Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Rüyâlarımız - 2

Gamze Hanım: “Kaç tür rüya vardır? Rüya tabirleri ne ölçüde gerçekleri yansıtır? Rüya ile amel edilir mi?”


Kaynaklarımızda üç kısım rüyadan bahsedilir: Şeytanî rüya, Nefsanî rüya ve Rahmanî rüya (sadık rüya). Bunlardan ilk ikisi, tabire değmeyecek ölçüde seviyesizdir. Hiçbir anlam ifade etmezler. Hiçbir hakikati barındırmazlar. Ne mazide, ne müstakbelde; hiçbir hâdiseye işaret sayılmazlar.


Ebû Saîd’el-Hudrî (ra) rivâyet eder: Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur: “Sizden birisi sevdiği bir rüyayı görürse, bilsin ki o Allah tarafındandır. Bunun üzerine Allah’a hamd etsin ve bu rüyayı başkalarına da anlatsın. Buna aykırı, hoşlanmadığı bir rüya görürse, bilsin ki, o Şeytandandır. Şerrinden Allah’a sığınsın ve bunu hiç kimseye söylemesin.

Bu durumda o rüya, sahibine zarar vermez.”7

Kimler seviyesiz rüya görür? Kimler sâdık rüya görür? Seviyesiz rüyaları sâdık rüyalardan ayırabileceğimiz bir ölçümüz olacak mı? Bir rüyanın Rahmânî veya sâdık olduğunu ve bizim için bir mesaj taşıdığını nasıl anlayacağız? Ve rüya ile amel edecek miyiz?


Dünkü yazımızda ifade etmeye çalışmıştık; rüya esnasında ruhî kuvvelerimiz irademizi dinlemezler. Dolayısıyla ruhumuz bazen seviyesiz ve anlamsız girdaplarda dolaşabilirken; bazen de mühim bir mananın etrafında kanat çırpması mümkün.


Yani uyku esnasında irademiz hâkim konumda değil. Bu açıdan rüyalarımızdan sorumlu değiliz. Çünkü kendimizde değiliz. Çünkü uyanık değiliz.
Herkesin her an seviyesiz ve manasız rüya görmesi de mümkün; Rahmânî veya sâdık rüya görmesi de.



Ne var ki, ne seviyesiz rüyalarımızdan dolayı kendimize kötü puan verebiliriz; ne de sadık rüyalarımızdan ötürü kendimizi Kaf dağı kadar yüceltmeye hakkımız var! Tabiri doğru çıkan manalı bir rüya gördüğümüzde, ancak Allah’a hamd ederiz.

Diğer türlü manasız rüyalarımızı tıpkı “vesvese” gibi değerlendirelim; aldırmayalım; üzerinde durmayalım; yorumlamaya çalışmayalım; hele hele kötümser manalar hiç çıkarmayalım; geçelim.


Rahmânî, yani sadık rüya görmek ihtiyarımız dâhilinde değildir. Ancak bu kapı umuma açıktır. Yani her mü’min sadık rüya görebilme potansiyeline sahiptir. Bedîüzzaman Hazretlerinin (ra); rüya-yı sadıkaları avam-ı mü’minînin bir nevî velâyete mazhariyetleri olarak değerlendirmesi dikkate değer bir tesbittir.8

Bu değerlendirme şu hadîs-i şerifle de mutabıktır: “Zaman (Kıyâmet saati) yaklaşınca mü’minin rüyası yalan çıkmaz. Çünkü mü’minin rüyası nübüvvetin kırk altı cüz’ünden bir cüz’üdür. Nübüvvetten olan bir şey ise yalan olmaz!”9


Uykunun, sadık rüyalar cihetinde avâm için bir velâyet mertebesi hükmünde olduğunu beyan eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri (ra), güzel ahlâkı ve güzel düşünceleri rüya ile ilişkilendirir: “Güzel ahlâklı, güzel düşünür; güzel düşünen, güzel levhaları görür. Fena ahlâklı, fena düşündüğünden, fena levhaları görür.”10


Rüyaları tabir etmek, ruhun gaybî âlemlerden elde ettiği bir takım manevî argümanları, şehâdet âlemindeki sembollerle ifade etmek ve çözmekle ilgili bir işlevdir.

Gaybî âlemlerin esrarı ile dirsek temasında bulunmanın verdiği zorluktan mıdır, nedendir, Kur’ân’ın da gerçek bir hâdise olarak yer verdiği rüya tabiri konusunda, ne yazık ki günümüze kadar çok isabetli bir ilim dalı teşekkül etmiş değildir.


Bunu insanların manevî zaaflarına bağlamak belki de sebeplerden yalnızca bir tanesi. Rüya tabirleri konusunda yazılmış eserlerden rüyamızla ilgili bir görüş açısı elde etmek belki mümkündür; ancak çok net mesajlara ve çok doğru bilgilere ulaşmayı beklememelidir.

Bu tür eserler genelde galip zanla yazılmış; rüyadaki semboller üzerine bazı ihtimal yorum çalışmalarından ibarettir.


Rüyalarımızı en doğru veya doğruya en yakın şekliyle yorumlamak için kendi hislerimize, duygularımıza ve iç dünyamıza dönmemizde yarar vardır. Sadık rüyalarımızı bir nev’î, olaydan önce içimize doğan bir his niteliğinde değerlendirdiğimizde; iyimser bir yorumla kendi rüyamızı tabir etmemiz mümkündür.


Ya da, kendi yaptığımız tabir, başkalara müracaatla elde ettiğimiz tabire oranla daha isabetli olabilecektir. Ancak rüyaları kötüye yorumlamak caiz olmadığı gibi; çok net bir ilmî bilgi niteliği taşımadığından, rüya tabirleri ile amel etmek de caiz değildir. Çünkü ilim ile amel edilir; ilimsiz yorumlarla amel edilmez.


Hazret-i Yusuf’un (as), Mısır Hükümdarının “yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve o kadar da kurumuş başak gördüğünü” anlattığı rüyasını hapishanede tabir etmesi ve yaptığı tabire göre Mısır halkını amel etmeye çağırması,11 kendisine Rüya Tabiri İlmi verildiği içindir. Rüya Tabiri İlmi, Peygamberlere veya bazen de ledün ilmine sahip ulemaya mahsus bir ilim olarak bilgi ve kültür dünyamızdaki yerini almış; diğer ilimler gibi inkişafı, bir hikmete binâen, umuma şamil olmamıştır.


Dipnotlar: 7- Buhârî, K. Ta’bîr, 2102., 8- Mektûbât, s. 333., 9- Buhârî, K. Ta’bîr, 2107., 10- Mektûbât, s. 333., 11- Yûsuf Sûresi, 12/43-49.


Süleyman KÖSMENE


Rüya Tabirleri

MollaCami.Com