Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Âlemlerin Hanım efendisi’ Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ

Resulullah’ın (asm) rahmet hazinesi kalbi, bu inciyi çok seviyordu.
Her evlâdını çok seviyordu, fakat
Hz. Fatıma’ya ayrı bir ihtimam ve şefkat besliyordu. Kıyamete kadar gelecek o mübarek neslin şefkatiyle bağrına basıyordu. Hz. Hatice’nin gülzarında yetişiyordu.

Âlemlerin, cennet kadınlarının hanım efendisi, insanlık hurisi Hz. Fatıma’yı (ra) anlatmak çok zor. Kalem adeta ağlıyor, yazamıyor, sayfalar yetersiz.
O ki, yürüyüşüyle, simasıyla, duruşuyla, konuşmasıyla babasına en çok benzeyen...
O ki, Allah’ın arslanı, ilmin anahtarı Hz. Ali’nin (ra) eşi, cennet gençlerinin efendilerinin anneleri...
O ki, gözyaşı incilerini Cebrail’in yüksek arşa serptiği inci...
Dilerseniz yolculuğumuza çıkalım, bir kez daha hatırlayıp o Nur’un (asm) kızını yâd edelim. Buyrunuz..
***
Yıl Milâdi 609, Cemaziyel-Âhirin 20 Cuma günü. Yer Mekke. Kâinatın Efendisi Resûlullah (asm) o sırada Hira Dağında inzivadalar. Hz. Hatice (ra) validemiz de bahçede, hurma ağacı altında dinlenmekteydi. Birden içine sıkıntı geldi, eve gitmek için yerinden kalkmak istedi, fakat kalkamadı. Anladı ki vakit gelmişti. Bahçede oynayan Hz. Ali ve Zeyd’e (ra) seslenip Resûlullah’ı (asm) çağırmalarını söyledi. Hemen koştular. Âlemlerin efendisi anlayıp Mekke’ye doğru yola koyuldu. Geldiğinde Hz. Hatice (ra) validemiz odasındaydı. Konak kalabalık ve heyecan vardı. Nihayet Âlemlerin Hanımefendisi dünyayı şereflendirdi. Hz. Fatıma (ra) beyaz buğday benizli, incecik kaşlı, kapkara gözlü, gür kirpikli ve nur babasının bir benzeri idi. Resûlullah (asm) kucağına alıp narin kızını, adını koydu. Resulullah’ın (asm) rahmet hazinesi kalbi, bu inciyi çok seviyordu. Her evlâdını çok seviyordu, fakat Hz. Fatıma’ya ayrı bir ihtimam ve şefkat besliyordu.
Kıyamete kadar gelecek o mübarek neslin şefkatiyle bağrına basıyordu. Hz. Hatice’nin gülzarında yetişiyordu. Hz. Fatıma’nın sözü, sulh yapan bir hikmetti; bakışı kalpleri delen bir elmastı. Melekler ona hayran, cennet ona aşıktı, çocukluk devresi saadet içinde geçiyordu. Fakat bir gün biricik annesinin vefatıyla gerçekten hüzün yılı başlamıştı. Annesinin üzüntüsüyle sıkça hastalanır olmuştu. Müşrikler babasına eziyet etmekteydiler. Hz. Fatıma bunlara çok üzülüyor, küçük yaşına rağmen olanları anlamaya çalışıp mübarek babasına cesaret gösterip destek veriyordu. Medine’ye göç emri geldi ve Medine’de huzurlu günler yaşamaya başladı. Yıllar geçiyordu, 15 yaşlarındaydı. Resûlullah (asm) onun gelinlik çağına geldiğini görüp duâda bulundu:
“Ey Rabb-i Rahimim! Fatıma’ya hayırlı bir kısmet nasip et.”
Akabinde Hz. Ebubekir, Hz. Fatıma’yı (ra) istedi, fakat Âlemlerin Efendisi (asm):
“Ya Ebûbekir! Ben onun hakkında zuhur edecek İlâhî hükmü bekliyorum” buyurdu.
Ardından Hz. Ömer (ra) de Hz. Fatıma’yı (ra) istemeye geldi. O da aynı cevabı aldı. Bu sırada Hz. Ali, Hz. Fatıma’yı (ra) sevmekteydi. Annesi Hz. Fatıma binti Esed, oğluna Hz. Fatıma’yı istemesini söyledi. Hz. Ali aynı cevabı almaktan korkuyordu. Hem Fatıma ki, Allah Resulü’nün (asm) narin çiçeğiydi. Cennetten gül toplayan huriler gibi temiz ve duru Fatıma’yı nasıl isterdi ki? Sonunda ensardan birkaç kişi ile Fatıma (ra) istendi. Şartlar konuşuldu, kararlar alındı, hazırlıklar yapıldı. Herkes bu düğün için sevinçliydi. Çok az bir eşya ile yuvalarını kurdular. Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm, Zeynep ve Rukiye adlarını verdikleri altı evlâtları oldu. Nur nesli Hasan ve Hüseyin ile devam edecekti. Hz. Fatıma ve ailesi çok sıkıntılar ve çok açlık çektiler. Bir gün olsun isyan etmediler. Hep Rabbe hamd ettiler. Ellerine ne zaman bir şey geçse muhtaçlara verdiler. Rabbin rızası daha önemliydi. Resûlullah (asm) evlerine geldiğinde verecek birşeyleri yoksa çok üzülüyorlardı. Ama Rabbimiz de bu goncanın üzüntülerini mükâfatsız bırakmıyordu. Hz. Fatıma (ra) dünyaya gönül vermemiş, ahirete tutkun yaşamıştı. Dünyanın bütün acılarına katlanıp ömür nefeslerini Rabbini zikrederek tüketirdi. Kısa ömründe en büyük acıyı İki Cihan Güneşinin, Âlemlerin Sevgilisinin, biricik babasının (asm) vefatıyla yaşadı. Aylarca babasının anılarıyla, evine kapanıp yaşadı. Bir mum gibi damla damla eridi. 11. Hicret yılı Ramazan’ın 3. günü akşamı nar çiçeğine benzeyen nur yüzü pırıltılar saçarak son uykusuna dalıverdi. Kendisinde ne bir çırpınma, ne bir daralma görülmedi. Taze bir gelin gibi süzülüverdi. Ömür nefesleri sona ermiş, can kandili sönmüştü.
Mümkün mü ebedî kalması canın
Birer yolcusuyuz öte dünyanın.
Elveda sana ey Peygamber kızı Fatıma. Sen öldün, ama ismin bâkî kaldı. Kıyamete kadar da bâkî kalacak. Diller seni zikredecek, mü’minler seni, eşini ve çocuklarını namaz sevaplarına ortak edecek.
Allah bizi ve bütün inananları Ehl-i Beyt’i sevip de Resûlullah Efendimizin (asm) şefaatine nâil olanlardan eylesin. Âmin...

Yararlanılan kaynaklar:
1- Mustafa Necati Bursalı, Ehl-i Beyt Cennet Kadınlarının Hanımefendisi ve İnsanlık Hurisi Hz. Fatıma-i Zehrâ.
2- Suna Durmaz, Örnek Hanımlar

Arzu konan


http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=37838

Değerli Yazar arkadaşım Arzu Konan Hanımefendinin Yeni Asya Gazetesinin bugün ki sayısında yayınlanan''Âlemlerin Hanım efendisi’ Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ'' Başlıklı yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar.Göstereceğiniz ilgi ve alaka için şimdiden Allah razı olsun teşekkürler selam ve dua ile

tessekur ederiz paylasminiz icin

Allah'ım! Mahşerde Sevgili peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin sancağı altında bulunmaktan ve şefaatinden ayırma! Aminnn...

Fatih kardeşim çok güzel akıcı bir yazı olmuş, burdan kendilerine ve size teşekkür ederiz, Cenab-ı Allah (c.c.) razı olsun..

Aminn Ecmain.Bu kardeşimiz Yeni Asya'da uzun zamandır yazan bir kişidir yazıları ve seçtiği okumaya değerdir Rica ederim selam dua ile

Ayrıca kardeşimize teşekkürlerinizi ilettim O da size teşekkür etti ve selamlarını size iletmemi istedi

Eyvallah kardeşim selamı getirenden ve gönderenden Allah (c.c.) razı olsun.


Makale Köşemiz

MollaCami.Com