Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dinlerarası Diyalog

Dinlerarası Diyalog

İdeolojik kökeni daha eskilere dayanmakla birlikte “Dinlerarası diyalog” faaliyetleri özellikle son on yıldır ağırlığını hissettirmektedir. Yeniden şekillenen bir dünyada kendine oldukça fazla taraftar bulan dinler arası diyalog gerçekte nedir?

Kulaklarımıza hoş gelen ince melodisi altında samimi bir güftesi var mıdır?

Farklı coğrafyalarda yaşayan, derin ve ezeli düşmanlıklar ve önyargılarla birbirine her zaman mesafeli durmayı tercih eden topluluklar arasında birbirini tanıma ve önyargıları giderme olarak özetleyebiliriz dinler arası diyalogu.

Elbette bu sadece sistemin afişi. Gerçekte dinler arası diyalog nedir?
İslam dini bu tür bir diyaloga hazır mı? Hangi ortak paydada buluşulması bekleniyor?
Vs… vs…

Dinlerarası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir.(John Paul II Roma-Vatikan 1991)

Dinlerarası diyalog elbette barışa hasret dünya için elbette kulağa hoş gelen bir terim. Ancak büyük bir gönül rahatlığı ve kesinlik içinde söyleyebiliriz ki bu tarz bir diyalog mümkün değildir. Evvela dinlerin kendi içyapılarına da asla uymaz. Peki neden?

Cevabı çok basit. Dinlerarası diyalogla şekillendirilmek istenen dünya aslında dinler arası mücadele ve düşmanlıkla şekillenen dünyanın ta kendisidir.

Bu husumet ve ezeli önyargı salt mensup olunan dinlerle sınırlı değil, tüm sosyal departmanlarda kendini açıkça gösterir. Bilim, güzel sanatlar, mimari, edebiyat, askeri yapı, ticaret ve sosyal yaşama ait her kural kendine özgü ve “öteki”nden farklıdır.

Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar birbirlerinden sadece dinleriyle değil farklı kültür daireleriyle ve kesin duvarlarla ayrılmışlardır.

Şu halde siz bütün dinlerin tek ve ortak bir ilahtan geldiği düşüncesiyle bu dinleri kardeş olarak nitelendirseniz bile (ki bu da mümkün değildir) bu adı geçen toplumları ortak bir paydada buluşturmaya yetmeyecektir.

Çok basit ve kaba bir örnekle konuyu şöyle bitireyim. Ateist bir İngiliz’le dindar bir İngiliz’in İslam coğrafyasına bakışı ufak farklılıklarla aynıdır.

Din üst-alt kimliğinin yanında bir millet kimliği ve ya bir kültür dairesi kimliği vardır ki bu da zaten mümkün olmayan diyalogu tamamıyla bir mit yapar.

Dinlerarası diyalog şiarıyla yola çıktık ve yukarıda değindiğim kültürel ve sosyal uyuşmazlık sorununu aştık diyelim. Fakat bu sefer de farklılığın tarihi ve siyasi yönüyle boğuşmak zorundasınız.

Yukarıda da belirttiğim gibi tarih (bütünüyle değilse bile) genel olarak farklı dinlerin mücadelesiyle şekillenmiştir. Dini amaçların ön planda tutulmadığı –ya da öyle zannedilmediği- savaşlarda bile din kavramı her zaman en ön saflarda olmuştur.

1995 yılında körfez savaşında önemli rol oynayan Binbaşı Hugh Shelton'ın “Evet biz oraya maddi çıkarlar için gittik. Amerikan halkının menfaatleri neredeyse Birleşik Devletler Ordusu oradadır. Fakat Iraklı askerleri ve esirleri öldürmemiz için maddi bir nedene de gerek yoktu. Müslüman olmaları başlı başına bir neden değil mi?

Yahudilerin Filistin yerleşimlerinin üzerine attığı bombaların üzerine “Ramazan Şekeri” yazmaları da bir örnek olabilir, Bush’un Irak’ı işgalinin başladığı günlerde bir basın açıklaması düzenleyip yaptıklarının “Haçlı Seferleri” olduğunu beyan etmesi de.

Dinlerarası diyalog büyük ortadoğu projesiyle eş zamanlı bir uygulama. Her ikisinin de ortak noktası pilot bölge olan Türkiye üzerinden olması. Türkiye’nin tüm güney ve doğu sınırları ya işgal altında ya işgali tamamlanmış ya da işgal edilmeyi bekleyen Müslüman ülkelerle dolu.

Siyasi olarak evet belki üst düzey yetkililer nezdinde bu tür diyaloglar için şovlar düzenlenebilir. Fakat derin bir İslami kökten beslenen Müslüman Türk halkı için bu tür bir diyalog hiçbir anlam ifade etmiyor.

Yani dinlerarası diyalog şimdilik sadece -peygamber efendimize hakaret eden- papa efendiyle, diyanet işleri başkanımızın Ayasofya’da playback dualarından ileri gitmiyor.

İşin tarihi ve siyasi boyutu bundan ibaret. Batıya göre Müslüman eğer işbirlikçi değilse işgalci, barbar ya da teröristtir.

Bizim penceremizden de batıya bakışımızda bir farklılık yok. Gel de diyalog kur.

Elbette tarihi izdüşümleriyle içinde konuyu izaha çalışırken bir takım dini yakınlaşma, tanıma ve anlama faaliyetlerini de topyekûn inkâr etmiyoruz. Fakat bu münferit teşebbüsler genele tesir etmiyor.

Geldik en önemli yol ayrımına. Dinlerarası diyalog ve uzlaşı için mevcut tarihi ve siyasi ayrılıkların büyük engeller olduğunu söyledik. Peki dinlerin kendi içyapıları bu tür bir diyaloga açık mı?

Elbette hayır. Bir kere daha hayır, kocaman bir hayır.

Bir tarafta İslam dinini kabul bile etmeyen bir Hıristiyan inancı, bir tarafta kavmi bir din olmasıyla övünen ve islam’la münasebete son derece kapalı bir Musevilik, bir diğer tarafta son olması hasebiyle gelmiş tüm dinlerin hükmünü ortadan kaldıran İslamiyet.

İşin trajik yönü İslam dininin tüm hak dinlere ve bunların peygamberlerine olan sonsuz imanı ve saygısı yanında diğer dinlerde İslam dinine ve onun peygamberine karşı aynı saygının binde birinin olmaması. Bu şartlar altında nasıl bir diyalog kurabilirsiniz?

Haçlı seferleri sırasında dönemin papası Müslümanların kâfir olduğunu ve Müslüman öldürenlerin cennete gideceğini söyleyerek ordu için gerekli insan gücünü karşılama yoluna gitmişti.

Bizim için de durum farklı değil. İnsanlık onurunu en üst mertebe de tutan sevgi ve hoşgörü dini olan İslam’a göre de İslam dininden olmayan herkes kâfirdir. Bu sert ve kesin tanımında yoruma açık ya da esnetilecek bir yeri yoktur. Yani iyi bir insan ya da sadık ve insancıl bir Hıristiyan olmak kâfir sıfatından kurtarmaz kişiyi.

Gelin şimdi dinlerarası diyalogu İslam’ın kendisine soralım.

Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları kendinize dost edinmeyin. Onlar kendilerinin dostudurlar. Sizden kim onlarla dostluk ederse o, onlardandır.” (Mâide, 51)

İnsanlar içinde Müslümanlara en şiddetli düşman Yahudileri bulursun” (Mâide, 81)

Şüphesiz ki kafirler sizin en açık düşmanınızdır.” (Nisa, 101)

Onların çoğunu görürsün ki kafirlere dostluk ederler. Ne de kötüdür nefislerinin, onlara hazırlayıp sunduğu şey; Allah'ın gazabına uğrayacaklardır ve azap içinde ebedi olarak kalacaklardır.” (Mâide 80)

İşte siz öyle kimselersiniz ki onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.” (Al-i İmran 119)

Ey inananlar, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. İster misiniz kendi aleyhinizde Allah'a apaçık bir delil veresiniz?” (Nisa,144)

Onların dinine uymadıkça ne Yahudiler senden razı olurlar, ne Nasraniler. De ki: Ancak Allah'ın hidayet yolu, doğru yoldur. Bilgi sahibi olduktan sonra da onların nefsani dileklerine uyarsan sana Allah'tan başka ne bir dost vardır artık, ne bir yardımcı” (Bakara 120)

Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır.” (Nisa 139)

Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla savaş, onlara karşı şiddetli davran. Onların yurdu cehennemdir ve orası, ne de kötü dönülüp varılacak bir yerdir.” (Tevbe 73)

Şu halde açıkça görülüyor ki dinlerarası diyalog dinlerin kendi fıtratına aykırı bir oluşumdur. Hıristiyan kökenli bu kavram’da Hz. İsa sürekli yüceltilirken Hak peygamberinin ismi bile zikredilmemektedir. Dinlerarası diyalog Post modern bir misyonerlik ve İslam’ın doğal yapısını bozma maksatlı bir çalışmanın alt koludur. Dinlerarası diyalog Hıristiyanlık inancını sempatik gösterme ve İslam dünyasına yapılan askeri ve siyasi hücumu ikinci plana itmek amacıyla ortaya atılmış bir fikirdir.

İnananlarla inanmayanların kesin çizgilerle ayrıldığı İslam dini bu türlü bir diyaloga elbette izin vermez.

Selam…

Serkan SERDAR
cemaat.com

kardeşim çok güzel bi konuya temas etmişsin umarım insanlarımız böyle bi tuzağın farkındadır eline emegine sağlık

ankebut57 kardesim , emegine saglik... bundan istifade edecekler sadece bu konuda malumati olmiyanlardir, yoksa bunu destekliyen bir camiaya mensup kisilerin istifade edecegini hic sanmiyorum... cünkü cematlerde genelde körü körüne teslimiyet vardir bu da baglilarini her zaman selamete cikarmaz...

Şu halde açıkça görülüyor ki dinlerarası diyalog dinlerin kendi fıtratına aykırı bir oluşumdur. Hıristiyan kökenli bu kavram’da Hz. İsa sürekli yüceltilirken Hak peygamberinin ismi bile zikredilmemektedir. Dinlerarası diyalog Post modern bir misyonerlik ve İslam’ın doğal yapısını bozma maksatlı bir çalışmanın alt koludur. Dinlerarası diyalog Hıristiyanlık inancını sempatik gösterme ve İslam dünyasına yapılan askeri ve siyasi hücumu ikinci plana itmek amacıyla ortaya atılmış bir fikirdir.

İnananlarla inanmayanların kesin çizgilerle ayrıldığı İslam dini bu türlü bir diyaloga elbette izin vermez. >:(

HZ.ALLAH Kur'an-ı Kerim'de Maide Suresi 3. ayeti kerimesinde "Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. "dediğine göre gerisi boş ve düzmecedir!!!

paylaşım için teşekkürler ALLAH razı olsun..

normal vatandaş bilmiyor bak ne kadar güzel iş yapıyorlar diyor. yok dinler bahçesi yok dinlerarası diyalog... bu gibi misaller çoğaltılabilir ama bunu anlatmamız gerek ne kadar yanlış birşey olduğunu...


Çok teşekkürler paylaşımın için Ankebut kardeşim...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com