Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İtikad'da bid'at (bozuk fikirler)

İTİKAD'DA BİD'AT

Bid'at; Peygamber s.a.v.'den nakli meşhur olan şeyin aksini itikat etmektir.
Fakat bu, inat sebebiyle değil, bir nevî şüphe ile olduğu ve bir delile dayandığı zaman bid'at kabul edilir.
Bizim kıblemize dönenlerden hiçbiri, bid'at sebebiyle tekfir edilemez.


Şayet yaptıkları bu inkâr, bir tevil ve şüphe neticesi ise tekfir edilmezler.
Fakat bid'atçı, asla şüphe götürmeyen katî delillere karşı inat ederek bid'ata inanırsa dinden çıkar.
Mesela: Haşrı (ba's) veya kâinatın sonradan yaratıldığını kâbul etmemek gibi.

Şüphe ile tevile kalkışanın şüphesi fâsıt bile olsa, onun küfürle suçlanmasına engeldir.
Meselâ: Allah Tealâ'yı görmenin mümkün olmadığını söyleyenlerin "O Azamet ve Celâl'inden dolayı görülmez" demeleri gibi.

Bizim kıblemize dönenlerin hiçbiri, bir şüpheye dayanan bir bid'âttan dolayı tekfir edilemezler.
Ancak zarûriyât-ı diniyeden kabul edilen dini katı hükümlerden birinin inkâr edilmesi, hilâfsız (tartışmasız) küfürdür.
Meselâ: Bu âlemin sonradan meydana getirildiğine ve cesedlerin haşr edileceğine (ba's-ı cismânı) inanmayan kimse de dinden çıkar.

Hz. Ebû Bekr ve Ömer r.a.'ın hilâfetlerini inkâr eden ve onlara söven kimse, bu yaptığını bir şüpheye binâen yapsa dinden çıkmaz.

Hz. Ali r.a'ın Allah olduğunu ve Cibril'in hata ettiğini iddia edenler, dini çizginin dışına çıkar.
Çünkü bu bir şüphe ve içtihaddan dolayı değil, sırf hevâ ve heveslerinden dolayı bir inkâr niteliğindedir.

Allah'ın sıfatlarının zâtı üzerinde zâid manalar olduğunu kabul etmeyen, kabir azabını, şefaati, büyük günah işleyenin cehennemden çıkacağını
ve Allah'ı görmeyi inkâr eden Mutezile tâifesi gibi câhil bid'atçılar tekfir edilemese de sapıklıkta sayılırlar.
Çünkü Kuran ve sahih sünnetin bu konudaki delilleri açıktır.

Ehl-i kıble tekfir edilmemiştir. Diğer yandan onların şâhitliklerinin kabul edileceğine dair icmâ vâki olmuştur.
Halbuki bir kâfirin Müslüman aleyhine şahitliği geçerli değildir.

Günahı mübah saymanın (haramı helal görmenin) küfür olması meselesi ise, şöyle açıklanmıştır:
Şayet inattan dolayı ve delilsiz ise küfürdür.
Şer'i delilden dolayı inkâr ise, mazur değildir. Kullarının kalplerini en iyi Allah bilir. (İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, 1, 560, 561)

İtikâdı konulardaki inancımız kesin delil ve nasslarla tespit edildiği için, itikad şüphe ve tereddüt mahalli değildir.

Fıkhi bir mezhebe (ameldeki dört hak mezhebten birine) taraftar olanlar bilmeli ki;
bir konuda müctehid hatalı veya isabetli, bir diğer konuda bir başka müctehid hatalı veya isabetli olabilir.


Fakat itikadi meselelerde bu hüküm geçerli değildir. “Bidatçi da haklı olabilir, biz de haklı olabiliriz” denilemez.
İbn Abidin bu konuyu şöyle açıklar: İtikadımızdan murad, hiçbir kimseyi taklid etmeksizin her mükellefe inanılması vacip olan meselelerdir.

Bizim itikadımız, ehlü's-sünne ve'l-cemaât mezhebidir.
İtikadda Ehl-i sünnet; Eş'arî’lerle Mâtûridî’lerdir. Bu iki fırka itikadda genellikle bir gibidirler.
Sayılı meselelerde, aralarında küçük farklar vardır.
Bazıları, aralarındaki ihtilâfın genellikle lâfzi (aynı konuyu farklı anlatım şekliyle anlatmak) olduğunu söylemişlerdir.

Ehl-i Sünnet muhalifleri genel olarak iki gruptur; itikatları (bozuk fikirleri) küfre varan bidatçılarla, küfre varmayanlardır.
Küfre varan bid'atlara (bozuk fikirlere) örnek: Âlemin kadim (ebedi) olduğunun iddia edilmesi, Peygamberin bisetinin (peygamberliğinin) inkârı gibi.
Küfre varmayan bid'atlara (bozuk fikirlere) örnek: Kuran'ın mahlûk olduğunu ve Allah-ü Teâlâ'nın kulları için kötülüğü irade etmediğinin iddia edilmesi gibi.
(İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, 1, 48, 49,)


Ehl-i Sünnet Akaidi

MollaCami.Com