Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Muhammed İkbal kimdir?




MUHAMMED İKBAL KİMDİR?



Ehl-i Sünnet mi? Reformcu (!) mu?



İkbal, Pakistan’ın millî şairidir. 1905’te öğrenim için gittiği Avrupa’da üç yıl kaldı ve düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. 1908’de Lahor’a dönerek Felsefe ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği yaptı.

1923’te İngilizler kendisine “Sir” unvanı verdi. Bu arada, meşhur şarkiyatçı İngiliz Sir Thomas Arnold ile tanıştı, kurduğu yakın dostluk İkbal’in düşüncesini etkiledi. Onun tavsiyesi üzerine Avrupa’ya gidip, burada felsefecilerden ders gördü. Bütün bunlar İkbal’in üzerinde büyük tesir yaptı. Ehl-i sünnet âlimlerinin tuttuğu doğru yolu bırakıp, Batılı müsteşriklerin metotlarına kaymasına sebep oldu.

İslâmiyet karşısında felsefe ve aklı ön planda tutan bu metotlar, İkbal’in düşünce ve fikirlerini de şekillendirerek, din konusunda kendine mahsus ve İslâm âlimleri tarafından reddedilen görüşler öne sürmesi neticesini de beraberinde getirdi.

İkbal’in İslâm’da dinî düşüncenin yeniden kuruluşu adıyla tanınan, 1928’de Madras İslâm Derneğinin kurslarındaki konuşmaları, reformcu görüşlerle doludur. Onun bu reformcu görüşleri, İslamiyet’in nakil yoluna ters oluşu sebebiyle, âlimlerce kabul görmedi.

Eserlerinde, Abduh ve Efgani gibi mason reformcuların fikirlerine genişçe yer verdi. İkbal’in şahsiyetinin en önemli taraflarından biri de, İngilizlerin arzusuna uygun olarak, bağımsız Pakistan’ın kuruluşu için yaptığı çalışmalarıdır.

İngilizler, Pakistan’ı Hindistan’dan ayırıp küçük lokma hâlinde yutmak istiyorlardı. İkbal, 1931 ve 1932’de Londra’da yapılan toplantılara delege olarak çağrıldı ve burada da aynı fikri destekler konuşmalar yaptı. Yazdığı makale ve mektuplarda da ısrarla aynı fikri işledi.

İkbal, Cinnah’a yazdığı mektuplarda; İngiliz hükümetinin, Hindistan Müslümanlarının Pakistan adı altında ayrı bir devlet kurmalarını istediğini belirtti. İkbal’in bu çalışmaları, takdirle karşılanıp bağımsızlığın sembol şahsiyeti sayıldı.

Ölümünden 9 yıl sonra 1947’de Pakistan bağımsızlığına kavuştu. Bu bağımsızlık, Hindistan’da bir türlü tam hâkimiyet kuramayan İngilizlerin, Müslümanları parçalayarak hem Pakistan’a, hem de Hindistan’a daha kolay hâkim olmak için takip ettikleri bir siyasetin neticesidir.



Y. Rehber Ansiklopedisi

Allah razı olsun :)

Cümlemizden inşallah :)

Hatalariyla birlikte M. Ikbal islam aleminin büyük bir sair'i bir edebiyat üstadidir.

Tabir caizse pakistanin Mehmed Akif'idir.

Allah (c.c.) rahmet eylesin.

Ehl-i Sünnet çerçevesinden çıkan insanlara hayranlık duyulmasına karşıyım.
Velev ki havada uçsun, velev ki denizde yürüsün, velev ki ülkesini kurtarsın.
Bozuk çerçevede en güzel resim bile çirkin duruyor.

Mehmet Akif Ersoy'un da bir dönem Abduh hayranlığı vardı ve bu şiirlerine yansımıştı.
Sonra bu bozuk fikirlerinden tevbe etti mi bilmiyorum.
Boş bir vaktimde bu konuyu araştırmayı düşünüyorum.

Mehmet Akif 'in abduh hayranlığı abduhun neyinedir ?

olaya Muhammed abduh ve Mehmet Akif olarak da bakmayabiliriz...

x ve y şahısları diyelim...!

dinine mi? edebiyatına mı?

birer müslüman olarak gayrimüslim veya mürted veya münafık insanların şiirlerini, yazılarını beğenemez ve örnek alamaz mıyız?

bu onların dinlerini de mi örnek almak olur sizce..

ve bu insanların edebi fikirlerini örnek almak kişiyi bozuk fikirli haline mi getirir ?

ve acaba bunun kararını biz mi vermeliyiz? ve tevbe etti mi acaba diye araştırmalı mıyız?

x ve y den çıkıp şahıslara dönersek , bahsedilen kişi Kuran'ı tefsir ettikten sonra bir ayette yanıldığını gördüğü için- galiba keşif veya rüya yoluyla- tüm bu Kuran tefsirini korkudan imha eden ve tek kelimesi yanlış olsa vebal altına giremem, diyen bir insansa üstelik !

Söylediğiniz her şeyin cevabı yukarıdaki yorumumda mevcut zaten. Üstüne daha fazla konuşmaya lüzum görmüyorum.
Üstelik ben Mehmet Akif'i severim. Herkes hata yapabilir.

Eger herkes hata yapabilirse sorun yok o zaman.

Muhammed Ikbal ve M. Akif Ersoy birer islam alimi degil fakat islam dairesinde edebi birer kisiliklerdir.
Onlari yasadiklari toplumu aksiyoner bir hale getirmedeki maharetleri ile degerlendirmek ve edebi eserlerine yansittiklari ruh'a hayranlikla anmak gayet dogaldir.

Ne abartarak nede yererek...


Dünya Tarihi

MollaCami.Com