Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ihlas ve riya hakkında

Muhterem Mü’minler!
Hutbemiz, İhlâs ve Riyâ hakkındadır. Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmesinde: “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibâdet etsinler diye halkettim.” buyuruyor. Yüce Rabbımız böyle buyurduğuna göre, Allâh-ü Teâlâ’ya îmanı olan her mü’min yaradılış gâyesine münâsib olarak hareket etmek mecburiyetindedir. Binâenaleyh yüce dînimizin hükümlerine göre, üzerine terettüb eden vazîfeleri, her türlü ibâdât-ü tâatı elinden geldiği, gücünün yettiği nisbette ve hassasiyetle yerine getirmeye çalışmalıdır. Bütün bunları yerine getirirken dikkat etmesi îcab eden en mühim hususlardan biride her türlü akvâl, a’mâl ve efâlde riyâdan son derece kaçınmak ve mümkün olduğu nisbette ihlâs ve samimiyet ile yapmaya gayret göstermektir. Öyle ise ihlâs nedir? İhlâs; yaptığımız her türlü ibâdeti ve hizmeti sadece Allah(cc)’ın rızâsını kazanmak gâyesiyle yapmak, herhangi bir dünyevî menfaat beklememek ve başkalarının gözüne gözükmek için yapmamaktır. Bunun aksi ise riyâdır. Yani yaradanının rızâsını taleb için yapması icâb eden ibâdeti, itaatı, hizmeti, ilim tahsilini başka bir menfaat için yapmaya riyâ denir, samimiyetsizlik denir. Nitekim bir Hadîs-i Kudsîde Cenâb-ı Hakk: “Ben ortakların ortaklıktan en müstağnî olanıyım. Kim benim için bir iş yaparda başkasını ona ortak kılarsa ben ondan uzağım. O iş (benim için değil) ortak içindir.” buyurmaktadır. Bir diğer Hadîs-i Kudsîde de: “İhlâs, kullarımdan sevdiğimin kalbine koyduğum sırlarımdan biridir” buyurulmaktadır. Bir Hadîs-i Şerifte de beyan edildiğine göre; Fahr-i Kâinât Efendimiz (ashâbın yanına ) çıkarak “Ey insanlar, gizli şirkten sakının” buyurdular. Ashâb: “Gizli şirk nedir Ya Resulellah?” dediler. Resûlüllah Efendimiz: “Bir adam kalkar da namaz kılar, namazını insanların gözüne girmek için güzel kılarsa, bu gizli şirktir.” buyurdular. Evliyâullahdan bir zât da bu hususta şöyle buyuruyor: “Dünyada en aziz şey ihlâstır. Çünkü kalbimden riyâyı atmak için ne kadar uğraştımsa o başka bir renkte gene yeşerdi.”
Muhterem Mü’minler!
Hz. Üstâzımız da bu hususla alâkalı olarak: “İhlâs; bir mazarratdan korkmadan ve bir menfaat beklemeden yalnız Allah rızâsı için çalışıp (...Allah yolunda hizmet etme...) sırrına mazhar olmaktır ki, işte bu meziyyete sahib olan kimse hem sekerât-ı mevt geçidini, hem mîzân ve hem de sırâtı kolayca geçerek cennet ve cemâl-i ilâhî ile müşerref olacak hakîkî bir kuldur” 1buyuruyorlar. Yine talebelerine “.............................. ....................................” hadîs-i şerîfini okuduktan sonra, “Hâlis; i’tikatta ehl-i sünnet üzere olup şirk ve nifak gibi âfat-ı kalbiyyeden pâk olmak demektir. Muhlis ise; amelde ihlâs üzere olup hulûs-i kalb ile izhâr-ı ubûdiyyet etmeye derler” buyurmuşlardır. Büyüklerden Sehl b. Abdullâh’a: “Nefse en zor gelen şey nedir?” diye sormuşlar. Cevâben: “İhlâstır; çünkü ihlâsta nefis için bir nasîb yoktur.” demiştir. Ama riyâda ise nefs ve şeytânın emellerine hizmet vardır. İnsan dünya menfeatını ibâdetine gâye edinirse, hem dünyada hem de âhirette hüsrâna uğrar. Dünyâ ve âhiretin her türlü izzet ve kemâli Allâh(cc)’a mahsustur. Hakîki mülk sahibi odur. Öyle ise ibâdet yalnız onun rızâsı için yapılır. Bir hadîs-i şerîfde Resûlüllah Efendimiz(sav): “Kim âhiret işine karşılık dünyâ isterse yüzü değişir, (adı) anılmaz ve ismi ateş içinde tesbit olunur.” buyurmaktadırlar. Ashâb-ı Kirâmdan Muaz b. Cebel(ra) Yemen’e vali olarak giderken, “Yâ Resûlellah, bana (bir şey) tavsiye ediniz.” Dediğinde, Peygamberimiz(sav): “Dînî (vazîfeleri) ni ihlâs (ve samîmiyet) ile yap. (Yaptığın) az da olsa, sana kâfî gelir.” buyurdular.
Muhterem Mü’minler!
Yukarıda îzah etmeye çalıştığımız hususlarda şuur ve idrak sâhibi her mü’mine düşen vazîfe, ihlâs sahibi bir kul olmaya çalışmak, riyâdan a’zamî derecede kaçınmaktır. Bir cemiyette eğer fertler, yaptıklarında Allâh’ın rızâsını gözeterek hareket ederlerse, o cemiyette huzur ve saâdet mevcuttur. Eğer fertler, her türlü ibadet ve itaatlerinde dünya menfeati gözeterek hareket ederlerse bu, fertlerin dünyaya olan bağlılık ve ihtiraslarını artırır. İhtiras ise muhabbete manîdir. Fertleri arasında ülfet ve muhabbet olmayan cemiyetlerde de huzur ve seâdeti düşünmek mümkün değildir ve böyleleri geri kalmaya, yıkılmaya mahkûmdurlar. Binaenaleyh; eğer bir kimse bir cemiyette birlik ve beraberliği, ahengi bozacak hal ve harekette bulunuyorsa, o kimsede ihlas ve samimiyet yok demektir. Ancak ihlâs sahibi olmak o kadar kolay bir iş de değildir. Devamlı nefs ile mücâdele etmek, onu dizginlemeye çalışmak îcâb eder. Bunda muvaffak olmanın yolu da manevî bir şemsiye altına girerek, feyz-i muhammed ile alâkadâr olmak, pirânımızın himmet ve teveccühlerine sığınmak, kayıtsız şartsız itaat ve mü’minler olarak birbirlerimize duâ ve niyazda bulunmakla mümkün olur.
11.10.2002
Ümrâniye
**************
1-Sunguroğlu, s:43

RAHMAN razı olsun elinize sağlık..
MEVLAM ihlastan rızadan ayırmasın..

Bir gün Peygamber efendimiz;

(Bir kimse ihlâs ile ‘Lâ ilâhe illallah’ derse Cennet’e girer) buyurur.

Eshâb-ı kirâm da;-
Yâ Resûlallah! Bunu ihlâs ile söylememizin alâmeti nedir? diye sorararlar.
Resûlullah efendimiz de;
(Sizi Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden men etmesidir) cevabını verirler.

Netice olarak ihlâs,
her şeyi Allah rızâsı için yapmak demektir ve bu hâl, insanın işlerinden belli olur.

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Bir kimse, yaptığı ibâdetleri ihlâs ile yaparsa, Allahü teâlâ o kimseye, boş hâllerden, lüzumsuz heveslerden halâs olmak, kurtulmak nîmetini, rahatını ihsân eder.”


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com