Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Islam Dusmanlari
Bir sitenin,kitabin,ansiklopedinin ehl-i sunnete uymadigini kolayca anlamak icin genelde asagidaki hususlara bakmaniz yeterli olur.Sonrada o siteyi,kitabi,yazarini hic takip emezsiniz ve itikadinizi korumus olursunuz.
1.Mezhep maddesine bakarsiniz,mezheplerin gereksiz oldugunu soyler,"peygamberimiz zamaninda mezhep varmiydi" gibi yaldizli hinzirca sozler sarfeder.
2.Alintilarinda Ibn Teymiye,Cemaleddin Afgani,Muhammed Abduh,Seyyid Kutub,Ibn Kayyim el-cevziyye,Mevdudi gibi sapiklarin gorusleri yer alir.
3.Giydigimiz normal coraplar uzerine abdestte mesh edilebilecegini soylerler
4.Sefaati inkar ederler
5.Kerameti inkar ederler
6.Dualarda evliyayi vesile kilmayi inkar edip,sirk derler
7.Rabitaya bid`at derler
8.Tasavvufu ,tarikati inkar ederler veya hafife alirlar
9.Hanefi mezhebinde de kaza namazi borcu olanin , nafileleri kabul olmaz derler
10.Kaplama disi olan gusulde maliki mezhebini taklit etmezse cunup gezer,guslu olmaz derler,halbuki asilsiz bir iddiadan baska bir sey degildir.
11.Kagit paralarla verilen zekat kabul olmaz derler
12.Sigaraya birakin haram demeyi,mekruh bile demezler,mubah derler.
13.Mikrofonla okunan ezani,ezan olarak kabul etmezler
14.Mikrofonla namaz kildiran imama uyanin namazi olmaz derler
15.Her mezhepten kolayina geleni alip,dini oyuncak yaparlar.
16.Namazda Turkce okunsada olur derler....
Evet arkadaslar bir siteye,kitaba bakarken once bu mevzulari gozden gecirirseniz vakit kaybetmemis olursunuz..Listenizde e-maili bulunan butun dostlariniza bunu gonderirseniz buyuk bir hizmet yapmis olursunuz.
Çok teşekkürler Hz.Allah Razı olsun kardeşim bu hatırlatman için.
sağolasın kardeşim.bir kez daha bu siteyi buldugum ıcın sukrettim..
sağolasın
EMEĞİNE SAĞLIK...ÇOK ÖNEMLİ BİR KONU....Ehli sünnet alemetleri.
ben bunların kitaplarını okuyanlarla az tartışmadım
buyazdıklarınızın aynısını savunuyor adamlar ve nedeseniz sizin söylediklerinizi gale almıyorlar
kendi sapık fikirlerinde ısrar ediyorlar
allah hidayet versin
Teşekkürler!Emeğinize sağlık.
Malesef şu garip zamanda kendini fetva makamı zannedenler utanmadan Allah tan korkmadan kitaplarını satma uğruna kabir azabını, miracı, Cennette Allahü teâlânın görüleceği gibi hususları inkâr ediyorlar.(bu düşüncenin dışındaki ilahiyatçıları tenzih ederiz) Ehl-i sünnetin inanışının yanlış, mutezilenin görüşünün doğru olduğunu savunuyorlar. Eshab-ı kirama dil uzatıyorlar. Peygamber efendimizin gelecekten bahseden hadislerini, mesela Deccalâı, Mehdiâyi, kıyamet alametlerini inkâr ediyorlar. âÇünkü peygamber gaybı bilmez. Sözleri bir tahminden ibarettir. Tahmini doğru da, yanlış da çıkabilirâ diyorlar. âKitab ve Sünnetâ tabirine de çok saldırıyorlar. âKurâandan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslamâı yıkmaktırâ diyorlar.
Mısırlı, Suriyeli mezhepsizler, dinimizdeki dört delilden ikisini inkâr eder, sadece âKitab ve Sünnetâ diyorlardı. Bunlar daha ileri giderek, sünneti de inkâr ediyorlar. Sünneti Kurâan-ı kerimden farklı bir şey zannediyorlar. Bunların asıl maksadı Kurâan-ı kerimi inkârdır. Edille-i şeriyyeden, dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek, herkesin anladığı din olacak. Böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek. Bir kaos yaşanacak. Maksatları İslamiyetâi yıkmaktır. Fakat buna muvaffak olamayacakları Kurâan-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen (Onlar, ağızları ile [sihir, kehanet diyerek] Allahâın nurunu [Allahâın dinini, kitabını, delillerini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır) buyuruluyor. (Saf 8 )
Hemen sonra, (Allah peygamberini hidayet ile [Kur'an ile, mucize ile] ve hak din ile gönderendir) buyuruluyor. (Saf 9)
Kurâan-ı kerimde gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği yazılıdır. Allahü teâlânın gaybı bildirdiği kimseler de vardır. Mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, gaybdan bazılarını yalnız peygamberlerden dilediğine bildirir.) [Cin 27]
Gaybdan bilmek Peygamberlerin mucizesidir. Evliyanın gaybdan bildiği kerametleri de yine Peygamber efendimizin mucizesinin devamıdır. (Redd-ül-muhtar)
Bu âyet-i kerimede bazı gaybları Allahü teâlânın peygamberlere bildirdiği açıkça yazılıdır. Peygamber efendimiz de, Allahü teâlânın kendisine bildirdiği gaybları, gelecekte olacak hadiseleri bildirmiştir. Mesela Deccalâın ve Hazret-i Mehdiânin geleceğini bildirmiştir. Hâşâ Peygamber efendimiz yalan mı söylemiştir? Kurâan-ı kerimde mealen (O, [Resulullah] vahyedilenden başkasını söylemez) buyuruluyor. (Necm 3)
Sünnet, Kurâandan ayrı değil
Necm suresindeki âyet-i kerime Peygamber efendimizin din hakkında bildirdikleri Allahü teâlânın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Kurâan-ı kerimde yine mealen buyuruluyor ki:
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]
Kurâan-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allahâa itaat olduğu, Ona isyan edenin Allahâa isyan etmiş olduğu çok yerde bildirilmektedir. [Nisa 80]
Yine Kurâan-ı kerimin çok yerinde (Allahâa ve Resulüne itaat), (Allah ve Resulüne isyan) ifadeleri çok yerde geçer. (Nisa 13-14)
Sünneti, Kurâan-ı kerimden ayrı göstermek büyük sapıklıktır. Çünkü Kurâan-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirler, Allahü teâlânın emirleri ile, peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar.) [Nisa 150]
Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet de, yani hadis-i şerifler de Kurâan-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kurâan-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kurâan-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanlar, dalalet ehlidir. (Mektubat-ı Rabbani)
Peygamberimizin düşmanları
Sapık ilahiyatçılar ve bir yazar şöyle diyor: âPeygamberin bir mucizesi vardır. O da Kurâandır. Kurâan mucize olarak yetmiyor mu da başka mucizelere ihtiyaç hasıl olsun? Bir şeyin farz veya haram olması, ancak Kurâanın söylemesi ile mümkündür. Kurâanda olmayan farz ve harama itibar edilmez. Peygamberin ve âlimlerin sözleri, Kurâana uymuyorsa alınmaz. Mukallidlik çok kötüdür. Peygambere uyan onun mukallidi olur. Mukallid, aklını kullanmamış olur. Kurâan sık sık Aklını kullan derken, bir mezhebe, bir âlime, bir peygambere uyan aklını kullanmış olamaz. Mukallid olur. Kurâanı herkes anlar. Bunda sahabenin veya âlimlerin bizden bu hususta bir üstünlüğü yoktur. Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın! Bunda da ölçü sadece Kurâandır.â
Buna cevap şöyledir
CEVAP
İslam âlimleri, asırlardır bu tip zındıklara cevap vermişlerdir. Kitapları böyle iddialara cevaplarla doludur. Her şey yazılmıştır, eksik bir şey bırakılmamıştır. Zaman zaman bu kitaplardan nakiller yapılmakta. Tek tük de olsa böyle insanların ağlarına takılan kimseler oluyor. İyi niyetli kimselerin bunların tuzağına yakalanmamaları için İslam âlimlerinin eserlerinden nakiller yapıyoruz.
Peygamber efendimizin sallallahualeyhi vesellem binden fazla mucizesinin görüldüğü tevatürle sabittir. Eshab-ı kiram efendilerimiz tevatürle bildirmiştir. Bunları inkâr eden, Eshab-ı kiramın sözüne inanmayan, Kurâan-ı kerime nasıl inanır? Çünkü Kurâan-ı kerimi toplayan da Eshab-ı kiramdır Radiyallahuanhum. Eshab-ı kiramda â hâşâ â yalancılık olursa, onların topladığı Kurâan-ı kerime nasıl itimat edilir? Bazı dinsizlerin dediği gibi, âKurâanı indiren biziz, koruyan da biz olacağızâ diye bir âyet niye uydurmasınlar? Zaten yabancı din düşmanlarının asıl gayesi de budur. Kurâan-ı kerime olan itimadı sarsmaktır. Önce hadis-i şeriflere olan itimadı sarsıyorlar, sonra da Kurâan-ı kerime olan itimada gölge düşürmeye çalışıyorlar.
Bazı Yazar ve kendilerini fetva veren makam zanneden sapık kişiler , (Kurâanda olmayan şeylere, [hadis-i şeriflere, Eshab-ı kiramın ve âlimlerin hükümlerine] itibar edilmez) diyorlar. Kurâan-ı kerimde bizim anlamamız mümkün olmayan çok şey vardır. Mesela namazların nasıl kılınacağını Kurâan-ı kerimden öğrenmemiz mümkün değildir. Hadis-i şeriflere veya İcmaya bakmadan bilmemiz mümkün olmaz. Bunlar, (Kurâan Kurâanâ¦) diyerek Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellemâi devreden çıkarmak istiyorlar.
Resulullaha sallallahualeyhi vesellemâe tâbi olmak
Bu zamanın ebu cehilleri, âKurâan varken başka şeye ihtiyaç yokâ diyerek hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyorlar. Halbuki Kurâan-ı kerimin bir çok yerinde (Allahâa ve Resulüne tâbi olun!) buyuruluyor. Peki Allahâa tâbi olmak yetmiyor mu da âPeygambere de tâbi olun!â buyuruluyor? Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Allahü teâlânın bildirdiklerini bize anlatıyor, açıklıyor. (Onun söylediği vahiyden başka bir şey değildir) buyuruluyor. (Peygamber size neyi emrettiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan vazgeçin!) buyuruluyor. Peygamber efendimize uymak Allahâtan gayriye uymak değildir. Kurâan-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tâbi olmak da Allahâtan gayriye tâbi olmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymak olur. Mukallid, aklını kullanarak Peygamberimize sallallahualeyhi vesellemâe ve âlimlere tâbi olmuştur.
Eshab-ı kiramın ilminin, faziletinin üstünlüğü Kurâan-ı kerimle, hadis-i şeriflerle sabittir. Hepsinin istisnasız Cennetlik olduğu yine Kurâan-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Hadis-i şerifte de (Eshabımdan birine uyan, hidayete kavuşur) buyuruluyor. Tâbiin, Eshab-ı kiram efendilerimize uyduğu için kıymetli oldular. Yani onları taklit ettikleri, onların mukallidi oldukları için kıymetli oldular.
Sapık yazarlar ve zındık ilahiyatçılar, âBenim yazdıklarımdan doğru olanları alınâ diyor.
Ben doğruyu yanlışı biliyorsam senin yazılarını niçin okuyayım senin fetvanı niçin dinleyeyim?
Allahü teâlâ, böyle yazarlara böyle çakma puroflara değil, Allahâa, Resulüne ve âlimlere tâbi olmamızı emrediyor. İşte bunun için biz kendi anladıklarımızı değil, Peygamber efendimizin ve âlimlerimizin bildirdiklerini ölçü kabul ediyoruz. Herkes aklına uyarsa, insan sayısı kadar din meydana çıkar. Buna din değil dinsizlik denir.
Peygamberimizi inkâr edenler
Bazı insanlar, zındık purof ve atais yazarların etkisi altında kalarak, âYalnız Kurâana uyalım. Kurâandaki dine uyalım!â diyerek Resulullah efendimiz sallallahu aleyhi vesellemâe tâbi olmayı ve onun sünnetlerini inkâr ediyorlar. Kurâan, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellemâe tâbi olmayı emretmiyor mu?
Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, âYalnız Kurâanâ, âKurâandaki dinâ gibi ifadelerle Peygamber efendimiz Sallallahu aleyhivesellemâe tâbi olmayı reddederek dinimizi bozmaya çalışıyorlar. Bir kısmı da sadece âKurâan ve Sünnetâ diyerek dinimizin dört kaynağından ikisi olan İcma ve Kıyas-ı fukahayı kaldırmaya çalışıyorlar. Halbuki Kurâan-ı kerimde çok yerde Allahü teâlâ, hem kendine, hem de Peygamberine uymayı emrediyor.
Din ve peygamber düşmanlarının iddia ettikleri gibi Allahü teâlâ âYalnız bana uyun, bana itaat edinâ demiyor, çok yerde âAllahâa ve Resulüne itaat edin!â buyuruyor. [A.İmran 32, 132, Nisa 13, 59, 69, Enfal 1, 20, 24, 46, Tevbe 71, Nur 52, 54, Ahzab 31, 33, 71, Muhammed 33, Feth 17, Hucurat 14, Mücadele 13, Tegabün 12]
Allahü teâlâ, (Allahâa ve Resulüne itaat edin!) buyurduğu gibi, (Allahâa ve Resulüne isyan etmeyin!) de buyuruyor. [Nisa 14, Enfal 13, Tevbe 26, 63, Ahzab 36, Mücadele 5, Haşr 4, Talak 8, Cin 23]
Cenab-ı Hakkın tekrar tekrar (Bana ve Resulüme uyun, Bana ve Resulüme karşı gelmeyin!) buyurması, işin öneminden dolayıdır. Resule uyan, Allahâa uymuş olur. Nitekim Kurâan-ı kerimde (Resule itaat eden, Allahâa itaat etmiş olur) buyuruluyor. (Nisa 80)
Resulünün emri, kendi emrinden ayrı değildir. Onun için Kurâan-ı kerimde (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!) buyuruluyor. (Haşr 7)
Allahü teâlâ, sadece bizim peygamberimizi değil, diğer kavimlerin peygamberlerini de kendilerine itaat edilsin diye göndermiştir. Nitekim Kurâan-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Biz her peygamberi ancak Allahâın izniyle itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]
Diğer peygamberlerin de (Allahâtan korkun, bana uyun!) buyurduğu çeşitli âyet-i kerimelerde bildirilmiştir. (Mesela Şuara 126, 144, 163, 179)
Bu kadar vesika karşısında, gerçekten Allahâa inanan, Onu seven kimsenin Resulünün bildirdiklerine de uyması şarttır. Nitekim Kurâan-ı kerimde (Ey peygamberim, de ki, âEğer Allahâı seviyorsanız bana uyun!â) buyuruluyor. (A. İmran 31)
Cenab-ı Hak, Kurâan-ı kerimde peygamberine itaat etmenin kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, peygamberine itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve çok kuvvetli olduğunu bildirmek için de (Muhakkak böyledir) buyurdu. Bazı doğru düşünmeyenlerin bu iki itaati birbirinden ayrı göstermelerine meydan vermedi. Yine Allahü teâlâ, (Kâfirler, Allahâın emirleri ile peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar) buyurdu. [c.1, m.152]
Allahü teâlâ, emre uymakta kendi ismi ile Resulünün ismini birlikte bildirdiği gibi, iman hususunda da beraber bildirmiştir. (Yalnız bana iman edin) demiyor. (Allahâa ve Resulüne iman edin!) buyuruyor. (Mesela Araf 158, Nur 62, Nisa 136, Feth 9, 13, Hadid 7, Saf 11, Tegabün 8)
Yabancı İslam düşmanları ve bizm halkımızın malesef inandığı purofösör geçinen kendilerini birinci sınıf sayan zavallı mahlüklar (Kurâana, Kurâandaki İslama uyun! Yalnız Kurâan) diyerek Peygamber efendimizin sallallahu aleyhi ve sellemâin, âlimlerin bildirdiklerini Kurâan-ı kerimden farklı göstermeye çalışıyorlar. Bu İslam düşmanlarına ve peygamber düşmanlarına, (Biz her zaman Kurâan-ı kerime uyuyoruz. Kurâan-ı kerim bize, Resulullaha ve âlimlere uymamızı emrediyor) demeliyiz.
Kurâanı insanlara açıkla
Eshab-ı kiram efendilerimiz (r.a.), Peygamber efendimize Sallallahualeyhi vesellemâe, Kurâan-ı kerimin açıklamasını sorarlardı. Allahü teâlâ, (Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik) buyuruyor. (Bekara 151)
Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabın [Kurâan-ı kerimin] dışında, bir de hikmet getirmiştir. Allahü teâlâ hikmet ehlini de övmüştür:
(Allah; hikmeti kime dilerse, ona verir. Kime de hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]
Hikmet, fen manasına geldiği gibi, fıkıh ilmi anlamına da gelir. İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kurâan zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor. Kurâan-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimiz sallallahualeyhi vesellemâe, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir:
(Kurâanı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimiz sallallahualeyhi vesellemâin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kurâan-ı kerimde her bilgi vardır. Ancak açık değildir. Peygamber efendimiz sallallahualeyhi vesellem bunları vahiy ile öğrendi ve ümmetine bildirdi.
Hazret-i Cebrail, Peygamber efendimiz sallallahualeyhi vesellemâe gelip, beş vakit namazın her şeyini bizzat tatbiki olarak öğretti. Peygamber efendimiz de, (Namazı benim kıldığım gibi kılın) buyurdu. (Buhari)
Kurâan-ı kerimden namazın kılınış şeklini öğrenmemiz mümkün değildir. Peygamber efendimiz sallallahualeyhi vesellemâe bildirdiği namaz şekline, Emevi namazı, Osmanlı namazı veya işkence namazı demek, Allahâın Resulüne yapılan çirkin bir iftiradır. Müslümanlar, böyle sapıkların oyununa gelmemelidir.
Din düşmanlarını iyi tanımalı
Din düşmanları ve peygamber düşmanları asırlardır, dinimizi içten ve dıştan yıkmaya uğraşmışlar ve hâlâ da uğraşıyorlar. Bütün çalışmalarına ve kitapları olmasına medyada vaazlar vermesine rağmen yıkamadıklarını görünce, dini bozmaya, yanlış yorumlar yapmaya çalıştılar. Din böylece kendiliğinden yıkılmış olur. Bunun için de, dinimizdeki dört delilin (Kurâan, sünnet, icma ve kıyasâın), üçünü inkâr edip sadece (Kurâan) diye ortaya çıkıyorlar. Onu da kendi anladıkları gibi yorumluyorlar. Böylece müslümanlık adında başka bir din meydana çıkıyor.
Peygamber olduğunu söyleyen Mısırlı Reşat Khalife, Hintli Ahmet Kadıyani ve yine (Ben resulüm, ben mehdiyim) diyen yerli bir sapığın müritleri, (Kurâan nebi gelmez diyor, resul gelmez demiyor) dediler, sanki (Resul gelir) diye bir hüküm varmış gibi, tenkit yazıları gönderdiler, Kütüb-i sitte olarak bilinen en kıymetli altı hadis kitabından nakledilen hadis-i şerifleri yalanladılar.
Hadis-i şerifler yalanlanınca ne olur? Allahü teâlâ, Kurâan-ı kerimde, Resulüne (Kurâan-ı kerimi insanlara açıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor. Peygamber efendimiz sallallahualeyhi vesellem de bunu açıklamıştır. Açıklamalara inanılmazsa, ortada din diye bir şey kalmaz. Namazın nasıl kılınacağı, zekatın nasıl verileceği asla bilinemez. Herkes kendine göre bir namaz şekli meydana çıkarır. Sünnete itibar etmeden, Kurâan-ı kerimle amel etmeye çalışmak olmaz.
Din düşmanlarınınve peygamber düşmanlarının bir kısmı da, (Biz Buhari, Müslim gibi hadis kitaplarının tamamını değil, bir kısmına inanmıyoruz) diyor. Peki bir kısmı yalan ise, ötekilerin doğru olduğuna nasıl inanılır? Bir tane yalan bile olsa, ötekilere nasıl itimat edilir? Zaten onların maksadı da bu. İşine gelmeyen hadis-i şeriflere uydurma diyerek dini yıkmaya çalışıyorlar.
Eğer herkes sadece Kurâan-ı kerim ile amel edebilseydi, Peygamber gönderilmezdi. Herkes bu Kurâan ile amel etsin denirdi. Kurâan-ı kerimde Allah ile birlikte Resulüne de uyulması emrediliyor:
(Allahâa ve Resulüne itaat edin, onların emirlerine uyun!) [Enfal 20]
(Resule itaat eden [onun emrine uyan], Allahâa itaat etmiş [onun emrine uymuş] olur.) [Nisa 80]
(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allahâtan [Kur'an-ı kerimden] ve Resulünden [Sünnet-i seniyyeden] anlayın!) [Nisa 59]
[Elbette bu "anlayınâ emri de âlimler içindir. Başkaları, âlimlerin anladıkları hükme uyar. Çünkü Kur'an-ı kerimde (Âlimlere sorun!) buyuruluyor. (Nahl 43)
Sünnete inanmayan
Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
(Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir.) [Müslim]
(Peygamberin haram kılması, Allahâın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]
(Bir zaman gelir âKurâandan başka şey tanımamâ diyenler çıkar) [Ebu Davud]
(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar olur. Şöyle ki, kendisine benden bir hadis söylenince âResulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kurâandan söyleâ derler.â) [Ebu Yaâla]
(Kurâana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.)[Hakim]
(Kurâanda bildirilen hükümler kadar bana daha başka hükümler de bildirildi.)[İ.Ahmed]
Hazret-i Cebrail Kurâan-ı kerimi getirdiği gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi. (Darimi)
Allahü teâlâ, Maide suresinin 3. âyetinde (Bugün, dininizi [İslamâı] tamamladım) buyuruyor. Tamamlanan din için yeni bir Resule, yeni bir kitaba ihtiyaç olur mu?
Allahü teâlâ, bütün kitaplarda Peygamber efendimizin geleceğini bildirmiştir. O geldikten sonra da, (Peygamberim) diyen yalancıların çıkacağını bildiği için (Ondan sonra nebi [Peygamber] gelmeyecek) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerle de bu husus iyice açıklanmıştır.
Kurâan-ı kerimi kendi görüşüne göre yorumlayana, Sünneti kabul etmeyene, hadis âlimlerine inanmayana ne diyelim Allah islah eylesin.
ALINTIDIRâ¦