Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Afetler karşısında insanoğlunun acziyeti

AFETLER KARŞISINDA İNSAN OĞLUNUN ACZİYETİ

“(Habibim), de ki: Bizi bu tehlikeden kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız diye gizli ve aşikar olarak ona yalvarıp yakarırken, (yani şiddetli bir korku içinde ümitlenip dua ve iltica ederken), karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. (Fakat) sonra da siz, yine ona ortak koşarsınız. (Sözünüzü yerine getirmez, şükretmezsiniz.) De ki: Allah size, üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe yahut sizi fırkalara ayırarak (grup grup) birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını (kötülük ve şiddetini acı acı) tattırmaya kadirdir. Bak, akıllarını başlarına alsınlar diye, ayetlerimizi inceden inceye nasıl açıklıyoruz!” (Enam, 63-64)

Önceki kavimler, kendilerine gönderilen peygamberlere iman etmeyip isyanlarına ve taşkınlıklarına devam edince, Hazret-i Allah bazılarını üzerine gökten taş yağdırarak helak etti. Memleketleri taş yığını haline geldi. Bazılarını tufanla, yıldırımlarla, bazılarını da şiddetli zelzele, yer çökmesi ve ateş çıkması ile helak etti. Memleketlerini viranelere cevirdi. Bir kısmını da, dahili anarşi ile birbirine kırdırdı. İşte bu ayet-i kerimede Rabbimiz, o felaket ve musibetlere işaret ederek, ahir zaman peygamberi Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimizin ümmeti olan bizleri ikaz etmektedir.

İbn-i Abbas r.a., ayet-i celilede gecen “min fevkıküm” (üstünüzden) kelimesini, valilerin yani idarecilerin zulmü; “min tahti ercüliküm” (ayaklarınızın altından) cümlesini de, ahlaksızların-terbiyesizlerin, ayak takımının kötülüğü, demiştir ki; üstten azap, alttan azap demektir. Bazı müfessirler de, baştan veya alttan gelen hastalık ve musibetler ile tefsir etmişlerdir.

Bu ayet çok acık bir şekilde, insan ruh halini tahlil etmektedir. İnsanın yaratılış itibariyle aciz bir varlık olduğunu, sebeplerle kuşatıldığını anlatmaktadır. Müsebbibü’l-Esbab olan Allah’ın emir ve izin vereceği hususlar dışında insanın hiçbir şeye gücünün yetmeyeceğini göstermektedir.

Yine Rabbimiz bize, henüz afetlerle yüz yüze gelmeden evvel; onlarla karşılaştığımızda, bizim nasıl bir tavır takınacağımızı haber veriyor. Sebeplerin sükut ettiği, insanın, acizliğinin katı gerçekleriyle yüz yüze gelip acısını iliklerine kadar hissettiği afetler karşısındaki tavrını, şimdiden, sanki bir bilgisayar ekranında bize gösteriyor. Böyle durumlarla karşılaşınca biz, bu ayetlerin tasvirlerinin, yasadıklarımızla ne kadar mutabık olduğunu anlıyoruz.

Bir musibet anında dilimiz, kalbimiz ve sair azalarımız başka bir şeyin adını getirmiyor aklımıza. Dilimizden dökülen müşterek kelime, Allah olmaktadır. Şuuraltımızla biliyoruz ki, başka bir varlığın hükmü, o anda ne karaya, ne denize, ne havaya ne de sair hiçbir varlığa geçmez. O yüzden Allah diyoruz.

Rabbimiz, bu afetler vesilesiyle bizleri ikaz ediyor. Kendimize gelip, kullukta daim olmamız için bizi uyarıyor. O bakımdan insanımız ve hatta dünyadaki bütün insanlar, yeryüzünde meydana gelen İlahi afetlerden kendileri için gereken dersi çıkarmalıdır. Zira bu İlahi ikazı işitip icabınca hareket edebilmek de, az bir kazanç değildir.


FAZİLET TAKVİMİ


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com