli rıza ile yapilan bir ticarete dayanmaksizin birbirinizin malini meşru olmayan yollarda aranizda yemeyin...
Ibni Abbas buradaki maksad, karsiliksiz olarak ele geçirilen her çesit maldir buyurmuştur.


Ebu hureyreden rivayet edildiğine göre
Rasulullaha bir adam gelerek,Ya rasulellah! Bir kimse bana gelip haksız yere malımı almak istese
ne buyurursunuz dedi.Rasulullah (sav) Ona malını verme! buyurdu.Şayet benimle mükatele ederse?
sende onunla mukatele et Ya beni öldürürse? O halde ŞEHİD GİDERSİN.Ya ben onu öldürürsem?
O cehennemde olur buyurdular.(Sahihi müslim)


Sevgili Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:
Helâli aramak, her müslümanin üzerine farzdir.
Bir adam düsünün ki, uzun müddet yoldadir, üstü basi toz toprak, kir içindedir. Bu durumda iken ellerini göge kaldirarak Yâ Rabbi, ya Rabbi diye duâ eder, oysa ki, yedigi, içtigi, giydigi haramdir. Hep haram ile beslenmistir, böylesinin duasi hiç kabul olunur mu? Tercih sizin...


Mücâhid der ki Cehennemliklere öyle bir uyuz musallat edilir ki, her birinin vücûdunu kaşımaktan derisi soyulup kemikleri meydana çikar. Bu arada "Ey falan oglu filân, bu kasinti canini acitiyor mu" diye bir ses duyulur. Adam "Evet" diye cevap verir. Gizli ses de ona "Bu eziyet, müslümanlara çektirmis oldugun acinin karsiligidir" diye cevap verir.(Mukaşefetil kulup)

Nitekim Mezhep imamımız îmam-ı A'zam hazretlerinin babası Numan bin sabit hazretleri gençliğinde daha bekar iken temiz ahlâklı,KUL HAKKINA dikkat eden takvâ ve verâ sâhibiydi. Zühdü, salahı ve ilmi pekçoktu. Yüzünde bir nur vardı. Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak dişledi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı." dedi ve buna pişman oldu. Elma sâhibini bulup helallaşmak için dere boyunca gitti. Nihâyet ısırdığı elmanın ağacını buldu. Ağacın sâhibini aradı. Onun cömerd ve ihsân sâhibi biri olduğunu öğrendi. Oradakiler; "Çok cömert ve ihsân sâhibidir. Elma ağacındaki bütün elmaları alsan, alma demez. Bir tane elmadan ne çıkar." dediler. Sâbit, aramalardan sonra, bahçenin sâhibini buldu ve; "Ya elmanın parasını al, yahut helâl et." dedi. Bahçe sâhibi onun haramlardan KUL HAKKINDAN ve şüphelilerden sakınma husûsundaki gayretini görüp, hareketinin doğru olup olmadığını kontrol etmek istedi. Sâbit'e; "Helâl etmem için ne vereceksin?" diye sordu. Sâbit; "Altın istersen altın, gümüş istersen gümüş." dedi. Bahçe sâhibi; "Ben altın, gümüş istemem. Kıyâmet gününde senden dâvâcı olmamamı istiyorsan, bir teklifim var. Onu kabûl edersen hakkımı helâl ederim." dedi. Sâbit; "Teklifin nedir?" diye sordu. Bahçe sâhibi; "Benim bir kızım var; gözleri görmez, kulakları duymaz, dili söylemez, ayakları yürümez. Bunu sana nikâh etmek istiyorum. Kabûl edersen elmayı sana helâl ederim. Yoksa, yarın kıyâmet günü Allah'ü teâlânın huzûrunda seni mahcûb ederim." dedi. Sâbit kendi kendine; "Ey dîninde sâbit olan Sâbit! Kıyâmette tehlike ve sıkıntılara mâruz kalmaktansa buna dünyâda katlanmak daha iyidir." deyip kabûl etti. Bahçe sâhibi, teklifinin kabûl edildiğini görünce, böyle bir kimseye kızını vereceği için çok sevindi. Nikâhı yapıldı. Gece olunca Sâbit üzüntü ile nikâhlısının bulunduğu odaya girdi. Orada, gâyet süslü, güzel, sağlam, görür, işitir, konuşur, yürür bir hanımla karşılaştı. Hanım efendi kalkıp Sâbit'i karşıladı. Saygı dolu ifâdelerle konuştu. Sâbit kendi kendine; "Yâ Rabbî! Bu ne iştir. Hayal mi yoksa rüyâ mı?" dedi. Hanımın kendi nikâhlısı olduğundan şüphelenip odadan geri çıkmak istedi. Hanımı; "Niye çıkıyorsun ey Allah'ü teâlânın sevgili kulu? Senin helâlin benim!" dedi. Sâbit ona; "Baban seni bana kötüledi. Kördür, sağırdır, dilsizdir, kötürümdür." diye târif etti. Sen ise ne güzel yürüyorsun ve ne iyi konuşuyorsun. Niçin böyle söyledi. Şaştım doğrusu. Muhakkak bunda bir hikmet vardır." dedi. Nikâhlısı kız; "Bu bir sırdır, izin ver açıklayayım. Babamın sözünde yalan yoktur. Dînini kayıran ve seven bir insandır. Seneler oluyor bu evden dışarı çıkmış değilim. Şimdiye kadar hiçbir yabancı, yüzümü görmedi. Ben de bir yabancı yüz görmedim. Bu sebeple gözlerim harama kördür. Kulağım bir yabancı sözü duymamış ve günâh işlememiştir. Bunun için günâha karşı sağırdır. Ayaklarım günah yerlerine gitmez, bunun için kötürümüm. Dilimden hiç kötü söz, günâha sebeb olan bir kelime çıkmadı. Onun için dilsizim. Babamın sözlerindeki hikmet budur." dedi.
Bu sözleri duyan Sâbit bin Zûtâ Allah'ü teâlâya şükretti ve; "Yâ Rabbî! Sen her şeye gücü yetensin." dedi.

KUL KAKKINDAN, Haramlardan ve şüphelilerden sakınma ve iffet esasları üzerine kurulan bu evlilikten; ilim, irfân ve takvâ sâhibi olacak olan Nûmân isminde bir çocuk dünyâya geldi...(Evliyalar Ansiklobedisi )

[color=blue]Yazımızı bir latife ile nihayet verelim.Bir Türk çarşıda atını tutuyordu, at bevletmeye başlayınca etraftakiler kaçıştılar.Türk gülerek "pis olduğunda ihtilaf (görüş ayrılı) bulunan (at idrarından)dan kaçıyorsunuz.Ama haramlığında görüş birliği bulunan KUL HAKKINDAN neden kaçmıyorsunuz" dedi.
(Tefcîru't-Tesnîm) //ücharfbeşnokta

eline emeğine sağlık kardeşim..

ellerine sağlık çok önemli bi konu gerçekten kul hakkı

Çok güzel malumatlar.Duygulanarak okudum :'(

Hz Allah razi olsun kardeşim

Rabbim bizleri kul hakkından korusun inş.


Çok güzel malumatlar.Duygulanarak okudum :'(

Hz Allah razi olsun kardeşim

Rabbim bizleri kul hakkından korusun inş.



minn ecmainn inşallah..

Okuyan gözlerinize sağlık arkadaşlar...

Dualarımıza Amin Amin Amin

Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Ahiret)

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87)

Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül Muhtar)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

Katkilarından dolayı neyzen.lal kardeşimizden Allah razı olsun,teşekkür ederiz...

iŞTE KUL HAKKINDAN NE KADAR BAHSETSEK AZ, KELİMELERE SIĞMAZ,KELİMELERLE İFADE EDİLMEZ.Onun içindir ki KULLARIN HAKLARI Allah'ın hakkının önüne takdim olunmuşdur (önüne geçmiştir).Çünkü her bakımdan elinden alınan hakkına muhtaçtır.Allahü Teâlanın ise buna ihtiyacı yoktur.(ABDÜLLATİF TERCÜMESİ)

Rivayet edildiğine göre İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin mecusiden birinin yanında malı vardı.Onu almak üzere mecusinin evine gitti.Evin kapısına gelince ayakkabısına bir pislik bulaştı.Bunun üzerine ayakkabısını silkeleyince pislik mecusinin duvarına yapıştı.Şaşıran ve ne yapması gerektiğine tereddüd eden Ebu Hanife kendi kendine şöyle dedi
"Eğer bunu bu halde bırakırsam,mecusinin duvarının çirkin görünmesine sebep olacağım.Yok oradan pisliği kazırsam bu sefer de duvarın toprak sıvası dökülecek" Derken kapıyı çaldı,bir cariye çıkınca ona "Efendine,Ebu Hanife'nin kapıda beklediğini şöyle !" dedi.Bunun üzerine adam kapıya çıktı ve Ebu Hanife'nin malını isteyeceğini zannederek özür dilemeye başladı.Ebu Hanife ise "Şu anda bu önemli değil."dedi ve duvarın durumunu anlattı.
"Bu duvarı nasıl temizleyebilirim." dedi.Bu ali cenaplık karşısında vecd ve hassasiyet duyguları ile dolan mecusi "Ben önce nefsimi temizleyerek işe başlayayım!" dedi ve o anda müslüman oldu...
Buradaki esas nükte şudur ki,Ebu Hanife,bu ufacık şeyde mecusiye zulmetmekten çekindiği ve Kul hakkına riâyet ettiği bundan dolayı ondaki malını ona bıraktığı için mecusi küfürden imana geldi.(Ruh'l Beyan)


Hz. Ebu Bekr (ra)`in bir kölesi vardı. Bu köle çalışıp kendisine belli bir haraç ödüyordu. Hz. Ebu Bekr onun kazancından yiyordu. Bir gün yine bir şeyler getirdi. Ebu Bekr (ra) bundan da yedi. Ancak kölesi: "Bu yediğin nedir, biliyor musun?" dedi. Hz. Ebu Bekir: "Neymiş o?" deyince köle açıkladı: "Ben cahiliye devrinde kahinlik yapardım. Aslında bu işin ehli de değildim. Bu sebeple (kafadan atıp bir) adam aldatmıştım. (Bugün yolda) bana rastladı ve (kahinliğimden kalma eski) bir borcunu ödedi. Yediğiniz işte bu idi!" Bunun üzerine Ebu Bekr elini boğazına atıp, midesinde her ne varsa kusup çıkardı.(Hadis-i Şerif // Kütübü Sitte )

O halde şöyle bir düşünelim İşte Kul Hakkına dikkat edenler ne büyük nimete ve hikmete mazhar oluyorlar. Ve yaşayışları bambaşka oluyor. Demekki Kul hakkına dikkat eden, harama dikkat eden, zulüm ve haksızlıktan çekinen kimsenin, ya Allah katındaki durumu nasıl olur? o tercihi sizlere bırakıp, Mevlamızdan duamız kul hakkına riayet etmeye çalışan kullarından eylesin diye dua edelim...(Amin)

emeğinize sağlık çok güzel olmuş.

emeğinize sağlık.çok güzeldi mutlaka kardeşlerimiz,kul hakkına riayet ederler.amaaaaaaaaaaaaa yinede biz bir birimize hakkımızı helal edelim...büyüklük AF edenlerdir.

Kul Hakkı İle İlgili Hadisi Şerifler
"Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur."
(Buharî, Müslim)

"Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır."
(Müslim)

"Kaçmayarak, yalnız Allah'tan sevap bekleyip sabrederek, düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen, borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril söyledi."
(Müslim)

Okuyan gözlere sağlık...
Katkılarından dolayı neyzen.lal kardeşimize şükranlarımızı sunarız.Ve Amin deriz.

mutlaka okuyalım arkadaşlar


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com