Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


tarih konu özetleri

TARİH NEDİR?

Tarih; Geçmişte yaşamış olan insanların, savaşlarını, anlaşmalarını, kültürlerini, uygarlıklarını, yaşayışlarını yer, zaman ve kişi belirterek, kaynaklara dayalı olarak, sebep - sonuç ilişkisi içerisinde inceleyen bir bilim dalıdır.

Tarih, gerçekleşmiş olaylarla ilgilenir. Tarihi diğer bilimlerden ayıran birçok farklılık vardır. Bunlar arasında; Tarihi olaylar hiçbir zaman deneye ve gözleme tabi tutulamaz. Tarihi olaylar aynısıyla tekrar etmez. Ancak bir benzeri olay olabilir. Tarih Tekerrür(Tekrar) edemez. Bazen duyarız, tarih tekerrür etti diye. Bu yanlıştır. Tarihi olayları; deney yoluyla incelemek isteseydik, o olayın yaşandığı zamanın şartları nasıl sağlanacaktı? O olayda yer alan kişiler nasıl bulunacaktı? ...

Tarih, geçmişi anlatır > Bugünü aydınlatır > Geleceğe yön verir.

Tarihi olaylar incelenirken birçok yöntem kullanılır. Bunlar; kaynak araştırma, kaynak tasnifi, kaynak tahlili, kaynak tenkidi, kaynakların sentezi ve sonuçtur.

Tarih denildiği zaman ise; Haberci Tarih, Hikayeci Tarih, Öğretici Tarih, Sosyal Tarih, İlmi Tarih, Siyasal Tarih, Kültürel Tarih gibi tarih alanları aklımıza gelir.

Tarihi olaylar araştırılırken, diğer bilimlerde olduğu gibi başka bilimlerden de faydalanılır.

Tarihe Yardımcı Bilimler:

1- Antropoloji: Soyları inceleyen bilimdir.
2- Arkeoloji: Kazılarda çıkan belgeleri inceleyen bilimdir.
3- Antroponomi: Kişi isimlerini inceleyen bilimdir.
4- Coğrafya: Yeryüzün ve iklim özelliklerinin insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen bilimdir.
5- Diplomatik: Resmi belgeleri inceleyen bilimdir.
6- Epigrafya: Kitabeleri inceleyen bilimdir.
7- Etnografya: Kültürleri inceleyen bilimdir.
8- Filoloji: Dilleri inceleyen bilimdir.
9- Heraldik: Mühürleri inceleyen bilimdir.
10- Hidrografya: Suları inceleyen bilimdir.
11- Karbon 14 Metodu: Yaş hesaplayan bilimdir.
12- Kronoloji: Takvim ve zaman bilimidir.
13- Nümizmatik: Eski paraları inceleyen bilimdir.
14- Onomastik: İsim bilimidir.
15- Psikoloji: İnsanların ruhi durumunu ve karakterini inceleyen bilimdir.
16- Secere(Soy Kütüğü): İnsanların soylarını inceleyen bilimdir.
17- Paleografya: Eski yazıları inceleyen bir bilimdir.
18- Sigolografi: Armaları inceleyen bir bilimdir.
19- Sosyoloji: İnsanları ve toplumları inceleyen bir bilimdir.
20- Toponomi: Yer isimleri bilimidir.

TAKVİMLER

Zamanı, yıllara, aylara, haftalara, günlere ayırmaya takvim denir. Zaman ve tarih neredeyse aynı şeylerdir. İnsanlar yaşamlarını kolaylaştırmak, vakti kontrol etmek için takvim ve saati icat etmişlerdir. Eskiçağ'da Mısır ve Mezopotamya da Güneş esasına dayanan takvim ve saat kullanılmaya başlanmıştır. Saat hesabında ay, güneş esas alınmıştır. Kum saati ve su saati de kullanılmıştır. Eskiçağlardan bu yana birçok takvim kullanılmıştır. Günümüzde ise bunlardan en önemlileri olan Hicri ve Miladi takvim kullanılmaktadır.

Türkler tarihte birçok takvim kullanmıştır. Bunlar;

1- 12 Hayvanlı Türk Takvimi

2- Hicri Takvim

3- Celali Takvim

4- Rumi Takvim

5- Miladi Takvim'dir.


TARİH DEVİRLERİ


TARİH ÖNCESİ DÖNEM

KABA TAŞ DEVRİ

YONTMA TAŞ DEVRİ

CİLALI TAŞ DEVRİ

MADEN DEVRİ

YAZININ BULUNUŞU

TARİHİ DEVİRLER
İLK ÇAĞ TARİHİ

İlk Çağ Uygarlıkları

Anadolu Uygarlıkları

İlk Çağ'da Anadolu ve Çevresi

Roma Uygarlığı

Yunan Uygarlığı

Kavimler Göçü ve Sonuçları


İlk Çağ Uygarlıkları

ESKİ ÇAĞLARDA TÜRKİYE VE ÇEVRESİ

ANADOLU: Küçük Asya. İlk çağlardan itibaren Anadolu'ya (güneşin doğduğu yer) anlamına gelen Anatolia denirdi. Eski çağlardan beri birçok kavim Anadolu'ya göç ederek yerleşmiş veya işgal etmişlerdir. Bunlar: Hititler, Frigler, İyonlar, Urartular; Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar.

Türkiye'nin Tarih Öncesi Devirleri:
- Anadolu'da tarih öncesi (Prehistorik) devirleri üçe ayrılır:

Taş devri - Kalkolitik Devir(Taş-Bakır geçiş devri) - Maden (Tunç) Devri

A- TAŞ DEVRİ:
Bu dönem üçe ayrılır:
1- Kaba Taş Eski Taş(paleolotik) MÖ 600 bin- 10 bin
2- Yontma Taş Orta Taş (mezolotik)MÖ 10 bin-8 bin
3- Cilalı Taş Yeni Taş (neolotik) MÖ 8 bin- 5500

B- KALKOLİTİK DEVİR: MÖ 5500-2500

C- MADEN DEVRİ: (2500-1200)
Bakır : MÖ 2500-2000
Tunç : MÖ 2000-1500
Demir : MÖ 1500-1200

TAŞ DEVRİ
Kaba Taş - Eski Taş(Paleolotik) - (MÖ 600.000 - 10.000): Henüz alet yok. Sivri cisim ve taşlarla savunma yaparlar. Toplayıcılık, avcılık ve bitki kökleri ile beslenme.

Yontma Taş - Orta Taş(Mezolotik) - (MÖ10.000 - 8000): Göçebe hayat. Taşlar yontulmuştur. Soğuklardan dolayı mağaralara ve ağaç kovuklarına sığınmışlardır. Mağaralara hayvan resimleri çizmişlerdir. Üretim ekonomisine geçildi. Dönemin sonlarına doğru ateş bulundu. Madenler eritilmeye başlandı.

Cilalı Taş - Yeni Taş(Neolitik) - (MÖ 8000 - 5500): Buzullar erimeye başladı. Tarım ile birlikte yerleşik hayata geçildi. Kamıştan kulübeler, taş ve kerpiçten evler, toprak ve kilden kaplar yapılmıştır. Hayvanlar evcilleştirildi. İlk yerleşim merkezleri olan köyler kuruldu.

KALKOLİTİK DEVİR:
Dini inanışlar gelişti. Tanrılar edinmeye başladılar. Madenler eritilerek kullanılmaya başlandı.


TÜRKİYE'NİN TARİH ÖNCESİ DEVİRLERİNİ AYDINLATAN MERKEZLER

KABA TAŞ: Antalya çevresinde Karain, Beldibi, Belbaşı mağaraları. Adıyaman palanlı mağarasıdır.

YONTMA TAŞ: Antalya çevresinde Beldibi, Göller bölgesinde Baradız, Ankara çevresinde Macunçay, Samsun yakınlarında Tekkeköy.

CİLALI TAŞ: Diyarbakır Çayönü, Gaziantep Sakçagözü, Konya Çatalhöyük ilk yerleşim şehridir.

KALKOLİTİK DEVİR: Çanakkale Truva, Denizli Beycesultan, Burdur Hacılar,Yozgat Alişar Çorum Alacahöyük, Van Tilkitepe.

TRUVA DA => Altın ve gümüşten süs eşyaları.
ALACAHÖYÜK'TE => On üç Prens mezarları, heykeller bulunmaktadır.

NOT:
- Anadolu'da tarihi devirler MÖ:2000-1800 yılında başlamıştır.
- İlk yazıyı Asur'lu tüccarlar getirmişlerdir.
- Kayseri Kültepe'de Karun denilen Asur'lu tüccarlara ait Pazar yeri bulunmuştur.
- Karum'da bulunan bu yazılar ticari ve hukuki tabletlerdir.

ANADOLU'DA KURULMUŞ OLAN UYGARLIKLAR


HİTİTLER

FRİGYALILAR

LİDYALILAR

İYONYALILAR

URARTULAR

HİTİTLER(MÖ. 2000-MÖ. 700)


Hititler MÖ. 2000'li yıllarda Hattuşaş(Boğazkale) merkez olmak üzere, Labarna tarafından kurulmuş bir uygarlıktır. Bu devletin Karadeniz'in kuzeyinden(Kafkaslar) Anadolu'ya geldikleri tahmin edilmektedir. Ülke prensler(kral) tarafından yönetilmekteydi. Hükümdarın eşi olan Tavananna denilen prensesler de yönetimde söz hakkına sahipti. Anadolu da köklü bir kültür oluşturan Hititler, çevrelerinde kurulan medeniyetlerden etkilenmişlerdir. Doğal olarak, onları da etkilemişlerdir. Kızılırmak kıvrımı etrafında yaşayan Hititler, daha sonra Anadolu'nun büyük bir kısmına sahip oldular. Devlet, Eski Devlet, Yeni Devlet ve Geç Hitit Şehir Devletleri olmak üzere üç dönem yaşadı. Suriye hakimiyeti için Mısırlılarla savaşlar yapılmış(MÖ.1280-1296), savaş sonunda tarihe ilk yazılı antlaşma olarak geçen Kadeş Antlaşmasını imzalamışlardır. Bu antlaşma ile; Kuzey Suriye ve Kadeş, Hititlere verildi. Kadeş'in güneyinde kalan Suriye toprakları ile Filistin, Mısırlılara bırakıldı. Devlet yönetimini kolaylaştırmak için Pankuş ismi verilen meclis oluşturmuşlardır. Hitit kralları, hakimiyetin tanrı tarafından verildiğini düşünüyorlar ve tanrıya hesap vereceklerini düşünüyorlardı. Bu sebeple, yaşadıkları önemli olayları, savaşları, barışları... Anal ismi verilen yıllıklara yazmışlardır. Böylece ilk Tarih yazıcılığı başlamış oldu. Frigler, Urartular ve Asurlar'ın saldırıları sonunda Hititler MÖ. 700'ler de yıkıldı. Hitit toprakları yağmalandı. Batı topraklarını Frigler, Doğu topraklarını Urartular ele geçirdi. Daha sonra Anadolu'ya giren Asurlar ise tamamını ele geçirdi.

FRİGYALILAR(MÖ. 750-609)

Ege göçleri sonunda MÖ. 1200 yıllarında Anadolu'ya gelerek Anadolu'ya yerleşen Frigler, Hititlerin yıkılmasıyla 750 yıllarında Gordion(Ankara Polatlı) merkez olmak üzere kurulmuştur. Kurucusu Gordios'tur. Devletin en önemli hükümdarı Midas'tır. Frigler savaşçı bir devlettir. Hititlerle savaşarak, onların topraklarınının büyük bir kısmını ele geçirmişlerdir. Asurlarla Anadolu hakimiyeti için savaşmışlardır. Kimmer, Lidya ve Pers saldırıları sonunda yıkılmışlardır.
Frigler, çok tanrılı dine sahipti. Tarım ve hayvancılığa çok önem vermişlerdir. Dokumacılık, kuyumculuk ve madencilikle de ilgilenmişlerdir. Fenike alfabesini kullanmışlardır. İlk hayvan öykülerini yazmışlar ve Fabl ismi verilen hikayeleri oluşturmuşlardır. Kerpiç ve tahta evleri vardı. Dokuma ve süslemecilik alanında ilerideydiler.

LİDYALILAR(MÖ.7.YY -MÖ.546)

MÖ. 1200 yıllarında Anadolu'ya gelerek, Batı Anadolu Bölgesi'nde yer alan Büyük ve Küçük Menderes ile Gediz ırmakları arasındaki verimli topraklara yerleşmişlerdir. MÖ.7.YY' da kral Giges tarafından Sard(Manisa-Salihli) merkez olmak üzere kurulan bir devlettir. Kuruldukları yıllarda Hitit ve Frigyalılarla savaşmışlar ve onların elinde olan Batı Anadolu topraklarını ele geçirmişler ve Kimmerlerin Frigleri yıkmasıyla, bağımsız olarak devletlerini kurdular. MÖ. 585 yılında Medlerle yaptıkları antlaşmayla Kızılırmak'a kadar sınırlarını genişlettiler. Kroisos(Karun) döneminde, devlet en parlak dönemini yaşadı. Ülke altın ile doldu. Bilgin, filozof ve şairlere önem verildi. Güçlü bir ordu yerine, zayıf bir ordu(paralı) oluşturuldu. Bu da ülkenin savunulmasını güçleştirdi. Persler ile yaptıkları savaşı kaybeden Lidyalılar yıkıldı(MÖ.546). Anadolu tamamen Pers hakimiyetine girdi. Daha çok ticaretle uğraşan bu uygarlık, Efes'ten başlayıp, Sard'dan geçerek, Asurluların başkenti Ninova'ya kadar ulaşan Kral Yolu'nu yapmışlardır. Bu yol üzerinde konaklama yerleri yaptırdılar. Ticaret ile uğraşmaları sonucunda tarihte ilk madeni parayı icat ettiler. Böylece değiş-tokuş usulünün yerini para almış oldu. Mısır, Asur, Yunan ve İskit devletleriyle ticaret yapmışlardır. Çok tanrılı dini inanışları vardı. Altın, Mücevher işlemeciliği, dokumacılık, çömlekçilik, deri ve maden işlemeciliği, tarım ve ticaret ile geçimlerini sağladılar. Fenike Alfabesini kullandılar.

İYONYALILAR(MÖ.1200-MÖ.7.YY)

MÖ. 1200 Ege göçleriyle Anadolu'ya gelen İyonyalılar, Foça, ile İzmir arasındaki bölgeye yerleşerek, İzmir, Foça, Efes, Milet ve Bergama gibi şehir devletlerini oluşturdular. Denizcilik, ticaret ve sanat alanında başarı elde etmişlerdir. Şehir devletleri arasında kopukluk olduğu için güçlü bir devlet kuramamışlardır. Lidyalılar, İyonyalıların kara ticaretini engellemesinden dolayı, İyonlar deniz ticaretine yönelmişlerdir. Ege ve Karadeniz'de deniz kolonileri(ticari sömürge) kurmuşlardır. MÖ. 7.YY'da Lidya egemenliğine girmişler, daha sonra da Pers(İran) egemenliğine girmişlerdir.
Bilim ve tekniğe önem veren İyonyalılar, Ölümden sonraki yaşama inanmamışlar ve bu dünya için çalışmışlardır. Fenike Alfabesi'ni ve oluşturdukları İyon Alfabesini kullanmışlardır. Ünlü filozof ve bilginler yetişmiştir. Tales, Matematik ve Astronomi alanında, Pisogor, Matematik ve Geometri alanında yetişmiştir. Miletli Anaksimenes'de ünlü düşünürlerdendir. Pisagor dünyanın yuvarlaklığını keşfetmiş, Tales, güneş tutulmasını hesaplamış ve dünyanın ana maddesinin su olduğunu ileri sürmüş, Pisagor, Matematik ve Geometri alanında ün salmış, Aksimenes, her şeyin havadan meydana geldiğini söylemiştir.
Efes'teki Artemis ve Didim'deki Apollo tapınakları İyonlara aittir.
İyonlar; tahtadan, kerpiçten ve taştan evler, mermerden heykeller yapmışlardır


URARTULAR

Urartular, MÖ. 900 yılında Doğu Anadolu'da Tuşpa(Van) merkez olmak üzere Sardun tarafından kurulmuştur. Hurriler tarafından kurulan bu devlet, Hazar Denizi, Malatya, Erzurum, Erzincan, Musul, Halep gibi yerlerde hakimiyet sürmüşlerdir. komşuları olan Persler(İran) ile sürekli mücadele etmişlerdir. Kimmer ve İskit(Sakalar) saldırıları ile zayıflayan devlet, MÖ. 585 yıllarında Medler tarafından yıkılmıştır.
Çok tanrılı dinleri olan Urartular, ölümden sonraki hayata inandılar ve mezarlarını buna göre hazırladılar. Sanata önem verdiler. Sanat alanında özellikle maden işlemeciliğinde ileri seviyelere ulaştılar. Kuyumculuk, hayvancılık, ağaç oymacılığı, maden işlemeciliği ile geçimlerini sağladılar.

Çivi yazısı ile Hitit hiyeroglif yazısını kullanmışlardır.
Van Kalesi ile Erzincan Altıntepe önemli Urartu kalıntılarıdır

ANADOLU KÜLTÜR VE UYGARLIĞI

ANADOLU DA KURULAN UYGARLIKLARIN KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİ

DEVLET YÖNETİMİ
Hititlerde:
Başta kral bulunurdu (-Baş yargıç -Baş Rahip -Baş Komutandı)
Pankuş (Hititlerde Meclis)-(Parlâmento)
Tavanana (Hititlerde kraliçe)

MEMLEKET YÖNETİMİ
Kralın yanında memurlar sınıfı ile asillerden oluşan meclisler vardı. İlleri yönetmekle valiler (prensler) görevlendiriliyordu. Hititlere bağlı devletler üç gruba ayrılırdı:
1- Müttefik devlet
2- Tabii devlet
3- Vassal (bağlı) devlet

SOSYAL SINIFLAR
Sosyal sınıflar ülke genelinde soylular, rahipler, hürler, namralar (hür-köle arası sınıf) ve kölelerden oluşurdu. Soylular çok geniş imtiyazlara sahipti. En yüksek makamlara getirilir ve en geniş topraklara sahip olurlardı. Şehirlerde halk hürlerden (asiller, rahipler, askerler, memurlar, tüccarlar ve köylüler ) ve kölelerden oluşurdu. Anadolu'da yaşayan toplumlar fazla dindar olmadıkları için, Rahipler, Mısırdaki gibi nüfuz kazanamamışlardır.

Köleler:
Savaş esirlerinden oluşurdu. Tarım işlerinde çalışırlardı. Bedel ödeyerek hürler sınıfına geçebilirlerdi. Belli ölçüde mal-mülk sahibi olabilirlerdi. Yarı insan kabul edildiklerinden cezalar hürlere oranla yarı yarıya uygulanırdı.

ORDU SİSTEMİ
Eli silah tutan herkes silah altına alınırdı. Kralın, prenslerin ve valilerin özel orduları vardı.
Gerekirse ücretli askerler de orduya alınırdı. Ordu yaya ve arabalardan oluşurdu.

HUKUK SİSTEMİ
Hititlerde adaletin sembolü güneştir. İlk kanun koyucu devletlerden biridir. Aile hukuku (miras) düzenlenmiştir (medeni ilk yasa). Hititlerde mülkiyet hakkı ve kölenin modern hukuku vardı. Kanunlar insancıldır. Tazminat cezaları ağırlıktadır (bu konuda Sümerlerden etkilenilmiştir). En ağır cezalar Krala ve devlete başkaldırmaktır. (cezası ölümdür).

EKONOMİK HAYAT
Topraklar kralın malı sayılır ve kral adına ekilirdi. Buna karşılık özel mülkiyete de izin verilmiştir. Tarım, hayvancılık, madencilik, dokumacılık ve ticaret başlıca geçim kaynağıydı.
Ticari hayat gelişmişti. Anadolu, Kuzey Suriye ve Mezopotamya arasında ticaret gelişmişti.

YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Hitit ve Urartular, Asur çivi yazısını; Frig, Lidya ve İyonlar, Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Hititler edebiyatın çeşitli dallarında eserler vermişlerdir. Bunların başında tanrılarına hesap verdikleri anallar ile destanlar gelir. Mezopotamya'dan etkilenilerek destanlar ve masallar kaleme almışlardır Bu destanların başında Kumarbi Destanı gelir. Gılgamış Destanı Hititçe'ye çevrildi. Hititlerin Kumarbi Destanı Yunanlıları etkilemiştir (Yunan şairi Hesidos'un Teogonya destanına ilham vermiştir). Çivi yazısını Asurlular dan alarak kullanmışlardır. Çivi yazısının yanında geliştirdikler kendi Hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır.

DİNİ İNANIŞ
Hititler başta olmak üzere Anadoludaki tüm uygarlıkların binlerce tanrısı vardı (en ünlü tanrıları fırtınalar tanrısı Teşup ile karısı Hera idi).
Lidyalılar, Kibele, Artemis, Zeus ve Apollu gibi Yunan tanrılarına tapmışlardır. Anadolu uygarlıkları, tanrılara kurban keserek, yiyecek ve içecek sunarak taparlardı.

Hititlerin ve iyonların ahiret inancı zayıftı. Urartular, ahirete inandıklarından mezarlarını oda ve ev şeklinde yaparak, içlerine eşyalar koymuşlardır.

BİLİM
Anadolu'da gelişen bilim, kendisinden önceki Mezopotamya ve Mısır uygarlıkların yanında Hititlerde Tarihçilik çok ileri bir seviyedeydi.
Anadolu'da bilim, İyonya da ileri bir seviyedeydi. İyonya'nın zenginliği, coğrafi durumu ve dış dünyayı tanımaları ve kısmen özgür şehir yönetimleri bilim ve kültür hayatını geliştirmiştir.
Yunanistan'a tesir eden iyon kültürü, Avrupa kültürünün temelini oluşturmuştur.
Özgür düşünce felsefenin doğmasına neden olmuştur.
Pisagor, matematik ve geometriye bilimsellik kazandırmıştır.

MİMARİ YAPI
Evler, saraylar ve tapınaklar yapmışlardır (dini mimari gelişti). Hititlerin İveriz Kabartmaları ünlüdür (taş işçiliği). Kral Midas'ın mezarı Frigler in en ünlü mimari eserlerdir. Heykeltıraşlıkta ileri giderek Tanrı heykelleri ve Kabartmalar yapmışlardır. Taştan ve tunçtan heykeller (sfenks: insan başlı aslan) yapmışlardır.

AKDENİZ UYGARLIKLARI


Bu uygarlıklar, Akdeniz ve çevresinde kurulup yaşadıkları için bu isimle adlandırılmıştır. Bunlar arasında;

1- MISIR UYGARLIĞI
2- FENİKE UYGARLIĞI
3- İBRANİLİLER yer alır.

EGE VE ROMA UYGARLIĞI

- Girit
- Miken(Aka)
- Dor(Yunan)
- İskender(Helenistik)
- Roma
- Ege medeniyeti, Yunanistan, Batı Anadolu, Makedonya, Ege denizindeki odalarda ve
Girit'te ortaya çıkmıştır.
- Mısır, Anadolu,Suriye,Filistin ve Mezopotamya medeniyeti ile temasa geçmiştir.
- Yazı ve takvim bu uygarlıklarda gelişmiştir.



GİRİT MEDENİYETİ

MİKEN(AKA) MEDENİYETİ

YUNAN(GREK) MEDENİYETİ

İSKENDER İMPARATORLUĞU(MÖ 7.yy-323)

ROMA UYGARLIĞI

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI


- Sümerler: MÖ 4000-2350à Akad ve Elamlılar son vermişlerdir.
- Akadlar: MÖ 2350-2150à Guttiler son vermiştir.
- Asurlular: MÖ 2000-609 Medler ve Babiller son vermiştir.
- Babiller: MÖ 1900-539 Hititler ve Persler son verdi.
- Elamlılar
- Kaldeliler


MEZOPOTAMYA
- Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki toprakların ilk çağlardaki adıdır.
- Mezopotamya’nın kuzeyinde Anadolu, doğusunda İran yaylaları, batısında Suriye çölleri, güneyinde Basra körfezi ile Arabistan çölleri yer alır.
- Mezopotamya, Yukarı (Toroslardan Bağdat'a kadar) ve aşağı (Bağdat'tan Basra Körfezine kadar) olmak üzere iki bölümden oluşur.
- Mezopotamya da taş bulunmadığından binalar kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Bunlar da fazla dayanıklı olmamıştır.
- Halkın zenginleşmesi sonucu özel mülkiyet gelişmiştir.
- Sümer ülkesine Sümerler KENGİ derlerdi.

SÜMERLER

AKADLAR

BABİLLER

ASURLULAR

ELAMLILAR

İLK ANADOLU TÜRK BEYLİKLERİ

SELÇUKLU TARİHİ

Selçuklu Devleti komutanları Tuğrul ve Çağrı Beylerin Anadolu fetihlerine başlamaları ve Selçuklu komutanı Sultan Alparslan'ın 1071 Malazgirt Savaşı'nda başarılı olmasından sonra Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kurulan beyliklere ilk Anadolu Türk Beylikleri ismi verilir.

Bunlar;

1- Saltuklular: Erzurum ve çevresinde kurulmuştur.

2- Mengücekliler: Erzincan ve çevresinde kurulmuştur.

3- Danişmentliler: Sivas - Malatya çevresinde kurulmuştur.

4- Artuklular: Diyarbakır ve çevresinde kurulmuştur.

5- Çaka Beyliği: İzmir ve çevresinde kurulmuştur.

UŞİ ANTLAŞMASI
(18 EKİM 1912)



Uşi Anlaşması (18 Ekim 1912)

1. Osmanlı Devleti, Trablusgarp ve Bingazi' yi boşaltacak,

2. İtalya On iki Ada'yı Osmanlı Devleti'ne geri verecek, ancak Balkan Savaşı bitinceye kadar Yunan işgaline karşı İtalya' nın elinde geçici olarak bulunacak,

3. Trablusgarp da Naip adıyla bir temsilci Padişah adına bulunacak,

4. İtalya, Kapitülasyonların kaldırılmasında Osmanlı Devleti'ne yardım edecek,



NOT: Uşi Anlaşması’yla Osmanlı-İtalya Savaşı sona ermiş oldu. Bu savaş ile Kuzey Afrika'daki son toprak parçamız da kaybedilmiştir.


MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI


(30 EKİM 1918)

I. Dünya Savaşı sonunda ateşkes isteyen Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Limni Adası'nın Mondros limanında ateşkes anlaşması imzalandı(3O Ekim 1918). Mondros Ateşkes Anlaşması'nı Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Rauf (Orbay) Bey imzalamıştır. Rauf (Orbay) daha sonra Milli Mücadele'ye katılacaktır.

Mondros Ateşkes Antlaşması'nın Maddeleri:

1. Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak, Boğazlardaki istihkamlar, (siperler) İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek. İtilaf Devletlerinin Karadeniz'e serbestçe geçişi sağlanacak. Osmanlı Devleti'nin Boğazlar üzerindeki egemenliği sona erdi. Anadolu ile Rumeli'nin bağlantısı kesildi. Başkent İstanbul'un güvenliği tehlikeye düştü.

2. Osmanlı ordusu terhis edilecek. Orduya ait silah ve cephane İtilaf Devletlerinin emrine verilecek. Anadolu'yu askersiz ve silahsız bırakarak işgaller karşısında direniş olmasını önlemeye çalıştılar.

3. Osmanlı Donanması İtilaf Devletlerinin gösterecekleri limanlarda göz altında tutulacak. Osmanlı deniz gücünü etkisiz hale getirdiler.

4. Toros tünelleri İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.

5. Bütün haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri, İtilaf Devletlerinin denetimi altında bulundurulacak. Bölgeler arasında yardımlaşmaya engel oldular. Anadolu'nun kontrolünü ele geçirdiler

6. İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler (7. madde). Mondros'un en tehlikeli maddesidir.

Bütün Anadolu topraklarının işgal edilebileceği göstermektedir. Güvenliklerinin tehdit edilmesi bahanesi işgallere haklılık kazandırmak içindir.

7. Trablusgarp ve Bingazi'deki bütün Türk subayları, en yakın İtalyan garnizonuna; Hicaz, Yemen, Suriye ve Irakta bulunan askeri birliklerimiz ise İtilaf Devletlerine teslim olacaklardı. Osmanlı Devleti'nin askeri bakımından güçsüz bırakmayı amaçlamaktadırlar.

8. Doğu Anadolu'daki altı ilde (Vilayet-i Sitte) Diyarbakır, Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ (Harput), Sivas karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri, bu illerin herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdi (24. madde).

Mondros ateşkesten çok kayıtsız şartsız bir teslim belgesidir. Birinci Dünya Savaşı devam ederken İtilaf Devletleri Osmanlı toprakları için aralarında gizli paylaşım anlaşmaları yapmışlardı. Bu nedenle Mondros Ateşkes Anlaşması'na işgalleri kolaylaştırıp, karşı koymayı engelleyecek maddeler yerleştirdiler. 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri filosu İstanbul'a demirleyerek yaklaşık beş asırlık başkentimizi işgal etti.

Mondros'a dayanarak girişilen ilk işgal, İngilizler tarafından Musul'a yapıldı. Bunun dışında;

- İngilizler : Urfa, Antep, Maraş'ı,

- Fransızlar Ermenilerle birlikte : Adana, Mersin, Dörtyol'u,

- İtalyanlar : Antalya, Burdur, Isparya ve Konya'yı işgal ettiler.

İngilizler, işgal ettikleri yerler dışında Çanakkale, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum'a askeri birlik gönderdiler. İşgaller ateşkesin maddelerine aykırıydı. Osmanlı Devleti çok zor durumdaydı.

Not. İngilizler Maraş, Antep ve Urfa'yı daha sonra Fransızlara bırakacaktır.

PARİS BARIŞ KONFERANSI

(18 OCAK 1919)

Yenilen devletlerle yapılacak barış anlaşmalarını görüşmek amacıyla toplandı. Osmanlı Devleti'nin paylaşılması da bu konferansta görüşüldü. Yunanistan, fırsattan yararlanarak Batı Anadolu'nun kendisine ait olduğunu iddia etti. Gerekçe olarak da uydurma belgeler öne sürdü. Aslında Batı Anadolu gizli antlaşmalarda İtalya'ya verilmişti. İngilizler, sömürge yolları üzerinde güçlü bir İtalya yerine, kukla bir Yunanistan'ın olmasını çıkarlarına daha uygun buldular. Paris Barış Konferansı'nda Yunanlıların, İzmir'den başlayarak Batı Anadolu'yu işgal etmelerine karar verildi. İtalyan delegesi bu duruma çok kızdı ve konferansı terk etti.

Paris Barış Konferansı ile aşağıdaki barış antlaşmaları hazırlandı:

1- Almanya ile Versay

2- Avusturya ile Sen Jerman

3- Macaristan ile Trianon

4- Bulgaristan ile Nöyyi

5- Osmanlı Devleti ile Sevr

NOT: İtilaf bloğunda ilk anlaşmazlık, Batı Anadolu'nun İtalyanlar yerine Yunanlılara verilmesi oldu.


SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI

(10 AĞUSTOS 1920)

Ana hatları 24 Nisan 1920'de San Remo Konferansı'nda kararlaştırılan Sevr Antlaşması, 11 Mayıs 1920'de incelenmek üzere Osmanlı Hükümeti'ne verilmişti. Antlaşması'nın kabulünü kolaylaştırmak ve Sevr hükümlerini uygulamak üzere, İtilaf Devletleri'nin teşvik ve desteği ile Yunan ordusu da 23 Haziran 1920'de Anadolu'da ve Trakya'da saldırıya geçti. Bursa'nın, Balıkesir'in, Uşak'ın ve Nazilli'nin ardı ardına işgali ile Sevr'in uygulanmasını sağlamak ve Antlaşma maddelerinde herhangi bir değişikliğe meydan vermemek bu saldırıda esas amaç olmuştu.
Sultan Vahidettin'in başkanlığında toplanan Şüra-yı Saltanat 22 Temmuz 1920'de "zayıf bir mevcudiyeti, mahva tercih edilmeğe değer" görerek Antlaşmanın onanmasına karar vermiştir. Tevfik Paşa'nın, Türk topraklarını parçalayan, milli şeref ve haysiyetle bağdaşmayan bu antlaşmayı imzalamaması üzerine Damat Ferit Paşa tarafından görevlendirilen Reşat Halis Bey, Hadi Paşa ve Rıza Tevfik(Bölükbaşı) Bey Sevr Antlaşması'nı 10 Ağustos 1920'de imzaladılar.
Sevr Antlaşması'na göre, Osmanlı İmparatorluğu parçalanıyor, Türk Milleti de yasama hakkından yoksun bırakılıyordu.
Rumeli sınırımız aşağıda yukarı İstanbul vilayetinin sınır olarak tayin olunuyordu. Batı Anadolu(İzmir ve çevresi) Yunanlıları verilecekti. Güney sınırı ise, Mardin, Urfa, Gaziantep, Amanos dağları ve Osmaniye'nin kuzeyinden geçmekte ve bu sınırın güneyini Fransa'ya bırakmaktaydı. Doğuda Bayazıt, Van, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı içine alan bir Ermenistan, Irak ve Suriye arasında bir Kürdistan kurulacaktı. Bunun dışında, Türkiye'ye bırakılan topraklar nüfus mıntıkalarına ayrılmakta; İtalyanlar Antalya ve Konya, Fransızlar Adana, Sivas ve Malatya bölgesi üzerinde, İngilizler de Irak'ın kuzey kısmında nüfus bölgeleri tesis ediyorlardı.
İstanbul'da ise hükümet ve padişah oturacak fakat, İstanbul milletlerarası bir şehir olacak, Boğazlar'da ordusu, donanması, bütçesi ve organize kuruluşları ile bir komisyon bulunacaktı. Türklere bırakılan bölge, hakimiyet hakkı en ağır şekilde sınırlanmış, Ankara ve Kastamonu vilayetleri ve dolayları idi. Sevr'e göre, memleket dahilinde bulunan azınlık, Türklerden daha fazla haklara sahip oluyor, vergi vermeyerek, askeri hizmet yapmayarak imtiyazlı (ayrıcalıklı) bir durumda bulunuyordu. Türk tabiyetinden çıkanlar birçok yükümlülüklerden kurtulduğu gibi, yeniden hiç kimse Türk tabiyetine de giremeyecekti.
Devletin askeri kuvveti, her bakımdan sınırlanarak azami miktar 50.700 kişi olacak; Tank, ağır top, uçak bulunmayacaktı. Askerlik de gönüllü olacak, donanma ise 7 gambot ve 6 torpidodan ibaret olup, donanmada denizaltı da bulunmayacaktı. Diğer taraftan mali ve iktisadi hükümler, Osmanlı Hükümeti ile Meclisin yetkilerini hiçe saydıracak şekilde sınırlayıcı ve külfet teşkil eder mahiyette olup, Osmanlı Devleti'ni İtilaf Devletleri'nin müşterek sömürgesi haline, getiriyordu. İngiliz, Fransız ve İtalyan devletlerinin temsilcilerinden kurulu Mali Komisyon, Osmanlı Devleti'nin gelir ve giderlerini düzenlemekte ve devletin yetkilerini devletlik sıfatı ile bağdaştırılmayacak şekilde bağlamakta idi.
Sevr Antlaşması'nın Osmanlı Hükümeti'nce imzalanması, Anadolu'daki milli mücadele azmini kuvvetlendirmiş, halkın İstanbul Hükümeti'nden ümitlerini kesmesine neden olmuştur.
Büyük Millet Meclisi, 19 Ağustos 1920 tarihli toplantısında, Sevr Antlaşması'nı imzalayan ve bunu onaylayan Şüra-yı Saltanat'ta bulunanların vatan hıyanetiyle itham olunarak vatansız sayılmaları kararını aldı. Aynı zamanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti bu antlaşma ile kendini hiç bir surette bağlı görmediğini de ilan etti.

SEVR ANTLAŞMASI ÖLÜ DOĞMUŞ BİR ANTLAŞMADIR, YERİNE LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI İMZALANMIŞTIR

MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI

(11 EKİM 1922)

Büyük Taarruz'un ardından Batı Anadolu'nun tamamı Yunanlılardan arındırılmıştı. Artık sıra Boğazlar, İstanbul ve Trakya'nın kurtarılmasına gelmişti. Ordumuz Çanakkale ve İstanbul üzerine yürüdü. Boğazlar ve İstanbul Mondros Ateşkes Anlaşması sonrası İngilizler tarafından işgal edilmişti. Bu durumdan telaşlanan İngiltere özellikle Boğazların kendisinde kalmasını istiyordu. Ancak İngiltere Anadolu'da artık yalnız kalmıştı. Bu nedenlerle, İngilizler ateşkes görüşmelerinin başlamasını kabul ettiler. Bursa'nın Mudanya ilçesinde bir konferansın toplanması kararlaştırıldı.

3 Ekim 1922 tarihinde toplanan konferansa Türkiye adına Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa katıldı. Konferansa İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcileri de katıldı. Asıl katılması gereken Yunanlılar konferansa katılmayıp Mudanya açıklarında bekleyen bir gemide sonucu beklediler. Bir haftadan fazla süren konferans 11 Ekim 1922'de imzalandı.

Konferansta şu kararlar alındı:

1. Türkiye ve Yunanistan kuvvetleri arasında süren silahlı çatışmalar anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile sona erecek,

2. Doğu Trakya Meriç nehrinin sol kıyısına kadar boşaltılacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine bırakılacak,

3. İstanbul ve Boğazlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine bırakılacak.

4. Türkler Doğu Trakya'da 800 jandarma bulunduracak.

5. İtilaf Devletlerinin kuvvetleri barış yapılıncaya kadar İstanbul'da bulunacak.

Mudanya Ateşkes Anlaşması'nın Sonuçları:

1. TBMM siyası bir zafer kazanmış oldu.

2. Türk vatanının paylaşılma tasarıları sona erdi.

3. Mondros Ateşkes Anlaşması geçerliliğini kaybetti. Yerine Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandı.

4. Bu antlaşma ile İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya savaşsız olarak kurtarıldı.

5. Türk tarafına Lozan'da bir Barış Antlaşması'nın yapılması için teklifte bulunuldu.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI


(24 TEMMUZ 1923)

İtilaf Devletlerinin çıkar elde etmemesi için Lozan Konferansı'ndan hemen önce Saltanat kaldırıldı (1 Kasım 1922). Böylece Türkiye'deki tek yönetim merkezi TBMM oldu.

Konferansa Katılan Ülkeler:

20 Kasım 1922'de toplanan konferansa Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya ve Yugoslavya katıldı. Boğazlar ile ilgili görüşmelere ayrıca; Sovyet Rusya ile Bulgaristan katıldı.

Türkiye adına konferansa Dış işleri Bakanı İsmet Paşa katıldı.

Türk tarafının konferanstan beklentileri şunlardı:

- Misak-ı Milli'de belirlenen esasları gerçekleştirmek,

- Kapitülasyonları kaldırmak,

- Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasına engel olmak,

- Yunanistan ile olan sorunları çözmek.

Türkiye, konferanstan önce kapitülasyonlar ve Ermenilerin toprak isteği konularında taviz verilmemesini, bu konular istenen şekilde sonuçlanmazsa konferansın terk edilmesini kararlaştırdı.

Konferansta çözülmesi gereken üç önemli konu vardı:

1. Türk-Yunan barışı,

2. Yeni Türk devletinin sahip olacağı haklar,

3. Kapitülasyonların kaldırılması.

İtilaf Devletlerinin katı tutumu yüzünden 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesildi. Türk heyeti Ankara'ya geri döndü. Savaş durumunun yeniden başlaması ihtimaline karşı savaş tedbirleri alındı. İtilaf Devletlerinin 23 Nisan 1923'de TBMM'yi yeniden daveti ile konferans tekrar başladı. 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalandı.

Lozan Barış Antlaşması'nın maddeleri:

a) Sınırlarla ilgili maddeler:

1. Trakya'da Yunanistan ile olan sınır, Mudanya Ateşkes Anlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi.

2. Suriye sınırı Ankara Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi.

3. Irak sınırının Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelerle belirlenmesi kararlaştırıldı.

4. Irak sınırı 1926'da yapılan Ankara Antlaşması ile çizildi.

b) Boğazlarla ilgili maddeler:

1. Barış zamanında savaş gemileri hariç bütün gemiler Boğazlardan serbestçe geçebilecekti. Savaş zamanında ise Türkiye Boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı.

2. Boğazların her iki tarafı askerden arındırılacaktı.

3. Boğazların yönetimi başkanı Türk olan uluslar arası “Boğazlar Komisyonu”na bırakılacaktı.

c) Adalar ile ilgili madde:

1. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye verildi. Balkan Savaşları sonunda kaybedilen adalardan Türk sınırına yakın olanlar, askersiz hale getirildi.

d) Kapitülasyonlar ile ilgili madde:

1. Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı.

e) Tazminat ile ilgili madde:

1. Yunanistan'ın savaş tazminatı olarak Karaağaç'ı vermesi kararlaştırıldı.

f) Ermeni Devleti ile ilgili madde:

1. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devletinin kurulması fikrinden vazgeçildi. Bölgenin Türk toprağı olduğu kabul edildi.



Türk Tarihinde bir dönüm noktası olan Lozan Konferansı sonunda;

1. Sevr Antlaşması ile çizilen sınırlar yeniden belirlendi.

2. Bütün dünya ülkeleri yeni Türk devletinin varlığını resmen tanıdı.

3. Askeri zaferler siyasi bir zaferle bitirildi.

4. Lozan Barış Antlaşması işgalci devletlere karşı büyük bir başarının göstergesi idi. Bu yönüyle işgal altındaki milletlere güzel bir örnek oldu.

Lozan Barış Antlaşması'nın ardından İtilaf Devletlerinin son kalan kuvvetleri de Anadolu'yu terk etti. Mustafa Kemal'in dört yıl önceki sözleri gerçek olmuştu. Geldikleri gibi gittiler.

ANKARA ANTLAŞMASI

(5 HAZİRAN 1926)



MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI

Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi. Lozan Barış Görüşmelerinde Musul konusunda uzlaşma sağlanamadı. İngiltere ile Türkiye arasında dokuz ayda çözülmesi şartı ile Musul konusu Lozan Barış Görüşmeleri'nden çıkarıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

1924'te başlayan Türk-İngiliz görüşmelerinden bir sonuç alınamadı. Bu dönemde çıkan Şeyh Sait İsyanı da Türk tarafını uğraştırmış ve Musul konusunda zor durumda bırakmıştı. İngilizler bölgede petrol yatakları bulunduğu için Musul'u terk etmek istemiyorlardı. Görüşmeler sonuçsuz kalınca konu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Ancak İngiltere'nin güdümünde olan cemiyet, Türkiye aleyhine kararlar verdi.

Türkiye, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı'nın kararlarını kabul etmedi. Milletler Cemiyeti'nin tavsiyesi ile İngilizlerle olan görüşmeler yeniden başladı. 5 Haziran 1926'da Ankara Antlaşması imzalandı.

Antlaşma ile;

1. Musul, Irak’a(İngiliz mandası altındaki) bırakılacak,

2. Irak, Musul'dan elde ettiği petrol gelirinin %10'unu 25 yıllık bir süre ile Türkiye'ye verecekti.

Antlaşmayla, Türkiye Irak sınırı çizildi. Ancak, Misak-ı Milli içinde yer alan bir toprak parçası kaybedildi.


BALKAN ANTANTI(1934)

1930'lu yıllardan itibaren dünya barışını tehlikeye sokacak olaylar gerçekleşmeye başladı. Avrupa devletleri aşırı şekilde silahlanmaya başladılar. Bu durumun en büyük sebebi 1. Dünya Savaşı sonunda yapılan barış antlaşmalarının sorunları çözememiş olmasıydı. Dünya barışını korumak için kurulan Milletler Cemiyeti ise görevini yapamıyordu.

Almanya ve İtalya. bu yıllarda saldırgan politikalar izlemeye başladılar. Bu devletlerin özellikle Balkanları ve Orta Doğu'yu hedef almaları Balkan devletlerini endişelendirdi. Balkan devletleri kendi aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak ortak düşmana karşı güç birliği yapma kararı aldılar. Bu amaçla Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan, Romanya arasında Balkan Antantı imzalandı(9 Şubat 1934).

Antantın amacı: karşılıklı sınırları güvenlik altına almak, ekonomik ve siyasi iş birliği yapmak ve ortak tehlikelere karşı birlikte hareket etmekti.

Balkan Antantı ile Türkiye batı sınırını güvence altına almış oldu. Balkan Antantı'ndan ilk ayrılan ülke Yugoslavya oldu. Pakt, II.Dünya Savaşı'nın ardından dağıldı.


MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ

(10 NİSAN 1936)

Lozan Barış Antlaşması'nın Boğazlar konusundaki kararında; Boğazlardan bütün ticaret gemilerinin geçişinin serbest olması, Boğaz kıyılarının askerden arındırılması ve yönetimin başkanı Türk olan uluslar arası bir komisyona bırakılması kararlaştırılmıştı. Bu durum Türkiye'nin bağımsızlığını zedeleyici nitelikteydi.

1930'larda Avrupa devletleri arasında silahlanma yarışı başladı. Silahsızlanma için 1933'te yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamadı. Aşırı silahlanma bu devletlerin savaşa girebileceklerinin işareti idi. Ayrıca bu dönemde İtalya Habeşistan'a (günümüzde Etiyopya), Japonya ise Mançurya'ya(günümüzde Çin'in kuzeydoğu bölümü) saldırdı. Almanya da askersiz olması kararlaştırılan Ren Bölgesi'ne girdi. Bu gelişmeler dış diplomaside Milletler Cemiyeti'nin etkisini azalttı.

Dünyanın yeni bir savaşın eşiğine girdiğini anlayan Türkiye, kendi güvenliğini sağlamayı amaçlıyordu. 10 Nisan 1936'da Lozan Barış Görüşmelerine katılan devletlere Boğazlar ile ilgili olarak bir nota gönderilerek bir konferans toplanmasını istedi.

İsviçre'nin Montrö (Montreux) kentinde toplanan konferansta Montrö Boğazlar Sözleşmesi kabul edildi.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre;

1. Lozan Antlaşması ile kurulmuş olan Boğazlar Komisyonu kaldırıldı. Komisyonun bütün yetkileri Türkiye'ye bırakıldı.

2. Lozan Antlaşması ile askersiz duruma getirilen Boğazların her iki kıyısında Türkiye'nin asker bulundurabilmesi kabul edildi.

3. Barış zamanlarında ticaret gemilerinin Boğazlardan serbestçe geçebilmeleri kabul edildi.

4. Savaş gemilerinin geçişlerine ise sınırlamalar getirildi.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile,

- Lozan'dan kalma, Boğazlarda Türkiye'nin egemenlik haklarını sınırlayan maddeler kaldırıldı.

- Türkiye'nin uluslar arası politikada önemi arttı.


SADABAT PAKTI

(8 TEMMUZ 1937)



Balkan Antantı ile batı sınırının güvence altına alınmasının ardından doğu sınırının da güvenliğinin sağlanması gerekiyordu. 1935 yılında İtalya'nın Habeşistan'ı işgali ile Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'in güvenliği tehlikeye düşmüştü. Bu durumda Türkiye tarihten gelen dostluk ilişkilerinin bulunduğu İran, Irak ve Afganistan'la İran'ın başkenti Tahran'da Sadabat Paktı'nı imzaladı(8 Temmuz 1937). Paktın imzalanması Türkiye'nin bölge barışını koruma yönündeki çabalarının bir sonucudur. Sadabat Paktı'nın imzalanması ile Türkiye'nin doğu sınırları da güvenlik altına alınmış oldu.


HATAY'IN TÜRKİYE'YE KATILMASI

(29 HAZİRAN 1939)

Güney cephesinde Fransızlarla mücadele edilmişti. Sakarya Savaşı'nın ardından Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Suriye sınırımız çizilmişti (20 Ekim 1921). Ankara Antlaşması'nda Hatay'da özel bir yönetim kurulması, resmi dil olarak Türkçe ve Türk parası kullanılması kabul edildi. Kısaca bölgede yaşayan insanlara geniş haklar verilerek Hatay Fransızlara bırakılmıştı.

Ancak, Mustafa Kemal Paşa “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz!” diyerek Hatay'ın kurtulacağına inanıyordu. 1936'da Fransa Suriye ve Lübnan üzerinde uyguladığı manda yönetimine son verdi. Bu durumda Hatay'ın Suriye sınırları içinde kalma tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne başvurarak Hatay'ın geleceğine Hataylıların karar vermesini istedi.

Milletler Cemiyeti, Türkiye ile Fransa arasında görüşmelerin başlamasını sağladı. Görüşmeler sonunda Hatay'da bağımsız bir devlet kurulması kararlaştırıldı. 2 Ekim 1938'de Bağımsız Hatay Devleti kuruldu. Hatay'ın ilk ve tek devlet başkanı olarak Tayfur Sökmen seçildi.Ancak Hataylılar ve Türkiye, Hatay'ın ana vatana katılması düşüncesindeydiler. Avrupa'da II.Dünya Savaşı'nın çıkmasının an meselesi olduğu bir dönemde (23 Haziran 1939'da) Türkiye ile Fransa arasında Hatay'ın Türkiye'ye katılmasına imkan veren bir antlaşma imzalandı.

Gelişmeler üzerine Hatay Meclisi Türkiye Cumhuriyeti ile birleşme kararı aldı (29 Haziran 1939). TBMM Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını kabul etti.Daha sonra çıkarılan bir kanunla da Hatay ilinin kurulması kararlaştırıldı.

Atatürk'ün dış politikada uyguladığı siyaset sonucu Hatay Atatürk'ün ölümünden sonra ana vatana katılmış oldu. Hatay en son topraklarımıza katılan şehrimizdir. Bu nedenle en son çizilen sınırımız Suriye sınırı olmuştur. Böylece Hatay Sorunu Misak-ı Milli doğrultusunda çözümlenmiştir.

PAYLAŞIMINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...

ROMA UYGARLIĞI[/b]
- Krallık, cumhuriyet ve imparatorluk olmak üzere üç dönemde incelenir.
- MÖ 3.yy'da İtalya'da siyasi birliği sağlayan Latinler tarafından kuruldu.
- Roma şehri, efsaneye göre MÖ 753 yılında Romulus tarafından kurulmuştur. Böylece krallık devri başlamıştır. MÖ 508 yılında son kralın kovulmasıyla Cumhuriyet devri başlamıştır.
- Cumhuriyet döneminde fetih hareketleri başladı.
- Romalılar, Kartaca'yı ele geçirebilmek için yaptıkları savaşların ikincisinde, Kartacalılar, filleriyle birlikte İtalya'ya girdiler. Kartaca Savaşlarının üçüncü safhasında Romalılar galip geldiler ve Kuzey Afrika'yı ele geçirdiler. (Bu savaşlar Üç safhada olmuştur:
- MÖ 264-241 / 218-201 / 149-146 )
- Sırasıyla İspanya, Yunanistan, Anadolu ve cumhuriyetin sonlarına doğru ise Mısır Roma topraklarına katıldı.
- Sezar'ın öldürülmesinden sonra İmparatorluk devri başladı(MÖ.27)

İMPARATORLUK DEVRİ
- Fetihler büyük ölçüde durmuştur.
- İç sükunet sağlanarak yollar yapılmış ve halkın refah seviyesi yükseltilmeye çalışılmıştır.
- III. YY'da Roma İmparatorluğu gücünü kaybetmeye başladı.
- Merkezin zayıflaması, eyaletlerin kuvvetlenmesi, kavimler göçü sonucu sınır boylarındaki savaşların uzun sürmesi, hırıstıyanlığın yayılmasıyla çıkan iç karışıklıklar imparatorluğun 395 yılında ikiye ayrılmasına neden oldu.
- 476 yılında kuzeyden gelen barbar kavimlerinin saldırısı sonucu yıkıldı.

DEVLET YÖNETİMİ
- Kralı; İhtiyarlar meclisi teklif eder. Halk meclisi(Kuria) da seçerdi.
- Kral senatoya yapacağı işleri danışırdı.
- Cumhuriyet döneminde senatonun seçtiği iki konusu ülkeyi yönetmişti.
- Konsüller; Senatoya hesap verirlerdi.
- Bunalımlı dönemlerde altı aylık sürelerle diktatör denilen birisi ülkeyi yönetirdi.
- Bu süre içerisinde yaptığı işlerden dolayı kimseye hesap vermezdi.

SOSYAL SINIFLAR:
- Romada, patrikiler, plebler, yanaşmalar ve köleler olmak üzere dört sosyal sınıf bulunuyordu.
- Patrikilerà Oy hakkı olan zengin toprak sahiplerinden oluşuyordu.
- Plebler; Küçük çiftçiler, zanaatkârlar, tüccarlar ve çobanlardan oluşurdu. Askere alınmaz ve oy kullanamazlardı.
- Yanaşmalar; Vatandaşlık hakkını kaybedenler.
- Köleler; Hiçbir hakları bulunmazdı. Romada köleler sık sık ayaklanmışlardır (Spartaküs ayaklanması).
- Anadolu bayındır hale getirildi.
- At yarışları için hipodromlar yapıldı. Mısır ve İran ile yapılan savaşlar için yollar yapıldı.
- Stadyum, tiyatro salonları, belediye binaları, hamamlar, kütüphaneler, aepora (büyük meydanlar) yapıldı.

ROMA ESERLERİ:
- İstanbul Valen Su Kemeri
- Ankara Elmadağ Su Yolu
- Ankara'da Ogüst Mabedi
- Antalya Aspendos Tiyatrosu
HUKUK
- On iki Levha Kanunları: Patriki ve pleb mücadelesi sonucunda plebler de bu kanunlar ile patrikilerle aynı haklara sahip olmuşlardır.

DİN
- Hırıstıyanlık 313 Yılında serbest bırakıldı.
- 330 yılında İstanbul Roma İmparatorluğun başkenti oldu ve hırıstıyanlık da resmi din oldu.
- 325 İznik Konsilinden sonra hırıstıyanlıkta ilk ayrılıklar başladı (Aryanizm, nasturizm, monofizizm)
- 451 Kadıköy Konsiliyle de İstanbul Kilisesi Roma'dan ayrılması sonucu Ortodoksluk mezhebi ortaya çıktı.

[b] YUNAN(GREK) MEDENİYETİ


- MÖ 1200'lerde Yunanistan'a gelen Dorlar, şehir devletleri kurarak bu uygarlığı meydana getirdiler.
- Kurulan şehir devletleri içerisinde en önemlileri Isparta, Atina, Korint, Teba vs gibi şehirlerdir.
- Şehir devletlerinin başında krallar, bunların etrafında da aristokratlar sınıfı meydana geldi.
- MÖ 7 ve 6 yy. Aristokratlar (asiller), kralı devirerek idareyi ele geçirdiler(Asiller yönetimi).
- Yönetimden memnun olmayan orta sınıflar ilk halde birleşerek Aristokratları iktidardan uzaklaştırdı. Böylece Tiranlıklar oluştu. Yeni kanunlar yapıldı. Halk bir takım haklar elde etti.
- Halk ve asiller birleşerek diktatörleşen Tiranlığı yıktılar.
- Bunun sonunda halkın katıldığı demokratik meclisler kuruldu.
- Tiranlıklar ilk defa İyonya'da görülmüştür.
- Ortasınıf (tüccar, sanayici, gemici, sanatkarlar)àticari hayatın canlanması ile meydana geldi.
- Yunanistan da şehir devleti (polisinin) amacı halkın (yurttaşın) mutluluğunu sağlamaktır.
- İlk çağın en demokratik devletleri eski Yunanistan şehir devletleridir.
- Isparta da 3 sınıf :Ispartalılar, Periyekler (dağlardaki Akalar), İlotlar (boyunduruk altındaki halk)
- Atina: üç sınıf- Soylular-küçük toprak sahipleri (köylüler), köleler vardı
- Isparta'yı yaşlılar meclisi, Atina'yı ise Arhonlar (9 kişiden oluşur) yönetiyordu.
- MÖ önce 490 yılında Pers-Yunan savaşlarında maratonda Yunanlılar Persleri bozguna uğrattı.
- Atina Isparta rekabeti 27 yıl devam eden Peloponnes savaşlarına neden oldu. Isparta üstün geldi.
- İskender'in Yunanistan'ı ele geçirmesiyle İskender medeniyeti başladı.


YUNANİSTAN DA FELSEFE
- Sokrat, Eflatun ve Aristo, en ünlü filozoflarıdır.
- Sokrat àinsanları doğru yola getirmek için mücadele etmiş, çok düşman kazanmıştır. Yargılanmıştır.
Eflatun; ideal devlet fikrini savunmuştur. Akedemia adlı ilk üniversitenin kurucusudur.
Aristoàilimleri ilk defa tasnif etmiştir. Devlet yönetimiyle ilgili Politika adlı eserini yazmıştır.

TARİHÇİLİK
- Herodot: Tarihçilerin babası kabul edilir. Ünlü Historia adlı eserinde Yunan tarihini yazmıştır. (MÖ 450 yıllarında yaşamıştır).
- Tukudides: Peloponnes(Atina ile Isparta arasındaki) savaşlarını anlatmıştır.
- Ksenofon: Hellenika ve Onbinlerin Ricatı adlı eserlerin sahibidir.

TIP
- Hipokrat: Her hastalığın bir sebebi olduğunu ileri sürmüştür. Günümüzde doktorlar Hipokrat yemini ile göreve başlarlar.

YAZI, DİL ve EDEBİYAT
- Fenike alfabesini kullanmışlardır (MÖ 8. Yy).
- Homeros: İlk destan yazarıdır (MÖ 8. Yy) Eserleri: İlyada: Truva savaşlarını anlatır; Odessa: Truva savaşlarına katılan İthake Kralının esaretten kaçışını konu edinir).
- Trajedi ve Komedi alanında ünlü isimler yetişti.

YUNAN KOLONİLERİ
- Yunanlılar MÖ 750-550 yıllarında uzak ülkelerde koloniler kurmuşlardır.
- Kolonileri yerleşmek amacıyla kurmuşlardır.
- Kadıköy ve İstanbul Yunan kolonisidir.

DİN
- Çok tanrılı dinleri vardır. Dini inanışlarının kaynağı Anadolu, Mezopotamya ve Girit'tir.
- Tanrılarını ölümsüz, insanlar gibi düşünmüşlerdir.
- Tanrılar evlenirler, savaşırlar, yerler ve içerlerdi. Yunan mitolojisi bu konuları işler.
- Tanrılar, Olimpus'da, tanrı Zeus'un çevresinde toplanmışlardır.
- Yunanlıların dini inanışları fikri gelişmeyi engellemez. Hayatta fedakârlık gerektirmez.
- Yunanlılar, Tanrıların gazabından korunmak için müzik, eğlence, spor ve şiir yarışları düzenlerler. (Günümüzdeki olimpiyatlar bu şekilde doğmuştur)
- Rahipler: Dini hizmetleri yerine getirmekle görevli memurlar sayılırlardı.

SOSYAL ve İKTİSADİ HAYAT
- Halk: Soylular (aristokratlar: büyük toprak sahipleri), tüccar ve sanayiciler, küçük toprak sahipleri (köylüler) ve köleler olmak üzere 4 sosyal sınıfa ayrılırdı.
- Köylüler: Gelirlerinin bir kısmını aristokratlara verirlerdi. Geçinemeyince borçlanırlar, borçlarını ödeyemeyince de topraklarını ve özgürlüklerini kaybederlerdi.
- Tüccar ve sanayiciler: Koloniler sayesinde zenginleştiler (orta sınıf)
- Köleler: Hiçbir hakkı yoktu.
ORDU
- Kölelerin ayaklanmasından çekinen şehir devletleri, güçlü birer ordu bulundurmuşlardır.
- IspartaàEn güçlü kara ordusuna sahipti. Krallığı devam ettiren tek şehirdir.
- Atina; Güçlü deniz ordusuna sahipti. Arhonlar yönetiminde demokrasiye geçmiştir.

HUKUK
- Yunan kanunları ağır cezalar ihtiva etmekteydi.
- Sınıf mücadelesi sırasında aristokratların haklarını korumak için yapmışlardır.
- Drakon: Soyluların haklarını korumak için şiddete dayalı kanunlar yapmıştır.
- Solon: Yaptığı kanunlarla köylülerin borçlarını sildi. Halkı gelirine göre 4 sosyal sınıfa ayırdı. Köleliği kaldırdı.
- Psistratos: Yaptığı kanunlarla orta sınıfı güçlendirdi. Tarım, ticaret ve sanayi gelişti.
- Klistenes: Yaptığı kanunlarla Atina'ya demokrasiyi getirdi. Sınıf farkını kaldırdı. Demokrasiyi uyguladı. (seçim sistemi, meclis)
- Demokrasiye karşı olanları tehlikeli insanlar ilan etti.

EKONOMİ
- Tarıma elverişli toprakların azlığından halk geçimini zeytin, balıkçılık, hayvancılık ve ticaret ile sağlıyordu.
İlkçağ : Yazı ile başlar(MÖ.4000, 3500).
Ortaçağ : Kavimler göçü ile başlar.
Yeniçağ : İstanbul'un Fethi(1453).
Yakınçağ : Fransız İhtilali(1789).

NOT: İnsanlık tarihi için önemli olaylar çağların başlangıcı kabul edilmişlerdir.


Kavimler Göçü ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ

Avrupa da yaşayan Hıristiyan devletlerin, Türk ve İslam ülkeleri üzerine düzenledikleri seferlerdir. Sefere katılan kişilerin üzerlerinde "haç işareti" bulunmasından dolayı haçlı seferleri denilmiştir.

Haçlı Orduları, Türk ve İslam ülkeleri üzerine 8 haçlı seferi yapmışlardır. Bu seferlerden ilk 4 tanesi Anadolu üzerinden, sonraki 4 seferde deniz yoluyla gerçekleştirilmiştir.



HAÇLI SEFERLERİNİN SEBEPLERİ

1- Ekonomik Sebepler

a) Fakir Avrupalıların, İslam ülkelerinin zenginliklerini elde etme düşüncesi.

b) Türk ve İslam devletlerinin elinde bulunan önemli ticaret yollarını ele geçirme düşüncesi.

c) Avrupa da baş gösteren işsizlik sorunu.



2- Siyasal Sebepler

a) Türklerin Anadolu'daki ilerlemeleri.

b) Bizans'ın, Türklere karşı Avrupa'dan yardım istemesi.

c) Avrupa da, macera arayan bir sınıfın ortaya çıkması.



3- Dini Sebepler olmak üzere üç grupta toplanabilir.

a) Müslümanların elinde bulunan Kudüs, Antakya, İskenderiye gibi kutsal şehirlerin alınmak istenmesi.

b) Kluni tarikatının faaliyetleri.

c) Papanın, Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması.

d) Hıristiyanlığı yayma düşüncesi.



HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI

1- Ekonomik Sonuçları

2- Siyasal Sonuçları

3- Dini Sonuçları

4- Kültürel Sonuçları


Coğrafi Keşifler

Avrupa Devletleri'nin, İstanbul'un fethi ile Türklerin eline geçen, İpek ve Baharat yollarını Müslümanların elinden kurtarma düşüncesi.

Avrupalıların, XV. yüzyılda gelişen ticaret ve sanayi sonucunda yeni pazar ve hammadde araması.

Pusulanın daha yaygın kullanılmaya başlaması.

Gemi yapım tekniğinin gelişmesi.

Hurafelere inanan korkak denizcilerin yerini, cesur denizcilerin alması.

Hristiyanlığı yayma amacı.



Coğrafi Keşifler

Bartelemeo Diaz

1486'da çıktığı seferde fırtınaya yakalanarak, Güney'e sürüklendi ve Natal'a ulaştı. Dönüşte Afrika'nın Güney Burnu'nu geçerek buraya Fırtınalar Burnu ismini verdi.

Kristofer Kolomb

1492'de ispanya kralı Ferdinand ve eşi İsabella'nın desteği ile Atlas Okyanusu'na açıldı. Amacı, Hindistan'a ulaşmaktı. fakat yanlışlık sonucu Bahama Adaları'na ulaştı. Buranın yeni bir kıta olduğunu bilmedi.

Vasko de Gama

1498'de Portekiz'den yola çıktı. 1486'da Bartelmi Diaz tarafından keşfedilen Ümit Burnu'nu aşarak Hint Okyanusu'na ulaştı. 1498'de Hindistan'ın Kalküta limanına vardı.

Jan & Sebastiyan Kabo

1497'de İngiltere'den sefere çıktılar. Kuzey Amerika'yı dolaşarak Kanada'yı keşfettiler.

Amerigo Vespucci

Kristof Kolomb'un ölümünden bir yıl sonra, 1507'de sefere çıktı. Kolomb'un izinden giderek, onun keşfettiği kıtanın Hindistan olmayıp, yeni bir kıta olduğunu öğrendi. yeni kıtaya bu denizcinin adı verildi ve kıtaya Amerika dendi.

Magellan ve Del Kano

1519'da Alman Kralı Şarlken'in de desteğiyle sefere başladı. İspanya'dan yola çıkıp hep ters yönde ilerleyerek tekrar İspanya'ya geri dönmeyi planladı. Güney Amerika kıyılarını dolaşarak Magellan Boğazı'nı buldu. Büyük Okyanus'a açılarak Phillippine Adaları'na ulaştı. Ada yerlileri ile yaptığı bir savaşta öldürüldü. Del Kano, Ümit Burnu'nu dolaşarak 1522'de İspanya'ya döndü.

Meksika ve Peru'nun Keşfi

1519'da Kortez (Cortes) adlı bir İspanyol denizci önderliğinde Meksika'nın fethien başlandı. Aztek Uygarlığı yok edildi. 1532'de Almagro ve Pizarro Peru'ya çıkarak İnka uygarlığına son verdi.



Coğrafi Keşiflerin Sonuçları

Yeni topraklar, yeni ülkeler yeni uygarlıkların yanı sıra, tütün, kakao, vanilya, şekerkamışı, patates gibi yeni bitkilerle tanışıldı.

Ümit Burnu yolunun bulunması ile Baharat Yolu eski önemini yitirdi.

Akdeniz limanları önemini kaybetti.

Atlas Okyanusu kıyısındaki Lizbon, Londra, Rotterdam ve Amsterdam gibi limanlar önem kazandı.

Keşfedilen ülkelerdeki değerli madenler ve hammaddeler Avrupa'ya getirildi.

Toprak zenginlik kaynağı olmaktan çıkarak ticaret ön plana geçti.

Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı daha da zenginleşerek toprak zengini soylular ekonomik güçlerini yitirdi.

Keşfedilen yerlere Avrupa'dan göçler başladı.

Hıristiyanlık yayıldı.

Baharat Yolu'nun önemini yitirmesi üzerine İslam dünyası yoksullaştı.

1830 İhtilalleri

Bu ihtilaller, 1830 yılında Fransa'da çıktı ve bütün Avrupa'yı etkiledi.

İhtilalin çıkmasında, Avrupa'da bulunan Liberal kesimin Viyana Kongresi kararlarına tepki göstermesi ve Fransa'da iş başına geçen X. Şarl'ın mutlak rejimi getirmek için parlamentoyu dağıtması etkili oldu.

Ayaklanma sonunda, X. Şarl krallıktan vazgeçti, yerine liberal fikirleri savunan Louis Fhillippe kral oldu.

1830 İhtilali sonunda Belçika Hollanda'dan, Norveç de İsveç'ten ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etti.

1848 İhtilalleri

1840'lı yıllarda Fransa'da Sosyalistler diye bilinen yeni bri sınıf ortaya çıktı.

Bu oluşumu, Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkaran işçi sınıfı oluşturmaktaydı.

Öncüleri; Fransa'da Sen Simon ve Furiye, İngiltere'de Owen'di.

Fransa'da, Louis Blan ve Almanya'da Karl Marks bu fikirlerin kuruculuğunu yaptı.

Fransız Sosyalist Partisi'nin 1848'de Liberaller ve Katolik Partisi ile birleşmesi ve Kral Louis Fhillippe'den memnun olmadıklarını bildirmeleriyle Paris'te isyan patlak verdi.

1848 ihtilalleri önce Fransa'dan başladı, daha sonra bütün Avrupa'ya yayıldı.

1848 ihtilalleri tüm Avrupa'da Cumhuriyet rejiminin yayılmasına neden oldu.


ABD'nin Kuruluşu

Kristofer Kolomb'un (1492) keşfinden sonra İngilizler bölgede sömürge oluşturmuştu.

XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren İngilizler kıyılardan içe doğru ilerledi.

Buralara Avrupa'dan gelen göçmenler yerleştirildi. İngiltere parlamentosu Yedi Yıl Savaşları'nda bozulan ekonomisini toparlayabilmek amacıyla kolonilerden aldığı vergiyi artırdı.

Koloniler, İngiliz parlamentosunda temsil hakları olmadan vergi ödemeyeceklerini bildirdi.

İngiliz mallarını protesto eden koloni halkı, Boston limanına gelen İngiliz gemilerindeki çayları denize boşalttı. Limanlar İngiltere tarafından ablukaya alındı.

Koloni halkının buna karşı çıkması üzerine ayaklanma başladı.



I. Philedalphia Kongresi (1774) : Koloni meclislerinin onayı olmadan vergi alınmaması ve ticareti engelleyici yasaların kaldırılması kararı alındı.

II. Philedalphia Kongresi (1776) : Koloniler İngiltere'ye karşı bağımsızlıklarını ilan etti.

Versailles Antlaşması (1783) ile İngiltere ABD'nin bağımsızlığını kabul etti.


Feodalizm

Orta Çağ Avrupa'sının siyasal, sosyal ve ekonomik yapılanmasında "Kavimler Göçü" nün büyük rolü oldu.

Kavimler Göçü'nün Avrupa'da yarattığı siyasal boşluk ve çatışma ortamı, feodal sistemin oluşmasında, sınıf eşitsizliğinin iyice belirginleşmesinde ve kapalı tarım ekonomisinin yaygınlaşmasında etkili oldu.

Kavimler göçü ile birlikte yıkılan Roma İmparatorluğu'nun yerini irili ufaklı birden fazla krallık aldı.

Feodal yönetim biçiminde, himaye edene "süzeren", himaye edilene de "vasal" denirdi. Süzeren ile vasal arasındaki sözleşmeye de fief adı verilir.

Feodal sistemde toplum dört sınıfa ayrılır:

Senyörler, Rahipler, Burjuvalar ve Köylüler.


Fransız İhtilali

Fransız İhtilali'nin Nedenleri

1756-1763'teki Yedi Yıl Savaşları'nda İngilizler ile savaşan Fransızlar'ın İngiltere'deki meşrutiyet yönteminden etkilenmesi.

Amerika Bağımsızlık Savaşı'nı destekleyen Fransızlar'ın, İnsan Hakları Bildirisi'nden etkilenmesi.

Fransa'da mutlaki krallığın uyguladığı baskı rejimi nedeniyle özgürlük ve eşitlik ortamının olmaması.

Devlet yönetiminde soyluların geniş ayrıcalıklara sahip, halkın ise kralın emirlerine körü körüne itaat eden durumunda olması.

Devlet çıkarlarına ters düşen fikirlere sahip kişilerin ağır biçimde cezalandırılması.

Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan "Aydınlanma Çağı" nın, Fransız düşünürler tarafından benimsenmesi.

Fransa'nın XVIII. yüzyılda katıldığı savaşlar ve devletin gereksiz harcamalarının ekonomiyi sarsması üzerine halkın ağır vergiler altında ezilmesi.



Fransız İhtilali (1789)

1 Mayıs 1789'da Milli Meclis, kendi onayları olmadan halktan vergi toplanmaması kararını aldı.

Kral buna karşı çıktı ve Meclisi kapatmak istedi. 14 Temmuz 1789'da Paris'te ayaklanan halk Bastille Hapishanesi'ni bastı ve siyasi tutukluları serbest bıraktı.

4 Ağustos 1789'da bütün feodal haklar "Kurucu Meclis"e dönüşen "Milli Meclis" tarafından kaldırıldı.

28 Ağustos 1789'da "İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi" ilan edildi.

Kurucu Meclis, Anayasa hazırlayarak demokratik krallığa geçildiğini bildirdi.

Kral XVI. Louis, başa geçmek isteyince ihtilalciler tarafından yakalanarak kraliçe Marie Antoinette ile birlikte idam edildi.

Fransa'da Robespier önderliğinde "terör dönemi" başladı.

Kurucu Meclis, 1795'teki anayasa ile Direktuvar Hükümeti'ni kurduğunu bildirdi.

1799'da Napolyon Bonaparte darbe ile başa geçti.

Napolyon, 1804'te Fransa'da imparatorluğu ilan etti.



Fransız İhtilali'nin Sonuçları

İhtilalin ardından yayımlanan "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" ile ulusçuluk, demokrasi, cumhuriyet, adalet, hukuk, anayasacılık, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar hızla bütün dünyaya yayıldı.

Mutlak krallıklar, yerini anayasal yönetime dayanan meşruti krallıklara bıraktı.

Çok uluslu imparatorlukların dağılmasıyla ulusal devletler kurulmaya başlandı.

XVIII. yüzyılda Balkanlarda bulunan Osmanlı halkları arasında ulusçuluk düşüncesi hızla yayıldı ve uzun vadede Osmanlı Devleti parçalandı.

Fransız İhtilali ile ortaya çıkan düşünceler, Osmanlı aydınları üzerinde oldukça etkili oldu. Bu durum, Tanzimat Dönemi'nin başlamasında ve Kanun-i Esasi'nin hazırlanmasında önemli rol oynadı.



alıntıdır


Lise 1-2-3

MollaCami.Com