Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hayâ ve hayânın kısımları

HAYÂ VE HAYÂNIN KISIMLARI

Hayânın lugat ve ıstılah manaları aynıdır.
Utanmak, utanma ve sıkılma duygusu; ar, namus, edep;
Allah korkusu ile günahtan kaçınmak manalarınadır.

“Hayâ; herkese verilmeyen, şekâvet ehlinden başkasının da kalbinden çekilip alınmayan; isyankâr için de, itâatkâr için de faydalı olan fıtrî bir haslettir.” (Hârisül-Muhâsibî, er-Riâye, s. 234-236)

“Hayâ; hoşa gitmeyeceği düşünülen veya yapılmaması yapılmasından daha uygun bulunan bir şeyin işlenmesi esnasında, insanın yüzünde beliren ince bir kızarma hâlidir.” (Kadı İyâz, Şifâ, 1/87)


Seyyid Şerif Cürcânî k.s. hazretlerinin târifine göre ise hayâ;

“Nefsin, kınanacak bir şeyden dolayı dürülüp tortop olması, sıkılması, ayıplanıp kınanmak korkusuyla onu bırakmasıdır. Bu da iki kısımdır. Biri nefsânî, yani Allah-ü Teâlâ’nın herkeste yaratmış olduğu fıtrî hayâdır ki; insanlar arasında edep ve avret mahallini açmaktan ve cinsî yakınlıktan utanıp sıkılmak gibi. Diğeri ise îmânî hayâdır ki; bu da, mâsiyet ve günah olan fiillerden mümini alıkoyar.” (Târifât, s. 65)


HAYÂNIN, YERİNE GÖRE DEĞİŞİK BİÇİMLERİ VARDIR.

1. İşlenen kabahatten dolayı hayâ

Meselâ, Adem aleyhisselâm’ınki gibi.
Allah-ü Teâlâ, “Bizden kaçıyor musun?” diye sorduğu zaman, Hz. Âdem, “Hayır, kaçmıyorum; fakat senden hayâ ediyorum.” demiştir.


2. İbâdetlerdeki kusurlardan dolayı hayâ

Bu da, meleklerinki gibi ki; melekler, Cenâb-ı Hakka karşı daima, “Senin şânın yücedir; biz sana hakkıyla ibâdet edemedik.” diye iltica ederler.


3. İclâl ve tâzim için hayâ

İsrâfîl aleyhisselâm’ın Azîz ve Celîl olan Allah-ü Teâlâ’ya olan hayâsından dolayı kanatlarını dürmesi gibi.


4. Kerem hayâsı

Fahr-i âlem s.a.v. Efendimiz’in, konuşmaya dalan ashâbına, “Artık gidiniz.” demekten hayâ etmesi gibi. Cenâb-ı Mevlâ-yi Zül-Celâl bunu, Ahzâb sûresinin 53. âyetinde beyan buyurmuştur.


5. Haşemet hayâsı

(Haşemet maiyet, yanında bulunmak, âileden olmak demektir.) Hz. Ali’nin, Hz. Fâtıma r.a. ile evli bulunuşundan dolayı, erkek mezîsi hakkındaki hükmü, Resûlüllah Efendimiz’den sormaya hayâ edip, Mikdad bin Esved r.a.’e sordurması gibi.

6. İstihkâr hayâsı

Ehemmiyetsiz isteklerde bulunmaktan hayâ etmektir. Hz. Mûsâ aleyhisselâm’ın, “Yâ Rab! Dünyaya ait hâcetimi sana arz etmeye ve onu, senden istemeye hayâ ediyorum.” demesi gibi.


7. İnam hayâsı

Bu hayâ, şânı yüce olan Cenâb-ı Rabbi’l-âlemîne ait olup, Sırattan geçtikten sonra kuluna, mühürlü bir berât verir ki, içinde, “Sen yapılmayacak şeyi yaptın! Fakat ben sana açıklamaya hayâ ettim. Haydi, git artık; ben seni mağfiret ettim, bağışladım.” yazılıdır. (İmâm Kuşeyrî, Risâletül-Kuşeyriye, 2/457-58)



Abdullah ibn-i Mesûd r.a. anlatıyor:
Resûlülah s.a.v. Efendimiz bir gün ashâbına buyurdular ki:

“Allahtan hakkıyla hayâ ediniz!”

Sahâbe-i kirâm:
“Yâ Resûlallah, Allâh’a hamdolsun ki, biz, Allah’tan hayâ ediyoruz.” dediler.

Bunun üzerine, Peygamberim s.a.v. şu beyanda bulundular:

“Hayâ etmek böyle değildir. Allahtan hakiki manada hayâ etmek; başını ve başının içindeki uzuvları, karnını ve karnının içindeki uzuvları korumak; ölümü ve toprak altında çürümeyi hatırda tutmaktır. Âhireti isteyen kişi, dünya hayatının zînetini terk eder. İşte kim böyle yaparsa,
Allah’tan hakkıyla, gerçek manada hayâ etmiş olur.”
(İmâm Ahmed rh., Müsned, 1/387)


Utanma duygusu, kişinin, bilmediklerini öğrenmesine mâni olmamalıdır. Zira Resûlullah Efendimiz, “Kibirli ve utangaç kişi, ilim öğrenemez.” (Buhârî, İlim, 50) buyurmuşlardır.

Ve yine Peygamberimiz s.a.v. Efendimiz, bir başka hadîs-i şeriflerinde; utanma duyguları, kadınlarla alâkalı hususi meseleleri sorup öğrenmelerine mâni olmayan Medine’li Müslüman hanımları övmüş ve takdirle yâd etmişlerdir. (S. Müslim, Hayz, 61)


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com