Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Anneler Gücünü Nereden Alıyor?

Anne, Rabb’in “Rahim” ismine mazhar olmuştur. Tüm zerrelerine o isimden yansıyan şefkat duygusu işlemiştir. Burada en önemli nokta Cenab-ı Hakk’ın “Rahim” ismine mazhar olarak güçlenen annenin evladının da bu isme mazhar olması için çalışmasıdır. İşte annenin gerçek gücü burada ortaya çıkar. Yoksa çocuğunu dünyevî tehlikelerden koruyup ahirette ise cehennem ateşine atmak annelik değildir.



Cenab-ı Hak önce Hz. Âdem’i (a.s.) yarattı. Sonra Hz. Havva’yı…

Yaratılan bu iki cins gerek beden, gerek duygular cihetiyle son derece farklıydı. Erkek kadına nispeten daha iri cüsseli, soğukkanlı, iradeli, kararlı ve güçlü yaratılmıştı. Kadınsa cisim ve duygular cihetiyle erkeğe nispetle daha narin, hassas, kibar ve zayıftı. Fakat kadının Rabb’i ona öyle bir duygu verdi ki, o bu duyguyla kâinata meydan okuyabilecek güce erdi.

Kadın, zayıf yaratıldığından dolayı bir eşe ve aileye ihtiyaç duyar. Kendisine güç veren o duyguyla da anne olmayı arzu eder. Henüz adımlarını atmaya başladığı andan itibaren kendi bebekliğini unutarak elini bebeklere uzatır. Bebeğini o minicik elleriyle göğsüne bastırır. Ninniler söyleyip uyutur. Dünyadaki en kutsal görev olan anneliği talim etmeye başlar. Oysa ona hiç kimse söylemez bebekle oynayacağını... Kimse “Bununla oynayacaksın” diye eline bebek tutuşturmaz. O, fıtratındaki annelik duygusuyla oynar bebeklerle…

Ve kadın anne olmaya özlem duyar…

Çünkü Rabb’in “Rahim” ismine mazhar olmuştur. Tüm zerrelerine o isimden yansıyan şefkat duygusu işlemiştir.



Anne, her yerde

Anne, zerrelerine işleyen o şefkatle hiç kimseden bir karşılık beklemeden, ücret ve mükâfat istemeden büyük bir kahramanlıkla ruhunu evladına feda eder. O şefkatin küçük bir zerresini taşıyan tavuk, civcivlerini korumak için yeri gelir köpeğe, yeri gelir aslana bile saldırır.

Aslan, avını yakalayarak yavrularına yedirir. En yırtıcı ve parçalayıcı hayvanlar yavrularına hizmet eder. Çünkü hayvan dahi olsa annede şefkat vardır. Yavrusunu korumak, kollamak ve onu himaye etmek duygusu vardır.

Hatta şuursuz da olsa bitkilerde bile bunun tezahürü görülür. İncir ağacı rahmet hazinesinden en latif gıdayı alır, meyvelerine yedirir. Ama kendisi çamur yer. Nar ağacı safî bir suyu rahmet hazinesinden alarak meyvelerine içirir. Kendisi bulanık ve çamurlu bir suyla iktifa eder.

Bu sebeple bütün anneler, aç kalır çocuklarına yedirir, çıplak kalır onlara giydirir. Geceleri ağlayan yavrusunun başında sabahlara kadar uykusuz direnir. Onun gözünde yaş görse yüreğinden parça koparıp onunla yavrusunun gözyaşını siler.

Kolay mı bir bebeği dokuz ay karnında taşımak… Onu dünyaya getirmek… Konuşamayan, yiyemeyen, tuvalet ihtiyacını bezine gideren bir bebeğe bakmak…

Onu şefkatle sineye sarıp hayatını yolunda feda etmek… Her şeyden vazgeçebildiği halde yavrusundan asla vazgeçememek…

Her çileyi göğüslemek, her sıkıntıya tevekkülle bakabilmek ve her acı ve ıstıraba dayanabilmek…

Evet, o nazik bedene ve her şeyden müteessir ve müteellim olan zayıf kadına annelik böyle bir güç verir. Çünkü annedeki şefkatin içine derç edilen muhabbet karşılıksızdır. Bu muhabbet halistir.



Annenin gücü

Peki, şefkat duygusu sadece annede mi var? Bütün kadınlar şefkat kahramanı değil mi? Sadece anne olan kadın güçlü de anne olmayan kadın zayıf mı? Oysa bugün kadınlar da erkekler gibi güçlenmiş, onların geldikleri yere gelmişlerdir.

Tabii ki, anne olmayan kadına şefkatsiz demek yanlıştır. Dikkat edilirse evladı olmayan kadın ya evlatlık alır ya da kendi yeğeni gibi yakınlarını evladı yerine koyarak onlara şefkat eder.

Burada en önemli nokta Cenab-ı Hakk’ın “Rahim” ismine mazhar olarak güçlenen annenin evladının da bu isme mazhar olması için çalışmasıdır. Yani sadece onu dünyevî tehlikelerden değil ebedî tehlikelerden de koruması gerekir.

Şayet o şefkat gücüyle “Çocuğum dünyada en yüksek kariyeri yapsın” diye ahiret hayatını unutur ve ona İslamî bir eğitim vermezse bunun cezasını evladının asi olmasıyla dünyada çeker. Ahirette de evladı “Neden benim imanımı kurtarmayıp ebedi helaketime sebep oldun?” diye ondan davacı olur.

O şefkat sırrıyla İslâmî bir eğitim verdiğinde hem evladını cehennem azabından kurtarır hem de evladının işlemiş olduğu bütün sevaplar onun amel defterine yazılır. Ahirette değil annesinden şikâyetçi olmak, bilakis ona şefaat eder.

İşte annenin gerçek gücü burada ortaya çıkar. Yoksa onu dünyevî tehlikelerden koruyup ahirette ise bütün gücüyle cehennem ateşine atmak annelik degildir.

Evladını savaşa “düğüne gönderir gibi” gönderen, cenazesi başında “Bu vatana bir değil binler evlat feda olsun” diyen anneler…

Nice anneler tanıdım yıllar yılı kocasının eziyetlerine çocuklarının hatırı için katlanan… Onların mutlu bir yuvada büyümesi için zorluklara sabırla göğüs geren… Onları okutabilmek için aç kalan, merdiven silen, tarlada çalışan… Sırtında yük taşıyan, çift sürüp harman kaldıran…


Gülay Atasoy


Annelik ve Çocuk Eğitimi

MollaCami.Com