Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


YAŞLILIK

YAŞLILIK

Zamanın yıpratıcı etkisi herşeyde gözle görülür biçimde fark edilir. En son model diye alınan bir araba birkaç sene içinde çizilir, arızalanır ve kaçınılmaz olarak eskir. Çok beğenilen bir ev, 5-10 sene sonra (eğer bakım yapılmazsa) boyaları dökülmüş, eski görünümlü bir yere dönüşür. Ancak tüm bunların yanında en büyük yıpranmaya insan kendi bedeninde şahit olur; geçen yıllarla birlikte insanın çok değer verdiği bedeni, geri dönülemez bir biçimde hasar görür. İnsanın belirli bir zaman süreci içinde geçirdiği bu değişiklik Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

Allah sizi bir za'ftan yarattı, sonra (bu) za'fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za'f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir. (Rum Suresi, 54)


Yaşlılık çoğu zaman, düşünülmek istenmeyen, hayata dair planlara dahil edilmeyen bir dönemdir. İnsanlar fiziksel birtakım acizlikler içinde geçirecekleri yaşlılık dönemini mümkün olduğu kadar akıllarına getirmemeye çalışırlar. Zaman zaman konusu açıldığında ise korku ve endişeye kapılırlar, ama kısa bir süre içinde hiçbir şey yokmuş gibi günlük yaşamlarına devam ederler. Yaşlanacaklarını akıllarına getirmek istemeyişlerinin en büyük nedenlerinden biri, bu düşüncenin dünyada sonsuza dek var olamayacaklarını kendilerine hatırlatıyor olmasıdır. Bu yüzden eninde sonunda karşılaşacakları bu dönemi çok az düşünürler. Önlerinde uzun seneler olduğunu, yaşlanmanın ve ölümün çok ileride olacağını varsayarlar. Kuran'da insanların içerisine düştüğü bu yanılgı açıkça belirtilmiştir:
Evet Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi… (Enbiya Suresi, 44)

Bu insanların düştüğü yanılgı çok büyüktür. Çünkü kaç yaşında olursa olsun yetişkin her insan, dönüp geride kalan hayatına baktığında aklında belli-belirsiz hatıraların kaldığını görür. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde başından geçen iyi ve kötü olayları, onu heyecanlandıran şeyleri, aldığı önemli kararları, hırsını yaptığı, ulaşmak için yıllarını verdiği amaçları, daha sonra zorlukla hatırladığında, onun için hepsi birer anıdan ibarettir. Bu nedenle çoğu zaman "koca bir hayatı" anlatmak, en fazla birkaç saat alır.

Sadece birkaç saniye düşünerek kavranabilecek bu gerçek, insanı hayatının hangi döneminde olursa olsun durup bir karar almaya sevk etmelidir. Örneğin, 40 yaşında olan bir insan 65 yaşına kadar yaşamayı umuyorsa bilmelidir ki önünde kalan 25 sene, geçirdiği 40 sene kadar çabuk geçecektir. Aynı kişi 90 yaşına kadar da yaşayacak olsa, değişen hiçbir şey yoktur. Çünkü önünde kalan yıllar uzun da olsa, kısa da olsa eninde sonunda tükenip sona erecektir. İşte bu noktada insanın yaşlanması, dünyanın geçici bir mekan olduğunun en keskin hatırlatıcılarındandır. İnsan ne yaparsa yapsın, bu dünyadan bir daha geri dönmemek üzere ayrılacaktır.

O halde insan, ön yargılarını bir kenara bırakıp kendi hayatı hakkında daha gerçekçi düşünmelidir. Öncelikle belirttiğimiz gibi zaman çok hızlı geçmekte ve geçen her gün insanı daha genç ve dinamik bir yapıya değil, ayette bildirildiği gibi "bir za'fa" düşürmektedir. Kısacası yaşlanmak, insanın acizliğinin önemli bir göstergesidir. İlerleyen zamanın insan bedeni ve zihni üzerinde yarattığı bozucu etki apaçık bir gerçektir. Kuran'da insanın yaşlılıkla birlikte içine düştüğü acizlikten şöyle bahsedilmiştir:

Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömür en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir, herşeye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 70)

Tıbbi olarak yaşlılığa "ikinci çocukluk dönemi" de denmektedir. Çünkü vücutta meydana gelen bozulmalar, tıpkı bir çocuk gibi bakıma ve korunmaya muhtaç bırakır insanı. Nitekim bu yaşlarda, fiziksel ve ruhsal açıdan çocukluk dönemine ait bariz özellikler ortaya çıkmaktadır. Yaşlı bir insan, gençken fiziksel olarak rahatlıkla güç yetirebildiği pek çok işi yapamaz. Veya gençken çok güçlü bir hafızaya sahip olsa bile, yaşlandığında hafızasında doğal bir gerileme oluşur. Bu örnekler her konu için çoğaltılabilir. Ancak sonuç olarak belli bir yaştan sonra her insanda görülen fiziksel ve zihinsel bir çöküş, bir nevi çocukluk haline geri dönüştür.

Kısacası insan, hayatına çocuk olarak başlar ve bir dönem sonra tekrar çocukluğa dönerek hayatını noktalar. Bu süreç, şüphesiz gelişigüzel oluşmuş değildir. Allah dileseydi insanı ölene kadar genç yaşatır, vücudunda hiçbir eksiklik ya da hastalık yaratmazdı. Ama Allah yaşlılık döneminde insanda fiziksel birtakım eksiklikler yaratarak, ona bu dünyanın geçiciliğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Aynı zamanda bu dünyadaki eksiklikleri göstererek, insanın ahirete, yani gerçek yurt olan cennete özlem duymasını da sağlamaktadır.

Bu dünyanın geçiciliği ve insanın belli bir hikmet üzerine yaşlılık dönemine ulaştırıldığı, aşağıdaki ayetle açıkça ifade edilir:

Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten bitirir. (Hac Suresi, 5)


Dünya Tarihi

MollaCami.Com