Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Tarihçi ve edebiyatçı olmak isteyene

Tarihçi ve edebiyatçı olmak isteyene
A benim iki gözüm!.. Tarihçiliğe ve edebiyatçılığa soyunmuşsun... Senin bugünkü Türkçenle nalbantlık, manavlık, sobacılık ve kayıkçılık yapılır ama tarihçilik ve edebiyatçılık yapılamaz.

Tarihçi ve edebiyatçı olmak istiyorsan ezberinde en az 30.000 kelime ve ıstılah olmalıdır. Hakiki lise tahsili yapmış olman gereklidir. Öyle 300 kelimelik, sokak, iletişim, çarşı pazar alışveriş Türkçesiyle, tevhid-i tedrisat eğitimiyle edebiyat, tarih, sanat olmaz.

Türkçeyi öyle bir öğreneceksin ki Şeyh Galip'in Divan'ını açıp sana bir gazel gösterecekler, hiç takılmadan, duraksamadan, uzun ve kısa hecelerde, ulamalarda hiç hata yapmadan onu önce güzelce okuyacaksın, veznini söyleyeceksin ve ardından metin şerhine geçeceksin. Mecazlar, kinayeler, istiareler, tecahül-i arifaneler... Karşındaki kâmil üstadlardan müteşekkil mümeyyiz heyeti sana aferin diyecek, 10 üzerinden 8 numara verecek ve mükâfat olarak müzeyyen ciltli bir Hüsn-ü Aşk nüshası hediye edecek.

Tarihçi ve edebiyatçı olmak için yeteri kadar Arapça ve Farsça da bilmek gerekir.

Latince, Grekçe, İtalyanca, Fransızca, Almanca ve diğer bazı lisanlara aşina olmadan (veya içinde bu elsineyi bilen kimseler bulunmayan bir heyet ile birlikte çalışmadan) derin Osmanlı tarihçisi olmak ne mümkün.

Mimarlık bileceksin, hat sanatı hakkında yeterli malûmatın olacak, fıkıhtan ve tasavvuftan anlayacaksın.

Engin bir genel kültürün olacak.

Bir mecliste nusha kelimesi mi geçti, hemen şu beyti okuyacaksın:

"Nushan maraz-ı aşka ilâç eylemedi hiç,

Ey şeyh-i keramet-fürûş ez de suyun iç!.." (Sâbit)

İhlâs denilince hemen "Hakperestim arz-ı ihlâs ettiğim dergâh bir / Bir nefes tevhidden ayrılmadım Allah bir" beytini mırıldanacaksın.(Muallim Naci)

Tarihçi, edebiyatçı, âlim, fazıl olmak o kadar kolay değil. Ezberinde yüzlerce mısra, beyit, rubai, kıt'a bulunması lazım.

Şeriat bilmeden, tasavvuf bilmeden, Türkiye'de tarihçi, edebiyatçı, âlim, ârif, kâmil olmak mümkün müdür?

Çok soğuk bir kış günü bir mangalın etrafında âlim bir kimseyle cahil biri ısınıyormuş. Âlim "En-nâru fâkihetü'ş-şita" (=Ateş kışın meyvesidir.) demiş. Cahil otuz iki dişiyle sırıtarak "Tarabulus'un narları emme de kocaman olur" cevabını vermiş...

Ümidin kırılmasın, vaktin var... Hiç zaman kaybetmeden kendine ehliyetli ve liyakatli Osmanlıca, ilim, irfan, fıkıh, şeriat, tasavvuf, sanat hocaları bul. Gece gündüz onlardan ilim öğren, öğrendiklerini hafızana nakşet; bunlardan hayata uygulanması gerekenleri hayatına uygula. Artık beş sene mi geçer on sene mi, kısmetin ve istidadın varsa tarihçi ve edebiyatçı çırağı olabilirsin.

"Yüksel ki, yerin bu yer değildir / Dünyaya geliş hüner değildir."



Mehmet Şevket Eygi
araştırmacı yazar

Mevcut okullarda Divan Edebiyatı eserlerini su gibi okuyacak insanlar yetişmiyor maalesef.
Türkçe'ye takıntılı olduğum için çok dikkat ederim. İnsanlarda ilk dikkatimi çeken şey Türkçe'yi nasıl kullandığıdır.
Hemen anında kişilik özelliklerine dair analiz yapılabilir.
Argo kullanıyorsa durum bellidir zaten. Bir adım uzak dur.
Mesela yabancı kelimeleri çok kullanıyorsa özenti veya tikidir.
Yeni Türkçe'nin hantal kelimelerini kullanıyorsa ... neyse :D Anlayan anladı :D
Ama lugatında Osmanlıca ve Arapça kelimeler bolca varsa o zaman dikkat kesilirim.
Çünkü karşıdakinin o mayayı nereden aldığını az çok tahmin ederim.
Ha, mesela bir kişi ömrü boyunca her gün Fazilet Takvimi'nin sadece bir yaprağını bile okumuş olsa, o bahsettiğim lisandaki kültür derinliğine aşina olur.
Uzman olmaz belki ama, dilin gelişimde kulak dolgunluğu bile çok önemlidir.

Mesela geçenlerde birine şakasına "memnun oldum" yerine "mütehassis oldum" dedim. Anlamadı :D O derece yeni nesil vahim durumda.
Osmanlıca'ya dayanan Türkçe'nin çok iyi korunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü dil bir milletin kültürüdür.


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com