Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bizim Buraya Gelme Sebebimiz..

Bir zamanlar iki sûfî, Muhammed bin Hafif Hazretlerini ziyarete gelmişti. Dergâhta
müritler tarafından karşılandıktan sonra Şeyh Efendi ile görüşmek için geldiklerini söylerler.
Şeyhin dergâhta olmadığı cevabını aldıktan sonra nerede olduğunu sorarlar. O bölgenin sultanı olan Adudi'd–Devle'yi ziyaret etmek için sarayına gittiğini söylerler. Müritlerden bu bilgileri alan sûfîler:
"Bizim Şeyh Efendi hakkındaki düşüncemiz böyle değildi. Bu kadar yolu boşuna geldik galiba?!" diyerek dergahtan ayrılırlar. Şeyh Efendinin sultanların sarayında ne işi olabilirdi? İki sûfî, aralarında Şeyh Efendiye hakaretler ederek şehirde dolaşmaya başlarlar.
Sûfîlerden birinin giydiği elbise yırtılmıştı. Şehirde dolaşırken yırtık daha da artmıştı. Yırtık elbiseli sûfî arkadaşına der ki, "Bir terzi bulup şu yırtığı diktireyim." Kısa bir aramadan sonra terziyi bulurlar. Terzi sûfînın yırtığını diker. Sûfîler terzi dükkânından ayrılmışlardır ki, terzi arkalarından çığlığı koparır.
"Yakalayın hırsız!" Terzinin makası dükkândan kaybolmuştu ve makası sûfîlerin aldığını zannederek, bağırmaya başlamıştı. Derken görevli memurlar, sûfîleri yakalayıp, sultanın sarayına götürürler. Bu iki sûfîyı sultanın huzuruna çıkarırlar. Sultan kısa bir sorgu sualden sonra iki sûfînın hırsızlığına kanaat getirerek, ellerinin kesilmesi emrini verir. O esnada sultanı ziyaret etmekte bulunan Muhammed bin Hafif Hazretleri olaya müdahale eder:
"Ey Hükümdar! Bu sûfîlerin bir suçu yoktur, terzinin makasını bunlar almamıştır." Sultan, Muhammed bin Hafif Hazretlerine çok değer verir, onun sözünden çıkmaz. Şeyhin bu şekildeki beyanı, sltanı verdiği emirden geri adım attırır. Bu sırada Muhammed bin Hafif Hazretleri sûfîlere döner ve der ki:
"Evlâtlarım! Sizin kanatınız doğrudur. Benim bu saraya gelmem, işte şu başınıza gelen işler içindir." Bu hâdiseden çıkaracağımız ders şudur: Gerçek mânadaki Allah dostları için suizanda bulunmak doğru değildir. Hâdisede anlatıldığı gibi, tespit doğru olsa da suizanda bulunmak hiç doğru değildir. Bu söylenen
gerçek Allah dostları içindir, günümüzde bolca bulunan, dünyalık peşinde koşan sözde Allah
dostları için değildir. Muhammed bin Hafif Hazretleri buyurdu ki:
"Dünyaya tenezzül etmemek, dünyadan çıkış sırasındaki rahatlığın ta kendisidir."

Bir arkadaşı anlatıyor:
"Bir gün Zünnûn–i Mısrî'yi deniz kenarında Musa Kayası dedikleri yerde buldum.
Akşam olmuştu. Karanlık iyice çökünce, büyükçe bir kayanın üstüne çıkarak, bir uçsuz bucaksız gökyüzüne, bir de denize bakarak şöyle seslendi:
"Sübhanallah! Ne kadar azametli, ne kadar heybetli, ne kadar uçsuz bucaksızsınız! Sizleri yaratan Allah elbetteki sizlerden daha yüce, daha heybetlidir." Gece ilerledi, ilerleyen saatlerde Zünnûn şu beyitleri söylüyordu:
"Siz de ey insanlar dostunuzu arayın
Benim bulduğum gibi
Ben kendime huzur ve mesken buldum
Uzaklaştığımda beni çekiyor
Yaklaştığımda daha da yakın ediyor beni"

Allah (c.c.) razı olsun kardeşim.

ALLAH celle celaluhu razı olsun emeğinize sağlık
güzel paylaşım

islam buyuklerını hayatlrında gercektende faydanılacak cok guzel ıbretlık dersler var muhakakki onlardan azda olza kendımıze bırseyler almamız lazım dıye dusunuyorum


ALLAH celle celaluhu razı olsun emeğinize sağlık
güzel paylaşım


Allah (c.c.) razı olsun kardeşim.


ALLAH celle celaluhu razı olsun emeğinize sağlık
güzel paylaşım

dost istersen Allah yeter....
vesselam....

emeğinize sağlık kardeşim...


Tasavvûf

MollaCami.Com