Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kaside-yi Bürde hakkında bazı notlar..

مُحْكَمَاتٌ فَمَا يَبْقِينَ مِنْ شُبـَــةٍ
لِذِى شِقاقٍ وَمَا يَبْغِينَ مِنْ حَكَــمٍِ


Muhakkemâtün fe mâ yübkııne min şühebin
Li zî şikâkın ve lâ yebğıyne min hâkemin

Kur’an-ı Kerim ayetlerinin hükümleri muhalif ve muarız
olanlara şüphe bırakmayacak derecede kat’i ve bâkidir ve başka
bir hakem ve delil aramayada muhtaç değildir.


****

مَا حُورِبَتْ قَطُّ اِلاَّ عَادَ مِنْ حَـرَبٍ
اَعْدَى الاَ عَادِى اِلَيْهَا مُلْقِىُ السَّلَمِ

Mâ hûribet katta illâ âde min harabin
A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemi

Kur’an-ı Kerim ayetlerine karşı katiyyen muaheze ve muaraza
olunmamıştır ki, neticede düşmanların en şiddetlileri dahi
teslimiyet ve inkıyad göstererek acziyyetlerinden dolayı
davalarından dönmüş olmasınlar.

Allah razi olsun

amin.. Rabbim sizden de razı olsun.

رَدَّتْ بَلاَغتُهَا دَعْوَى مُعَارِضِهـَـا
رَدَّ الْغَيُورِ يَدَ الْجَانِى عَنِ الحَـرَمِ


Raddet belağatüha dağvâ muârızıhâ
Raddel ğayûri yedel cânî anil hurami

Kur’an-ı Kerim’in feahat ve belagatı,
muarrızının davasını, iffet sahibi olan erkeğin
ailelerine uzanan cani eli men edişi gibi reddetmiştir.

لَهَا مَعَانٍ كَمَوْجِ الْبَحْرِ فى مَـدَدٍ
وَفَوْقَ جَوْهَرِهِ فى الْحُسْنِ واْلقِيَـمِ


Le ha meanin ke mevcil bahri fî mededin
Ve fevka cevherihî fil husni vel kıyemi

Kur’an-ı Kerim ayetlerinin birbirini takviye hususunda
deniz dalgaları gibi olan anlamları vardır.
Ve hatta Kur’an’ın anlamları güzellik, kıymet ve değerde inci,
elmas gibi deniz cevherinin üzerindedir.

فَمَا تَعُدُّ وَلاَ تُحْصَى عَجَائِبُهـَـــا
وَلاَ تُسَامُ عَلَى الاَكْثَارِ باِلسَّـــأمِ

Fe la tüaddü ve la tuhsâ acâibüha
Ve la tüsamü alel iksari bis seemi

Kur’an-ı Kerim’in eşsizliği sayılmaz ve hesaba gelmez.
Zapt ve kayda edilmez ve aynı zamanda çok tekrar
edilip okunmakla usanç vermez ve bu yüzden terk edilmez.


****

قَرَّتْ بِهَا عَيْنُ قََارِيهَا فَقُلْتُ لَــهُ
لَقَدْ ظَفِرْتَ بِحَبْلِ اللهِ فَاعْتَصِـــمِ

Karrat biha aynü kariha fe kultü lehü
Le kad zaferte bi hablillahi fağtesımi

Kur’an-ı Kerim okuyanın gözleri onun ayetleriyle nurlandı.
Ona muhakkak sen en sağlam tutanak olan
Allah kelamı ile muzaffer oldun. Artık bırakmayıp ona sımsıkı yapış dedim.

اِنْ تَتْلُهَا خِيفَةً مِنْ حَرِّ نَارِ لَظَــى
اطْفَأْتَ حَرَّ لَظَى مِنْ وِرْدِهَا الشَّبِـمِ

İn tetlühâ hıfeten min harri nâri lezâ
Etfâ’te harrâ lezâ min virdiheş şiyemi

Eğer Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini cehennemin şiddetli
ateşinden korktuğundan dolayı okursan,
okuduğun Kur’an’ın soğuk suyundan yardım görüp
cehennem ateşini söndürürsün.

***

كَاَنَّهَا الْحَوْضُ تَبْيَضُّ الُْوُجُوْهُ بـهِ
مِنَ الْعُصَاةِ وَقََدْ جَاؤُوهُ كَالْحُمَــمِِ

Ke ennehel havzu tebyazzul vücûhü bihî
Minel usâtı ve kad câühû kel humemi.

Kur’anı Kerim’in ayetleri,Kevser Havzı gibidir.
Şöyle ki: Mahşer de simsiyah kömür gibi gelen asilerin yüzleri
o Kevser Havzı ile beyazlaşıp parladığı gibi,
Kur’an-ı Kerim de onu okuyana şefaatçı olur ve yüzünü nûrlandırıp parlatır.

وَكَالصِّرَاطِ وكالْمِيزَانِ مُعْدِلَــةًً
فَالْقِسْطُ مِنْ غَيْرِهَا فِى النَّاسِ لَمْ يَقُمِ

Ve kes sırâtı ve kel mîzâni mağdileten
Fel kıstu min ğayrihâ finnâsi len yekumi.

Kur’an-ı Kerim ayetleri,doğruluk ve düzgünlükten bakımından
Sırat-ı Müstakim gibi adalet bakımından da hassas bir terazi gibidir.
İnsanlar arasında o Kur’an ayetlerinden başka hiçbir adalet
kaim ve baki olamaz ve tahakkuk edemez.

لاَ تَعْجَبَنْ لِحَسُودٍ رَاحَ يُنْكِرُهـَــا
تَجَاهُلاً وَهُوَ عينُ الْحَاذِقِ الْفَهِـــمِ

Lâ tağceben li hasûdin râha yünkiruha
Tecâhülen ve hüve aynül hâzikıl fehimi.

Ey inanan insan! Kur’an-ı Kerim’i iyi ve maharetle
anladığı halde ,bilmezlikten ve anlamazlıktan gelerek
Onu inkar edip giden hasedçinin bu haline sakın şaşma
(Ona inanmak,çok üstün bir meziyettir).

قَدْ تُنْكِرُ الْعَيْنُ ضَوْءَ الشَّمْسِ مِنْ رَمَدٍ
ويُنْكِرُ الْفَمُ طعْمَ المَاءِ مِنْ سَـــقَمِ

Kad tünkirul aynü dav’eş şemsi min ramedin
Ve yünkirul femü tağmel mâi min sekami.

Göz hastalıktan dolayı bazen güneşin ışığını
inkâr edip görmez ve ağız da hastalıktan dolayı
suyun tadını inkar edip anlamaz.


***

يَا خَيْرَ مَنْ يَمَّمَ الْعافُونَ سَاحَتَهُ
سَعْياً وَفَوْقَ مُتُونِ الأَيْنُقِ الرُّسُـــمِ

Yâ hayra men yemmemel, âfûne, sâhatehû
Sağyen ve fevka mütûnil eynükir rusümi.

Ey gerek süratle yürüyerek ve gerek süratle yürüdüğü için
iz bırakan develerin üzerinde olarak gelen
muhtaçların ve hizmetine koşan taliblerin, evinin etrafı ve kapısının önüne
iltica ettikleri kimselerin hayırlısı olan(Allah Rasulü)

ومَنْ هُوَ الآيَةُ الْكُبْرَى لِمُعْتَبِـــرٍ
ومَنْ هُوَ النِّعمَةُ الْعُظْمَى لِمُغْتَنـِــمٍِ

Ve men hüvel âyetül kübrâ limuğtebirin
Ve men hüven niğmetül uzmâ limuğtenimin

Ve ey karini, kıymetini bilen, Sana itibar edenler için,
Yüce Allah’ın kudret eserlerinden en büyüğü ve yaratılmışların
en üstünü olan Yüce Peygamber Ey varlığını en büyük nimet bilip
ganimet sayanlar için ilâhi ni’metlerin en üstünü Olan Nebi

***

سَريْتَ مِنْ حَرَمٍ لَيْلاً اِلَى حَــــرَمٍِ
كَمَا سَرَى الْبَدْرُ فى دَاجٍٍ مِنَ الظُُّلَمِ

Serayte min Haramin leylen ilâ Harâmin
Kemâ seral bedrü fî dâcin minez zulemi.

Ey peygamberler şahı olan Allah Rasulü!
Sen,geceleyin,-karanlık gecede , onbeşindeki ayın
karanlıklar arasından ışığını saçarak gittiği gibi-bir haremden,
yani Kabe’den diğer hareme,yani Mescid-i Aksa’ya gitti.

وَبَِتَّ تَرْقََى الى اَنْ نِلْتَ مَنْزِلَــةًًً
مِنْ قَابَ قَوْسَيْنِ لَمْ تُدْرَكْ وَلَمْ تُرَمِ

Ve bette terkâ ilâ en nilte menzileten
Min kâbe kavseyni lem tüdrek ve lem terumi.

Ey alemlerin övüncü olan Allah Rasulü!
Sen Kâbe Kavseyn’den, hiç kimse tarafından
erişilmemiş ve talep de edilmemiş ulvi mertebelere geceleyin yükseldin.


***

وَقَََدَّمَتْكَ جَمِيعُ الأنْبِيَاءِ بِهـا
وَالرُّسُلِ تَقْدِيمَ مَخْدُومٍ على خَــدَمِ

Ve kaddemetke cemîul enbiyâi bihâ
Ver rusülü takdîme mahdûmin alâ hademi.

Ey şan ve şeref sahibi ulu Peygamber!
bütün nebiler ve rasuller, ulaştığın o menzilde
(veya Mescid-i Aksa’da) hizmet olunmaya layık efendinin
hizmetçileri üzerine takdimi gibi, Seni takdimle öne geçirip imâm edindiler.

واَنْتَ تَخْتَرِقُ السَّبْعَ الطِّبَاقَ بِهِــمْ
فى مَوْكِبِ كُنْتَ فيه صَاحِبَ الْعَلَمِ

Ve ente tahterikus seb’at tıbâka bihim
Fî mevkibin künte fîhi sâhıbel alemi.

Ey Allah’ın Rasulü! Sen Mi’rac gecesi büyük melek
topluluğu içinde, o çok büyük alayın sancak sahibi
olduğun halde yedi kat gökleri yararak ve her birinde
peygamberlerden birine uğrayarak ileri geçtin.

حَتَّى اِذَا لَمْ تَدَعْ شَأْواً لِمُسْــتَبِقٍ
مِنَ الدُّنُوِّ وَلاَ مَرْقىً لِمُسْـــــتَنِمٍِ

Hattâ izâ lem tedağ şe’ven li müstebikin
Mined dünüvvi velâ merkan li müstenimin.

Ey yüce Allah’ın Sevgili Habîbi! Sen Mirac gecesi
öyle mertebeler yükseldin ki, Yüce Allah’a yaklaşmaya
çalışan kimse için ulaşılacak başka bir mertebe
ve nokta-i nihayet bırakmadın.

خَفَضْتَ كُلَّ مَقَامٍ بِْالاِضــَـافَةِ اِذْ
نُودِيتَ بِِالرَّفْعِ مِثْلَ الْمُفْرَدِ الْعَلَــمِ

Hafazte külle makâmin bil izâfeti iz
Nûdite birref’i mislel müfredil alemi.

Ey alemlerin öğünç kaynağı olan Allah Rasulü!
Ulvi bir sancağın tek olarak yükseklere çıkarıldığı gibi,
Sen de yükselmek için çağrıldığın ve Mi’rac’a da’vet
edildiğin zaman, diğer bütün makamları
kendine nispetle geride bıraktın.


كَيْما تَفُوزَ بوَصْلٍ اَىِّ مُسْــــتَتِرٍ
عَنِ الْعُيُونِ وَسِرٍّ اَىِّ مُكْتَتَـــــمِ

Keymâ tefûzü bivaslin eyyi müstetirin
Anil uyûni ve sirrin eyyi müktetimi.

Ey şanlı Peygamber! Sen, peygamberler ve melekler dahil,
diğer bütün gözlerden tam olarak perdeli bulunan
en büyük mertebelere ve tamamen gizlenmiş bulunan
ilâhi sırlara ermede başarılı olmak için Mirac’a davet olundun.


Kasidei Bürde

MollaCami.Com