Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Fanatiklik eken, terör biçer

Spor camiasında, daha doğrusu futbolda dönen dolapları bilmemiz mümkün değil. Türkiye’yi idare edenler her ne kadar futbolu temize çıkarmak için gayret sarf etse de, ‘temiz ve şaibesiz bir oyun düzeni’nin kurulması pek de kolay görünmüyor. Futbol camiası, son bir yılı şike tartışmalarıyla geçirdi. Bu uğurda tutuklamalar oldu, mahkemeler ise devam ediyor.


Sona eren ligin son haftasında Fenerbahçe ile karşılaşan Galatasaray, 2011-2012 sezonunun şampiyonu oldu. Oldu ve sporun kirli yüzü bir defa daha kendini gösterdi. Güya ‘taraftar’ olan çok sayıda insan, bütün Türkiye’de terör estirdi. O kadar ki başbakan bile, “Tribünlere terörü hakim kılmak isteyen zihniyeti lânetliyoruz” demiş. (Hürriyet, 14 Mayıs 2012)

Sadece İstanbul’da ve sadece İETT’ye ait olan araçlarda meydana gelen zarar bile şok edici. İlk tespitlere göre, 100’e yakın araç hasar görmüş. “Hasar görmüşâ€ diyoruz, ama doğrusu “tahrip edilmişâ€ olmalı. Çünkü bu araçtar trafik kazasına ya da sele kapılmamış; kendisine ‘taraftar’ denen ama gerçekte ‘fanatik’ olan insanlarca kasten camı kırılmış ya da sopalarla ‘yara’lanmış... Gözü dönmüş fanatikler sadece araçları değil, durakları da tahrip etmiş. Meselâ, metrobüs hattında hizmet veren 68 metrobüsün camlarının kırıldığı, koltuk ve kaportalarında hasar meydana geldiği açıklanmış durumda.

Şimdi, bütün bunlar bir neticedir. Sadece neticeye bakıp, “Ah, vah!” etmek bir mânâ ifade etmez. Bu neticeyi hangi sebebin doğurduğu incelenmeli. Türkiye’yi idare edenler “Haydi gençler spora!” diyerek futbola büyük para harcıyorlar. Elbette gençler fanatik olsun diye bunu yapmıyorlar, ama demek ki bir yerde yanlışlık var. “Spor barış ve kardeşliktir” derken, ortaya çıkan görüntüler terörü ve anarşiyi işaret ediyor. O halde nerede yanlış yaptığımızı iyi düşünmeli ve hesaplamalıyız.

Masum gibi görünen futbol taraftarlığı, gençleri fanatik hale getiriyor. Acaba gençleri ölçüsüz şekilde futbola teşvik edenler, yanlış yaptıklarını ne zaman anlayacak? Anlayıp anlamayacaklarından da emin değiliz, ama anladıklarında, iş işten geçmiş olmasın?
Her türlü vasıta ile gençleri futbola, taraftarlığa ve dolayısı ile fanatikliğe yönlendirenler ciddî bir nefis muhasebesi yapmak durumundadırlar. Gençleri hem futbola teşvik etmek, hem de neticeden şikâyet ederek “Tribünlere(ki) terörü lânetliyoruz” demek olmaz. Madem o görüntüleri lânetleyeceğiz, o halde işin en başında, ilk adımda yanlışlar yapmamalıyız. Bir yandan teşvik, bir yandan şikâyet etmek doğru değil.

Hiç kimse ve hiç birimiz hem kendimizi, hem de başkalarını kandırmaya çalışmayalım. Gelinen noktada futbol, ‘barış ve kardeşlik’ olma noktasından uzaklaşmış durumda. “Top yuvarlaktır, yenmek de var yenilmek de” diyerek de bir yere varamayız. Bu ‘hastalık’ insanların gözünü kör ediyor ve herkesin de gördüğü gibi ortaya terör görüntüleri çıkıyor. “Bu görüntüleri genellemek olmaz. Futbol barıştır” diyerek kendimizi kandırmaya devam etmelelim. Taraftarlık, daha doğrusu tarafgirlik; iyi de etse, kötü de etse kendi tuttuğu takımı alkışlamayı icap ettirir. Yanlış olan budur ve ortaya çıkan tablonun sorumlusu da bu anlayıştır.

Kendimizi kandırmayalım: Tez elden, futbola verilen destek başka kanallara verilsin. Ateşe körükle yaklaşıp da onu söndürmek mümkün mü? Dört bir koldan futbolu teşvik edip, sonra da ortaya çıkan neticeden şikâyet etmek akıllıca mı?
Tarafgirlik ve fanatiklik ekmeyelim ki, futbol ve tribün terörü biçmeyelim...


Faruk ÇAKIR


Yazarlardan

MollaCami.Com