Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
" tevâzu "
TEVÂZU
Bir gün hadîs âlimlerinden bir zât, genç yaştaki Bâyezîd-i Bistâmîâyi görünce çok hoşuna gitti. Zekâ ve anlayışını ölçmek için sordu:
ââGüzel çocuk! Namaz kılmasını güzelce biliyor musun?â
Bâyezîd-i Bistâmî de ona:
ââEvet, Allâhâın izniyle becerebiliyorum.â cevâbını verince; âNasıl?â diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de:
ââBuyur yâ Rabbî, emrini yerine getirmek üzere huzûruna durdum, hissiyâtıyla tekbîr alıyor; ______ ________ diyorum; Kurâân-ı Kerîmâi tâne tâne okuyor; tâzîm ile rükûya varıyor; tevâzu ile secde ediyor; vedâlaşarak selâm veriyorum.â dedi. O zât hayran kalarak:
ââEy zekî çocuk! Sende bu derin anlayış varken, insanların gelip başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?â diye sordu. Zîrâ bu takdir ve iltifatların nefsini gurura sevk edebileceğini ve buna mahal vermemesi gerektiğini düşünüyordu.
Genç Bâyezîd-i Bistâmî ise şu ârifâne karşılığı verdi:
ââOnlar beni değil, Allah Teâlâânın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana âit olmayan bir şeye dokunmalarına nasıl mânî olabilirim?â
İşte gönlün ulaşması gereken kulluk edeplerinden bir diğeri de bütün güzellikleri Allahâtan bilmek, onu nefsine izâfe etmemektir.
En büyük edep, Cenâb-ı Hakkâın zâtına karşı tâzîm göstermektir. Bunun da en güzel tezâhürü, ibâdetlerde kendini gösterir. Allah dostları:
âİbâdet, insanı cennete götürür; ibâdette edep ve tâzîm ise Allâhâa götürür, Hak ile dost eyler.â demişlerdir.