Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


(Şiir-Kıt'a-Beyit-Mısra)

MÜJDECİ MEKTÛBLAR TERCÜMESİ

(Şiir-Kıt'a-Beyit-Mısra)



Bu hâllerin, zevklerin, tercümânı Mektûbât,
kitabıdır ki, ondan neşroluyor füyûzât.

İlâhî nûrlar ondan yayılıyor cihâna,
er ne müşkilin varsa, yalnız sen başvur ona.

Onu çok oku dostum, bak nûrla dolacaksın,
bizzat musannifinden, feyizyâb olacaksın.

öyle kitaptır ki o, misli islâmiyette,
ne mâzîde yazılmış, ne yazılır âtîde.

Kur'andan, hadislerden sonra gelir bu Kitap,
herkese var içinde, kendine göre hitâb.

İlm, ihlâs menba'ı, hârikalar diyârı,
onda bulur arayan, eşi olmıyan yârı.


Kayyûm-i âlem [Kayyûm-i âlem, Muhammed Mâsum-i Fârûkî hazretleridir.] diyor, her mektûbu babamın,
bir derya-yı muhîttir, sonu görünmez ânın.

Tarîkat ve şeriat, vasl olmuştur burada,
Saadet menbaıdır, dünyada ve ukbâda.

Budur Tabîb-i hâzık, budur her derde devâ,
budur kalblere şifâ, budur ruhlara gıdâ.

Budur Hakkın sevdiği, sevgililerin sözü,
budur islâmın aslı, hem de irfânın özü.


Budur Evliyâların, çeşid çeşid lisanı,
Ehl-i sünnet yolunun, gayet açık beyanı!


Aşkla yanan tâlibe, en iyi haber budur,
bilinmiyen yollarda, sâlike rehber budur.


Gece gündüz dâimâ, oku bu Mektûbâtı,
gayret et duymak için, o lezzeti, o tadı.


Oku, gülen gözlerin yaş doluncaya kadar,
oku, hakîkî aşka, kavuşuncaya kadar.


Oku, elbet o güzel, birgün rû-nümâ olur,
muhabbetle okuyan mâsivâdan kurtulur.


Saatlerce, günlerce, hep onunla meşgûl ol,
bu sözler te'sîriyle, açılır kalbe bir yol.


Bir kalb ki, meşgûl olur, bu manâyla her zaman,
elbet imdâda gelir, birgün bunları yazan.



*******************************************

(Mektûbat) kitâbını yazan İmâm-ı Rabbâni Ahmet-i Fârûkî Serhendî "kuddise sirruh" hakkında, bir şi'r aşağıya yazılmıştır. İmâm-ı Süyûtînin bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, İmâm-ı Rabbânîye (Sıla) ismi verilmiş ve islâm dînini kuvvetlendireceği müjdelenmiştir.



Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan,
İslâmın hasret ile beklediği kahramân,
Ma’şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan,
Ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!



İlmîle, irfanîle, sâhib olan (Sılâ)ya,
İki temel bilgiyi, vasl eden bir araya,
dalıp uçsuz bucaksız, o mu’azzam deryâya,
Ve bu zikr deryâsından en büyük payı alan!



Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der;
kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner,
kimi yalnız seyr eder, kimi bir katra içer;
bir Sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!



Kur’ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin,
rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin,
baş kumandanısın sen velîlerin, erlerin;
ve (Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!



Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan,
ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan.
(Seyyid Abdülhakîm) O, senin aşkınla yanan,
hürmetine nasîb et, bize şefâ’atından!



Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden,
sihrli bir kuvvetle, bizi kendine çeken,
ondördüncü yüzyılın, zulmetini gideren,
(Arvâs)ın ışığıdır, gerisi hayâl yalan!



Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz,
muhakkak aks yapar; o nûrlu kalbleriniz,
belli, birbirinize, âşıksınız ikiniz,
ve size âşık olur (Mektûbât)ı anlıyan!



Besmeleyle başlıyalım kitâba!
Allah adı en iyi bir sığnakdır.
Ni’metleri sığmaz, ölçü hisâba.
Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!



...........



İşte budur, miftâh-ı genc-i kadîm:

Bismillâhirrahmânirrahîm.



---------



Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan,

İslâmın hasret ile beklediği kahramân,

Ma’şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan,

Ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!



İlmîle, irfanîle, sâhib olan (Sılâ)ya,

İki temel bilgiyi, vasl eden bir araya,

dalıp uçsuz bucaksız, o mu’azzam deryâya,

Ve bu zikr deryâsından en büyük payı alan!



Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der;

kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner,

kimi yalnız seyr eder, kimi bir katra içer;

bir Sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!



Kur’ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin,

rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin,

baş kumandanısın sen velîlerin, erlerin;

ve (Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!



Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan,

ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan.

(Seyyid Abdülhakîm) O, senin aşkınla yanan,

hürmetine nasîb et, bize şefâ’atından!



Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden,

sihrli bir kuvvetle, bizi kendine çeken,

ondördüncü yüzyılın, zulmetini gideren,

(Arvâs)ın ışığıdır, gerisi hayâl yalan!



Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz,

muhakkak aks yapar; o nûrlu kalbleriniz,

belli, birbirinize, âşıksınız ikiniz,

ve size âşık olur (Mektûbât)ı anlıyan!



---------



Besmeleyle başlıyalım kitâba!

Allah adı en iyi bir sığnakdır.

Ni’metleri sığmaz, ölçü hisâba.

Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!



---------



Hep seni düşünürüm, haccım ve ömrem sanadır.

Herkes taş toprak düşünür, kalbim senden yanadır.



--------



Bir kimse ki, bu duâya âmîn diye,

Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!



--------



Arabistândan doğan, Muhammed

İki cihânda, üstün Odur, hemân!

Kara toprak altında kalsın, her an,

Onun kapısında, toprak olmıyan!



--------



Mâlu mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi!

Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.



---------



Niçin küfrân eder insân, Hudâ nîmet verir iken,

Utanmayıp eder isyân, kamûyu ol görür iken.

Beher an hamdü şükretmez, dahî ihsânı fikretmez,

Hergün Hakkı zikretmez, bedende cân durur iken?



--------



Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir;

Eğer gözde yarım kıl olsa da, çok görünür.



--------



Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevap vermeye değmez dersem iyi olur.

Hep aslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,

Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?



--------



Sultan birşey beklerse köleden,

Kanaat kalksın artık ortadan.



--------



Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,

Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana



--------



Çok iyi veya çok fena olsa da bir zerre,

Ömrünce dolaşsa, gezer kendi âleminde!



-------



Anlaşılmaz, ölçülemez bağlılıktır,

Nâsın Rabbi, kuluna böyle bağlıdır!

İnsan bu bağlılığı anlamaz aslâ,

Herşeyi bilir, cânını bilen Mevlâ!



-------



Daha söylersem sonu gelmez.



-------



Her şekil dardır, mâna, nasıl sığar?

dilenci kulübesinde, sultânın ne işi var?

Şekle bakan gâfil, mânadan ne anlar?

cemâli görmeyince, cânânla ne işi var?



-------



Rahat gece, tatlı mehtâb bul bana,

Her şeyden anlatayım, o zaman sana.



-------



Ruhul-kudsün feyzine kavuşursan eğer;

Mesîhin yaptıkları, senden de hâsıl olur.



-------



Her zevallı merd-i meydan olamaz;

Sivri sinek de Süleymân olamaz.



-------



Bu büyük devleti bugün kime verirler.



-------



Nîmet sahiplerine nîmetler âfiyet olsun.



-------



Perde ardındaki esrârı açmak, uygun değildir,

yoksa, rindler meclisinde, verilmiyecek haber yoktur.



-------

Kalem buraya gelince ucu kırıldı.



-------



Her ne varsa güzel, Onu anmaktan başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker dahî olsa!



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



--------



Fena makamına varmıyan kimse,

oraya yol bulamaz, çok şey de bilse.



--------



Feryâdı, boşuna değildir Hâfızın,

Şaşılacak şey çok, dili altında ânın.



--------



İnsanların rabbinin insanların ruhuyla,

Bir bağlılığı vardır, söz ile anlatılmaz.



İnsan için diyorum, işim yoktur maymunla.

Ruhsuz olan bir kimse, elbet ruhu tanımaz.



-------



Kendinden haberi olmıyan zevallıya,

yakışır mı, ince bilgileri diline ala?



-------



Bilmiyenler, tanıyamaz bileni,

o hâlde, sözü kısa kesmeli.



-------



Herkesi, bir iş için yaratmışlardır.



-------



Bu büyük nîmeti, acaba kime verirler?



-------



Niçin kılmazsın, farz-ı sünneti?

Değil misin Muhammedin ümmeti? (Aleyhisselâm)

Anmazmısın, Cehennemi, Cenneti?

Îman sahibi kul böyle mi olur?



--------



Olsa da o, mutmeinne,

sıfatları gitmez yine.



------



İnsana sadâkat yakışır, görse de ikrâh,

Yardımcısıdır doğruların Hz. Allah.



------



Muhammed aleyhisselâmı medh edemiyorum,

Onunla, yazılarımı kıymetlendiriyorum.



------



Günah işlese de, çekilmez hesaba,

böyle bir seyyidin izindeki kimse.



------



Muhammed, yüzü suyudur cihânın,

kapısının toprağı olmıyan, toprak altında kalsın!



------



Mahlûkların en üstünü insandır,

yüksek makamdan mahrum da odur.



Eğer, toparlanıp, geri dönmezse,

ondan daha mahrum, yoktur kimse.



------



Haramları istemekten, kesilmedikçe nefis,

kalb ilâhî nûrlara, ayna olamaz hiç!



-------



Bir kimse, kör ise, güneşin suçu ne?



-------



Din adamı görünüp, dünyaya tapan kimse,

kendi yoldan sapmıştır, gayra nasıl göstere?



-------



Her kabdan, içinde olan, dışarı sızar!



-------



Bana gönül ver ve cesareti gör,

Tilkini çağır, bak aslan oluyor.



-------



Allaha kulluk ederim, taptığım dergâh bir,

Bir lahza ayrılmadım tevhîdden, Allah bir.



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



------



(Lâ) süpürgesi ile, yolu temizlemezsen,

(İllallah) sarayına varamazsın!



------



Din adamı görünüp, dünya toplıyan kimse,

kendi sapıtmış yolu, gayra nasıl göstere?



------



Vücûdümün her kılı, dile gelse de,

Şükretmiş olamam, nîmetlerine!



------



Ciğerleri yakan bu düşünce, uykumu kaçırdı her gün,

ki, kimin âğûşuna düştün, rü'yâda kimi gördün?



------



Gül bahçemi gör de behârımı anla!



------



Dil uzatırsa, bunlara, eğer bir câhil,

Allah korusun! Ağza almam sözlerini,



Cihân arslanları, bu zincire bağlıdır,

Kurnaz tilki, nasıl koparır bu zinciri?



------



Bu büyük nîmeti, bakalım kime verirler?



------



Masal diye okuyan için, masaldır.

Kıymetini anlıyana, tükenmez hazînedir.



Nil nehri çingeneye kan göründü.

Mûsâ aleyhisselâma ise, sâf sudur.



-------



Hak teâlâ, intikâmını yine kul ile alır.

Bilmiyen (ilm-i ledünnî) anı kul yaptı sanır.

Cümle eşya Hâlıkındır, kul elîle işlenir.

Emr-i Bârî olmayınca, sanma bir çöp deprenir!



-------



Senenin nasıl mahsûl vereceği, behârından belli olur.



-------



Mahlûkların en yükseği insandır.

O makamdan mahrum kalan da, odur.



Bu yoldan, eğer geri dönmezse,

Ondan daha mahrum, olmaz kimse.



------



Kavuşmak için, bu lezzet ve sevince,

Can çıkıncaya dek, çalış, gündüz ve gece!



------



Peri yanaklarını saklamış, şeytan nâz ediyor,

şaşırdım kaldım, hayretten aklım gidiyor.



------



Nîmete kavuşanlara, nîmetler âfiyet olsun,

zevallı âşık da, birkaç damla ile doysun!



-------



Aranan hazînenin yolunu gösterdim sana,

belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da!



-------



Îmanıma saldırdıklarından, söğüd yaprağı gibi titriyorum!



-------



Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazînedir,

Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütübhânedir.



-------



Gül bahçemi gör de, behârımı anla!



-------



Senenin bereketi, behârından belli olur.



------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



------



Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,

Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana.



-------



Mahlûkların en üstünü insandır,

o makamdan, mahrum kalan da odur.



Bu yoldan eğer, geri dönmezse,

ondan daha mahrum olmaz kimse.



------



Umarım, kabûl ede, göz yaşımı,

O ki, inci yapar, su damlasını.



------



Söyledim sana, işin özünü,

İster sıkıl, ister dinle sözümü.



------



İncilerin ağırlığı sağır etmiş kulağını,

duymaz olmuş, ne yapayım, ağlamamı, sızlamamı.



------



Âkıl isen kıl namazı, çün saadet tâcıdır.

Sen namazı öyle bil ki, müminin mîracıdır.



------



Cânım, yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:

körpeciksin, yolun da çok korkuludur.



------



Aşk öyle bir ateştir ki, yanarsa eğer,

Mâşuktan başka herşeyi yakar, kül eder.

Haktan gayrıyı katl için (LÂ) kılıncı çek,

(LÂ) dedikten sonra, birşey kaldımı bir bak.

(İLLALLAH)dan başka ne varsa, hepsi gitti;

Sevin ey aşk! Hakka ortak kalmadı bitti.



--------



Sorulur o gün işlerden, sözlerden,

Kalbi titrer Nebîlerin korkudan.

Enbiyânın şaşırdığı bir yerde,

Günahlara özr bulmak nerede?



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir.



-------



Allahdan başkasına tapınmak hiçtir,

Hiç ile uğraşmak ise deliliktir.



-------



Arzularının ardında koştukça sen.

âşıkım deyince, yalan söylersin!



-------



Bu büyük nîmeti, bakalım kime verirler?



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun,

Zevallı fakir âşık, birkaç damlayla doysun.



-------



Kurtulurum sanma sakın, ey Sa'dî hoca!

Muhammed aleyhisselâma uymadıkca.



-------



Arabistânda doğan, Muhammed,

Dünya ve âhiretin efendisi Odur hemân!



Toprak altında kalsın, ezilsin, batsın her zaman,

Onun kapısında toz, toprak olmak istemiyen!



-------



İş budur. Bundan başkası hiçtir.



------



Sevdiklerimin ayrılığından ruhum kan ağlıyor.

Onların firâkından, kemiklerimin ilikleri yanıyor.



------



Nîmete kavuşanlara nîmetler âfiyet olsun.

zevallı fakir âşık, birkaç damla ile doysun.



------



Herne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker gibi de olsa!



-------



Ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı!



-------



Sôfî denince, ibn-ül vakit anlaşılır.

Fakat sâfî vakti ve hâli aşmıştır.



-------



Ne bahtiyâr, ol kişi kim,

okuduğu, Kur'an ola!

Ezan, ikâmet duyunca,

gönlü dolu, îman ola!



------



Ne ki kılmış Habîbullah, bize teblig-i ahkâmı

Kabûl ettim anı, âmentü billâh ve hükm-illah.



-------



Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime.

Titrerim mücrim gibi, baktıkca istikbâlime!



-------



Âfet-i gamdan aceb, dünyada kim âzâdedir?

Herkesin bir derdi var, madem ki, âdem-zadedir.

Bir hûmâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam tâkîb eder,

Böyle bir mevhûma bilmem, halk neden üftâdedir?



-------



Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani, bunun ilk sahibi?



-------



Herşeyi akıl ile çözmek istiyen kişi,

Tahta ayak takmış bacaksızlara benzer.

Kısa aklına uydurmak ister her işi,

Dün yaptığını, bugün değiştirmek ister.



-------



Zikret zikir, bedende iken cânın,

Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.



------



Bir kefendir âkıbet, sermâye-i bey ve fakir,

Varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?



------



Kurtulurum sanma, ey Sa'dî hoca,

Muhammed aleyhisselâma uymadıkca!



------



Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!



------



Sûret aynasında sefer, hareket olmaz,

Çünkü onda nûrânî olmıyan sûret olmaz.



------



Kendinden haberi olmıyan kimse,

Nerde kaldı, başka şeyleri bile?



------



Seslendi ol müezzin, durdu kâmet eyledi,

Kâbeye döndü yüzün, hem de niyet eyledi.

Duyunca ehl-i îman, hurmet ile dinledi,

Sonra, namaza durup, Rabbe kulluk eyledi.



-------



Hastanın yidiği hastalığı arttırır!



-------



İçerde kimse varsa, bir söz yetişir!



-------



Hakkın ve hak adamlarının yardımı olmadan,

Melek de olsa, kurtulamaz yüz karalığından.



-------



Kör göremezse, güneşin kabahati ne?



-------



Elbet bulunur, bir güzellik çirkinde;

İnci gibi görünür dişler, zencîde.



-------



Söyle ona, neden kötülük yapıyor?

Bana değil, kendi kendine ediyor.



-------



Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da ibret al!

Şu direksiz kubbe-i semaya bak da ibret al.

Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyânın kudretin,

Her sabah, seher vakti, dünyaya bak da, ibret al!



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!



------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fena,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Allahdan başka herneye tapınsa, hepsi hiçtir.

Yazıklar olsun ol kimseye ki, bir hiç iledir.



-------



Bir kimseye, nasip olmazsa Fena,

bulamaz yol, o makama aslâ!



-------



Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı!



-------



Korkarım ki, derdlilere gülenler,

Tard olurlar, îmanı gayb ederler.



-------



Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir!



-------



İskender, âb-ı hayata kavuşamadı,

Nîmete kavuşmak zorla, zerle olmadı.



-------



Cihânı parlatan nûra varmak için adım attık.

Batıyı, yıldızı, lâmbaları arkada bıraktık.



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



--------



Allaha kulluk ederim, taptığım dergâh bir,

Bir lahza ayrılmadım tevhîdden Allah bir!



-------



Sevgilinin ayrılığı, az da olsa, çok acıdır,

Ufak bir kıl bile kaçsa, nâzik gözü pek acıtır.



-------



Onu önceden anlayınca sen,

kendini o yana tâm bağlarsın.

Kimin zılli olduğunu bilsen,

gam yimezsin, kalsan veya ölsen!



-------



Ankâ avlanılmaz, tuzağı topla!

Tuzağa giren, olur yalnız hava.



-------



Onlar büyüklerdir, ben de böyleyim yâ Rab!



-------



Herne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,

Hepsi câna zehirdir, şeker gibi de olsa!



-------



Haramdan sakın, farzı yapmaya bak!

Farzı yapmazsan, olur hâlin harap!



-------



Güneşin kölesiyim, yalnız onu anarım.

Geceyi, rü'yâları, hep arkaya atarım.



-------



Bir câhil, bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevap vermeye değmez desem iyi olur.



-------



Az söyledim. Dikkat ettim, kalbini kırmamaya,

Bilirim incinirsin, yoksa sözüm çoktur sana!



------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!



-------



Kerimlerin sofrasından toprağa da pay düşer.



-------



Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,

Göz yaşının seher vakti yaptığını,

Düşman kaçıran süngüleri çok defa,

Toz gibi yapar, bir müminin duâsı.



-------



Bu iş, büyük nîmettir. Acaba kime verirler?



-------



Bâri kalbimize bir tesellî olsun.



-------



İnsan beşer, durmaz şaşar,

Eyler hatâ, üçer beşer.

Düz ovada yürür iken,

Ayağı sürter, düşer!



-------



Din ve dünya bir araya gelirse, güzel olmaz!



-------



İstediğin gibi yaşa, birgün öleceksin!

İstediğini topla, birgün ayrılacaksın!



-------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



-------



Seni sevmek, dert ve gam tatmak içindir,

Yoksa, rahat ettirecek şeyler çoktur.



-------



Me'ârif ehlini bul, onu dinle!

Böylece Haktan ire sana eltaf!



-------



Onun hayâlinin bir ân görünmesi,

Güzellerle bulunmaktan daha tatlı.



-------



Gülbağçemi gör de, behârımı anla!



-------



Her ne olursa olsun, sevgiliden konuşmak daha tatlı!



-------



İş budur, bundan başkası hiçtir!



-------



Allaha tevekkül edenin yâveri Haktır.

Nâ-şâd gönül, birgün olur, şâd olacaktır.



-------



Sana söyliyeceğim hep şudur:

Çocuksun, yol ise korkuludur.



-------



Bağırdım iki kere, içerde kimse varsa!



-------



İlâhî nedir bu aşk, yaktı cismü cânımı?

Bundaki zevk başkadır, duyulur izhâr olmaz.

Ne tarafa giderim, bırakıp sultânımı,

Seni sevdi bu gönül, ölse ele yâr olmaz!



-------



Bir kapı kapanırsa, üzülme ey gönül, başkası açılır!



-------



Bu nîmeti bakalım kime verirler?



-------



Küfür olsa da, îman olsa da, her dilek,

Dosta kavuşmaya engel olurlar hep!



-------



Sevgili râzı olunca, herşey râzı olmuş demektir.



-------



Yanağım burda iken, sen güle bakıyorsun.



------



Kendini bırakmak, pek hoş olur ve rahat!



-------



Her ne varsa sendedir, yok sanma!

Kör gibi, her yana el uzatma.



-------



Burda hulûl, birleşmek, küfür olur, iyi bil!



-------



Dost ayrılığı, az olsa da, az değildir!

Gözde kıl parçası da olsa, çok görünür.



-------



Dinle! Namaz kılmıyanın hakkında Allah, ne demiş,

Çıksın yer ile gökümden, başka mâbut, bulsun demiş.

Getirdi Kur'anı Resûl, etmedi bazısı kabûl.

Bir vakit namazı kılmıyan, Cehennemde yansın demiş.



-------



Kendinden haberi olmayan kimse,

Nerede kaldı başka şeyleri bile?



-------



Toprak ol toprak ki, gül bitsin sende,

Topraktan başka yok, kavuşan güle.



-------



Herşeyin sahibine gelen ne, toprağa düşen ne?



-------



Yolların nerden ayrıldıklarını iyi gör!



-------



Hâşâ zulmetmez hiç, kullarına Hüdâsı!

Herkesin çektiği, kendi işinin cezâsı!



--------



Çalış, lokmayı kıymetlendir önce!

Ondan sonra, hiç korkma yi, doyunca!



-------



Zavallı câhil, sanır ki, din adamıdır;

din ile ilgisi, yalnız böyle sanmasıdır.



-------



Kâfirlerin azalması, İslâma kuvvet verir.



-------



Beni bu yoldan ayırma yâ Rabbî!



-------



Gök, Arşa nazaran pek aşağıdır,

Toprağa göre ise, çok yüksektir.



-------



Ortalık aydınlanınca olur belli,

herkesin geceyi, kimle geçirdiği!



-------



Muhammed, yüzü suyudur cihânın,

kapısının toprağı olmıyan toprak altında kalsın!



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



-------



Az söyledim sana, incitmekten sakındım,

sözüm çok ise de, anlatmaktan sıkıldım.



--------



Masal sanana, masal gibi olur,

kıymet bilene, çok faydalı olur.



--------



Bildirmesi lâzım olanı söyledim sana!

İster kıymetini bil, istersen darıl bana.



-------



Yollardaki ayrılığı gör! Nerden nereye?



-------



Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Nakşibend büyükleri öyle, kılavuzdur,

ki, yolcularını gizlice kavuşturur.

Kuvvetli miknâtıs gibi, sevdiklerinden,

halvet ve çile fikrini çeker, attırır.



-------



Ciğeri yakan düşünceden gözüme uyku girmedi:

Acaba o sevgilim, geceyi kimin ile geçirdi?



-------



Sakındım lâfı uzatmaktan, iki gözüm!

kalbini kırmıyayım, yoksa, çoktur sözüm.



-------



Vücûd, lutf-i ilâhî, hayat, rahmet-i Kerim,

Ağız, atıyye-i Rahmân, kelâm fadl-ı Kadîm!

Beden, binâ-yı Hudâ, ruh, nefha-i tekrîm,

Kuvvet, ihsân-ı kudret, duygular, Vaazı Hakîm,

Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?



-------



Seviyorum diyenin, güzel olsa da pek,

nâzlılığı bırakıp, nâz çekmesi gerek!



-------



Pâdişâh olsan da derler, “er kişi niyetine”

Var, musallâda yatan mevtâya bak da ibret al!

Bir kefendir âkıbet, sermâye-i bey ve fakir,

Varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?



-------



Görmezmisin ki, Peygamber gibi bir sultan,

o fakr ile eremedi, uğraşma, hemân!



-------



Âşıkın gönlü bir güzele takılınca,

rahat eder mi, başkasına kavuşunca?



Yüz demet fesleğen verseler bir bülbüle,

koklamaz hiç onu, yine gider bir güle.



Nilüfer otu, güneşe olunca âşık,

ondördüncü ayı görmek ister mi artık?



Ciğeri yanan, arar hep suyun tadını,

çok şeker verseler de, hiç beğenmez anı.



-------



Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?

Ankâ ile yaşar hep, gitmez bir yana.



Ankâ diye ismini duymuş insanlar,

kuşumun isminiyse, hiç bilmez onlar!



-------



Herkes, bir iş için yaratılmıştır!



-------



Benim deliliğim, usta bir sevgilidir.



-------



Ömr geçti anlatmadan, derdimi, elemimi,

artık sabah oluyor, keseyim hikâyemi.



-------



Bu sonsuz okyânûsta kurbağa gibi,

el ayak oynat, zîrâ derindir dibi!



-------



Ders verecek, keşşâf tefsîri okuyacak zaman değil!



-------



Gece gündüz dilimde salât-ü selâm,

O mübârek ruhuna, ey Fahr-ul-enâm!



-------



Aranılan hazîneyi gösterdim sana!



-------



Öyle yakın olduk ki, birbirimize,

Sen bir güneş, biz de sanki birer gölge.

Ne olur ey, kimsesizlerin kimsesi,

Lutfüne kavuşsa, komşuların hepsi!



-------



Merd isen, kendine baba ol!



-------



Yetiştirdikleri gibi yürüyoruz!



-------



Ey İnsan! Evin, tarlan, bak sana zindân olmuş!

ardında koştukların hep, sana düşman olmuş!



-------



Allah sevgisinden başka, her ne güzelse,

zehirdir cânına billâh, şeker de olsa!



-------



Ciğeri yakan düşünceden, gözüme uyku girmedi,

acaba o sevgilim, geceyi kiminle geçirdi?



-------



Önderin görüntüsü, Hakkın zikrinden daha faydalıdır!



-------



Buna fânî dünya derler, durmayıp dâim döner,

Âdemoğlu, bir fenerdir, nihâyet birgün söner.



-------



İncilerin ağırlığı, sağır etmiş kulağını,

Ne yapayım, duymaz olmuş, ağlamamı, sızlamamı.



-------



Namaz kalbi temizler, kötülükten men eder.

Münevver olamazsın, namazın kılmadıkça!



-------



Saadet topu ortaya kondu.

Topu kapan yok, erlere n'oldu?



-------



Ömür geçti, derdimi anlatmak bitmedi,

bitireyim artık, gece devam etmedi.



-------



Elimden gideni, Süleymân kaptırsaydı,

hem Süleymân, hem peri, hem Ehrimen ağlarlardı.



-------



Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak, daha tatlı!



-------



Bu, ele az geçen büyük nîmettir. Acaba kime verilir?



-------



Şekerin yalnız adını duymak bile,

daha iyidir zehir koymaktan dile!



-------



(Yoktur) ve (odur) gibi sözler,

O makamdan geri dönerler.



-------



Kapıcının incinmesi olmasaydı,

Açardım bütün cihân kapılarını.



-------



Çok cilve var, aranan sevgilide,

Kavuştum sanma, bir cilve görünce!



-------



Aşk sarhoşlarîle bulun, mey yoksa da, koku geçer.

Koku da bulunmaz ammâ, onları görmek de yeter.



-------



Vefâsızdır, ey denî dünya senin her nîmetim!

Ecel fırtınaları, mahv eyliyor her rif'atın.



-------



Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz!



-------



Masal sanana, masal gibi olur,

Kıymet bilene, çok faydalı olur.



-------



Zikret zikir, bedende iken cânın,

Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.



-------



Nîmete kavuşana âfiyet olsun!

Zevallı âşık, bir damla ile doysun!



-------



Yine gelseydi eğer feyz, Ruhülkudsten,

Îsâ mucizesi, görünürdü herkesten.



-------



Topraktan çıkan, gökleri aştı.

Yer ile zaman, geride kaldı.



-------



Kapı önünde akan su, bulanık görünür!



-------



İşitmek, görmek gibi olabilir mi?



-------



Kur'an ile hadise, inanmazsa bir kişi,

ona hiç cevap verme, konuşma bitir işi!



-------



Varlığım bir görünüş, ruhum bir emânettir,

Ben demek bile, Ona, pek çirkin bir şirkettir,

Kula düşen vazîfe, sahibe itaattir,

Bana (kulum!) demesi lutuftür, inayettir,

Bu dünyada bilseydim, ben neyim, hem neyim var?



-------



Canım yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:

körpeciksin, yolun da çok korkuludur.



-------



Aranılan hazînenin nişânını verdim sana,

belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da.



-------



Bir kimse kör ise, güneşin suçu ne?



-------



Anlaşılamıyan bir bağlılık hep,

Rabla insan arasında var elbet!



-------



Pâdişâh, koca-karı kapısına,

gelirse, ey yeğit, sen buna şaşma!



-------



Öyle usta sürücüdür ki Nakşibendiyye;

yolcuları götürür gizli yoldan evlerine.



-------



Aranılan hazîneyi gösterdim sana!



-------



İslâmiyyet enbiyânın sünnetidir,

Cümlenin ihtidâsıdır, islâmiyet.

Hudânın, leyle-i mîraç içinde,

Habîbine atâsıdır islâmiyet.



-------



Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana,

Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına.



-------



Her dilenci, olur mu bir kahramân,

Nerde sivrisinek, nerde Süleymân?



-------





Utanmalı, binlerle utanmalı!



-------



Kamış boşum dedi, şekerlendi,

Ağaç yükseldi, baltayı yedi.



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Evliyâya kim bakarsa, ten gözü ile serseri,

Bî basardır, cânı yoktur, ölüdür, değil diri.

Evliyâ candır, gerektir can gözîle bakıla,

Zîrâ ki, canlı kişiler, câna olur, müşteri.



-------



Nazlı yârim, esen havadan incinir,

gül gibi, sabah rüzgârından incinir.



-------



Hâfız, senin vazîfen, yalnız bir düâ,

duyar mı, hiç duymaz mı düşünme aslâ!



------



Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime,

titrerim mücrim gibi, baktıkca istikbâlime!



-------



Ruhül-kudsün yardımı, imdâda yetişirse,

Mesîhin yaptıkları, nasip olur herkese.



-------



İhsâna en uygun olan, günâh işleyenlerdir!



-------



Sana söyliyeceğim hep budur:

Çocuksun, yol ise korkuludur!



-------



Ben o toprağım ki, ilk behâr bulutu,

lutf eder, verir bereketli yağmuru.

Vücûdümün her kılı, dile gelse de,

şükr edemem nîmetlerinin hiçbirine.



-------



Kim bulur, zor ile, maksûduna her zaman zafer?

Gelir elbet zuhûra, ne ise, hükm-i kader.



-------



Habercinin işi, yalnız haber vermekdir.



-------



Aşkta böyle şaşılacak şeyler olur!



-------



Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?

yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.



-------



Ey, insan adını taşıyan varlık,

Kendine gel, uyan gafletten artık!

Saadet yolun, göremezsen nâdân,

Niye vermiş sana, bu aklı Yezdân?



-------



Dost ayrılığı, az olsa da, az değildir.

Gözde, kıl parçası da olsa, çok görünür.



-------



Kötülerse, anlamayan bu büyükleri eğer,

Hâşâ! Bu iftirâdır; cevâb vermesem değer.



-------



Yazık olur açıklamak onu,

gizli kalsın gönül aşkı gibi.

Fakat gösterdim ki, yol bulalar,

bulmayıp üzülmeden yeğitler.



-------



Dosttan seni geri bırakmasın,

o şey, küfür veya îman olsa da,

seni bu yolda oyalamasın,

hiçbirşey, mâh-i cihân olsa da!



-------



Yüzbin ok ve kılınc yapamaz aslâ,

Göz yaşının seher vakti yaptığını.



Düşmanı kaçıran, süngüleri, çok def'a,

Toz hâline getirir, bir müminin düâsı.



-------



Ayna arkasındaki papağan gibiyim,

ezelî üstâd ne derse, onu söylerim.



-------



Seslerini uzaktan işitmek de büyük nîmettir.



-------



Gör ki, yollar arasındaki fark ne kadar çoktur.



-------



Bir göz ki, nazarında, ibret olmasa anın,

Başının üzerinde düşmanıdır insanın.

Kulak ki, öğüt almaz, her dinlediği şeyden,

Akıtsan yeri vardır, kurşunu deliğinden.



-------



Gelin namaz kılalım, kalbden pası silelim,

Allaha yaklaşılmaz, namaz kılınmadıkça!

Nerde namaz kılınır, günâhlar hep dökülür,

İnsan kâmil olamaz, namazı kılmadıkça!



-------



Kerimlerle yapılan işlerde güçlük yoktur!



-------



Onun güzelliği bitmez, Sa'dînin sözü tükenmez,

İstiskali susuz ölür, denizin suyu eksilmez.



-------



Ankâ avlanılmaz tuzağı topla!

tuzağa giren, olur yalnız hava!



--------



Hiç noksanı olmıyan çok uzaktır,

ona yetişiriz sanmak tuhafdır!



-------



Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir.

göz içinde yarım kıl olsa da çok görünür.



-------



Afva kavuşan, günâhkârlardır



-------



Eğer söylersem, sonu gelmez!



-------



Herkesin işini bitirmek için, birini seçer.



-------



Kıldan ince manâlar var, kulağını eyle yakın!

her kürsîde nutk çekeni, birşey bilir sanma sakın!



-------

Susdum artık, zekîlere bu yeter,

çok bağırdım, dinleyen varsa eğer.



-------



Doğru yolu göremeyince, çöle saptılar.



-------



Ruhul kudsün feyzine eğer kavuşursan,

Mesîhin yaptıkları senden de meydana gelir.



-------



Beni sultan tutup kaldırsa topraktan,

Yakışır başımı yüksek görsem göklerden.



Ben o toprağım ki, nisân bulutu,

Acıyıp üzerime serper bereketli yağmuru.



Yüzlerle dile mâlik olsa, eğer vücûdüm,

Lutfünün şükrünü, nasıl yapabilirim?



-------



Ey mavi sema! İnsâf et de öyle söyle!

Bu ikisinden hangisi, daha hoştur şöyle:



Işık saçan güneşinin, çıkışımı şarktan,

Cihân dolaşan ayımın, doğuşu mu Şâmdan?



-------



Dünyada, çok şey var, cana tatlıdır.

Ya dosttan konuşmak, daha tatlıdır.



-------



Yabancıdan uzlet et, dosttan değil!



-------



Sevdiklerimin ayrılığından ruhum kan ağlıyor.

Onların firâkından kemiklerimin ilikleri yanıyor.



-------



Vücûdümün her zerresi dile gelse de;

Şükrünün binde birini yapamam yine!



-------



Dar olan, şekil ve sûret kabına manâ nasıl sığar?

Dilenci kulübesinde sultânın ne işi var?



-------



Anka kuşu avlanamaz, tuzağını topla!

Bu avlanmada, giren yalnız havadır tuzağa.



-------



Gidilecek yol uzundur pek,

Uygun olmaz kavuştum demek.



-------



Akıl ve düşünce ile, sıfatlar başkadır.

Hakîkatte ise, hepsi tâm kendisidir.



-------



İnsan tedbîr alır, sebeblere yapışır, takdiri bilmez,

Allahın takdiri, kulun tedbîri ile değişmez!



-------



Îman sahipleri, Cennette Allahü teâlâyı keyfiyyetsiz görecektir.

Bu görmeği anlatmak, mümkin değildir.



-------



Eğer hâkimin sopası olmasaydı,

Serhoş kâfir, Kâbe içine kusardı.



-------



Düşmânlık etmedikce, dostluk olamaz!



-------



Hâfızın feryâdı boşuna değil,

şaşacak şey çoktur onda, iyi bil!



-------



Güneş doğar, aydınlanır memleket,

sabah yıldızı görünemez elbet.



-------



Toprak nerede, temiz âlem nerede?



-------



Hallâc-ı Mensûr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” diyor ki, Arabî beyt tercemesi:



Allahın dînine inanmıyorum, küfür lâzımdır,

müslümanlar beğenmeseler de, bence böyledir!



-------



İyiliğe elverişli olmıyan kimse,

faydalanamaz, Peygamberi de görse.



-------



Onlar, onlardır, ben de böyleyim yâ Rab!



-------



Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun,

Zevallı âşık, birkaç damla ile doysun!



-------



Sevgilinin istediği ayrılık, bana,

Binlerce daha tatlıdır, kavuşmaktansa!



-------



Kavuşmak, nefsinin dileğidir,

ayrılık, efendinin emridir.

Her ân dost ile berâber olmak,

nefse uymaktan daha sevgilidir!



-------



Taş içindeki böcek sanır,

Yer ve gök hep orasıdır.



-------



Gidilecek yol uzundur pek;

Uygun olmaz kavuştuk demek.



-------



Varmadıkca bir kimse Fenâya,

Yol bulamaz hiç o, Kibriyâya.



-------



Ömür boyu yol alsa, hep seyr eder kendinde,

Ömür boyu yol alsa, hep seyr eder kendinde.



-------



Ey dost! Seni her yerde ararım,

Her an senden haberler sorarım.



------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Behâiyye, ne güzel götürücüdür!

Yolcuları gizlice yerine götürür.



Sözlerinin tadı sâliklerin kalbinden,

Halvette çile çekmek fikrini süpürür.



Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevâb vermeğe değmez dersem iyi olur.



Hep arslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,

Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?



-------



Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?

Ankâ ile birlikte yaşar dâimâ!



Ankânın adını herkes bilir ammâ,

Kuşumun adını kimse bilmez aslâ.



-------



Ey, yerin gökün sahibi, ey vasfı Allahüssamed!

Sayısız isyânla geldim kapına, beni kılma red!



--------



Korkarım ki, ey câhil, Kâbeye varamazsın!

Kâbeyi sayıklama, Türkistân yolundasın!



-------



Zikr et zikr, bedende iken cânın!

Kalbin temizliği zikr iledir Rahmânın!



-------



Herkesin işi için, yaratır bir kulunu.



-------



Bütün güzellerde bulunan, yalnız sende vardır!



-------



Efendi, yükseldim, kavuştum sanıyor,

Kendini beğenmiş, yerinde sayıyor.



-------



Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acaba?

Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!



-------



Bu şarapı tatmadıkca, tadını anlıyamazsın!



-------



Fâre, rü'yâda deve olmuş!



-------



Toprak başkadır, temiz âlem başkadır.



-------



Her dilenci, olur mu bir kahraman?

nerede sivri sinek, nerede Süleymân?



-------



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!



-------



Anlaşılmaz, ölçülmez bağlantılar,

Hak ile ruhumuz arasında var!



-------



Toprağa düşen nerede?

Herşeyin sahibine olan nerede?



-------



Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir.

Gözde yarım kıl olsa, çok görünür.



-------



Ateş, içine düşen kimseyi yakar,

Ateş olmuş kimse ise, nasıl yanar?



-------



Mûsâ , “aleyhisselâm”, sıfatlardan,

Bir ışık görüp, aklı gitti temâm.

Sen ise Muhammed! “aleyhisselâm”!

Zâtına bakar ve gülerdin müdâm.



-------



Dar olan şekil ve sûret kabına manâ nasıl sığar?

Dilencinin kulübesinde, sultânın ne işi var?



-------



Hakka bırak her işini, esbâba yapış yeter,

Bu sözüm olsun sana, ârif isen, her an rehber.



-------



Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse, o biçer,

Pek aldandı, ziyân etti, ekmeden buğday uman!

Yetmişüç fırkadan ancak (Ehl-i Sünnet) kurtulan.

Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!



-------



Câhildirler, kendilerini de bilmezler,

hüner sanmaktan aybları çekinmezler.



-------



Sen onda yok ol! Kavuşmak budur.



-------



Güzellerin yaptığı, güzel olur!



-------



Herkes, birşey sanarak sevdi beni;

gel de, içimden dinle esrârımı!

Sırlarım, iniltimden ayrı değil,

fakat, anlıyacak göz, kulak var mı?



-------



Bundan sonrasını anlatmak çok incedir,

anlatmamak daha iyi olan da vardır.



-------



Sevilenlerin aşkı, gizli ve keskindir.

Sevenlerin aşkı, davul zurna iledir.

Sevenler, aşk ateşi ile erir, biter,

Sevilen, hem semizler, hem de dâim güler.



-------



Güzelliğin beni alt üst etti.

Birşey bilmiyorum, aklım gitti.



-------



Aşk, küfürden, dinden yüksek oldu.

Îmandan, inkârdan üstün oldu.



Aklı koyup, yüz âlem dolaştım,

küfür ve din ortadan gayb oldu.



Küfür, din, şek ve yakîn, herbiri,

akıl ile şimdi berâber oldu.



Her varlık, yol kesicidir sana!

hepsi bir, Sedd-i İskender oldu.



-------



Hiç yok, yalnız O var dediler, yükseldiler.

yüce serâydan, hepsi eli boş döndüler.



-------



İçerden âşinâ ol, dışardan yabancı,

Böyle güzel yürüyüş az bulunur cihânda!



-------



O pâdişâhın ihsânı boldur.

İki âlemi bir fakire verir.

Pâdişâh, bir fakir kapısına,

Gelirse şaşma, büyüklük budur!



-------



Kolay olur şehrin kapısını kapamak.

Mümkin olmaz, düşmânın ağzını kapamak.



-------



Bir güzelin yanında bulunsa kişi,

Bağ ve bostân ve güllerle olmaz işi.



-------



Mucizeden maksad, düşmanı kırmaktır.

Nebîyi sevmek demek, ona uymaktır.

Îmana gelmez herkes, mucize ile,

Îmana kavuşur insân muhabbetle.



-------



Saadet yazılmamışsa bir kimseye,

faydalanmaz Peygamberi görse de.



-------



Önce çalışmak, sonra düâ, dînin esası!

Boş durup da rahat bekliyen kulun fenâsı!



-------



Melek yüzünü örtmüş, şeytan naz yapıyor:

Şaşırdım kaldım, hayretten aklım gidiyor.



--------



Câmî! Dünya ve âhıret, ikisi birdir.

Ortada görünen bu çokluk, hep hayâldir!



-------



Hâfızın bağırması boşuna değildir;

Söylenecek, şaşılacak sözlerin yeridir!



-------



Bu âdem dedikleri, el ayakla, baş değil,

Âdem ruha denilir, surat ile kaş değil.

Beden et ve deridir, ruh bunun serveridir;

Hakkın kudret sırrıdır, ruhsuz kalıp hoş değil.



-------



Karpuzun Ebû Cehl karpuzu ile ne ilgisi var?



-------



Çalışmakta, yükselmektedir, Hakkın rızası!

Tenbel olanın elbet gelir, bir gün belâsı.



-------



Beni incitirsen çok, senden dönmem aslâ.

Hoş olur dayanmak, sevgilinin nazına.



-------



Görmezmisin, boş durdu mu hiç, insin a'lası,

Hep uğraştı, vaat etmiş iken fethi Mevlâsı.



-------



Hâfızın bağırması boşuna değildir;

söylenecek, şaşılacak sözlerin yeridir!



-------



Buraya gelince, kalemin ucu kırıldı.



-------



Dilenci evine, gelirse sultan,

ey hoca, sen bu işe şaşma hemân!



-------



Bundan sonrasını anlatmak çok incedir,

anlatmamak daha iyi olan da vardır.



-------



Bir kulunu, herkesin işine sebeb kılar.



-------



Taş içindeki böcek sanır.

Yer ve gökler, hep orasıdır.



-------



Senenin bereketi, behârından belli olur.



-------



Azıcık müslümanlığı et merak,

Din büyüklerinin sözüne bir bak!

Okusan, anlarsın sen de, o zaman,

Ne diyor Muhammed aleyhisselâm?



-------



Toprağın temiz âlem ile ne ilgisi var?



-------



Geçdi, isyân ile ömrüm, neye hâlim varacak?

Sızlıyor yaralı gönlüm, onu yoktur saracak.



Mahşer yerinde, zebânîler elinden, yâ Rab!

Eğer etmezsen, inayet, beni kim kurtaracak?



-------



Beni ne kadar incitsen, dönmem senden yine,

Dayanmak tatlı olur sevgili elemine.



-------



Müntezamdır cümle ef'âlin senin,

Aklı ermez, hikmetine kimsenin!



-------



Gel aldanma bu dünyaya, sonu vîrân olur, birgün,

Senin bu sürdüğün demler, elbet yalan olur, birgün.



-------



Toprak nerede, temiz âlemler nerede?



-------



(He) harfi bizi yetiştirendir.

(Elif) ise rabb-i Habîbullahdır.

(Lâm) Halîlullahı yetiştirmiştir.

(Mîm) kelîmullahı bildirmektedir.



-------



Gel kardeşim, inkâr etme, kıl insâf!

Kıymetli ömrünü eyleme isrâf!

Kalbini nefsin arzusundan koru,

Dışın gibi için dahî olsun sâf!



-------



Ebû Ali Sînâ kalenderlik yapsaydı,

kalenderlerin hepsi sofî olurlardı.



-------

Rabbim manevi din büyüklerimizin şefaatinden mahrum etmesin inşallah. Emeğinize sağlık...


Rabbim manevi din büyüklerimizin şefaatinden mahrum etmesin inşallah. Emeğinize sağlık...


Rabbim manevi din büyüklerimizin şefaatinden mahrum etmesin inşallah. Emeğinize sağlık...


Allah razi olsun


Şiir

MollaCami.Com