Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Yahûdilerin huzursuzluk çıkarmaları

Medîne'de, Ensardan ayrı bir topluluk olarak yahûdîler de vardı. Ehli kitap olan yahûdîler, çok eskiden gelip yerleşmişler, sanatla, bilhâssa kuyumculukla iştigal ederlerdi.
Peygamberimiz'in Muhâcirin ile Medîne'ye teşrifinden sonra, Medîne'de bir İslam devleti kurulmuştu. Müslümanların dışında kalan yahûdîlere ve gayri müslümlere de adâletle muâmele olunacağı, fitne çıkarmamaları ve taşkınlık yapmamaları hâlinde mallarının, canlarının İslâmın teminatı altında olduğu bildirilmişti. Böylece bir anlaşma yapılmış, kendilerine emnü eman verilmişti.
Ancak Bedir zaferi, Medîne'deki yahûdîleri kuşkulandırdı. Müslümanların gücü onların gözüne battı. Müslümanların aleyhine fırsat kollamağa başladılar. Daha önce anlaşma yapan yahûdîler, şimdi sözlerinden dönüyorlardı. İlk dönen Kaynuka yahûdîleri oldu. Bunlar savaşçı idiler. Kendilerine güveniyorlardı. Müslümanlara; "Muhârebenin ne olduğunu bilmeyen Mekkelilerle çarpışmağa aldanmayın. Eğer bizimle harp ederseniz, harbin tadını alırsınız." diyorlardı.
Kaynuka yahûdîleri, Müslümanlara dilleriyle, elleriyle, eziyet ediyorlardı. Bir gün bir Müslüman kadını ziynetlerini tâmir ettirmek için, bir yahûdî kuyumcusuna girmişti. Yahûdîler, oraya toplanmışlar, Müslüman kadınla eğlenmek ve onunla alay ederek gülmek istiyorlardı. Bunun için, kadının haberi olmadan elbisesinin arka eteğini arkasına iliştirdiler. Kadın ayağa kalkınca üzeri açıldı. Ona gülüştüler. Kadın feryat etti. Kadının bu hâlini gören bir Müslüman, hemen kuyumcunun üzerine atıldı ve onu öldürdü. Fakat, diğer yahûdîler de onun üzerine hücum ederek onu şehid ettiler. Şehid edilen Müslümanın âilesi yahûdîlere karşı Müslümanlardan imdat istedi. Bu hâdise, Kaynuka yahûdîleri ile Müslümanların arasında husûmeti alevlendirdi.
Bunun üzerine, Allah Rasûlü oraya geldi. Onlardan, daha önce verdikleri söze riâyet etmelerini istedi. "Aksi hâlde Kureyş'in başına gelen sizin de başınıza gelir" dedi.
Kaynuka yahûdîleri çok şer bir cevap olarak; "Yâ Muhammed, Sen gâfil olma, Senin karşılaştığın, harp tekniğini bilmeyen bir kavimdi. Sen bunu fırsat bildin. Biz ise harbi çok iyi bilen bir kavimiz." dediler.
Allah Rasûlü de onları kuşatmak ve onlara hadlerini bildirmekten başka çâre bulamadı. Onları 15 gün muhâsara etti. Allah onların kalplerine korku düşürdü. Kurtulmaktan ümitlerini kesince, Peygamber Efendimiz'in emir ve hükmüne boyun eğdiler. Kalelerinden inerek teslim oldular.
Peygamberimiz, onları Medîne'den çıkardı. Silahlarını ve kuyumculuk aletle-rini geride bırakarak Şam hududunda bir yere yerleştiler.
Allâhü Teâlâ'nın şu âyeti bu hâdiseye uygun düşer: "Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler." Bu da, ahdini bozanların son hâli oluyordu. ( Islam Tarihi-Hasan Arikan//mollacami.net//ücharfbeşnokta )


Ramazan-ı şerif

MollaCami.Com