Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Sarıkamışâ€™ta bozgun, Çanakkale’de zafer

Bugün “Çanakkale Deniz Zaferi”nin 98. yıldönümü. 100. yıla iki senelik bir zaman kaldı.
Aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, ne yazık ki o döneme dair doğrularla yalan-yanlışları hâlâ birbirinden ayırabilmiş değiliz.
Bu tuhaflığın en önemli sebebi şudur: O dönemin bütün hata ve günahını Başkomutan Enver Paşaya, bütün iyilik ve şerefi Yarbay M. Kemal’e mal etme işgüzarlığı...
Evet, o tarihte ordunun başında Enver Paşa vardı. 15 Ocak’ta neticelenen başarısız Sarıkamış Harekâtı yapıldığında da, 18 Mart’ta zaferle neticelenen Boğaz Harbinde de Başkumandan ve Padişah Vekili olarak birinci derecede yetki ve inisiyatif sahibiydi.
Kendine göre, diğer yerlerde olduğu gibi Sarıkamış ve Çanakkale Cephelerinde de gereken tedbiri almaya, tertibatı kurmaya çalışıyordu.
Neticede, sevk ve idareden birinci derecede sorumlu olan Osmanlı ordusu, Sarıkamışâ€™ta bozguna uğrarken, Çanakkale’de ise destansı bir zafer kazandı.
Hal böyle iken, tutup hezimeti ona yüklemek ve zaferi onun emri altında bulunan Yarbay M. Kemal’e mal etmek, yaşanmış gerçekleri göz göre göre çarpıtmaktan başka bir şey değildir.
Madalyonun M. Kemal cephesi şudur: Cephelerde şiddetli muharebelerin olduğu tâ 1915 yılı 18 Mart’ına kadar da Çanakkale’de bulunmayan M. Kemal, aşağıda etraflıca anlatılacağı gibi, 25 Nisan’dan sonra başlayan Gelibolu muharebelerine iştirak etmiştir.
Buna rağmen, tutup onu Çanakkale Deniz Zaferi ile irtibatlandırmak, yahut zaferi ona mal etmeye çalışmak, yalan yere tarih anlatmak olur ki, işin içine ayrıca bir “Enver Paşa garazı” da karıştırıldığından dolayı, mesele büsbütün zıvanadan çıkıp zırvalamaya dönüşüyor.

O çalkantılı dönemi anlamak için

Birinci Dünya Harbinin alabildiğine şiddetlendiği 1915 senesinde Türkiye’de yaşanan gelişmeleri daha iyi analiz etmek ve anlamak için, peşpeşe patlak veren belli başlı hadiseleri hem ayrı ayrı, hem de bir bütün halinde görmek lâzım.
Bu hadiseleri, kısa başlıklar halinde şu şekilde nazara vermek mümkün:
* Sarıkamış Felâketi.
* Çanakkale Zaferi.
* Van’ın sukûtu.
* Tehcir Vak’ası.
* Bitlis Müdafaası.
* Çanakkale’de kara muharebeleri.

Şimdi, sırasıyla bu konuları biraz daha yakından görüp analiz etmeye çalışalım.

Enver Paşa hain mi, kahraman mı?

Aradan bir asır geçti; yine de Enver Paşanın nasıl bir şahsiyet olduğu anlaşılamadı gitti.
Kimisi onun eşsiz-benzersiz bir kahraman olduğunu dillendirirken, kimileri de onun eşine az rastlanır bir vatan haini olduğunda ısrar edip duruyor.
Biz de, bu şahıs ve bir kumandan sıfatıyla icraatıyla ilgili olarak yaptığımız araştırma neticesinde vardığımız kanaati bilvesile burada sizlerle paylaşmaya çalışalım.
Enver Paşanın ne derece başarılı veya ne ölçüde bir "kahraman kumandan" olduğu tartışılabilir elbette. Ancak, onun bir vatan haini olmadığı, aksine büyük bir vatanperver olduğu, şüphe götürmez bir hakikattir.
1908'de "Hürriyet kahramanı" olarak alkışlanan, 1911'de Trablusgarp'da İtalyanlara karşı cansiperane mücadele eden, 1913'te Edirne'nin Bulgar işgalinden kurtulmasında en büyük rolü oynayan, 1915'te Çanakkale'yi geçilmez kılan kahraman ordunun Başkumandanlığını yapan ve Birinci Cihan Harbinde tam dört yıl müddetle ordunun başında kalarak emsâlsiz bir dirayet sergileyen bir şahsiyetin "vatan haini" olduğuna dair en ufak bir şüphe, bir tereddüt kalır mı?
Üstelik, Meşrûtiyet dönemi özellikle üst düzey subaylarının birçoğu sefih, içkici, bînamaz ve kadınlara karşı ahlâkî zaaf içinde olmalarına rağmen, Enver Paşanın bu hususta da müstesna bir şahsiyet olduğu, onun namazında, niyazında bir müttaki, temiz, nâmuslu ve dürüst bir kumandan olduğu düşmanları tarafından dahi ikrar ve itiraf edildiğini yakînen biliyoruz.
Bütün bu hakikatlerin rağmına olarak, ona hâlâ düşmanlıkta berdevam olanların önemli bir kesiminin, cahil, bilgisiz, ufuksuz, muhakemesiz kimseler olduğu, diğer kesimin ise, kendilerini katıksız Kemalist olarak tavsif ettiklerini de biliyoruz. (Kemalistlerin en ziyade damarına dokunan husus, Enver Paşanın M. Kemal'i hiç sevmemesidir. Falih Rıfkı'nın "Çankaya" isimli kitabında, Enver Paşanın M. Kemal hakkında "Onu paşa yapsanız padişah, padişah yapsanız Allah olmak ister" dediği naklediliyor.)
Bu bilgilerin ışığında, şimdi de yukarıda ismini zikrettiğimiz Enver Paşanın torunu Arzu Hanımın dedesiyle ilgili olarak, yer yer tartışmalara yol açan bazı sözlerinden bir derleme yaparak üzerinde düşünmeye çalışalım.
* * *
1955 Napoli doğumlu, Ali Enver'in kızı Arzu Enver Sadıkoğlu, dedesi Enver Paşayla ilgili olarak (1 Ocak 2007 tarihli Sabah gazetesinde) şunları söylüyor: "Ortaokulda dedeme 'hain' denildiğini tarih kitabında okuyunca, ağlayarak sınıftan kaçtım. Hâlâ konuştukça bana dokunur, gözlerim dolar. Yargısız infaz... Babamdan, halalarımdan her zaman Enver Paşa'yı dinledim ben. Dedem vatanperverdi. İnsanların hataları olabilir, ama hataların yorumları ayrı bir şeydir. Dedem iyi bir askerdi. Kahramandı. Sarıkamış'ta da 90 değil, 18 bin şehit verdik... Dedeme yapılanın hep haksızlık olduğunu düşündüm. Vatan haini, Türkiye'yi sattı gibi cümlelere maruz kalmamalıydı."
Gerek Arzu Hanımın ifade ettiği "18 bin şehit", gerekse başka kimselerin telâffuz ettiği "90 bin şehit" gibi birbirini tutmayan rakamların doğrusu, Genelkurmay'ın kayıtlarında bulunması gerekir. Gerçi, rakamların azlığı ya da çokluğu herşeyi ifade etmiyor. Ama, doğrusu neyse onun bilinmesinde fayda var.
Bununla beraber, bugün için meselâ deniliyor ki: "Sarıkamış'ın hesabı neden hâlâ sorulmadı? Kesin rakamlar neden açıklanmıyor?"
Bu tür soruların haklılık payı elbette var. Ancak, gelin görün ki, daha yakın tarihteki, meselâ 1924'ten sonraki belgeler, hele hele İstiklâl Mahkemelerinin kayıtları ve idam bilânçosu dahi henüz açıklanmadı. Üstelik, açıklanmıyor ve bu dönemin hesabı da sorulamıyor.
Demek ki, yakın tarihimizle ilgili meselelerin karanlıktan aydınlığa taşınması, öyle sanıldığı kadar kolay ve basit bir iş değil.

M. Latif SALİHOĞLU

zor dönemlerdi.. rabbim bu millete tekrar o zor günleri yaşattırmasın

ben en çok canlarını genç yaşta veren o askerlere o atalarımıza hayran kalıyorum
çok büyük fedakarlık
ve biz çok vefasız davranıyoruz
Bir hayat gidiyor ya
Bir ömür daha yaşanmadan bitiyor
O zaman verilen can verilenler için çoook önemli olmalı
o canlar feda edilen millet bunun farkına varmalı ve onları yaşatmalı
Rabbim savaşı kimselere yaşatmasın
Savaşlar bitsin , artık göz yaşları kurusun

Böyle bir yazı dikkatimi çekti:

İnsanlara yakışan hayvan isimleriyle hayvanlara yakışan insan isimleri - Halis ECE


Yakın Tarih

MollaCami.Com