Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İslami Mimari

İslami mimari Kuran'ı Kerim dilinden kaynaklanan bir sanattır ve İslam medeniyetinin derinliği ve zenginliğini maneviyat çerçevesinde yansıtır. Bu sanatta tevhit inancı, İslam dininin güzellik tanımının simgesi olarak tecelli bulur.

İslam’dan önceki dönemden geriye kalan işaretler, insanoğlunun binlerce yıl önce de sanatı tanıdığını ve günümüzde soyları yok olan hayvanların resimlerini duvarlara çizerek sanat alanındaki yeteneklerini mağaraların duvarlarına yansıttığını gösteriyor.Gerçekte sanat insanoğlu için hatta dil ve edebiyattan önce bir nevi iletişim aracıydı.
Medeniyetler ortaya çıktıktan sonra var olan yeteneklerde de büyük bir sıçrayış yaşandı, öyle ki bu sıçrayışın izlerini İslami ve İslami olmayan tüm ülkelerde görmek mümkün. Bu alandaki eserlerin bazıları milattan önce 7. milenyuma kadar uzanıyor. Ancak sanat alanlarında en çok insanoğlunun ilgisini çekenler mimari ve el sanatlarıydı ki bu el sanatları da gerçekte daha çok eşyalar veya binaların üzerindeki işlemeler şeklinde kendini göstermeye başladı.
Mimari renk, kimlik ve kültür çeşitlilikleri yansıtmanın yanı sıra sözü edilen işlemelerde de kendini gösteren güzel sanatlardan biriydi. Emevilerin döneminde inşa edilen köşkler ve saraylarda çok güzel oymalar ve diğer kabartma işlemelere rastlıyoruz .
El yazıları, çanak çömlek ve diğer ev eşyaları, üzerlerine işlenen motifler ve renk çeşitliliği bakımından büyük önem arz ediyor ve hepsi de insanların sanata olan ilgisini yansıtıyor.Dolaysıyla mimari ve mimari sanatı arasında bir farklılığın söz konusu olduğu ve bu ikinin tamamen iki farklı kavram olduğunu söylemek de mümkün.
Mimaride amaç sosyal görev ve hizmet doğrultusunda bir takım inşaat çalışmalarında bulunmaktır. Örneğin konutlar, ibadet mekanları veya eğitim amaçlı inşa edilen binalar gibi. Ancak mimari sanatında en çok duvarlar, çatılar, sütunlar, pencereler ve kaplar ve hatta bahçelerde kullanılan süs anlayışıdır, öyle ki bu anlayış ve zevk mimari sanatı ile bütünleşerek binanın güzelliğine güzellik katıyor.İslami mimari sanatında ise usta mimarlar kişisel zevk ve yetenek ve yaratıcılık güçleri ile bu sanatı geliştirmeye büyük özen gösterdiler ve gerçekte bu yetenekleri de dini inançlarından kaynaklanıp bu inançla bütünleşiyordu. Bu durum tabi ki İslami mimari sanatında büyük çeşitlilik ve güzelliğe sebep de oldu ve İslami mimari Kuran'ı Kerim öğretilerinden kaynaklandığı için İslam medeniyetinin zenginliği ve derinliğini manevi boyutu ile yansıtıyordu.Mimari ve mimari sanatı arasındaki fark itibarı ile İslami mimari de kendine özgü simgelerle başka mimari sanat tarzlarından ayrılıyor.
Bu simgeler ve göstergelerl kullanılan tarzın geometrisi ve sanatsal boyutudur ki mimarın da dününcesi ve manevi inancını yansıtır. Gerçekte müslüman mimarın kullandığı tarz daha önce var olmayan ve bizzat söz konusu müslüman mimarlar tarafından yaratılan tarzlar olup İslam öğretileri ve tevhid inancından kaynaklanan tarzlardır.


Edirne Selimiye Camii ana kubbenin içerden görünüşü.

Tevhid inancı tüm sanatların yanı sıra mimari sanatında da müslüman mimarlarca sıkça kullanılmıştır. İslami mimari sanatı sadece camiler gibi dini mekanlarda değil aynı zamanda okullarda, saraylarda ve hatta evlerde ve hamamlarda da kullanılmıştır.
Bu sanat alanında matematik ve geometri bilimleri sıkça kullanılırken yaşamının zirvesinde olduğu dönemlerde ise insanların manevi ihtiyaçlarına uygun biçimde insanların sosyal yaşamında da hizmet sunmuştur. Dolaysıyla İslami mimari sanatının İslam medeniyetinin ruhu ile uyum içinde varlığını sürdürdüğü söylenebilir.
İslami mimari kimliği tüm dünyada ve dil ve medeniyet çeşitliliğine karşın aynı tarzda idi ve bu durum Çin topraklarından Atlas okyanusuna kadar uzanan alanda geçerli olup çeşitli kültürlerde göze çarpmaktadır. Gerçi Romalılar ve diğer medeniyetler de mimarı tarzına sahipti, ancak İslami mimari sanatı kendine özgü bir sanat tarzı idi. İslami mimari sanat tarzının özelliklerinden çatıların ve tavanların süslenmesi idi ki bu alanda ilk İslami eser olarak Mescid-ül Nebi bu özelliği taşıyor. Gerçi Hz. Resulüllah (sav) döneminde çatılar hurma ağaçlarının yapraklarından olup süs unsuru olarak kullanılmazdı, ancak Velid Bin Abdulmelik döneminde İslami mimari çeşitli renkler ve motifler taşıyan fayansları kullanmaya başladı.
İslami mimari sanatında en çok Kuran'ı Kerim ayetleri duvarlarda ve tavanlarda kabarık yazı olarak kullanıldı. Bu alanda ilk örneklerden Kubbet’ul Sahra’nın içinde kullanılan ve Kufi hattı ile yazılan Kuran'ı Kerim ayetlerine değinebiliriz. İslami mimarinin en önemli özelliği belki de tüm çeşitliliğine karşın üniter olmasıdır. Bu üniterlik İslami mimarinin gelişmesinde büyük rol ifa ettiği söylenebilir. Şöyle ki İslam ülkelerinde İslami mimarinin çeşitliliğine karşın içinde bir nevi üniterlik göze çarpar. Hatta Paris, Londra, Münih ve Avrupa’nın diğer kentlerinde İslami mimari tarzı ile inşa edilen binalarda İslami kimlik en iyi şekilde göze çarpıyor ve bu durum İslam dininin Avrupa kıtasında yayıldığını ve bu konuda Müslüman mimarların büyük rol oynadığını gösteriyor.
Ancak bir başka önemli husus, diğer mimari tarzlarının İslami mimariden ilham almış olmalarıdır. Gerçi bu tarzlar da İslami mimariden aldıkları ilhamları kendi mimari anlayışları olarak pazarlamaya çalışıyor, fakat yine de her yerde İslami mimari sanatı İslam dünyasına ait olduğu en iyi şekilde anlaşılıyor. Nitekim bu mimari anlayışına İsfahan, Bağdat, Şam ve Kahire gibi mekanlarda rastlıyoruz ki bu örnekler gerçekte İslam medeniyetinden 15 yüz yıl öncesine dayanır ve bu yüzden bu tarzı hiç bir hükümdar veya devlete mal etmek mümkün değildir.




Camilerdeki İslami mimari insanların ruhunu okşayan en etkin sanat türüdür. Camilerin mimarisi, müslümanların İslam sanatlarını tanıtmakta en etkin alandır.
İslami mimarinin seçkin uzmanları bu mimari tarzına ilgi göstermenin çeşitli milletler, kültürler ve medeniyetlerin tanıtımında etkin bir araç olduğunu savunuyor. Gerçekte başta İslami mimari olmak üzere belli bir mekanın mimarisini irdelemek o mekanın ait olduğu kültür ve medeniyetin gelişmesini yansıtıyor demektir. Ancak İslami sanatlarda en etkin sanat tarzı, dine hizmet için var olan camilerin mimarisidir. Nitekim camilerin inşaatı ta İslam peygamberi (sav) döneminde ve Medine’ye hicret etmesi ile birlikte başladı ve daha sonra bu sanat Basra, Küfe ve Mısır gibi yörelerde devam etti.
O dönemde inşa edilen bu camiler genellikle sade ve mihrapsız, minbersiz ve minaresizdi. Müslümanlar çeşitli çağlarda cami sözcüğünden ibadet mekanı olarak yararlandı, çünkü cami, secde ve ibadet mekanı demektir. Müslümanların sayısının artması ve çeşitli ülkeleri fethetmesinin ardından bazı özel konuları görüşmek üzere belli bir mekanlara ihtiyacı gündeme geldi. Bu yüzden camiler bu ihtiyaca karşılık vermek için en uygun mekanlardı. Halifelerin döneminde haşmetli camilerin inşaatı Emevilerin kurucusu Muaviye döneminde başladı. Gerçi Hz. Muhammed (sav) bu tür gösterişlerden sakınıyordu, ancak halifeler bu camileri inşa ederek Bizans imparatorluğunun gösterişli köşklerinden geri kalmak istemiyordu. Bu yüzden camiler ayrı bir özen ve süsle inşa edilmeye başlandı.





Edirne Selimiye Camii



Sultan Ahmet Camii



Bursa Ulu Camii

gözünü sevdiğimin osmanlısı ne muhteşem eserler çıkarmışlar

RAHMAN ebeden razı olsun onlardan çok güzeller

eline sağlık zambak bu güzellikleri paylaştığın için..


gözünü sevdiğimin osmanlısı ne muhteşem eserler çıkarmışlar

RAHMAN ebeden razı olsun onlardan çok güzeller

eline sağlık zambak bu güzellikleri paylaştığın için..

Amin sizlerinde gözlerine sağlık


Mimarlık

MollaCami.Com