Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


hadis tahlili

Tirmizî, İbn Ömer'den rivayet ediyor:


كُنْ فِي الدُّنْيَا كَأَنَّكَ غَرِيبٌ أو عَابِرُ سَبِيلٍ وَعُدَّ نَفْسَكَ فِي أَهْلِ الْقُبُورِ

"Dünyada garip gibi yaşa. Veya bir yolcu gibi ol. Kendini (ölmeden önce) kabir ehlinden say!" [1]

İşte üç cümlelik bir söz. Zühd ve takvâya ait, dünya ve ahiret muvazenesini koruma, kollamada söylenebilecek sözlerin en vecizi, en mânâlısı... Ancak bundan daha veciz bir ifade varsa, hiç şüphesiz bu da yine O'na aittir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın!

İnsan, zaten dünyada gariptir. Mevlânâ'nın ifadesiyle; insan, kamıştan koparılmış bir ney gibidir. Gerçek sahibinden uzaklaştığından dolayı da hep inlemektedir. Onun bu iniltisi, bütün bir hayat boyu devam eder.

İnsan bir yolcudur. Ruhlar âleminden başlayan yolculuğu, anne karnına, dünyaya, çocukluk dönemine, gençlik çağına, yaşlılık hengamına, kabir ve derken cennet veya cehenneme kadar devam eden bir yolculuktur. Ama acaba insan, bu yolculuğunun ne derece farkındadır? Eğer o, daima kendini bir yolcu gibi görse, yürüyüşünü zorlaştırmaktan başka bir işe yaramayacak olan dünyanın çeşitli güzelliklerine takılıp sendelemeden yürüyüp gidecektir.

İnsan kendini kabir ehlinden saymadıkdan sonra, yani eskilerin; "Ölmeden evvel ölünüz." [2] diye anlatmaya çalıştıkları husûsu, fiil ve yaşantıya dökmedikden sonra, şeytanın hile ve desiselerinden bütünüyle korunması, kurtulması mümkün değildir. Evet, insan nefsaniyet, cismaniyet itibarıyla ölmelidir ki, vicdan ve ruh itibarıyla dirilmiş olsun. Zaten her şeyi cesede bağlayanlar, cesedlerinin altında kalıp ezilmiş olan zavallılar değil mi?




--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tirmizi, Zühd, 25
[2] Bkz. Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2/291

güzel bir paylaşım. teşekkürler denizce kardeşim

Allah razı olsun aktarcı kardeş


Hadis ve Sünnet

MollaCami.Com