Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


YAŞLILIKLA GELEN FİZİKİ BOZULMALAR

Ne kadar zengin, ünlü ya da güçlü olursa olsun, hiçbir insan ileriki yaşlarda kendisini bekleyen ve aşağıda bahsedeceğimiz fiziki bozulmalardan kurtulamaz.

Deri insanın güzelliğinde en çok önem taşıyan faktörlerdendir. Yaklaşık bir milimetrelik bu doku kaldırıldığında, altından hemen hemen tüm canlılarda görülebilen ve estetik yönden hiç de hoş olmayan bir görüntü çıkar. Öyle ki oluşan manzaraya bakmak bile oldukça güçtür. Çünkü deri, koruyucu fonksiyonunun yanısıra düzgün ve pürüzsüz bir görünüm verdiği için estetik yönden çok önemli bir işlev üstlenmiştir. Bu durumda, "insanın övündüğü, çevresine gösteriş yaptığı özelliği, vücudunun her yerini kaplayan yaklaşık 2 kilogramlık deridir" diyebiliriz. Fakat ne hikmetlidir ki, yaşlılığın en fazla tahribat yaptığı yer de yine deridir.

En üstteki iki resim dünyanın en yaşlı Fransızı olan Jeanne Calment'e ait. Bu iki resim arasında tam 100 yıllık bir zaman dilimi var. Ortada ise Naty Revuelta'ın gençlik ve yaşlılık hali gözüküyor. Resimlerde görülen değişimler herkes için geçerlidir. İnsan bedeninin geçirdiği yaşlanma ve bozulma süreci dünya hayatının geçici olduğunun en açık delilidir. İnsan doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ama bu süreci geçiren yalnızca bedendir, insan ruhu asla yaşlanmaz.




Yaşlandıkça derinin esnekliği azalır, incelir ve alt tabakalardaki yapı, iskelesini oluşturan yapısal proteinler hassaslaşıp çöktüğü için sarkar. Yaşı biraz ilerlemiş herkesin korkuyla beklediği yüzdeki kırışıklıklar, çizgiler işte bu nedenle meydana gelir. Üst deride sürekli yağ katmanı oluşturacak ve doğal yumuşatıcı etkisi gösterecek bezlerin salgısının azalması dolayısıyla pullanma görülür. Aşırı pullanma ve dökülme sonucunda derinin geçirgenliği artar ve dış etkilerin deriden geçişi kolaylaşır. Buna bağlı olarak da yaşlılık kaşıntısı, tırnak yaraları, uykusuzluk vs. meydana gelir. Aynı şekilde alt deride de çok büyük bozukluklar oluşur. Deri dokularında yenilenme ve madde alışverişi mekanizmaları yaşlı insanlarda önemli ölçüde bozulmuştur. Bu nedenle ileri yaşlarda kötü huylu tümörlere sık rastlanır.

Kemiklerin sağlamlığı da insan bedeni için her yönden büyük önem taşımaktadır. Dik bir duruşu yakalamak genç biri için çok kolayken, yaşlılık döneminde bu, fiziksel açıdan pek mümkün değildir. İlerleyen yaşlarda omurilikte meydana gelen doğal eğilme nedeniyle kamburluk ortaya çıkar. Bu, gençlikte sahip olunan her türlü gösterişin bir kenara bırakılması anlamına gelir. Duruşuna bile hakim olamayacak hale gelen bir insanın, doğaldır ki diğer insanlara karşı büyüklük taslayacak hiçbir özelliği kalmayacaktır. Kendisi kabullenmek istemese de, acizliğini artık etrafındaki kimselerden gizleyemeyecektir.

Bu arada yaşlanan insanların sinir hücrelerinde yenilenme olmadığı için, tüm duyularda belli bir duyum kaybı oluşur. Gözlerde yaşlanma ile birlikte, ışık şiddetine tepki olarak boyut değiştirme kabiliyeti azalır. Bu durum görme yeteneğini kısıtlar; renklerin canlılığı, cisimlerin şekli, konumları ve uzaklıkları bulanıklaşır. Çok önemli olan görüş keskinliği giderek azalır. Bu, yaşlılar için en zor alışılacak durumlardan biridir.


İnsanın yaşlılık döneminde fiziksel ve ruhsal açıdan pek çok kayba uğraması, şüphesiz üzerinde düşünülmesi gereken bir olaydır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Allah dileseydi insana bu eksikliklerin hiçbirini vermeyebilirdi; insan doğduktan sonra büyür, gelişir, hatta zamanla tüm organları, kabiliyetleri daha da kuvvetlenebilirdi. Dünya hayatında geçirdiği yıllar insanın sağlığına sağlık, gücüne güç katabilirdi. Alışılmadık bir model olmasına rağmen, hayatın insanı yıpratan değil, yenileyen, geliştiren bir özelliği olması pekala mümkün olabilirdi. Ne var ki Allah'ın bir hikmet üzerine insanlar için dileyip yarattığı sistem, yaşlanmaya, bozulmaya göre ayarlanmıştır. Dünya üzerindeki herşey gibi insan bedeni de bozulmaya uğramaktadır.

Böylece insan bu dünyanın geçiciliğini ve kendisine faydası olmadığını bir kez daha anlamaktadır. Tüm bu acizliklerden anlaşılmaktadır ki, sonsuz hayat yanında bu dünya hayatının hiçbir kıymeti yoktur. Nitekim Allah, Kuran'da bu gerçeğe defalarca dikkat çekmiş, dünya hayatının geçici özelliklerle dolu olduğunu ayetleriyle haber vermiştir. İnsanlara bu durumu düşünmelerini ve gerekli öğüdü almalarını emretmiştir.

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

Buraya kadar anlatılanlardan gördüğümüz gibi, insan doğmakta, gelişerek belli bir yaşa ulaşmaktadır. Bu en güçlü çağında tüm bedeninin kendisine ait olduğuna da kesin kanaati gelmekte ve kendini tüm dünyanın odak noktası olarak görmektedir. Ancak bir süre sonra aniden gücü ve güzelliği, yaşlanma ile yok olmaya başlamakta ve kendisi de bu durum karşısında bir şey yapamamaktadır. Çünkü Allah dünya hayatını geçici bir yurt olarak hazırlamıştır. Ve insanı, gerçek yurt olan ahireti hatırlatacak, ona hazırlık yapmasını sağlayacak her türlü acizlikle birlikte yaratmıştır.


Dünya Tarihi

MollaCami.Com