Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İLMÜ FERAİZ

RİSALET-Ü’L FERAİZ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd; alemlerin rabbi olan Hz. Allah içindir. Salat ve selam bizim seyyidimiz, efendimiz olan Muhammed a.s. ve O’nun Aali ve Ashabı üzerinedir.


Refik Akçalıoğlu Abimizden rivayet olunduğuna göre;
Hazretimiz; İlmi feraiz, Farzı ayn oldu.
Bu ümmeti iki şey ile ifsad edecekler; 1. mirası ifsad etmekle 2. nikahı ifsad etmekle


يُوصِيكُمُ اللهُ فِى اَولادِكُمْ لِلذَكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ
(nisa s. 11.)
Hz. Allah teala; evlatlarınızda , iki kızın nasibi, erkek içindir diye emri ferman
buyurdu.



تَعَلَّمُ الْفَرَائِضَ وَ عَلِّمُوها النَّاسَ فَاِنَّها نِصْفُ الْعِلْمِ
Hz. Rasulullah sallallahü aleyhi ve selem buyurdu ki; Feraiz ilmini öğreniniz ve insanlara öğretiniz. Zira feraiz, ilmin yarısıdır.

الْعالِمُ الَّذى لَيْس عِنْدَهُ عِلْمُ الْفَرائِضِ كَالْجَسَدِ الّذى لا رَأْسَ لَهُ
Rasulullah s.a.v. buyurdu ki; kendisinde feraiz ilmi olmayan alim başı olmayan ceset gibidir.


مَنْ تَعَلَّمَ مَسْئَلَةً واحِدَةً مِنَ الْفِقْهِ فَلَهُ عَشْرُ حَسَناتٍ وَ مَنْ تَعَلَّمَ
مَسْئَلَةً واحِدَةً مِنَ الْفَرائِضِ فَلَهُ مِائَةِ حَسَنةٍ

Rasulullah s.a.v. buyurdu ki; Kim fıkıhtan bir mesele öğrenirse onun için 10 hasene vardır. Kim ki feraizden bir mesele öğrenirse onun için 100 hasene vardır

مَنْ عَلِمَ لْقُرْآنَ وَلَمْ يَعْلَمِ الْفَرائِضَ فَاِنَّ مَثَلَهُ مَثَلُ الرَّأْسِ لا وَجْهَ لَهُ
Rasulullah s.a.v. buyurdu ki; Kim kuranı kerimi bilir feraizi bilmezse; o kimse yüzü olmayan başa benzer.

الْعِلْمُ ثَلاثُةٌ وَما سِوَى ذالِكَ فَهُوَ فَضْلٌ آيَةٌ مُحْكَمَةٌ اَمْ سُنَّةٌ قَئِمَةٌ او فَرِضَةٌ عادِلَةٌ
Rsulullah s.a.v. buyurdu ki; ilim 3'tür. bunun dışındakiler ise fazilettir. bu 3 ilim; kuranı bilmek ve onun ile hüküm (tefsir), icra olunan- kaim olan sünnet, adil bir taksim feraiz.

تَعَلَّمُو الْفَرَائِضَ وَ عَلِّمُوها النَّاسَ فَاِنَّه نِصْفُ الْعِلْمِ وَهُوَ يُنْسَى وَهُوَ اَوَّلُ شَيْئٍ يُنْزَعُ مِنْ اُمَّتى

Rasulullah s.a.v. buyurdu ki; feraiz ilmini öğreniniz ve insanlara öğretiniz. feraiz ilmin yarısıdır. bu ilim unutulur. ve bu ilim ümmetimden zorla alınan şeyin evvelidir.

تَعَلَّمُوالْقُرآنَ وَ عَلِّمُوهُ النَّاسَ وتَعَلَّمُو الْفَرَائِضَ وَ عَلِّمُوها النَّاسَ فَاِنِّ امْرِأٌ مَقْبُضٌ وَاِنَّ الْعِلْمُ سَيُقْبَضُ وَتَظْهَرُ الْفِتَنُ حَتَّى يَخْتَلِفُ الاِثْنانِ فِى الفَرِضَةِ لا يَجِدانِ مَنْ يَقْضِ بِها

Rasulullah efendimiz buyurdu ki; Kuranı öğrenin ve insanlara öğretin. Feraizi öğrenin ve insanlara öğretin. Muhakkak ben ruhu kabzolunacak birisiyim. bu ilim yakında kabzolunur, kaybolur. ve fitneler zuhur eder. hatta iki kişi feraiz hakkında ihtilafa düşer de hükmedecek bir kişi bulamazlar.

Yani Peygamberimiz bu hadisi şerifte bizleri uyarmış,ve öğrenip öğretmezsek bizleri bundan dolayı mesul tutmuştur.

FERAİZ; Belirli, mukadder, malum olan hisseler demektir.
Bu hisseleri bilmek bizler üzerine vazifedir.

Ensardan bir kimse ilim ile uğraşan , peygamberimizle çok vakit geçiren muhacirine;
"KURANI KERİM bilir misin?" diye sorar.
"Evet" deyince,
"feraiz bilir misin?" diye sorar.
"Evet" derse Ensar ona
"İşte bu güzelliktir, fazilettir, üstünlüktür" dermiş.
"Hayır" derse o zaman,
"senin benden farkın ne?" dermiş.



Bizler ALİM, ALİME sınıfından değilsekte; ümmeti mehammede hizmet için çabalayan kimseleriz. Eğer bu ilmi biz bilmezsek diğer insanlardan farkımız ne olur??

çok değerli bilgiler ve nasihatler...öğrendiğimizle amil olup yaşayışımızla örnek oluruz inş.

Allah razı olsun kardeş emeğine sağlık.

evet düşseli öğrenip amil olmamız gereken bir ilim...
cümlemizden rabbim razı olsun inş:)

MUKADDİME

BİRİNCİ KISIM: MÜLKİYET


Bir kimsenin vefatından sonra kalan mallarının ne şekilde harcanıp, mirasçılarına nasıl taksim edileceğini anlatan ilme; ilmi feraiz denir. Mİras meselesinin iyi anlaşılması için evvela mülkiyet hakkında malumat sahibi olmak lazımdır.
İslam hukuku nasıl bir mülkiyet anlayışı getirmiştir?
Dünyada bir çok sistem var. Mesela kominizm de herşey devlete aid olup fertlerin mülkiyet hakkı yoktur. Bugün bizim aile hayatımızda daha çok aile mülkiyeti anlayışı hakimdir.

İslam hukuku ise fert mülkiyeti esasını getirmiştir. daha dünyaya gelmeyen bir cenine mülkiyet hakkı vermiştir. Babası vefat edecek olsa ana rahminde iken miras hakkı vardır. Ana rahminde iken bile kendisine yapılacak hibe, vasiyet gibi muameleleri geçerli saymıştır.Dünyaya geldiği andan itibaren ise, artık mülk edinme hakkına da sahiptir. Küçük olması cihetiyle bu hakların korunma vazifesi ana babasına aittir. velisi çocuğa ait malları onun namına muhafaza edip ilerde ona teslim etmekle mükelleftir.

Ana baba küçük çocuklarının doğumunda ve sünnet merasiminde çocuğa gelen hediyeleri veya başka yollarla elde ettikleri mallarını harcayamaz.. Çocuğun bu mallarını başkasına ödünç veremez.Kendisi de borç alamaz. zira mal sahibi çocuktur. Ve mükellef değildir. Başkasına ait malı onun rızası olmadan kullanmak nasıl mümkün olur?


Not; Eğer hediyeleri getiren kişi çocuğa getirmişse ana baba onu kullanamaz. fakat anne tarafı anneye, baba tarafı babaya diyerek getirmişse bunları ebeveyn kullanabilir.
(fetevai hindiyye, hukuki islamiyye , osmanlı hukuku)

İslam hukuku daha doğmadan bize bu hakları veriyor, bizde doğar doğmaz bu hakları ihlal ediyoruz. Bu sebeble evvele buradan başlayıp bütün fertlerin diğer hakları olduğu gibi mülkiyet hakkına sahip olduğunu bilmeliyiz. Böylece hem hayatta iken başkasının malını yememiş olur, hemde vefat esnasında bir karışıklığa mahal bırakılmamış olur.

Baba buluğ çağına kadar çocuğuna ilim ve sanat öğretir. Evlenme çağında düğününe yardımcı olur. Düğünde gelen hediyeler kime takıldıysa ona aittir. damada gelen hediyeler damadın, geline takılan hediyeler gelinindir. Damadın verdiği mehir tamamen gelin hanıma ait olup özel mülküdür. Kocasının, babasının müdahale hakkı yoktur.

Tafsilatı fıkıh kitaplarında bulunan bu meseleler maalesef, bugün pek çok kimse tarafından ihlal ediliyor. Çocuk bizim , malıda bizim, hanım benim, malıda benim anlayışı; büyük bir yanlışın başlangıcı oluyor. Başkalarının mallarını yememesi gerektiğinin bilen pek çok insan , en yakınlarının şahsi mallarını fütursuzca yiyor.
Çocukta bir müddet sonra "bende bu ailedenim, o halde izinli izinsiz çok şey yapabilirim" demeye başlıyor. Hanımefendi ise "ben bu evin sahibesiyim dolayısıyla istediğim herşeyi istediğim gibi kullanabilirim " demeye başlıyor. Halbuki cenabı hak nisa suresinin 29. ayetinde mealen; Ey iman edenler, gerek karıkoca, gerekse yakın akraba arasında birbirinizin mallarını batıl etmeyiniz buyuruyor.

Ana ve baba hayatta iken çocuklarına mal vereceklerse bütün çocuklarına adaletli ve müsavi şekilde vermeli. Büyüğüne küçüğüne, evlisine bekarına, oğluna kızına aynı değerde mal vermelidir. Şayet çocuklar ana ve babalarına mal vereceklerse, her ikisine de müsavi vermelidir. Ulemanın bir kısmı, anaya biraz fazla verebilir dediler. Bazıları çocuklarından bazısına hayatta iken bir miktar mal verip, ben öldükten sonra mirasıma girme diyor. Halbuli kimsenin ne zaman öleceği belli olmadığı gibi, bu muameleden sonra malın ne karad çoğalıp azalacağı da belli değildir. Ölümden ssonra allahın mirasçı kıldığını mirasçılıktan çıkarma hakkı kimseye verilmemiştir. zira ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı gibi,ölüm esnasında bu malların hangisinin ne kadar kalacağı da belli değildir.

Hulasa; islam hukukunda kadaın-erkek, büyük-küçük, herkesin fert olarak mülkiyet hakkı vardır. Bu mülk ister miras yolu ile olsun ister hibe, vasiyet yolu ile olsun, ister kendi kazancı ile. Mülkiyet hakkı fertlerin olduğu gibi, buna dayalı ibadetlerde fertlerin vazifesidir. Yani kim mal sahibi ise zekatı o verecektir. Kurbanı kendisi kesecektir. Hac vazifesini kendi eda edecektir. Ahzab suresi 33. ayette Cenabı Hak Peygamberimizin hanımlarına hıtaben " Namazlarınızı kılın, zekatlarınızı verin, Allah ve rasülüne itaat edin." buyurmuştur. demekki herkesin namazını kendisi kıldığı gibi, zekatını da kendisi verecek, Kurbanı kendi parasıyla kesecek, ve onun manevi zevkini kendi tadacaktır. ( hanımının zekatını vermek, kurbanını kesmek isteyen beyin bu şekilde yapmasında bir beis yoktur. ancak buna mecbur değildir.) Bu şekilde devam eden aile fertlerinden biri vefat ettiği zaman, mirasında da bir sıkıntı olmayacaktır. Zira her ferde ait mal zaten bellidir. Feraizde büyük-küçük, kız-erkek, herkese muayyen hisse verilmesi de islamda fert mülkiyetinin esas alındığının en güzel misalidir.


İKİNCİ KISIM; MİRAS


Her insan için ölüm mukadderdir. Hayatında iken mallarının tasrifi, alması, satması, kendi rızasıyla olur.Ölüm ile beraber artık bu tasrif bitmiş, fakat geride az veya çok bir mal (tereke) kalmıştır. Cenaze masrafları, borçları, vasiyetleri ve mirasçıları vardır. Kalan mal nasıl harcanacak, mirasçılara ne şekilde tevzi edilecek, bunu feraiz ilmi beyan eder. Biz burada kısaca nasıl bir yol takip edileceğini anlatmaya çalışacağız. böylece yakınlarından biri vefat eden kimse, nerelere ne şekilde harcama yapacağını bilsin. Kendisine böyle bir mesele intikal eden ilim erbabı da takip edilecek yolu anlamış olsun.

1. Vefat eden kimsenin kendi mallarından evvela cenaze masrafları karşılanır.
2. Şayet borçları varsa 2. olarak borçları ödenir. Eğer vefat eden evli bir erkek olup hanımının mehrini henüz ödememişse , mehir borcuda bu kısımda ödenir.
3. Vefat eden kimsenin harcama yapılması gereken bir vasiyeti varsa, terekenin üçde birinden fazla olmayacak şekilde, vasiyetleri yerine getirilir. Devir ve iskatı salat da bu madde içerisinde yapılır.
4. Bütün bunlardan sonra kalan mal, kitap, sünnet,, icmai ümmet hükümlerine göre, mirasçılara taksim edilir.
edillei şerıyyeden kıyası fukaha feraiz ilminde yoktur.Yani fukaha feraizde kıyas yapmamıştır. O halde bir insanın dinen mirasçıları kimlerdir, ne kadar miras alırlar, bunu izah etmeye çalışalım...

VARİSLERİN BELİRLENMESİNDE TAKİP EDİLECEK YOL
Bir kimsenin vefat ettiği esnada hayatta olan nenesi, dedesi, anası, babası, kardeşleri ve çocuklarından,kimler varsa bunlar bir çizgi altına yan yana yazılır.Birbirine yakın olarak vefat edenler varsa, hangisi önce vefat etmişsa evvela onun mirası taksim edilir. mesela ; bir kaza esnasında karı koca vefat etmişler, evveela kocası bir saat sonra hanım vefat etmişse, evvela kocanın mirası taksim edilir hanımının hissesi ayrılır. Daha sonra hanımınn hem kendi malları, hemde kocasından intikal eden hisseleri bir araya toplanır. Ve mirasçılarına ayrıca taksim edilir. Bu bakımdan bir miras meselesi geldiği zaman vefat tarihinde sağ olan mirasçıları sormak gerekir.

vefat eden kimse evli bir erkek ise, zevcesinin hamile olup olmadığı sorulmalıdır.Şayet hamile ise doğacak çocuğun hissesi (haml) bahsindeki şartlar çerçevesinde ayrılıp velisine teslim edilir. (buluğ çağında kendisine verilmek üzere)
Vefat eden kimsenin mirasçılarından müslüman omayan ver mı? buna da dikkat edilmelidir. Zira müslüman olmayan kişi müslümana varis olamaz. (tersi de böyledir) Bugün yabancılarla evli olan bir çok insan bunu dikkate almalıdır.

Yine mirasçıların arasında murisi katleden bir kimse var mı? buna da dikkat edilmelidir. Zira murisi öldüren katil, yakını da olsa mirasçı olamaz.

Yine bugünkü şartlarda varis ile muris arasında evlatlık muamelesi olup olmadığıda dikkate alınmalıdır. Çünkü islam hukukunda evlatlık geçerli değildir.Dolayısıyla evlat analığa babalığa, onlarda evlatlığa varis olamaz.

Allah razı olsun teşekkürler degerli kardeşim

Mirasçılar yukarıda anlatıldığı gibi tesbit edildkten sonra, büyükten küçüğe (usulden fürua) bir çizgi altına yazılır.
Mesela; 22 Ocak 2005 tarihinde Mehmet Toprak vefat etmiş olsa, geride, anası babası, zevcesi, ve birde oğlu kalsa, önce zevce yazılacak. (Şayet zevc varsa önce o yazılır. meselede reddiye varsa tanzim mümkün olsun diye.)

Mehmet Toprak şeklinde yazılır.
zevce baba anne oğul

Sonra meharic'i-l füruza tablosuna bakılır. Tanzim edilen mesele de sadece ثُمُنْ ( 8'de 1) hissesi alan varsa, 8'den,
sadece سُدُس hissesi alan varsa, 6'dan
hem سُدُس hemde ثُمُنْ hissesi alan varsa 24'den kurulur. Ve her varisin hissesi çizginin üzerine yazılır. ( 40 hal vardır. duruma göre düzen yapılır.)


قىِ سُدُسْ سُدُسْ ثُمُن
zevce baba anne oğul

Mahreci füruza bakıldığı zaman böyle bir mesenin mahreci( paydası) 24tür. Buna göre 24'ün; altıda biri 4
sekizde biri 3tür.

Bu hisseler verildikten sonra kalan bölümüne 13 yazılır (قىِ ) .

3 4 4 13
قىِ سُدُسْ سُدُسْ ثُمُن
zevce baba anne oğul Toplam 24 eder.

Böylece varislerin her birinin hissesi yazılmış olur.

TEREKENİN TAKSİMİ

Taksim edilecek tereke nakit para , altın gibi ise herkese hissesi kadar verilir. Terekenin toplamı mahreç meseleye bölündüğü zaman her bir hisse miktarı belli olmuş olur.

mesela; yukarda bahsettiğimiz Mehmet Efendinin 35 milyar değerinde mirası kalsa, Bunun 1 milyarı cenaze masrafları için, 3 milyarı borcu için, 3 milyarı mehir borcu için hanımına, 4 milyarı vasiyet gereği bir hayır müessesesine verilse kalan 24 olduğu zaman, her hisse bir milyar olmuş olur. buna göre;

4 hisse karşılığı 4*1milyar=4 milyar babasına,
4 hisse karşılığı 4*1milyar=4 milyar anasına,
3 hisse karşılığı, 3*1milyar= 3 milyar hanımına,
kalan 13 hisse karşılığı, 13*1milyar= 13 milyar oğluna verilmiş olur.

Şayet, tereke hayvanat cinsinden ise, ve ya değerleri farklı olan gayrı menkul ise, taksime başlamadan önce, her birinin değeri ayrı ayrı tesbit edilir. rızai taksim edilir. Mirasçılardan hiçbiri diğerine göre daha fazla söz sahibi değildir. Miras muamelesi fazla uzatılmamalıdır. Zira tereke artık müşterek bir mal olmuştur. İçlerinden bir kısmının kendi malı gibi kullanması caiz değildir.
Mirasçılardan bir kısmına terekeyi vasiyet etmek caiz değildir (ben öldükten sonra filan tarla oğlumun, şu dükkan zevcemin, şurası kızımın olsun gibi) Zira Peygamber Efendimiz s.a.v. veda Hutbesinde; Dikkat ediniz, varise vasiyyet yoktur buyurmuştur.

Mirasçılardan bir kısmı, FERAİZE GÖRE TAKSİME razı olmazsa, buna inanan kimse, evvela feraize göre taksim yaptırır. Başka usule göre yapılan taksimdende kendisine FAZLA mal isabet ediyorsa, Bu fazlalığı HAK SAHİPLERİNE iade eder. Şayet noksan isabet ediyorsa, Buna rıza gösterenlere Allahın hükmünü hatırlatır. Vermezlerse mesuliyet onlara aittir.


Bugünkü tarla , dükkan, daire, arsa vs. gibi gayrı menkuller, özel mülk olduğundan, feraize göre taksim edilmelidir.
Osmanlı zamanında; Arazi intikal kanunları ile tarlaların büyük bir kısmının mülkiyeti devlete ait olup, sadece kullanma hakkı şahıslara intikal ediyordu. Bu yüzdende tasrif hakkı kanuna göre tayin ediliyordu. şimdi ise bu tarlalar şahıslara mülk olarak verilmiştir. veya üzerine ağaç dikmek, ev yapmak, bağ yapmak ile mülk olmuştur. Öşrün farziyyeti bu sebepledir.

(mukayesei islam ve osmanlı hukuku, Teshilül feraiz)

MİRASTA BU USULÜ TAKİB ETMEMİZİN SEBEBİ NEDİR?

Cenabı Hakk Nisa Suresinde bu usulü açıkça emir buyurmuştur. Kuranı Kerimin tertibi, tevkıfidir.(semaidir) Surelerin, ayetlerin tertibi, birbirrleri ile olan münasebetleri, pek güzel manalar ifade eder. Kuranı kerimde يا ايُّها الناس diye başlayan sadece iki sure vardır. Biri baştan 4. sure yani nisa suresi, diğeri yarısından itibaren 4. yani, hac Suresidir.
Birincide Ali İmran Suresinin son ayeti; يا ايُّها الّذين آمَنُوا اصْبِرُوا وَصابِرُوا وَرَبِطُوا وَاتّقُوا الله لَعلّكمْ تُفْلِحُون ayeti ile , felaha ermenin nedenleri anlatılmış ve en mühim nedenlerinden biride, aile hukukuna riayet olduğunu işaret edercesine Nisa Suresi ile devam edilmiştir.

İkinci surede de يا ايُّها الناس den sonra, اِنَّ زَلزَلَة السّاعة شَيْءٌ عظيم diye talil edilerek bu hususlara riayet edilmediği taktirde, işin (akibetin) dehşeti izhar edilmiştir.

(elmalılı tefsirinden hulasa)

ÜÇÜNCÜ KISIM;

DELİLLER:


Sure-i nisa Ayet;7-14


لِلرِّجالِ نَصِبٌ مِمّا تَرَكَ الْوالِدانِ وَالْاَقْرَبُونَ

وَلِلنِّسَاءِ نَصِبٌ مِمّا تَرَكَ الْوالِدانِ وَالْاَقْرَبُونَ

مِمّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَ نَصِيباً مَفْرُضاً
7. ayet

Ana baba ve yakın akrabaların bıraktıklarından erkekler için nasip vardır.

Ana baba ve yakın akrabaların bıraktıklarından kadınlar için de nasip vardır.

Allah tarafından olunmuş ve kati olan hisselerden, azında da vardır çoğunda da.

وَاِذا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُولُو الْقُرْبَى وَالْيَتَامى وَالْمَساكِينُ

فارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُو لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفًا
8. ayet

Miras taksim edilirken, mirasçı olmayan kimselerden, yakınlar yani hısımlar, yetimler ve yoksullar da bulunursa, o mirastan onları rızıklandırın. onlarla güzel, iyi söz söyleyin

والْيَخْشَ الَّذِينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضَعَافًا
خافُو عَلَيْهِمْ فَايَتَّقُوا اللهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلاً سَدِيدا
9. ayet

Arkalarında aciz ve küçük çocuk bıraktıkları taktirde onların hakkında (halleri ne olacak diye) endişeye düşenler kendi hayatlarında (himayelerindeki yetimlere haksızlıktan) sakınsınlar. Allah'tan korksunlar (haklarını korumada) doğru söz söylesinler

اِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ اَمْوالَ الْيَتامى ظُلْماً
اِنَّما يَأْكُلُنَ فِى بُطُونِهِمْ نَاراً وَيَصْلَوْنَ سَعِيرا
10. ayet

Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler ancak karınlarına ateş doldurmuş, yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.

Bu Ayetlerin sebebi nüzülü;
Ensardan SAAD BİN REBİĞ r.a. 'ın Uhudda şehadeti üzerine bütün mallarını kardeşleri almıştı. Çok zor durumda kalan hanımı ÜMMÜ KAHLE, küçük yaşlardaki kızlarını alarak, Rasulullah s.a.v. 'a gözyaşlarıyla halini anlatması üzerine bu ayetler inmeye başladı.
Ve bu ayetlerden sonra Rasulullah efendimiz, Saad bin Rebiğ'in kardeşlerine haber vererek malları muhafaza edip dokunmamalarını, Allah'ın hükmünü beklemelerini söyledi. devamında gelen ayetlerle de Cenabı Hak mirasın nasıl taksim edileceğini haber veriyor.


İslam Tarihinde ilk miras taksimi, Saad bin Rebiğin hanımı , kızları ve akrabaları arasında olmuştur.


Feraiz

MollaCami.Com