Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Yavuz ile Hocası Hilmi Efendinin Mükâlemesi

Yavuz ile Hocası Hilmi Efendinin Mükâlemesi

Bir gün Yavuz Sultan Selim’in hocası Hilmi Efendi içeri girer. Biraz sohbetten sonra Yavuz Sultan Selim, her gün bin bir türlü dert ve ıstırap içerisinde yuvarlandığını, ama Cenab-ı Hakk’ın her zaman sabır ve tahammül ihsan ettiğini söyler.
Hilmi Efendi: “Sultan’ım! Sabrın sonu selamettir.” Bu bakımdan, ‘Sabır, bütün sıkıntıların anahtarıdır’ hadisini her zaman hatırında tut. Sabır ve metanetle yalnız kendi şahsını değil, milletin ve memleketin de selametini temin edersin. Sen artık şehzade Selim değil, bir padişahsın ve ulu’l- emirsin. Ömrümün son deminde senin bu makamda oturduğunu görmemden dolayı, milletin ve memleketin geleceğinden emin olarak dar-ı ahirete ve Allah’ın huzuruna sürur ve emniyetle gideceğime inanıyorum.”
Hocasının bu sözlerinden fevkalade memnun olan Selim, tebessümle şöyle der; “Bana büyük bir hüsnüteveccüh gösteriyorsunuz. Ancak benim gayem taç ve taht sevdası değildir. Bu makama da ancak sizin duanız, himmetiniz ve irşadınız ile nail oldum.”
Hilmi Efendi: “Ben sana yalnız hakikatleri anlattım. Memleketin kardeşlerinin elinde kalması hâlinde vatanın inkırazına ve milletin izmihlaline sebep olacaktır, dedim. Sen de Allah’ın ihsan ettiği zekân ve metanetin, hüsn-ü niyet ve dirayetinle bu milleti dağılma tehlikesinden kurtarmaya biiznillah vesile oldun. Kendi gayretlerinle bu makama yükseldin. Bu şeref sana aittir. Bundan dolayı bana yalnız iftihar ve şükretmek düşer, o da bana yeter.” der.

Yavuz: “Muhterem Efendim büyük tehlike hâlâ devam ediyor”
Hilmi Efendi: “Nedir o büyük tehlike?”Yavuz Selim: “Anadolu’da günden güne artan
Şii’lik tehlikesi
İstanbul ve Edirne’ye kadar yaklaşıyor ve Şah İsmail bunun için büyük gayret sarf ediyor.”
Hilmi Efendi: “O mesele seni ıstırap içinde bırakmasın, hakiki bir cerayan-ı fikrin önüne hiçbir şey set çekemez. Hak ve hakikate istinat eden bir binayı, cahil ve müfsitlerin teşebbüsü yıkamaz. Zira sen hak ve hakikat uğrunda çalışıyorsun. Hiç şüphe yok ki, Allah’ın inayet ve yardımı seninle beraberdir. Şah İsmail ise kendi şahsi ihtirası ve ikbali için ehlisünnet Mezhebini ortadan kaldırmak üzere hayali ve batıl mezhepleri yaymaya çalışıyor. Şu ezeli bir kanundur ki, hak ve hakikat ilim ve cehalet her zaman mücadele etmiştir ve edecektir. Lakin hak ve hakikat her zaman galip gelmiştir. Batıl ve cehalet her zaman mağlup olup mahkûm kalacaktır. Sen; ehlisünneti muhafaza ettikçe, hak ve hakikatten ve insaniyetten ayrılmadıkça her zaman galip geleceksin. Şah İsmail akla hayale gelmeyen fitnelere başvursa bile mutlaka mağlup olacaktır. Zira, hak üzerine hiçbir şey galip gelemez ve onu mağlup edemez. Şunu da derim ki, muvaffakiyet ve fütuhatın, neşeni artırıp da seni gururlandırmasın. Padişahlığın azamet ve haşmetinden gururlanarak keyfine ve iradene göre hareket etmeyesin. Hiçbir zaman unutma ki, sen ancak pek mahdut bir memleketin ve ailenin hâkimisin. Âlemdeki umumi intizam ve nizamın nazımı Cenab-ı Allah’tır. O, senin ve milletinin, yerlerin, göklerin, bağların, deryaların ve on sekiz bin âlemin hâkimi ve nâzımıdır. Hiçbir zaman doğruluktan ayrılma ve kimseye haksızlık yapma.”
Yavuz Sultan Selim “Aziz ve muhterem hocam, Cenab-ı Hak şahittir ki, şu ana kadar kendi ikbal ve saadetim için hiçbir kimseye fenalık etmedim.” der.


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com