Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kitab-ül Kafiye

gayrı munsarıfın şiir zarureti veya tenasüp için munsarıf olması caiz olur.

şiir zaruretinden dolayı munsarıf olur. misal;


مَا ذَا على مَنْ شَمَّ تُرْبَةَ اَحمدا
اَنْ لا يَشُمَّ مَدى الزَمانِ غَوَالِيا
صُبَّتْ عَلَىَّ مَصائِبٌ لَوْ اَنَّها
صُبَّتْ عَلَى الاَيامِ صِرْنَ لَيالِياً


bu şiir malumunuz hz. fatıma validemizin, hz. peygamberimiz irtihal ettiğinde irad ettiği bi şiirdir.
"ahmed aleyhisselamın türbesini koklayan kimse üzerine ne mi olurdu?
hiç bir zamanda başka kokular koklamamak olurdu.
benim üzerime musibetler döküldü
benim üzerime dökülen musibet gündüzler üzerine dökülseydi; o gündüzler gece olurdu."


اَحمدا, غَوَالِيا ,مَصائِبٌ,لَيالِياً
bu kelimeler aslında cemi illeti ile ( ahmed veznü fiil) gayrı munsarıfdır. fakat şiirde mısralar birbirine uyumlu olsun diye munsarıf gibi olup tenvini kabul etmişlerdir.

(şiirde vezne riayet vacip, gayrı munsarıfa riayet ise mendubdur. vacibe riayet menduba riayetten evla olduğu için şiirde bu gibi şeyler olabilir.)

ve ya tenasüp yani metinde kendisiyle beraber kullanılan kelimeye uygunluk için munsarıf olur.

سَلاسِلاً و اَغْلالاً


اَغْلالاً bu kelime غِلٌّ lafzının cemisidir.
(manasını bilemiyorum bilen bi arkadaşım varsa söylerse sevinirim ::))
gayrı munsarıf deeğildir.


سَلاسِلاً bu kelime ise iki illet makamına kaim bir cemi illeti ile gayrı munsarıfdır. aslında tenvin kabul etmez ama beraber kullanıldığı eğlalen lafzına uygunluk için munsarıf olmuştur.
سَلاسِلاً bu سِلْسِلَةٌ lafzının cemisi ve zincir demektir.

9 gayrı munsarıf illetinden 2 si iki illet makamına kaim olur


bunlar; cemi ve elifi te'nisdir.

cemi; kendisinde hakikaten veya hükmen tekrar vardır.

hakikaten tekrar eder:كَلْبٌ كَلْبان اَكْلُبُ اَكْلُبُ اَكْلُبان اكاَلِبُ cemi olan kelimenin tekrar cemilenmesi vuku bulmuş. cem'un cemi (ceminin cemisi )olmuş. yani cemi tekrar etmiştir.

hükmen tekrar eder: مَسْجِدٌ مَسْجِدانِ مَساجدُ burda cemi bir defa gelmiş. fakat tekrar eden cemi ile sıgası aynı olmuş. bu sıga benzerliğnden dolayı tekrar etmiş hükmündedir.

işte bu tekrar iki illet makamına kaimdir.
hulasa فَعالِلُ فَعاليلُ vezninde olan cemiler iki illet makamına kaim bir illetle gayrı munsarıf olurlar.



elifi tenisde iki illet makamına kaimdir. elifi teenis; elifi maksura (حُبْلَى) gibi ve elifi memdude ( حَمْرَاءَ) ile müennes olan isimlerdir.

bu elifi maksurada bir te'nis birde te'nisin lüzumu vardır. tenis bir illettir ve tezkirin fer'ıdır. lüzum ise gayrı lüzumun fer'ıdir. . iki ferıyyet mevcuttur.fakat lüzum illet değildir. o yüzden tenis burada iki illet makamına kaim olur.

9 illetin herbirerinin kelimeyi gayrı munsarıf yapabilmesi için belli şartları vardır. allah izin verirse en kısa zamanda bu şartları inceleyeceğiz .
selametle...

inşallah kardeşim

emeğine sağlık, Allah razı olsun.

9 illetten 1.si adil dir.
Adlin şartı; ismin asıl sıgasından hakikaten veya takdiran çıkarılmasıdır.


eğer bir kelimenin asıl sıgası olup ondan çıkarılmışsa(mağdülü anhın mevcudiyyetine bir karine varsa); buna hakikaten adil denir.

mesela: ثُلَاثُ üçer üçer demektir. lafzı tek olduğu halde manası tekrar etmiştir.öyleyse bu kelimenin aslı vardır. (çünkü bir kelimenin lafzı ve manasının aynı anda tekrar ediyor olması gerekir.) ثُلَاثُ hem lafzı hemde manası tekrar eden ثَلَاثَةٌ ثَلَاثَةٌ den çıkarılmıştır. mağdülü anhın mevcud olduğuna dair bir karine vardır. öyleyse ثُلَاثُ bir adli tahkiki (hakiki) birde vasfiyyet iki illet ile gayrı munsarıfdır.

eğer bir kelimenin asıl vezni olmayıp sonradan uydurulan bir kelimeden çıkarılmışsa adli takdiridir.

mesela:عُمَرُ زُفَرُ bu iki isim gayrı munsarıf olarak kullanılmış.fakat kendilerinde alemiyyetden başka illet yoktur.sonradan bizzarure عامِرُ زافِر dan çıkarılmaları murad edilmiştir. mağdülü anhın mevcud olduğuna dair bir karine olmadığı için bir adli takdiri bir alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıfdır.

9 illetten "vasıf"ın şartı; asıl vaz'ında vasıf olmaktır.

bu cümleden vasfın iki kısım olduğu ortaya çıkar:
1. vasfı asli: bizzat kendisinde sıfat manası olan kelimeler; اَحْمَر bu kelimede sıfat manası yani "kırmızılık" manası vardır. vasfı asli dir.
2. vasfı arızi; manasında sıfat manası olmayan fakat ibarede bir şeye sıfat olarak kullanılan kelimeler. yani mamülü bittebeıyyedeki sıfat. مَرَرْتُ بِنِسْوَتٍ اَرْبَعٍ ben 4 hanıma uğradım. bu cümlede اَرْبَعٍ kelimesine "öyle" yani sıfat terkibi sorulmuş. fakat erbeın, 4 sayısının adıdır. yani sıfat değildir. ancak cümlede sıfat makamında kullanılmıştır. vasfi arızi dir.

o halde اَحْمَر vasfı asli illeti kendisinde var. birde veznü fiil illeti var. çünkü fiil vezniinde . iki illet ile gayrı munsarıfdır.

fakat erbeın kelimesinin vasıf olması asli değil o yüzden gayrı munsarıf olamaz.

ismiyyetin vasfiyyet üzerine galip gelmesi vasfa zarar vermez.

yani bir vasıf isim olarak kullanılmaya başlanırsa asılda vasıf olduğu için yine gayrı munsarıf olmaya devam edebilir.

mesela: اَرْقَمُ aslında siyah ve beyaz karışık olan her bir nesnenin sıfatı idi. daha sonra siyahlı beyazlı olan bir yılan cinsine isim olarak verildi. cins isim (alemi cins)
olduğu için ismiyyetin vasfiyyete galip gelmesi vasfa zarar vermez. erkam; bir veznü fiil birde vasfı asli iki illet ile gayrı munsarıftır.


fakat ismi cins değilde ismi şahıs olsa vasıf illet sayılmaz. alemiyyet illet sayılır.
mesela: كافِية aslında ismi fail olmakla sıfattır. daha sonra bu kitaba alem olarak verilmiştir. (alemi şahıs, özel isim) ismi cins olmadığı için ismiyyetin vasfiyyet üzerine galip gelmesi vasfa zarar verir. kafiye bir ta-ü tenis birde alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıftır.

bu ve benzeri misaller çoktur. kelamda evla olan ihtisardır. inşallah doğru ve anlaşılır ifade edebilmişimdir. selametle...

Dokuz illetten adli vasıfı gördük, şimdi sıra te(h)nis de

yani te ile olan tenis bunun şartı alemiyettir.

Tenisi manevide bunun gibidir.

Ancak....

Tenisi manevinin şartı ise üç üzerine ziyede, veya ortası harekeli, veya ucme olası şarttır. o halde

فهند (nün munsarıf olması caizdir.) şartlar olmadığı için.

وزينب وسقر وماه وجور bunlar ise mümtenidir. Yani ğayrı munsarıfdır.

Eğer bunlarla mezkur bilinen bir şey isimlendirilirse bunun şartı üç üzerine ziyede olmasıdır. O halde

فقدم munsarıf وعقرب ise ğayrı munsarıfdır.

9 illetten mağrifenin şartı alemiyyettir.

eğer denilirse ki ; mağrife 6 kısımdır. (zamirler-alem-ismi işaretler-ismi mevsuller-lamı tarif ile mağrife-izafet ile mağrife) neden bu 6 kısımdan sadece alem olmak mağrifenin illetine sebebtir?

cevaben: marifenin nevilerinden zamir, ismi işaret ve ismi mevsul mebnidir. gayrı munsarıf ise muğrebdirr. izafet ve lamı tağrif gayrı munsarıfı munsarıf yapar. geriye sadece alemiyyet kaldığı için mağrifenin şartı alem olmaktır.

mesela: فاطمة bir te-ü tenis var birde alemiyyet var. iki illet ile gayrı munsarıftır. kesra ve tenvin kabul etmez

9 illetten ucme nin şartı ;
1. geldiği lisanda alem (isim) olup üç harf üzerine ziyade olmak
2. geldiği lisanda alem olup ortası harekeli olmak.


mesela: شَتَرَ aslen arapça olmayıp sonradan arapçaya naklolunmuştur. geldiği lisanda alemdir.(isim olarak kullanılmıştır) kelimenin ortası müteharriktir. bir ucme bir alemiyyet iki illlet ile gayrı munsarıftır.

bu şeter kelimesinin diyarbakırda bir kalenin ismi olarak kullanılıp daha sonradan arapçada da kullanıldığını not etmişim. ancak yazılı bir kaynağım yok . kesin bilgisi olan varsa öğrenmek isterim

başka bir misal: ابراهيم bu kelime de aslen ibranice olup merhametli baba anlamında kullanılan bir isimdir. arapçaya gelmeden isim olarak kulanıldığı için 1. şart mevcut. üç harf üzerine ziyade olduğu için 2. şart da mevcut. bir ucme bir alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıftır

نوح ise üç harf üzerine ziyade olmadığı vede ortası müteharrik olmadığı için munsarıftır.


peygamber isimlerinin tamamı ucme ve alemiyyet ile gayrı munsarıftır. ancak;
صالح نوح شعيب محمد لوط هود aleyhissalatü vesselam efendilerimizin mübarek isimleri munsarıftır.

yine bunun gibi 4 büyük melek olan cebrail mikail israfil azrail as. isimleri de ucme ve alemiyyet ile gayrı munsarıftır.

9 illetten ceminin şartı; he olmaksızın müntehel cümuğ sığası olmaktır.

müntehel cümuğ; ceminin nihayeti , yani bir daha cemi teksir ile çoğaltılamayan demektir. مساجد مصابيح gibi. bu iki kelime ceminin nihayet siğasıdır. tekrar cemilenmeye kabil değillerdir. 2 illet makamına kaim bir illet ile gayrı munsarıftır

He olmaksızın cemi denildi. yani kelimenin ahirinde he üzerine durulan te-ü tenis olmayacak . فَرازِنَةٌ gibi. bu kelime cemi sıgasındadır. fakat ahirinde he olduğu için müfred müennes kelimelere benzer. cemiiliği zayıf göründüğü için munsarıftır

9 illetten terkibin şartı; alem olmak, izafet ve isnad terkibi olmamaktır.

çünkü terkibi isnadi cümledir. cümleler mebnidir.gayrı munsarıf ise muğrebtir.
terkibi izafi olmaz. çünkü izafet gayrı munsarıfı munsarıf yapar.

mesela; بَغْلَبَكَّ iki ayrı kelime birleşip isim olmuştur. bir terkip bir alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıftır.

9 illetten elif nun zaidin şartı alemiyyettir.

mesela:عِمْرانَ kendisinde elif nun zaid olan kelimedir. ve alemdir.(meryem validemizin babasının ismi) bir elif nun zaid bir alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıftır.



9 illetten veznü fiilin şartı; fiile mahsus vezin üzerine olmaktır.
mesela ; ضُرِبَ شَمَّرَ duribe meçhul fiiili mazi sıgasıdır. fiile mahsus vezindir. yani bu vezinde isim yoktur. bilahere bu kelime dövülen birine isim olarak verildiğinde bir veznü fiil birde alemiyyet iki illet ile gayrı munsarıf olur.




سَلاسِلاً و اَغْلالاً


اَغْلالاً bu kelime غِلٌّ lafzının cemisidir.
(manasını bilemiyorum bilen bi arkadaşım varsa söylerse sevinirim ::))
gayrı munsarıf deeğildir.



kelepçe manasınadır...


Notlar için çok teşekkürler. Allah razı olsun


Kafiye

MollaCami.Com