Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Sünneti gayri müekkede terk edilmeli mi?

Sünneti gayri müekkede terk edilmeli mi?

Bazı kimseler hiçbir mazeret olmadığı halde keyfi olarak sünneti gayri müekkede olan namazları sözüm ona ibadet kastıyla terk etmektedirler.
Yaptıkları işe meşruluk kazandırmak için de “Terk etmek sünnetini yerine getiriyoruz” ifadesini kullanıyorlar. Bu tamamen yanlış bir ifade, yanlış bir anlayış ve uygulamadır.

Peygamberimizin buradaki yapma ve terk etmedeki mantığı tamamen ruhsatla alakalıdır. Mazeret olduğu takdirde alışkanlık haline getirmeden terk edilmeye müsaade edilen bir fiil, asla sünnet olamaz. Yapması sünnet ama terk etmesi sünnet değildir, ibadet değildir. Buradaki mantık ruhsata dayalıdır.

Sünnet olan namazlardaki mazeret halinde terk etmeye verilen ruhsatı, devamlı surette kullananlar, yaptıkları yanlışa bir de kılıf uydurarak “terk etmenin de bir ibadet olduğunu” öne sürerler.

Bu yaklaşımla işin içinden çıkmak mümkün değildir. Mesela Peygamberimiz arabaya binmedi diye arabaya binmemek, uçağa binmedi diye uçağa binmemek; yemediği şeyleri yememek, giymediği şeyleri giymemek de sünnet olarak algılanmalı ki işin içinden çıkılmaz bir mantık karışıklığına sebebiyet verir.

Zaten yapılması istenen davranışların ya da ibadetlerin sevapları hakkında; terk edilmesi gereken davranışların yapıldığı takdirde günahları hakkında ilahi buyruklar mevcuttur.

Mesela şu soruyu sorsak acaba cevap verebileniniz var mıdır? Sünneti gayri müekkede bir ibadeti terk etmeyi teşvik edici, ya da terk edildiği takdirde şu kadar sevap ya da mükâfaat vardır diye bir hükme, bir hadisi Şerife rastladınız mı? Elbette ki hayır...

Hâlbuki ikindi ve yatsı namazının fazileti ve Peygamberimizin çoğunlukla kıldığına dair hadisler mevcuttur.

Öncelikle ikindi namazının sünneti hakkındaki beyanları aktaralım:

Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ikindi namazının farzından önce dört rekât namaz kılardı. İkinci rekâtın tahiyyatında Allah Teâlâ’ya en yakın meleklere ve onların yolunca giden Müslüman ve mü’min kimselere selâm ederdi. (Tirmizî, Mevâkît 201, Cuma 66. Ayrıca. bk. Nesâî, İmâmet 5; İbni Mâce, İkâmet 109)

İbni Ömer radıyallahu anhümâ’nın rivayetine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İkindi namazının farzından önce dört rekât namaz kılan kimseye, Allah rahmetini ihsan etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu 8; Tirmizî, Salât 201).

Yatsı namazının ilk sünneti hakkında da Riyazussalihin cilt 5 sayfa 324 de şu hadis ve açıklama mevcuttur:
Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurdu. Üçüncü defasında "kılmak isteyene" dedi. (Buhârî, Ezân 14, 16; Müslim, Müsâfirîn 304. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 11; Tirmizî, Salât 22; Nesâî, Ezân 39; İbni Mâce, İkâmet 110)

Açıklama: Farz namazlardan önce ve sonra kılınan ve râtibe (çoğulu revâtib) diye de anılan sünnetlere dair üç ayrı sahabe tarafından rivayet edilen yukarıdaki üç hadiste, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i müekkede dediğimiz namazlara verdiği önem görülmektedir. Allah'ın Resûlü her ne kadar üçüncü hadisin sonundaki "kılmak isteyene" ifadesiyle bu namazların farz derecesinde zaruri olmadığını, diğer bir ifadeyle mutlaka kılınması gerekmediğini söylemekte ise de, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" şeklindeki ifadelere dikkatle baktığımız zaman, onları ne yapıp edip mutlaka kılmamızın bizim için çok önemli olduğunu farkederiz. (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 288)

Abdullah İbni Mugaffel'in Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet ettiği ve üç defa "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurduğunu belirttiği hadistir. Yatsı namazının ilk sünnetiyle ilgili en kuvvetli rivayet, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" hadisidir. Bu hadis, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yatsı ezanı okunduktan sonra bir nafile namaz kıldığını göstermektedir." (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 324)

Sünneti gayri müekkede de olsa; Tekbiri, kıyamı, kıraati, kelamı, selamı, salâvatı, rükûsu, secdesi olan bir namazı kılmakla kılmamak bir olur mu? Hatta diyebiliriz ki sünneti gayri müekkede olan bir namazı kılmak çok büyük faziletlere, Hak yakınlığına sebebiyet verecektir. Şu Hadisi Kutsi de zaten bu dediğimiz manayı işaret eder:

"Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir, bana sığınırsa onu korurum." (Buhari, Rikak: 38, Ahmed İbnu Hanbel (6/256))

Biz kul olarak Allah'ın rahmetine, affına ve de sevgisine muhtacız. Bu konuda çeşitli vesilelere ihtiyacımız olacaktır. Zaten yapılan hiçbir amel az ya da çok, sünnet ya da farz, ya da nafile, boşa gitmeyecek, aksine kurtuluşumuza sebebiyet verecektir.

Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) bu müjdeyi bize vermiştir; "Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i: - Kulumun nafile namazları var mı, bakınız? Der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188) Bu bilgiler ışığında ibadet hayatımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Farzıyla, sünnetiyle, nafilesiyle, yapmaya gücümüzün yettiği kadarıyla ibadetlere sımsıkı sarılarak Allah ve Peygamberin dostluğunu, hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıyız.

Uğur Kepekçi

Neden terk edilmesinki
O zaman sünnet-i müekkede ile ne farkı kaldı.
Elbette niyyettten niyyete değişir...

Neden terk edilmesinki
O zaman sünnet-i müekkede ile ne farkı kaldı.
Elbette niyyettten niyyete değişir...


Neden terkedilsin ki ?

Sünnet-i müekkedden farkı Resulullah Efendimiz bu namazlara sürekli devam etmemiş, arasıra da olsa terketmiştir.. Kıldığı için de vakti olan daima kılmalıdır. Gayri Müekked olmasının sebebi budur, çok sevap diye terketti denmez. O terketti diye terkedilmez, Resulullah'ın yaptığı fiil "sünnet" olur (velev ki bir kez yapmış olsun), yapmadığı değil. Bu namazları Resulullah Efendimiz daha sevap olduğu için terketmiş değildir. Öyle olsa evvabin ve teheccüd namazları gibi gayrı müekked sünnetlerin de terkinin sevap olması icab ederdi. Bunların da mendup olduğu Bahr kitabında yazmaktadır.

İmam-ı Kastalanî hazretleri "Mevahib-i Ledünniye" kitabında "Resulullah Efendimiz (sav) ikindiden önce 4 rekat namaz kılana rahmetle dua etmiştir" buyurmaktadır.. Daha sevap olandan mahrum etmek içşin rahmetle dua edilmez.. Terketmenin sevap olduğu bu nedenle yanlıştır.. Kılmayana böyle bir dua yoktur..

Ama kalbiniz ne diyorsa onu yapın.. Terkedene niye terkettin denmez, yukarda izahına çalıştığımız husus terketmemenin evlâ olduğudur.. Müslüman farzların yanında kılabildiği kadar nafile kılmalıdır, Allah'a yaklaşmaya vesiledir.. Sünnet'e uymak için de bir yolunu illa bulur..

Malum İmam-ı Rabbani (ks) hazretleri, 4 mezhebin dördüne de uyabilmek için namazda imam olmağa çalışırmış daima.. Bu sayede terkettiği bir sünnet veya farz veya vacip olmazdı..

Sünnet-i müekkedden fark olup olmaması bizi neden ilgilendirsin ki, neden sevaplardan mahrum kalalım.

Yanlış anlaşılacak görüşler bildirip te insanları sünnet sevabından mahrum bırakmamak lazım !!!

Neden terkedilsin ki ?

Sünnet-i müekkedden farkı Resulullah Efendimiz bu namazlara sürekli devam etmemiş, arasıra da olsa terketmiştir.. Kıldığı için de vakti olan daima kılmalıdır. Gayri Müekked olmasının sebebi budur


Ne güzelde söylemişsiniz doğru söze ne hacet.
Biz devamlı terk etsin veya terk edilsin demiyoruz zaten ara sıra işleri yoğun olursa, vakti dar olursa, vaktim çok az diyenler için yani zarureti olanlar için söylüyoruz efendimiz terk etti diye terk edecek.

Neden terkedilsin ki ?

Resulullah'ın yaptığı fiil "sünnet" olur (velev ki bir kez yapmış olsun), yapmadığı değil. Bu namazları Resulullah Efendimiz daha sevap olduğu için terketmiş değildir. Öyle olsa evvabin ve teheccüd namazları gibi gayrı müekked sünnetlerin de terkinin sevap olması icab ederdi.


Hem fikiriz. Terk etmiş ki o fiili işlemiş ki sünnet olmuş. Bizler hangisi az sevap hangisi çok sevap bilemeyiz sevabını verecek olan Rabbimiz
Dğru olan bir şey varki Gayr-i Müekked Sünnetin Tarifi ve devaminda
İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti gayr-i
müekkeddir. Peygamberimiz bunları bazan kılmış bazan terketmiştir. Bunları da kılmaya çalışmalı, kılmamayı alışkanlık haline getirmemelidir diye geçer.


Hadis ve Sünnet

MollaCami.Com