Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kitab-ül Kafiye


[b]ثُلَاثُ bir adli tahkiki (hakiki) birde vasfiyyet iki illet ile gayrı munsarıfdır.



hocam haddim olmadan birşey söylemek istiyorum. bir adli tahkiki birde vasfiyyet demişsiniz ama bir adli tahkiki birde alem iki illetle g.munsarıf olması gerekmez mi? üçer üçer denilince vasıf olmaz gibi...


hocam haddim olmadan birşey söylemek istiyorum. bir adli tahkiki birde vasfiyyet demişsiniz ama bir adli tahkiki birde alem iki illetle g.munsarıf olması gerekmez mi? üçer üçer denilince vasıf olmaz gibi...


estağfirullah kardeşim, öncelikle sorduğunuz için teşekkürler. hata yapmış olabiliriz :)

şimdi "sülasü" 3'er 3'er demektir ve aslı ; "ثَلَاثَةٌ ثَلَاثَةٌ dür. "selasetün" tek başına esmai adetten 3 sayısı için alemdir. fakat "selasetün selasetün" olduğunda kendisinde bir vasfiyyet arız olur. yani 3 tane olan şeylere sıfat olur. ثُلَاثُ de bu kelimeden çıkarıldığı zaman 3 sayısına isim olsun diye değil, 3'er tane olan şeylere sıfat olsun diye çıkarılmış, dolayısıyla kendisinde alemiyyet vardır ama vasfiyyet daha baskındır.

Teşekürler.. bende notlar eksik burdan tamamlıyordum faideli oluyor. Devam etmenize çok sevinirim. Allah razı olsun..

cümlemizden razı olsun, faideli olabiliyorsak ne mutlu
katkılarınızı bekliyoruz ;)

ben katkı sağlamış olmam ancak kafa karıştırırm elimdeki notlarla çünkü fazlasıyla detay ve karmaşık. ;D

Lütfen imtihanda muvaffak olabilmemiz için dualarınızdan unutmayınız

dualarımız ilim tahsil eden kardeşlerimiz için daimidir :) rabbim yar ve yardımcınız olsun
kafa karıştırmakta serbestsiniz ayrıca sormak öğrenmenin yarısıdır öyle değilmi..
bilen biri mutlaka vardır ;)

Buraya kadar Gayrı Munsarıfı, illetlerini ve bu illetlerin şartlarını hatırladık. gayrı munsarıf illetlerinin bir çoğunda da 2. illet olarak "alemiyyet" i gördük. bazılarında "alemiyyet" şarttı. bazılarında ise şart değil caiz idi.


Kendisinde alemiyyet olan illetleri tekrar hatırlayalım.
ucme, te'nisi lafzi, te2nisi manevi, terkip,elif nun zaid. Bunlarda alemiyyet şarttır.


Veznü fiil ve adil de şart olmadığı halde bulunur.

Cemi de alemiyyet yoktur. çünkü cemi zaten iki illet makamına kaimdir. başka bir sebebe ihtiyacı yoktur.

vasıfda da alemiyyet yoktur. çünkü vasfiyyet ve alemiyyet zaten birbirine zıt olup beraber bulunmazlar.

Kendisinde alemiyyet müessir olan gayrı munsarıf isim nekra kılındığı zaman, yani alemiyyet kendisinden alındığı zaman; Eğer alemiyyet o isimde şartsa; şart gittiği için illetsiz, eğer şart değilse bir illet ile kalarak munsarıf olur.

Alemiyyet 4 şey ile kelimeden alınır. كُل رُبَّ lamı cins, lamı istiğrak

mesela; لِكُلِّ فاطِمَةٍ جَنَّةٌ "her Fatıma validemiz gibi olanlar için cennet vardır." "fatıma" aslında bir teü te'nis bir de alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıftır. Alemiyyet kendisinde şarttır. "kül" lafzı ile alemiyyet kendisinden alınınca (çünkü burada "fatıma" isim anlamında kullanılmamıştır.) illet kalmamış ve munsarıf olmuştur. nitekim "fatımatin" diye tenvini kabul etmiş.

diğerleride aynı bunun gibidir.

Bu konuda İmamı Sibeveyh ve İmamı Ahfeş arasında ihtilaf vuku bulmuştur.

ibare: -alemiyyet nekra kılındıktan sonra sıfatı asliyyesine iğtibar ettiği için, nekra kılındığı zaman alem olduğu halde اَحْمَرُ misalinde imamı sibeveyh imamı ahfeşe muhalafet etti.

اَحْمَرُ misalindeki ihtilaftan murad;

Mesela:اَحْمَرُ bir veznü fiil birde vasfiyyet iki illet ile gayrı munsarıf. daha sonra bir şeye isim verilse alemiyyet ile gayrı munsarıf olur. daha sonra bu alemiyyet alınsa vasfiyyet geri gelir mi gelmez mi?

İmamı Sibeveyh'e göre; alemiyyetin gelmesiyle vasfiyyet gitmişti. alemiyyet giderse vasfiyyet geri geri gelir.

İmamı Ahfeş: alemiyyet giderse vasfiyyet geri gelmez. Çünkü اَلسُّقُوطُ لا يَعُودُ "giden geri gelmez" eğer gelse idi benim ecdadım gelirdi. hulasa alemiyyet giderse kelime bir illet ile kalıp munsarıf olur. [/i] deyip kavline delil olarak ;
Mesela; حَاتِمٌ مُحَمَّد bunların biri ismi fail diğeri ismi mefuldür. daha sonra isim kılınmıştır. eğer asıldaki vasıf bir mana ifade etse bu kelimeler; bir alemiyyet birde asıldaki vasfiyyet iki illet ile gayrı munsarıf olsa gerekir. Halbuki değildir. Çünkü alem kılınınca eskiye itibar olunmaz.

imamı sibeveyh bunun üzerine; sen birr hükümde iki zıddı ictima ettiriyorsun, Vasfiyyet ve alemiyyet birbirine zıttır. der.

Musannıf Hazretlerinin görüşü şöyledir; Aslında İmamı Ahfeş'in dediği doğrudur. Vasfiyyet giderse geri gelmez. Fakat getirdiği delil zayıf olduğundan İmamı Sibeveyhi ilzam edememiştir.(susturamamıştır.)

Gayrı munsarıf kelimelerin tamamı "lam ve izafet" ile munsarıf olur.

مَرَرْتُ بِالْاِحْمَرِ "ahmer" gayrı munsarıftır. evveline lamı tarif dahil olduğunda munsarıf olur.


مَرَرْتُ بِاَحْمَرِنا buradada zamire muzaaf olduğu için munsarıftır.

MERFUAT BAHSİ

Merfuat; هُوَ مااشْتَمَلَ على عَلَمِ الْفاعِلِيَّةِ Failiyyet alemeti üzerine müştemil olan isimdir.
mesela; جائَنِى ذَيْدٌ zeyd failiyyet alameti olan "zamme" yi alan isimdir. öyleyse zeyd merfuattandır.


Merfuat 9 kısımdır.

Fail merfuattandır.
Tarifi; وَهُوَ ما اُسْنِدَ اِلَيْهِ الْفِعْلُ اَوْ شِبْهُهُ وَقُدِّمَ عَلَيْهِ على جِهَتِ قِيامِهِ بِهِ

kendisine fiil veya şibih fiil isnad olunan, ve fiil kendisi ile kaim olduğu cihet ile kendisi üzerine takdim olunan isimdir.


mesela; قامَ زَيْدٌ bu misalde zeyd'e fiil olan "kame" isnad olunmuştur. ve fiil olan "kame" zeyd ile kaim (anlaşılır ) olup, "zeyd" üzerine takdim olunmuştur. öyleyse zeyd faildir.

Failde asıl olan fiili takip etmektir.

Ancak bazı yerlerde failin meful üzerine takdimi vaciptir.

1.failin fail olduğuna, mefulün meful olduğuna delalet edecek hiç bir iğrab ve karine olmazsa faili takdim vaciptir.

ضرب مُسَى عِسَى
burada iki kelimenin iğrabıda takdiri olup hangisi fail, hangisi meful olduğu karışmaması için failin önce gelmesi vaciptir.


2.Fail fiile bitişik zamir olduğu zaman;
ضربْتُ زيدا burada fail zaten fiile bitişiktir. ayrılması caiz olmayacağından failin önce gelmesi vaciptir.


3.Mef'ul اِلَّا dan sonra olduğu zaman faili takdim vaciptir.
ماضرب زيدٌ اِلَّا عمرا failin failiyyeti yani zeydin dövmesi, meful üzerine tahsis edilmek istenmiş. Bu yüzden meful "illa" dan sonra gelmiştir. faili takdim vaciptir.
eğer meful takdim ederse istenilen hususiyyet manası anlaşılmaz.

Bazı yerlerde de mefulün fail üzerine takdimi vaciptir;

1.Faile; mefule raciğ bir zamir bitişirse izmarı kable zikir olmaması için mefulü takdim vaciptir.
ضرب زيدا غُلامُهُ fail olan gulam kelimesindeki zamir zeyde aittir. eğer önce fail zikredilse; zamirin merciinden(ait olduğu kelimeden) önce gelmesi gerekir ki bu caiz değildir. bu sebepten mefulü takdim vaciptir.


2.fail; "illa" dan sonra geldiği zaman;

ما ضرب عمرا اِلَّا زيدٌ bu misalde mefulün mefuliyyeti; yani amrın dövülmesi, fail olan zeyde tahsis edilmek istenmiştir. ve fail illa dan sonra gelmiştir. mefulün failden önce gelmesi vaciptir.


3.Meful fiile bitişen zamir olursa mefulü takdim vaciptir.
ضربك زيدٌ meful fiile bitişik zamir olup ayırmak caiz olmayacağı için mefulü takdim vaciptir.

Bazen fiil, Karine kaim olduğu vakit, cevazen ve vücüben hazfedilir.

مَنْ قامَ "kaim olan kimdir?" diye sual edene; ذَيدٌ demek gibi. Aslında قامَ ذَيدٌ denilmesi gerekir. Fakat fiil olan "kame" bilindiği için cevazen hazfedilmiştir.


وَإنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَرَكَ "eğer müşriklerden bir kimse sana komşu olursa" Bu misale baktığımızda, Şart harfi olan إنْ den sonra fiil gelmesi gerekirken isim gelmiş. demekki burdan bir hazfedilmiş ki bu fiil de اسْتَجَرَكَ dir. Hazfedilmesinin sebebi ise, cümlenin sonunda bu fiili tefsir için fiilin aynı zikredilmiştir. Tefsir harfi olmadan müfessir ve müfesserin bir arada zikri ise caiz değildir.
Yani burada fiil karine ile vücüben hazfedilmiştir.


Bazen de fiil ve fail beraberce hazfedilir. اقامَ ذَيدٌ "zeyd kaimmidir?" diyen kimseye نَعَمْ diye cevap vermek gibi. aslında نَعَمْ قامَ ذَيدٌ denilmesi gerekirdi. fakat fiil ve fail zaten malum olduğu için cevazen hazfedilmiştir.

İki fiil kendilerinden sonra gelen ismi zahirde TENAZU' edebilirler. .
TENAZU' lugatta; münakaşa ve kavga demektir.
İstilahta; hafiflik için iki amilin bir mamulde münakaşa etmesi demektir.


Bazen bu Tenazu' ضَرَبَنِى وَاَكْرَمَنِى ذَيْدٌ gibi failiyyette,

ضَرَبْتُ وَاَكْرَمْتُ ذَيْدا gibi mefuliyyette,

ضَرَبْتُ وَاَكْرَمَنى ذَيْدٌاً gibi hem fail hem mefulde olur.

Şu durumda mamulün (fail ve mefulün) hangi fiilin mamulü olduğu konusunda ihtilaf vardır.
Basralılar;" ateşe yakın olan ısınır" atasözlerine binaen, 2. fiil amel eder, demişlerdir.

Kufeliler ise; "yola ilk çıkan maksadına ilk ulaşır" atasözüne binaen, 1. fiil amel eder, demişlerdir.



ضَرَبَنِى وَاَكْرَمَنِى ذَيْدٌ

iki fiilin mefulleri var, zeydi fail almakta tenazu etmişlerdir.

Basralılar;" 2. Fiili amel ettirip, zeydi 2. fiile fail olarak vermişlerdir. Evvelki fiilede ; ismi zahir olan "zeyde" muvafık olan müfret müzekker zamirini ( hüve) fail olarak vermişlerdir. ضَرَبَنِى(هُوَ) وَاَكْرَمَنِى ذَيْدٌ olur. şu takdirde lafzen ve manen izmarı kable zikir( zamirin merciinden önce zikredilmesi demektir ki; caiz değildir) lazım gelsede, esas olan fail makamında olduğu için caizdir" diyorlar.

İmamı Kissa-i; küfe ulemasından olduğu halde Basralıların söylediklerine itibar etmiştir. Fakat " evvelki fiile fail zamir olarak getirilmez. çünkü izmarı kable zikir olur, ve hiç bir surette caiz değildir." demiştir.

Musannıf Hazretleri ( İbn-i Hacib ) ; Basralıların Kavlini ihtiyar etmiştir. Yani 2. fiilin amelini caiz görmüştür. İmamı-ı Kissa-i 'ye cevaben de; " Zamirin hazfini kabul edemeyiz. Çünkü izmarı kable zikir 5 yerde caizdir.
1. Rubbe'nin zamiri; رُبَّهُ رَجُلاً zamir mercii olan "racül"den önce zikredilmiş ve caizdir.

2. Niğme nin zamiri.

3. zamiri şaan; قُلْ هُوَ اللهُ اَحدٌ "hüve" zamiri, mercii olan "allah" dan önce zikredilmiş ve caizdir.

4. İsmi zahir , zamirden bedel olduğunda; ضَرَبْتُه ذَيْداً burdada zamir mercii olan zeydden önce gelmiştir.

5. tenazu' da ;ضَرَبَنِى(هُوَ) وَاَكْرَمَنِى ذَيْدٌ "
diyor.

İmam-ı Ferra Hz. ; Basralılarının görüşüne muhalefet ederek, 1. fiil varken 2. fiil amel etmez. veya 2 fiil münavebe yoluyla(sırayla, nöbetleşerek) amel ederler demiştir.

Eğer Tenazu' mef'ulde olursa..

Basralıların görüşü üzere hareket edilirse;

Mefulü hazfetmek caiz ise hazfedilir.


ضَرَبْتُ وَاَكْرَمْتُ ذَيْدا Bu misalde 2. fiil olan "Ekrame " amel etmiştir. 1. Fiil olan "darabe" nin mefulünü karine ile ve karinesiz hazif caiz olduğu için hazfedilir.

Mefulü hazif caiz değilse izhar edilir.

حَسِبْتُنِى وَ حَسِبْتُ زَيْدا مُنْتَلِقا

İki fiil; "müntalikan" kelimesini meful almakta tenazu etmiştir.Basralılar 2. fiili amel ettirmişlerdir. 1. Fiil olan "hasibe" ef'ali Kulüpten olduğu için , mefullerinden birini hazif caiz değildir. bu sebepten evvelki fiilin mefulüde izhar edilir. ve tenazu ortadan kalkar..
حَسِبْتُنِى مُنْتَلِقا وَ حَسِبْتُ زَيْدا مُنْتَلِقا olur.


Kafiye

MollaCami.Com