Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Namazda akla gelen şeyler (2)

NAMAZDA AKLA GELEN ŞEYLER (2)



Manevi afetler kalbe heva/kötü arzular yoluyla ve şeytanın kalbe yerleşmesi sebebiyle girer. Hevanın kalpte yer etmesi ve şeytanın kuvvetli oluşu ise, gafletin uzun sürmesi ve taattan tat alınmamasından kaynaklanır. Bunun sebebi de nefsin şehevî isteklere serbestçe dalması ve nefsanî sıfatların kula hakim olmasıdır.

Nefsin rahatça hareket etmesi ve kötü sıfatlarının kuvvet kazanması kalbin darlığından ve yakîn inancındaki zafiyetten ileri gelmektedir. Çünkü kulun yakîni kuvvet bulsa göğsü genişler; yakîn nuru hevasının karanlığını aydınlatır. Gecenin gündüzde kaybolduğu gibi nefis de kalpte tamamen kaybolur. Kulun elde ettiği müşahede hâli, şeytanın hareket alanını kapatır ve kötü adetlerin etkisini kalpten siler atar. Artık kul kesin olarak bilir ki içinde bulunduğu zikir ve namaz kendisi için daha faydalı, düşündüğü acil dünya zevklerinden ve kötü isteklerinden sonuç itibariyle çok daha yararlı ve çok daha övülecek bir durumdur. Bu durumda içinde bulunduğu zikir hâli onu, kötü düşünceden alıkoyar.

Bu iki makamdan sonra övülecek ve bahsedilecek herhangi bir hâl yoktur. Namaz kılan kimsenin ilahi hitabın anlaşılmasında, okuduğu kelamın manasını tefekkürde, ilahi maksat ve murat üzere bulunmada kalbinde bulduğu açık ve noksanlıklar aslında kul için Allah tarafından yapılan bir uyarı ve içinde bulunduğu hâli tanıtmadır.

Bu durum, tilavetin sağladığı ek bir faydadır. O, ameldeki ihlasın alameti, tefekkürün bereketi, kulun güzel ibadetlerinin kabul edilmesinin ve şükre layık bir halde olduğunun delilidir. Artık kul, ona bağışlanan bu fazla nimeti almalı ve ondan avuç avuç toplamalıdır. Artık başka şeylere bakmamalı ve temenni etmemelidir. Kalbini dünyevî düşüncelerden çektikten sonra bir daha ona yönelmemelidir.

Bu durumda şeytan sinsice yaklaşıp namaz kılanın kalbine kulak kabartır; oraya vesveseler verir, onu aldatmaya heves eder ve kendisine ümniye/boş şeyleri hayal ettirme yolundan girip aldatmaya çalışır. Çünkü ayette şeytan, insanı saptırmak için sapıklıkla boş kuruntuyu birlikte saymıştır. O, şeytanın kulun amellerini iptal etmek için yaptığı yalan vaadlerdir. Baksana Allahu Teala, şeytanın bu hâlini nasıl haber veriyor. Ayette şöyle buyrulmuştur:

“Şeytan dedi ki: Onları mutlaka saptıracak ve boş kuruntulara aldatacağım.”( Nisa 4/115.)

Diğer ayette bu manada şöyle buyrulmuştur:

“Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt. Süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ. Mallarına ve evlatlarına ortak ol. Kendilerine boş vaadlerde bulun. Aslında şeytan, insanlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.”( İsra 17/64.)

Sonra Yüce Allah, şeytanın bu hile ve aldatmasından bazı kullarını hariç tutmuştur. Onlar, Yüce Allah’ın desteği ile şeytana karşı galip gelen, ilahi koruma içinde bulunduklarından ve Allah’ı kendilerine vekil edip O’na tevekkül ettiklerinden düşman/şeytan onlara ulaşıp da bir zarar veremez. Bütün bunlar, şu ayetlerde ifade edilmektedir:

“Şurası muhakkak ki, benim ihlaslı kullarım üzerinde senin hiçbir tesirin ve ağırlığın olmayacaktır. Onlara vekil olarak Rabbin yeter.”( İsra 17/65.)

“Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, ayetlerimiz (mucizeler) sayesinde düşmanlar size erişemeyecektir. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz.”( Kasas 28/35.)

“Gerçek şu ki, iman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir hakimiyeti yoktur.”( Nahl 16/99.)

Kulun namazda okuduğu her bir kelimeden geleceği hakkında derin tefekküre dalması, daha önceden yaptığı kusurlardan onu alıkor; içinde bulunduğu şeyle meşgul olması ise, onu anladığı şeye bağlar. Kul okuduğu şeylerin zâhiri manalarının dışında bir takım şeyleri anlar ve bu anladıklarını kendisini ilgilendiren ve ihtiyacı olan şeylere ulaşmaya bir delil yapar. Bunlar derin anlayışlara açılan kapılardır; kula namazda açılır; okuduğu Kur’an onların anahtarı olur. Sonra kul daha ötelere geçer; kendisi için en faydalı ve en gerekli şeylere ulaşır. O, tanıdığını bu şekilde tanır; öğrendiğini bu yolla öğrenir.

Namaz kılan kimse, tilavet esnasında okuduklarını bırakıp faydasız şeyleri düşünmesi veya okunan ayetlerin dışında başka şeylerle meşgul olması onun anlayışını engelleyen bir perde olur ve onu ilmin hakikatinden uzaklaştırır. Kul bunlara son vermelidir.

Tilavetin/Kur’an okumanın hakikati; okuduğu kelamın bâtınî manasını derince düşünmekle ve ilahi hitabın gizlilikleri üzerinde tefekkür ile olur. Kul kalbini murad edilen manalara bağlamalı, fikrini ise onu Allah’a erdiren ve Allah’tan uzaklaştıran şeyler hakkında tezekkür etmede/iyice düşünmede kullanmalıdır. Çünkü bu kelam “Aziz” olan Allah’tan gelen “şerefli” bir kelam, “Latif” Zattan gelen gelen latif/sırlı bir kelam, “Hakim” olan Mevla’dan gelen hikmet yüklü bir kelam, “Âlî” Rabbimizden gelen yüce bir kelamdır.

Allah razı olsun...rica etsem kardeşim bu konunun devamı varsa hepsini aktarırmısınız...

Rabbim sizden de razı olsun kardeşim. Yazının devamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.mollacami.net/forum/index.php/topic,8060.0.html

Allah razı olsun :(

ilginize teşekkür ederim gözyaşı kardeşim..


Tasavvûf

MollaCami.Com