Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


MAVİYE SEVDA

NOT: Bu yazı 2005 yılında T.C. Başbakanlık denizlik müsteşarlığınca düzenlenen liseler arası şiir, deneme ve resim yarışmasında, deneme dalında il birincilerinin yarıştığı yarışmada Türkiye 3. olmuştur.

'Güneş, batarken denizin uçsuz bucaksız bitimine yakamozlarını bırakıyor. Sonra deli rüzgâr gelip tutuyor dalgaların ellerinden ve başlıyor gecenin raksı. Sevdalı yağmur da girerse mavi boncuğun koluna, değmeyin keyfime. Yüzüme vuran o soğuk dalgaların damlaları ve burnuma gelen yosun kokuları bile bozamaz bu eşsiz ayini.' Böyle anlatırdı babam, balığa gittikleri ve kısmetlerine ağlarını atarken 'rastgele' dedikleri zamanları.
'Deniz ekmektir, yaşamdır' derdi. 'Öyle süslü püslü yalıların pencerelerinden, teraslarından seyrederek göremezsin o güzelliği. Hissedemezsin balıkların dalgalarla oynaşmasını.' Deniz gözlüm diye severdi beni. Her seferin dönüşünde babamı beklerken kayalıklara çıkar, elimi alnıma götürür, dalgaların arasından küçük teknemizle çıkışını beklerdim. O görününce el sallardım. Ah! O motor seslerini, dalga seslerini ne çok özledim. Babamın teknesi kıyıya yaklaştığında avazım çıktığı kadar bağırır: 'Hey! Kaptan, ağında denizkızı var mı?' derdim. O da 'Denizkızı yok ama karşımda deniz gözlü bir kız var,' derdi. Sarılırdık sımsıkı. Ama bilirdim denizini, mavi boncuğunu daha çok severdi. 'Ben deniz suyuyla teknemi yıkamazsam, balık kokusunu duymazsam, hele o martı çığlıkları kulaklarımı terk ederse yaşayamam,' derdi. Ah! Ne çok severdi beni, denizini ve teknesini.
Güneş gökyüzünde daha uzun kalmaya karar verdiği zaman, büyük gemiler ağır ağır çektikleri demirlerini mavi sulara bırakıp limana yanaşırlardı. Akın akın turist gelirdi bizim küçük sahil kasabasına. Kurulurdu akşam gölgelerinde balık ekmek satan tekneler, küçük iskemlelerle beraber. Dalgaların rüzgârlarla beraber söylediği şarkılara eşlik ederdi, sahil kenarında oturanlar. Balığın ağlara koyamadığı ganimeti, bu insanlar bırakırdı cüzdanlara yaz aylarında.
'Deniz özgürlüktür. Karada bulamadıklarını bulursun onda. Ayağının altında gizli bir dünya saklıdır. Eğer bir gün bir şey keşfetmeye karar verirsen, önce o mavi suların derinliklerinden başlarım keşif gezime. Eğer tutulmuşsam sevdasına mavi suların ve yaşamak bir tutkudan ibaret diyorsan, zemheri ayazda yüzüne vuran damlalar üşütmez seni.'
'Nasıl ki kozası vaktinden önce yırtılan ipek böceği ölürse, balıkçının da ağları parçalandığı zaman ekmeği ölür. Mavi sularla bozuşur. Alır eline ağını bir güzel tamir eder. Gelecek olan kısmetlerde kaçmasın diye. Maviliklerde ekmek kavgası böyle sürüp gider. Ondan ekmek kazanmak için önce maviye sevdalanman, o tuzlu suyun kokusunu içine, kalbine kadar çekmen gerekir. Sonra sen 'Bismillah' de, gerisi gelir.'
Böyle anlatırdı hasta yatağında iç geçirerek. Sonra susar derin bir of çekerdi. Çok görmezdim bu ofları ona. İnsan en sevdiği şeyden ayrı kalınca böyle olurmuş meğer, anlata anlata bitiremiyormuş sevdiğini. Biraz sustuktan sonra aklına yeni bir şey gelmiş gibi tekrar başlardı anlatmaya.
'Deniz, gülmeyi bilen çocukların kahkaha sesleri, gizli sevdalıların, kıyısında gezip geride bıraktıkları kumsaldaki ayak izleridir. En tükendiğin yerde, tutunduğun umut ağacının bir dalıdır. O sonsuz mavilik iyi gelir insanın acıyan yaralarına, üstüne para istemez hem. Gecenin sessizliğinde gezinirken maviliklerin kuytusunda, baba evi uykusunun tadını verir sana. İçinde barındırdığı binlerce damladan bir mendil yapar, siler gözyaşlarını insanın. Kanadı kırık masalların yeniden uçuş adresidir. Düşman bile uyur da geceleri, o derin mavi uyumaz, sessiz çığlıklarını atmaya devam eder. 'Biz'lerin değil 'ben'lerin ülkesidir. Kendi kendine 'ben, bir tek benim' diyebiliyorsa insan, o zaman mavileri anlama zamanı gelmiştir.' Tılsımını yitirmiş sevdaların yitik adresleri saklıdır bağrında. Eğer istemesini bilirsen, küçükken çok sevdiğin ama büyüdüğünde hüzne sattığın gamzelerini geri verir sana. En hüzünlü olduğun zamanlarda bile derdini anlatmasını bilirsen ona, mavi sularında açan umut çiçeklerinden bir dal verir sana. Gözlerde kaybolmuş gülümsemeleri verir insana. Seni yargılamadan, niye istediğini bilmeden verir. Karşılık beklemeden, para pul istemeden,'At bir beşlik abi' demeden. Verir ama hiçbir şey almaz senden. İşte deniz gözlüm denizi, o mavi huzuru bu yüzden seviyorum. İnsanlar gibi nankör olmadığı için, benim şu fani hayattaki en vefakâr dostum olduğu için. Derdimde, sevincimde, her yanına gidişimde onu hep yerinde bulduğum için ve beni tarafsızca, yargısızca dinlediği için. Söyle bana deniz gözlüm dünyada böyle bir varlık tanıyor musun sen?
Böylesine tutkuyla bağlıydı o mavi sonsuzluğa babam. Hasta yatağında hayata elveda derken bile son sözü yine maviye sevda olmuştu.
'Eğer bir tutkuysa yaşamak ve tutku o mavi derinliklerde kaybolmaksa, mavi tutkularım her seferinde acıyan yaramı tamir edip yüreğimi tekrar geri veriyorsa bana, bir tutkudur maviye sevdalı olmak. Bu yüzden aşığım mavilere, martılara, balıklara, motor seslerine, tekneme ve yüreğimi her seferinde yüreğine koyan maviye.'

GÜLNAZ ELİAÇIK
YOZGAT 2005
http://www.fecirvakti.desenblog.com/#7205

yazının rengi de mavi olsaydı çok uyumlu olacakmış.
-----

ben de çok seviyorum maviyi demekki bir sahil kasabası olan amasra'nın etkisi varmış :D :D(ama ben bilmiyorum maviyi neden çok sevdiğimi...)



ben de çok seviyorum maviyi demekki bir sahil kasabası olan amasra'nın etkisi varmış :D :D(ama ben bilmiyorum maviyi neden çok sevdiğimi...)



kızıl elma kardeş zaten senin maviye olan sevdan her halinden belli oluyor... ;)
Her eklediğin yazı olsun veya yorumların olsun hep mavi... ;) :D




Deniz sevgisi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi...
Çok hoş bir yazıydı....Teşekkürler...

içimden öyle geliyor işte.
teşekkür ederim firdevs27kardeşim.

Forum sayfası da mavi ya belki yazı seçilemezdi diye düşünüyorum yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar.. :)

Saygılar Cennet ırmağı..


Edebiyat

MollaCami.Com