Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Osmanlı'yı Red ve İnkâr!

Bir Çeyrek Aydın Hastalığı; Osmanlı'yı Red ve İnkâr!

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz anlatıyor:

"Ankara'da milletlerarası katılımlı, bizdeki yüksek mahkeme başkan ve üyelerinden bazılarının da hazır bulundukları bir ilmî toplantıda, Osmanlı Devleti'nde İdâri yargı (mahkeme)nin olmadığından, idarenin keyfîliğinden, kanun ve kuralsızlıktan dem vuruluyor, üfürülüp savruluyordu.

Konuşmacı, sözlerini bitirince, ben söz isteyip Osmanlı arşivlerinden tek tek belgeler göstererek konuşmacının ne kadar büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu ilmî olarak isbat ettim.

Tabii ki belgeler konuşunca çeneler kapanıyor ve gerçekler ortaya çıkıyordu. Salonda çıt yoktu. Bu sessizliği Amerika Birleşik Devletlerinden gelen hukukçu bir bilim adamı olan L. Strouss söz isteyerek bozdu ve dedi ki:

'Ben, önce bu genç bilim adamına teşekkür etmek istiyorum. Beni aydınlattı ve içinde bulunduğum büyük bir çelişkiden kurtardı. Daha önceki konuşmacıları dinledikçe koskoca bir cihan devletinin nasıl yüzyıllarca böyle basit bir yargı sistemiyle keyfî olarak idare edilebildiğini düşünüp duruyordum. Ama bu genç meslekdaşım konuştuktan sonra, Osmanlı'nın bütün dünyayı nasıl olup da yüzyıllarca idare ettiğini gayet güzel anladım.

Şimdi düşünüyorum: Acaba Osmanlı Devletî mi bizi taklid etti, yoksa biz mi Osmanlı Devleti'ni. Çünkü yargı anlayışlarımız o kadar birbirine benzîyor ki... Bu ilim adamına tekrar teşekkür ediyorum."

Evet, Osmanlı, kelimenin tam manâsı ile güçlü bir hukuk devleti ve sınırları çizilmiş toplum nizamı idi. Öyle ki; hangi dinden, dilden ve mezhepten olursa olsun, hukukun karşısında padişah ve sıradan bir kişi eşit muameleye tâbî tutulurdu.
Fazilet Takvimi

paylaşım için teşekkürler..

bu yazıyı sanırım ilk www.bilimvetarih.com adresinde paylaşmıştık :)

25 mayıs 1995 tarihli takvim yaprağından aktarılmıştı ;)

teşekkürler
ama reis hatırlamak güzel oldu

Reis paylaşım yaparken en çok aklıma gelen.sebebi söylediniz.sizin birçok kurduğunuz NET sayfaları elbette var.bizimde onların hepsini takip imkanımız yok.ettekraru ahsen.:)

Osmanlı zamanın TEK İslamDevletiydi bu yüzden de Haçlılar tarafından YIKILDI ve yerine Haçlıların onayı ile yeni bi Türkiye ve Cumhuriyet Devleti kuruldu bunu İnkar edende İnsaf ve BİLGİ den yoksunluk vardır

Reis paylaşım yaparken en çok aklıma gelen.sebebi söylediniz.sizin birçok kurduğunuz NET sayfaları elbette var.bizimde onların hepsini takip imkanımız yok.ettekraru ahsen.:)


ben neden oradan aktardınız demedim :) ettekraru ahsen velevkene yüzseksen

ben bilimvetarihte yazdığımı biliyordum acaba internette başka sitelerde de mi var diye google amcaya sorayım dedim :)

bilimvetarihin da takip edilip farklı yerlerde paylaşıldıgını görünce yazayım dedim ;)

cok guzel bi yazi ama amerikanin osmanliyi taklid ettigini sanmiyorum her taraf onlarin vahsetiyle dolu....

''' Yemek pişirmek,evi temizlemek,çocuk bakmak kadının görevi değil,size ikramıdır'''
Hz Muhammed (sav)
Böyle bi Hadis-i Şerif YOKTUR....
sadece çocuğa süt vermeye yani emzirmeye mecbur değildir ve süt annesi isteme ve babadan Süt parası isteme hakkına sahiptir..
Lütfen yazdıklarınızın doğruluğunu bilerek yazın sonra Mahçup ve Yalancu hükmüne düşersiniz.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)

Bu mevzuda söylenebilecek olan sözün özü sudur:

Nikâh bir çesit bagliliktir; Kad:n erkegin canyesidir. Buna göre kadin, kocasinin; mâhiyeti günâh olmayan her emrine kayitsiz - sartsiz olarak uymak zorundadir. Erkegin haklarina saygi gösterilmesi konusunda bir çok hadisler vardir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kocasi kendisinden hosnut bir halde ölen kadin. Cennet'e girer.»

Peygamber'imiz zamaninda adamin biri bir yolculuga çikarken karisina evin üst katindan alt katina inmemesini tembih eder. Kadinin babasi alt katta oturmaktadir. Adam hastalanir. Kadin birini Peygamber'imize göndererek evin alt katina inip babasini görmeye izin ister. Peygamber'imiz «Kocanin emrine uy» diye haber gönderir. Bu orada kadinin babasi ölür. Kadin yine alt kata inmek için Peygamberimizden izin ister. Peygamber'imiz tekrar «Kocanin emrine uy» diye haber gönderir. Kadinin babasi topraga verildikten sonra Peygamber'imiz ona, kocasinin emrine uydugu için Allah'in, babasini afvettiginî bildirir.

ERKEGIN KARISI ÜZERINDEKI KAKLARI:

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Kadin, farz namazlarini kilinca. Ramazan Orucunu tutunca, irzini koruyunca ve kocasinin emrine uyunca, Rabb'in Cennetine girer."

Görülüyor ki. Peygamber'imiz kocanin emrine uymayi. Islâm'in temel sartlan ile birlikte zikretmistir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Hâmile olan, çocuk doguran, çocuk emziren ve çocuklarina sefkatle bakan kadinlar, eger kocalarina itaatsizlik etmezlerse, namaz kilanlari Cennete girer.»

Peygamber'imiz

«Bana Cehennem gösterildi. Cehennemliklerin çogunu kadmlarin meydana getirdigini gördüm.» buyurdu. Kadinlar «Ne yüzden ya Rasûlallah diye sordular. Peygamber'imiz «Cok lanet okuduklari ve iyi geçimli kocalarina karsi nankörlük ettikleri için» diye cevap verdi.

Diger bir hadiste Peygamberimiz

«Cennet bana gösterilince oradakilerin arasinda kadinlarin azinlikta oldugunu gördüm. «Kadinlar nerede?» diye sorunca Cebrail (A.S.) Bana: «Altin ve parlak boyalar onlari alakoydu» diye cevap verdi.»

Hz. Ayse buyurur ki:

«Bir gün evlilik çagma Varmis gene bir kiz Peygamberimize gelerek «Yâ Rasülallah

evlenmekten korkuyorum, kocanin kadin üzerindeki haklari nelerdir?» diye sordu. Peygamber'imiz de ona

«Eger onun vücudu tepeden tirnaga irin olsa da onu dilin ile yalayip temizlesen yine hakkini ödeyemezsin» diye cevap verdi.

Genç kiz bunun üzerine «O halde evlenmeyeyim mi» diye sordu. Peygamberimiz
«Hayir, ne münâsebet, evlen, çünki o daha hayirlidir» diye cevap verdi.

Ibni Abbâs buyurur ki;

«Hasam kabilesinden bir kadin Peygamber'imize gelerek

«Yâ Rasülallah ben dul bir kadinim, evlenmek istiyorum, koca haklari nelerdir» diye sordu. Peygamber'imiz ona su cevabi verdi:

«— Kocanin karisi üzerindeki baslica haklan sunlardir:

1 — Kocasi kadin ile yatmak isteyince kadin deve sirtinda bile olsa onu reddetmemelidir.

2 — Kocasinin evinden, onun iznini almadan hiç bir sey vermemesidir, eger verirse sevabi kocasinin, günâhi onun olur.

3 — Kocasinin iznini almadan nafile oruç tutmamasidir. Eger tutarsa sâdece açtik ve susuzluk çekmis olur, hiç bir sevabi olmaz.

4 — Eger kocasindan izinsiz, evden çikarsa eve dönünceye veya yaptigina tevbe edinceye kadar melekler ona lanet eder.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Bir insanin diger insana secde etmesini emretseydim, karisi üzerindeki hakkinin öneminden dolayi, kadinin kocasina secde etmesini emrederdim.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kadinin Rabb'inin Rizâsi'na en yakin durumu evinin dört duvari arasinda bulundugu zamandir. Evinin dört duvari arasinda kildigi namaz, camide kilacagi namazdan, odasinda kildigi namaz, evinin diger her hangi bir yerinde kilacagi namazdan ve iç odasinda kilacagi namaz, odasinda kilacagi namazdan daha faziletlidir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kadin avrettir. Disariya çikinca onu seytan gözetler.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kadinin on tane avret yeri vardir. Evlenince kocasi bir avret yerini, ölünce toprak bütün avret yerlerini örter.»

Buna göre erkegin esi üzerinde bir çok haklari verdir. Baslicalars ikidir.

Biri namusunu korumak ve örtmek» öbürü de ihtiyaci disinda kocasindan bir talebde bulunmamasi ve onu haram yollar ile kazanç saglamaktan alakoymasidir.
Ilk müslüman kadinlarin hâlleri böyle idi. Kadinlar kocalarini ve kizlar babalarini disariya ugurlarlarken onlara «Sakin haram kazançlara sapma. Biz açlik ve sikintiya dayaniriz, ama cehenneme kazanamayiz» derlerdi.

Ilk müslümanlardan bir erkek, bir yolculuga niyetlenir. Komsulari yola çikmasini dogru bulmazlar. Karisina «Kocanin yolculuga çikmasina niye razi oluyorsun? Halbuki sana nafaka birakmadi» derler. Kadin komsularina su cevabi verir. «Kocami bildim bileli rizik verici olarak degil, yiyici olarak tanidim. Benim rizkimi veren Rabbim var. Simdi yiyici gidiyor, fakat riziklandirici bakîdir.»

Ismail'in kizi Râbia Hatun Ahmed ibni Ebül Havariye evlilik teklif eder. Fakat Ahmed ibadet ile mesgul oldugu için: «Ben, kendi halim ile mesgul oldugumdan kadinlara karsi arzu duymuyorum.» diyerek bu teklife yanasmaz.

Râbia' da ona «Ben de kendi hâlimle senden daha mesgulüm. Cinsî arzum yok. Fakat kocamdan bana yüklü bir miras kaldi. Bu mali din kardeslerine dagitarak senin vasitan ile sâlihleri tanimak ve kendime Allah'a giden bir yol hazirlamak istedim» diye cevap verdi.

Râbia'nin bu cevabi üzerine Ahmed «Hocama danisayim» dedi ve Ebû Süleyman-üd Daranî'ye gitti: (Hadisenin devamini Ahmed'den dinleyelim):

Hocam; «Dostlarimizdan kim evlendi ise bozuldu» diyerek daha önce evlenmeme karsi çikardi. Fakat, Râbia'nin söyledigi sözleri duyuna« bana «Onun ile evlen, çünkü o bir Allah Dostudur. Bu söz siddiklarin söyleyebilecegi bir sözdür.» dedi.

Râbia ile evlendim. Evimizde kerpiçten bir bölme vardi. Yemekten sonra hemen çikmak isteyenlerin el yikamasi yüzünden yikildi. Yemekten sonra ellerini sabunla yikayanlar buna dahil degildir, üzerine üç sefer evlendim. O bana helâlinden yedirir, güzel kokular sürer ve «Simdi haydi öbür eslerinin yanina kuvvetli olarak git» derdi.

Sam'li olan bu Râbia. Basrali Râbia-ül Adeviye'ye benzerdi.

Kadinin kocasina karsi olan vazifelerinden birisi de, malini israf etmemesi, daha dogrusu onu korumasidir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kadinin, kocasinin iznini almaksizin onun evinden yiyecek bir sey vermesi helâl degildir. Sadece bozulmasindan endise edilebilecek sulu yemek müstesna. Eger kocasinin izni ile yemek yedirirse kocasinin mükâfati kadar mükâfat kazanir. Eger onun iznini almaksizin yemek verirse, mükâfati Kocasinin, günâhi ise kendisinin üzerine olur.»

Kadinin ana - babasina düsen vazifeler de vardir. Bunlarin en önemlisi kizlarina kocasi ile iyi geçinmeyi ögretmeleridir. Nitekim, bildirildigine göre. Haricet-ül Ferazî'nn kizi Esma, kizini evlendirirken ona söyle der:

«Sen içinde yetistigin yuvadan çikip tanimadigin bir yataga giriyor ve bilmedigin bir arkadasa variyorsun.

Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun. Sen ona dösek ol ki, o da sana direk olsun. Sen ona köle ol ki, o da sana kul olsun. Onu hic bir zaman gücendirme ki
, seni üzmesin. Ondan uzak kalma ki, seni unutmasin. Sana sokulursa sen de ona yaklas. Senden kaçarsa, sen de ondan uzak dur. Burnunu, kulagini ve gözünü muhafaza et, senden yalniz güzel koku alsin, sadece güzel söz duysun ve sirf güzel sey görsün.»

Sâirin biri karisina söyle seslenir:

«Kusurlarimi görmezlikten gel kî. Sevgimin devamliligini
saglayasin.

Kizdigim zaman beni daha da öfkelendirecek söz söyleme.

Tef çalar gibi isin aslini ögrenmeden beni tefe koyma.

Çünki isin iç yüzünün ne oldugunu bilemezsin.

Arzuna kapilip asiri sekilde yakinma ki.

Kalbim senden uzaklasir, cünki kalbler degisir.

Benim görüsüme göre sevgi ve sikinti bir kalbde biraraya gelirse.

Sevgi durmaz, gider.»
molla cami kutuphanesinden

''' Yemek pişirmek,evi temizlemek,çocuk bakmak kadının görevi değil,size ikramıdır'''
Hz Muhammed (sav)
Böyle bi Hadis-i Şerif YOKTUR....
sadece çocuğa süt vermeye yani emzirmeye mecbur değildir ve süt annesi isteme ve babadan Süt parası isteme hakkına sahiptir..
Lütfen yazdıklarınızın doğruluğunu bilerek yazın sonra Mahçup ve Yalancu hükmüne düşersiniz.




ben bu hadis olmadan da boyle biliyorum... peki cogu yazdigin dogruluguna emin odugun seyler yanlis sa ve herkes burda sizi herkes idare ediyorsa ? bak mevladi kardes ben burda bir tartisma cikardim ceza yedim....neden yalanci hukmune dusecegim ki dogru olmasada o hadis ben cok dindar bi ailenin paylasimindan etiketledim oraya...farzedelim sizin dediginiz dogru boyle hadis yok...neden mahcup oluyim ki .... bisey ogrenmis olurum ...

kimsenin Hadis uydurmaya asla Hakkı yoktur..
çok dindar-az dindar ben böyle şeylerle işim olmaz ben sadece doğrularla işim olur,yanlışlara da karşı olurum..
ben seni veya bir başkasını mahçup etme diye şımarıklığın içinde olmadım olmamda..ben sadece bu Hadis diye yazdığının Hadis olmadığını söylüyorum ve Doğru söylüyorum o kadar..
hiç kimse ile bilgi .... yarışında değilim.
Allah cc herkesin Kalbine göre versin Amin.

mod notu : YAZARKEN DİKKAT EDİNİZ BY mevladi

Allah herkesin kalbine gore versin ben o imzayi degistircem gitmeden once oda emin olmadigim icin .... oldu mu mevladi kardes

konunun altındaki gereksiz tartışma ve mesajları moderatörden silmeyi rica ediyorum.bu mesaj dahil.


Edebiyat

MollaCami.Com