Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Rabbim Hidayet vereceği insana kuvvet de veriyor.

“30 yaşımda büyük bir çıkmaza girdim. Ve bu aşağı yukarı 20 yıl sürdü. Bu süre boyunca adeta bir mağarada yaşar gibi evimden çıkamayacak duruma geldim. Kitabımda bu durumu mağaranın dibine yapışarak yaşayan bir hayvan şeklinde tasvir ettim. Bu noktaya düşmemin sebebini sorguladığımda çocukluğuma dönüyorum. Çocukluğumda çok kozmopolit ama bir o kadar da köksüz bir eğitim aldım. Yabancı unsurların elinde kaldım. O kadar temelsiz bir eğitim aldım ki. Görünüşte çok parlaktı. Kolejde okudum. Yabancı mürebbiyeler eşliğinde yabancı dil öğrenmem sağlandı. Farklı alanlarda ders aldım. Ama hiçbirinin manevi temeli yoktu. Anladığım kadarıyla bugün kendime baktığımda duyarlı bir iç dünyam ve yapım var. Bu maneviyatsız yıllar beni çok sıkmış, kabzetmiş. Yaşadığım çöküntü, içine düştüğüm değer bunalımı nihilizmin (metafizik, ahlaki güç ve kuvvetleri yok sayan akımın) bir sonucuydu.”

Bu çöküşten kurtuluşunuz nasıl oldu?

Ateist, nihilist bir dünyada iken bir sufi metniyle; 'bn-i Arabi’nin Füsus’uyla karşılaştım. Orada alemi çeviren kuvvetin aşk olduğu ifade ediliyordu. Allah’ın Rahman sıfatı ön plandaydı. Bu bende “şok” etkisi yaptı. Yıldırım çarpmış gibi oldum. Feci şekilde kabz olmuş bir insan düşünün; her şey maddeden ibaret, madde sonrasında hiçbir şey yok! Birdenbire gönül gözüyle seyredilen o kadar lezzet dolu, şiir yüklü ve anlamlı bir kainat açılıyor ki; Allah’a, Rasulü’ne aşık oluyorsunuz. Bu bizatihi tedavinin başlangıcı oldu. Daha sonra kendi kendime dedim ki; “Buraya kadar Ayşe Şasa. °imdiye dek sana öğretilen bütün her şeyi unut, bütün dogmaları. Hepsi sahteydi bunların, hepsini terk et.”

Hayatım 40 yaşında başladı

Pek kolay olmasa gerek. Adeta yeni bir hayata başlamışsınız.

Tabii çok kolay olmadı. 'nsanın ilerlemiş bir yaşta bütün bildiklerini silip, hayata tekrar başlaması kolay değil. Ama Allah’ın lütfu o kadar büyük ki; hidayet vereceği insana kuvvet de veriyor. Başka türlü bunu gerçekleştiremezsiniz. Modern tıp insanın hayatının 7 yaşına kadar şekillendiğini söylüyor. Benim hayatım 40 yaşında başladı. Hatta daha ileri bir noktada bu inancın gereklerini yerine getirmek için yola çıktım. Müslüman kişilerle tanıştım, tasavvuf çevreleriyle bir araya geldim. Bir mürşit kişi bana yardım etti. Onun telkinleriyle iyileşmeye başladım. Zaten namaz kılmaya alıştıktan ve bilhassa tasavvufa girdikten sonra, zikre başlayınca hastalığım geriledi. 'yice azaldı ve sonra üzerimden kalktı.

Bu durum doktorlarınızı ve çevrenizdekileri şaşırtmadı mı?

Bu tıbbın açıklayamadığı bir şeydi. Doktorlarımdan iki tanesi bir daha hayatımın eskisi gibi olamayacağını, önceki gibi yazıp çizemeyeceğimi söyleyerek buna hazırlıklı olmamı belirtmişti. Tam bir “pasif emeklilik hayatı”na kendimi hazırlamam bekleniyordu. Halbuki iyileştikten sonra hayatımın en aktif, en üretken zamanını yaşadım. Halen, bir daha iyileşmeyeceğimi söyleyen bir doktorumla irtibatım sürüyor. Çünkü verdiği ilaçlar bana iyi geldi. Onun gözü önünde kitaplar yazdım, programlara katıldım. Yepyeni bir çevreyle alışveriş kurup, sıfırdan yeni bir hayat yaşamaya başladım. “Doktorumun bu durumu kendisine nasıl izah ettigini sorgulamıyorum. Kitabımda da bahsettim. Çok karanlık, zifiri karanlık bir dünyadan bahsettim. Ondan sonra iyileştim. İnançsızlıktan inanca, mutsuzluktan tam mutluluğa dönüş oldu. Bütün bunlar mucizevi şeylerdi. 'slamiyet’in nasıl şifa verici bir inanç olduğunu kendi şahsımda yaşadım. Birçok insan da bunu gördü ama görmezden gelmek istiyorlar.
Bu durumda neler düşündünüz?

Tasavvuf dünyada yeis ve ümitsizliği ortadan kaldırıyor. Öyle bir vizyon, temaşa kapasitesi getiriyor ki o vizyonda mesela kötüler varlık bile taşımaz. Bu aleme kir de yağar nur da ama nur kirin çok üstündedir. Allah, hiç hidayet vermese insanlar hakikati bulamaz. Biz insanlara yardımcı olmaya çalışacağız. Telkinde, tebliğde bulunmaya çalışacağız. Ben 'slam’a, dönüş yaptıktan ve tasavvufla ilgilendikten sonra, çevremdeki şöhretli veya şöhretsiz arkadaşlarıma mekik dokuyarak, bu fikirleri anlatmaya çalıştım. Ama hiçbiri genelde bazı istisnalar dışında çok fazla heyecana kapılmadılar. Ben vazifemi yapmaya çalıştım. Burada en önemli olan yeise kapılmamak. Nasibi varsa gelir nasibi yoksa alamaz.

Kitabınızın ardından yazdıklarınızın doğruluğu, hastalığınız sorgulandı. Bunlar aslında size değil yaşadığınız değişime bir tepki sanırım. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Beni hayatta hiç görmemiş adamlar hakkımda teşhiste bulunuyor, fikir yürütüyor. °izofren olmadığımı söylüyorlar. Beni birçok doktor gördü ve dünyaca ünlü bir uzman atipik şizofren tanısı koydu. Tipik olmayan şizofreni. Gerçek olan; ben ağır bir hastalık geçirdim ve sonra iyileştim. °ifayı modern tıptan değil, 'slamiyet’in iyileştiren gücünden aldım. Psikiyatristler bana göre çağımızın büyücüleri; bir çokları da şarlatanları. Çünkü bugünkü anlayışımla anlıyorum ki tasavvuf bunu telkin eder. Kendi nefsini denetim altına almamış birinin kimseye vereceği bir şifa, bir rehberlik yoktur. Günümüz tıp bilgisiyle bazı faraziyeler üzerine kurulmuş bir psikoloji dünyası var ve insana ait çok az şey biliyor. 'nsan dünyaya doğduğu zaman nefsin kötülük ve günahı emrettiği bir seviyededir. Bu seviyede eğitilirse ondan sonra gelen nefsin birçok üst katmanları vardır. 'nsan esfeli safilinden, çıkıp eşrefi mahlukata doğru yükselir. Ne yazıktır ki Batı dünyası böyle bir tecrübeyi manen yaşamadığı için insanı en karanlık noktada sayıyor ve o karanlık noktada inceliyor. Böyle bir ilmin insana faydası olamaz.

“Bir tane Allah dostuyla karşılaştığınızda bütün varlığınız yıkanıyor”

Tasavvufun önemi onun insana bakışından ve getirdiği değişimden kaynaklanıyor değil mi?

Tasavvuf erbapları der ki; tasavvuf korkağı cesur yapar, tembeli çalışkan, kötülükleri iyileştiren bir yoldur. Ama günümüz insanı daha doğduğu günden itibaren hazırlopçuluğa, süper marketten alınan dondurulmuş gıdalara ve hazır materyale alıştırıldığı için böyle tasavvuf gibi kitle eğitimi olmayan, insanı ferden eğiten, insanın tefekkürüne önem veren bir şeye yanaşmıyor. Çağımız insanı çok tembel. Birçok insanın günümüzde dini reddetmesinin başlıca sebeplerinden biri de bu. Her türlü disiplini reddediyor. Disiplinsiz yaşamayı özgürlük sanıyor.
Dini reddedişin ideolojik bir tepki olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bilim denilen şey ideolojik bir kurum. Kendi paradigmasını, şablonlarını bozan şeyleri reddetmeye çalışıyor. Bu bir taassuptur. Dini yaşayan insanları taassupla itham edenler taassubun en koyusunu yaşıyor. Bu taassup her türlü ilerlemeyi ve saadeti engelliyor. Bütün değerler baş aşağı edilmiş. Bu kaosta ben kendimi gerçekten yeryüzünün en şanslı insanlarından biri sayıyorum. Allah, dünyayı nicelikler, rakamlar ve sayılar üzerine çevirmiyor. Milyarlarca ahmak çıkan yeryüzünde bir dahi çıkıyor, bütün ahmakların tahribatını silip götürüyor. Milyonlarca yoldan çıkmış ahlaksız hayvan seviyesinde insan var ama bir tane evliya ile karşılaştığınız zaman bütün varlığınız yıkanıyor. Yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz. Zaten Hz. Allah, kitabında da söylediği gibi, kainatı Allah dostlarının yüzü suyu hürmetine çeviriyor

Ayşe Şasa


Başarı Hikayeleri

MollaCami.Com