Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Peygambere Uymayanın Hali

a) Muhammed (as) a uymayı emreden ayetler:

Cenab-ı Allah Kur’an’da peygamber efendimize uymayı O’na tabi olmayı emretmiştir. Şöyle buyurur:

- “Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, onu Allah altından ırmaklar akan cennete koyacaktır. Orada devamlı kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Nisa: 13)

- “Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa: 65)

- “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisâ: 69)

- “Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisâ: 80)

- “Rasulüm! De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmrân: 31)

- “De ki: Allah’a ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran: 32)

- “Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab: 36)

- “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.” (Muhammed: 33)

- “Namazı kılın, zekatı verin, peygambere itaat edin ki merhamet göresiniz.” (Nur: 56)

- “Allah’a itaat edin, Rasûle de itaat edin, kötülüklerden sakının.” (Maida: 92)

- “Peygamber iyiliği emreder, kötülükten men eder, temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.” (A’raf: 157)

- “Peygamber size neyi verirse onu alın. Size ne yasakladıysa ondan da sakının.” (Haşr: 7)

Görülüyor ki bu ayetlerde Cenab-ı Allah “Kur’an size yeter” demiyor. Kesinlikle kendisiyle beraber peygamber (as) a uymayı emrediyor. Kurtuluşun bu olduğunu bildiriyor, yoksa cezalandıracağını bildiriyor, amellerin boşa gideceğini bildiriyor.





b) Peygamber (as) a uyma konusunda hadisler:

Peygamber (as), Kur’an’ın emrine uyularak sünnetine uyulmasını istemiştir. Çünkü kendisine uyulmasını Allah emretmiş, Allah O’nu örnek göstermiş, O’na emir ve yasak koyma yetkisi vermiştir.

Bu konudaki bazı hadisleri şöyle zikredebiliriz:

- “Bir zaman gelecek, günaha girmeden yaşamak zor olacak öyle ki, adam yalan söyleyecek ve yeminde edecek. Böyle bir zamanda kaçın. Oradakiler: “Nereye kaçalım” dedi. Allah Rasûlü şu cevabı verdi: “Allah’ın kitabına ve peygamberinin sünnetine kaçın.”” (Ramuz el-Ehadis: 504/6)

“Öyle bir zaman gelecek ki, ümmetimin ihtilafı sırasında benim sünnetime tutunan, elinde ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Age: 502/10)

- “Sünnetime yapışan kimse, cennete girer.” (Siret Ansiklopedisi: 6/79)

- “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan edende Allah’a isyan etmiş olur.” (İ, Canan Hadis Ans: 16/457)

- “Bütün ümmetim cennete girecektir. Yalnız istemeyenler müstesna”

- Kim istemez ya Rasûlüllah! denilince:

- “Bana itaat eden cennete girer. Bana uymayanda cenneti istememiş demektir.” buyurur. (Riyaz üs-Salihın: 158)

- “Ortalığın ahlakı bozulduğu bir zamanda benim sünnetimle amel eden, sünnetimden ayrılmayan kimseye yüz şehit sevabı vardır.” (A. Hamdi Akseki, İslâm: 32)

Bu hadislere göre inandım diyen bir kimse, peygamberine uyacaktır. Uymazsa şefaatinden mahrum olacak ve cennete girmeyecektir.

Peygamber (as) ın ifadesiyle: “Sözlerin en güzeli Allah’ın kelamı, yolların en güzeli Muhammed (as) ın yoludur.” (Buhari, Edep: 122)





Yunus Emre:

- “Araya araya bulsam izini,

İzinin tozuna sürsem yüzümü,

Hakk nasip eylese görsem yüzünü,

Ya Muhammed canım arzular seni.”

Derken, N. Fazıl’da:

- “Müjdecim, kurtarıcım, efendim, peygamberim,

Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim.” demiştir.

Cenab-ı Allah O’nu bize en güzel örnek olarak göndermiştir. (Ahzab: 21) O’nu örnek alan, O’na uyan yapılacak şeylerin en doğrusunu yapmış ve Allah’a da bu yolla yaklaşmış olur.





c) Sahabe Allah Rasûlüne nasıl bağlıydı?


Peygamber (as) ın peygamberliğine inananlar O’na gönülden bağlandılar, O’nu çok sevdiler, güçlerinin üstünde ki, gayretle sünnetine sarıldılar. O’na bağlılıkları yüzünden büyük sıkıntılara uğradılar, eza cefa çektiler. Bu uğurda mallarını, mülklerini terk ettiler.

Hz. Ali (ra) hicret sırasında Allah Rasûlü’nün ölümü göze alarak yatağına yatmaktan çekinmedi. O’nun şöyle bir sözü vardır: “Biz O’nu malımızdan çocuklarımızdan, ana babamızdan ve susayanın suyu sevmesinden daha çok severdik.”

Hubab (ra) ın çok alacağı vardı. Onlardan vazgeçti, peygamberden vazgeçmedi.

Ebu Dücane (ra) Uhut Savaşında peygamber (as) ın önüne gerildi, oklara hedef oldu.

Allah’ın elçisi, Bedir Savaşı için Muhacirlerin ve Ensarın fikrini öğrenmek ister. Ensardan Mikdad (ra):

- “Biz Musa peygamberin kavminin söylediği gibi “Sen ve Harun gidin, savaşın, biz burada oturacağız” diyenlerden değiliz. Biz senin sağında, solunda, önünde, arkanda düşmanla çarpışırız.” derken, Sa’d İbn-i Muaz da:

- “Ey Allah’ın Elçisi! Biz sana inandık. Bize getirdiğin Kur’an’ın hak olduğuna şehadet ettik. Nasıl dilersen öyle yap. Sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle beraber dalarız. Bir tekimiz bile geri dönmez.” der.

Adl ve Karre kabilelerinden birkaç kişi gelerek (yalandan) dini, Kur’an’ı öğretmeleri için peygamberden birkaç kişi isterler. Peygamberimiz Asım b. Sabit’in başkanlığında altı kişi gönderir. Racî denilen yere geldiklerinde saldırı olayı olur. Üçü orada şehit olur, diğerleri ise dağa çıkarlar. Teslim oldukları takdirde öldürmeyeceklerini söylemeleri üzerine onlarda teslim olur. Teslim olur olmaz ellerini bağlarlar. Yolda biri ellerini çözerek kaçarken şehit edilir. Geriye Hubeyb ile Zeyd adlarında iki kişi kalır. Zeyd’i Bedir’de babası öldürülen biri intikam almak için satın alır. Öldüreceği zaman Kureyş’in ulularını çağırır.

Ebu Süfyan, Zeyd’e sorar:

- Senin yerine Muhammed’in öldürülmesini ister miydin?

Zeyd şu cevabı verir:

- Değil benim yerime öldürülmesi, ezâ veren bir dikenin O’na batmasını bile istemezdim.

Hubeyb de arkadaşının şehit edilmesinden sonra Bedir’de öldürülenlerin yerine işkence ile öldürüldü. Yalan söyleyip canlarını kurtarmayı düşünmediler. Ebu Süfyan, bu olaydan sonra: “Arkadaşlarının Muhammed’i sevdiği kadar başka birinin sevildiğini görmedim.” demiştir.

Mekkeliler beni Haşim’e “Muhammed’i bize teslim ediniz, sizi memnun ederiz.” demişlerdi. Reddettiler. Kureyş, bütün ilişkiyi kesti, bu uğurda her türlü ezâ ve cefâya katlandılar. İmam-ı Azam, peygamberin mezarının bulunduğu yere ayağını uzatmıştır. İmam-ı Şafi, Medine’de atına binmemiştir.

Hz. Ömer (ra): “Bizim hiçbir şeyi bilmezken Allah bize Muhammed (as) ı peygamber olarak gönderdi. Biz Muhammed (as) ı neyi nasıl yaparken görmüşsek, onu öyle yaparız” demiştir. Bir gün Hacer’ul-es ved-i öpmüş:

- “Sen bir taşsın ne faydan nede zararın dokunur. Ama peygamber seni öptüğü için öpüyorum” demiştir.

- Abdullah b. Amr, kıpkırmızı bir elbise giyer. Peygamber: “Bu ne böyle?” der. Derhal eve gider çıkarır, yakar.

- Bir sahabi yüksekçe ev yapar. Mescidden yüksektir. Peygamber: “Bunu kim yaptı?” der. Derhal katını yıkar.

- Hacer b. Vâil, saç uzatmıştır. Peygamber: “Zübâb, zübâb=kötü, kötü” der. Hemen gidip kestirir.

- Hz. Ömer (ra) oğlu Abdullah’a darıldı. Sebebi, peygamberin bir hadisi için tereddüt etmişti. Fikrinden vazgeçinceye kadar onunla konuşmadı.

- Bir sahabenin yeğeni, faydasız bir oyun oynuyordu. Ona: “Peygamber bu oyunu yasakladı.” diyerek uyarmış, oynamaya devam edince de onunla konuşmamıştır.

- Bir sahabe de altın yüzük takmıştı. Peygamberimiz: “Bunu size yasaklamadım mı?” deyip çıkarıp attı. Peygamber ayrılınca getirirler, “Al bozdurur bir ihtiyacını görürsün” dediler.

O: “Vallahi Allah Rasûlü’nün attığını almam” dedi.



Muhammed (as) ın ümmeti, İsrailoğullarının Musa peygambere dediği gibi: “Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız” demedi. “Ölümü göster de ölelim ey Allah’ın elçisi” dediler.

¥ ¥ ¥

Muhammed (as): “Allah içkiyi yasakladı” dedi herkes evlerine koştu içki küplerini döktü, sokaklardan içki seli aktı.

¥ ¥ ¥

Peygamber (as) ı dinleyen ve O’nun bir hadisini duyan derhal itaat eder gereğini yerine getirirdi. Allah Rasûlü ne yaptıysa onu aynen yaparlardı. Hayatlarını sünnete göre ayarlarlardı. Her işlerinde sünnet ölçü olurdu. Ölümün pençesinde bile sünnete titizlikle uyarlardı. “Anam, babam, malım, canım sana fedâ olsun ya Rasûlüllah!” derlerdi. Rasûlüllah’ın kılına zarar gelmesin diye canlarını vermeye, mallarını fedâ etmeye razı olurlardı. Savaşta vücutlarını Allah Rasûlü’ne siper ederlerdi. Allah Rasûlü bir şeyi sevse onlarda severdi. Bir şeyden uzak dursa onlarda uzak dururlardı.



Peygamberin arkadaşları Allah Rasûlü’ne gönülden, iman bağı ile bağlıydılar. Bu bağlılık O’na ümmet olmanın ve şefaatine nail olmanın gereği idi.

Hiçbir peygambere Muhammed (as) kadar itaat edilmemiştir. Hiçbir insan O’nun kadar sevilmemiştir. “Sen öl de ölelim. Anamız babamız sana feda olsun, canımız sana feda olsun ya Rasûlallah!” demişlerdir.





d) Muhammed (as) a uymayanın hali:



Kur’an’da Cenab-ı Allah Muhammed (as) a uymayanın halini şöyle bildiriyor:

- “Kim Allah’a ve peygambere karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa: 14)

- “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim peygambere karşı çıkar ve inananların yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.” (Nisa: 115)

- “De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran: 32)

- “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab: 36)

- “Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik derler.” (Azab: 66)

- “O gün zalim kimse pişmanlıktan ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!” (Furkan: 27)

Kim uymaz?

- Peygamber (as) a Ebu Cehil, Ebu Lehep gibileri cehaletinden ve inadından uymaz.

- İslâm’ı içine sindiremeyenler uymaz.

- İslâm’ın emir ve yasaklarını yerine getiremeyenler uymaz.

- İslâm’ı bilmeyen peygamberi tanımayan ve Allah’a itaat etmeyenler uymaz.

- Kısaca işine gelmeyenler uymaz.

- Kısra, peygamberin mektubunu yırttı. Peygamber: “Parça parça ol” dedi. O sırada Kısra’nın oğlu babasını parçalayıp öldürdü.

- Peygamber, sol eliyle yiyene “Sağ elinle ye” dedi. Gururundan “yiyemiyorum” deyince, “yiyemez ol” dedi. O kişi bir daha sağ elini kullanamadı.

- Bir zad önce sol ayakkabısını giymişti. Kendisine hafiften bir ses “öküz” dedi. Bir sünneti terkettim, adım öküze çıktı deyip, düşüp bayıldı.

- Beyazıd-ı Bistamiye bir kişiyi çok övmüşlerdi. Gidip görmek istedi. Onun Kıble tarafına tükürdüğünü gördü. O’na saygısı olmayanla tanışmadan döndü.

- Mescid kuşu Salebe, peygambere uymayı bıraktı. Cenaze namazı bile kılınmadı. Kim peygambere uymazsa helâk olur.

Nasıl peygamberimizin sağlığında O’nu sevenler ve O’na uyanlar kurtulduysa, Asr-ı Saadet devrini yaşadıysa, uymayanlar da helâk olduysa, Nuh (as) a, Musa (as) a uymayanlar mahvolduysa, bugün de Allah’ın insanlığın kurtuluşu için gönderdiği son peygamber Muhammed Mustafa (sav) e uymayanlarda helâk olanlardan olacaktır.

Burada mescid kuşu Salebe’yi örnek verebiliriz. Peygamber (as) onun için “Yazık oldu Salebe’ye” demiştir. Uhut’ta okçular uymadı, sıkıntıya düştü.

Allah’a inanıp peygambere inanmayan, Alah’a itaat edip, peygambere itaat etmeyen cennete gider mi?

İnanmanın manası itaat etmektir. Sonra peygamberin şefaat etmediği bir kimse nasıl cennete gidecek?

Hz. Ömer (ra) müslüman olmadan “Eşeğim müslüman olsa ben müslüman olmam” diyordu. Eşeği müslüman olmadı ama o müslüman oldu. Peygambere uydu kurtuldu.

Bütün bid’at ve hurafelerin kaynağı peygamber (as) ın sünnetini tanımamaktır. Sünnetsiz peygambersiz din olmaz. Sünnete uymak Allah’ın emridir. Sünnet olmayınca, farzın bile zevki olmaz.

Peygamberimiz şöyle buyurur:

- “Sünnet hududunda yapılan az amel bid’at dairesinde yapılan çok amelden hayırlıdır.” (Ramuz el-Ehadis: 319/13)

- “Ümmetimin fesadı zamanında benim sünnetimi ayakta tutan kimseye bir şehit sevabı vardır.” (Age: 226/18)

İslâm’ın güzelliklerine rağmen bugün bakıyorsun; yoksulluk çeken müslüman, ağlayan müslüman, ölen müslüman, sömürülen müslüman, itilip kakılan müslüman. Neden? Sebep elbette eksikliklerimizdir. Kur’an’daki ve sünnetteki İslâm’ın yaşanmamasıdır.

Geçmişte Asr-ı Saadet yaşanırken, Osmanlılarda ve Selçuklularda Kur’an ölçüdür. Allah Rasûlü’nün sünneti hayat tarzıdır.





e) Kim kime uyarsa onunla beraber olacaktır:



Dünyada kim kiminle olduysa, kiminle vakit geçirdiyse ve kimi sevdiyse, kim onu sevdiyse ahirette onunla olacaktır.

Ayrıca kim kime tabi olduysa, kimin peşi sıra gittiyse Allah’ın huzuruna onunla beraber çağrılacak ve onunla beraber haşrolunacak, cennete veya cehenneme onunla gidecektir.

Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle buyurur:

- “Her insan topluluğunu önderleri ile beraber çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaktır.” (İsra: 71)

Bir ayette de:

- “Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları çekip ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötüdür.” (Hud: 98)

Cehenneme boylayan kimsenin de:

- “Yazık bana! Keşke falancayı (batıl yolcusunu) dost edinmeseydim!” (Furkan: 28) diyeceği bildirilmiştir.

Peygamber (as) ı seven, O’nunla beraber yol tutan, O’nun sünnetine uyanda kıyamet gününde O’nunla beraber olacaktır. Peygamber (as) şöyle buyurur:

- “Sünnetimi canlı tutan, beni seviyor demektir. Kim beni severse cennette benimle beraberdir.” (Tirmizi, İlim: 16)



Peygamber efendimizin Medine dışına çıkınca birkaç gün içinde Sevban (ra) O’nun ayrılığına dayanamamış, sararmış solmuştu. Allah Rasûlü’nün dönüşünde O’nu karşılamaya gitmişti. Onu görünce peygamber (as):

- Ne oldu Sevban hasta mısın? Diye sormuştu. O da:

- “Ya Rasûlallah! Dünyada birkaç gün ayrılığına dayanamadım, sarardım, soldum. Ahirette senin yerin, makamın başka benim başka. Ben orada ne yaparım!” dedi.

Bunun üzerine peygamber (as)

- “Kişi sevdiği ile beraberdir” buyurdu. O sırada Nisâ sûresinin 59. ayeti indi.

Evet, Elmeru mea men ehabbe=kişi sevdiği ile beraberdir.





f) Elimizden geldiği kadar sünneti yaşamalıyız:



Muhammed (as) ın sünnetine sarılmalıyız. Çünkü İslâm, hayatın pratiği sünnetle yaşanır. Sünnet olmadan İslâm yaşanamaz. Ayrıca sünnetsiz ümmet olunmaz. Sünnetten yüz çeviren, peygamberden dolayısıyla Kur’an’dan yüz çevirmiş olur. Cenab-ı Allah Kur’an’da: “Peygamber size neyi getirdiyse onu alın” diyor. “O’na uyun” diye emrediyor. Bunun için aşkla Allah’ın Rasûlü’ne ve sünnetine sımsıkı, gönülden bağlanmalıyız. “Allah bunu istiyor, peygamberim bunu istiyor” demeliyiz. “Bana bunu emrediyor”, “Peygamberim böyle emretmiş ve peygamberim böyle yapmış” demeliyiz.

Bir şey yapmadan düşünmeliyiz. “Peygamberim nasıl yapmış” diye. O neyi nasıl yaptıysa, öyle yapmalıyız. Eğer sünnete uymamışsak, dönüp sünnete uygun yapmalıyız. Peygambere uymak budur.

O, bize örnektir. O bize: “Beni nasıl namaz kılar görürseniz öyle namaz kılınız” demiştir.

- “Size bir şey yapmanızı emrettiğimde, ona mümkün olduğunca uyun. Bir şeyden sakındırdığımda ondan mümkün olduğunca kaçının” demiştir. (Siret Ans: 2/528)

Enes (ra) da şöyle der:

- “İnsanlar kendilerine bi’at ettiklerinde (müslüman olup İslâm’ı benimsediklerinde) onlara “elimden geldiği kadar” sözünü söyletirdi.” (Ramuz el-Ehadis: 528/3)

Evet mümkün olduğu ve elimizden geldiği kadar peygamber (as) a tabi olmalıyız ki, sancağı altında toplanalım, Havz-ı Kevserinden içelim, şefaatinden istifade edip kurtulalım.

Mustafa ÖSELMİŞ


Hadis ve Sünnet

MollaCami.Com