Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dünyanın iyiliği için önemlisiniz...




" Kutsal'ın ifadeleri olarak hepimiz aynıyızdır, fakat gene de siz benzersizsiniz.

Dünyanın iyiliği için önemlisiniz.

Bunu şuuruna vararak anlayın, çünkü varlığınızın en iç seviyesinde bunu bilirsiniz.
Kim olursanız olun, Dünya gezegeninde nerede yaşıyor olursanız olun, geçmişiniz ne olursa olsun, derinizin rengi veya kültürel kökeniniz ne olursa olsun, ne şekilde ibadet etmeyi seçmiş olursanız olun, hangi fayda temin eden yaşam tarzında karar kılmış olursanız olun, iyilik sizin yaratılışınızda vardır ve dünya sizin yüzünüzden kutludur.

Evet, süreç için siz önemlisiniz.Düşündüğünüz her yapıcı düşünceden, esinlenerek yaptığınız her işten, her sevgi dolu duygunuzdan hem ben hem de diğer herkes yararlanır. Bunun da ötesinde sizin sessiz tesiriniz, maddenin en ufak birimlerinden en uzaktaki galaksiye kadar her yere ulaşır. Ne kadar süptil veya açık olursa olsun, evreni etkilemeyecek bir şeyi düşünmeniz veya hissetmeniz mümkün değildir.

Siz mutlu olduğunuz zaman, dünya daha mutludur. Siz sağlıklı olduğunuz zaman, dünya daha sağlıklıdır. Siz, Tanrı'ya teslim olduğunuz zaman, dünya daha uyumludur. Sizin huzurunuz, sizin anlayışınız ve sizin varlığınız bu dünyadaki ve diğer dünyalardaki tüm ruhların huzuruna, anlayışına ve ruhsal farkındalığına katkıda bulunur.

Bu gerçeği doğrulayacak binlerce kaynaktan alıntılar yapabilirdim. Gene de hep söylenmiş ve en güzel şekilde dile getirilmiş şu ifadeleri tekrarlamış olmaktan ileri gidemezdim:
Hiç kimse bir ada değildir; hepimiz tek bir aileyiz; evren organik bir bütündür; tek bir yaprak bile Tanrı'nın bilgisi haricinde yere düşmez; adaletsizliğin ve yanlışın hüküm sürdüğü yerde ilâhî takdir devreye girer ve erdeme eski değerini iade eder

Hiçbir zaman bir başka siz olmayacaktır. Dünyaya gelmeniz bundan dolayı idi.
Hiç kimse sizin düşündüğünüz gibi düşünmedi, sizin duygularınızı deneyimlemedi, hayatı sizin algıladığınız gibi algılamadı veya sizin düşlediklerinizi düşlemedi.

[b]
Hiç kimse sizin sevdiğiniz gibi sevmedi ya da sevildiğiniz gibi sevilmedi
..

Siz hayat okyanusunun bir ifadesi olarak meydana geldiniz. Sizin yolunuz bireysel bir yoldur ve bireysel yolunuzun, sizin için hedeflenmiş olanın şuuruna varınca, artık ondan ayrılmayın. Başkalarının bildiklerini bilmek iyidir, ama size doğal düzen içerisindeki yerinizin neresi olması gerektiğini bildiren ruhunuzun kendi iç bilgisini bilmek daha iyidir.

Eğer siz bu dünyaya doğmuş olmasaydınız, dünya şimdi olduğu gibi olmayacaktı, çünkü siz bir farklılık yarattınız. Doğruluk ve rahmette açılıp genişledikçe ve büyüdükçe de farklılık yaratmaya devam edeceksiniz. "





Roy Eugene Davis
[/b]

evet...Rabbim beni yaratmış..mutlak bir...binler hikmeti vardır.. :) :) :)

aşağıda ki kısa biyografi ile düşüncemi beyan etmek istedim izninizle

Osmanlılar zamânında İstanbul'da yetişen büyük velîlerden olan Mûsâ Efendi, küçük yaşlarda ilim öğrenmeğe başladı. Otuz yaşına geldiğinde, medrese tahsîlini bitirdi. Çevresinde sayılan bir âlim oldu. İlimdeki yüksekliğini, zamânının âlimleri tasdîk ettiler. Nitekim, Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendi'nin hürmet ve muhabbetini kazandı.
Mûsâ Efendi, Koca Mustafa Paşa'daki bir tekkede şeyhlik yapan Sünbül Sinân hazretlerinin şöhretini işitti. Fakat bâzı kimselerin onun hakkında yaptıkları dedikodular sebebiyle, bir türlü gidip sohbetine katılamamıştı. Bir gün rüyâsında Sünbül Efendinin, kendi evine geldiğini gördü. Sünbül Efendiyi içeri koymamak için hanımı ile kapının arkasına pek çok eşyâ dayadılar ve üzerine de oturdular. Fakat Sünbül Efendi kapıyı zorlayınca, kapı arkasına kadar açıldı ve arkasındakiler yere yuvarlandı. Bu sırada uyanan Mûsâ Efendi, yaptığı hatâyı anladı ve sabahleyin Sünbül Sinân hazretlerinin huzûruna gitmeye karar verdi. Sabahleyin Sünbül Sinân'ın câmiine gidip vâz ettiği kürsînin arkasına o görmeden oturdu. Sünbül Sinân, vâz esnâsında Tâhâ sûresinin bâzı âyet-i kerîmelerini tefsîre başladı.Tefsîrden sonra; "Ey cemâat! Bu tefsîrimi siz anladınız. Hattâ Mûsâ Efendi de anladı." buyurdu.Sonra aynı âyet-i kerîmeleri daha yüksek mânâlar vererek tefsîr ettikten sonra tekrâr; "Ey cemâat! Bu tefsîrimi siz anlamadınız, Mûsâ Efendi de anlamadı." buyurdu. Mûsâ Efendi, hakîkaten bu anlatılanlardan bir şey anlamamıştı. Sünbül Sinân hazretleri, o gün Tâhâ sûresini yedi türlü tefsîr etti. Mûsâ Efendinin kürsî arkasında olduğunu, zâhiren görmediği hâlde anlamıştı.
Vâz bitti, namaz kılındı, herkes câmiden çıktı. Sâdece Sünbül Efendi kalınca, Mûsâ Efendi huzûruna varıp elini öptükten sonra af diledi. Sünbül Efendi de: "Ey Muslihuddîn Mûsâ Efendi! Biz seni genç ve kuvvetli bir kimse sanırdık. Meğer sen de hanımın da çok yaşlanmışsınız. Akşam bizi kapıdan içeri sokmamak için gösterdiğiniz gayrete ne dersiniz? Fakat neticede kapı açıldı ve ikiniz de yere yuvarlandınız!" buyurunca, Mûsâ Efendi iyice şaşırdı. Pek çok özürler dileyerek ağlamaya başladı, affının kabûlü ve talebeliğe alınması için istekte bulundu. Sünbül Efendi, onu kabûl ettiğini, dergâhta hizmete başlamasını söyledikten sonra; "Artık Allahü teâlânın zâtı ve sıfatları hakkında mârifet sâhibi olmak zamânıdır." buyurdu.
Bundan sonra Mûsâ Efendi hergün Sünbül Sinân'ın dergâhına gelip, ondan ders almağa ve hizmete başladı. Bir gün Sünbül Efendi, sohbet esnasında Mûsâ Efendiye; "Âlemi sen yaratsaydın, nasıl yaratırdın?" diye sordu. Mûsâ Efendi; "Bu mümkün değil! Ama mümkün olsaydı, her şeyi merkezinde bırakırdım. Âlem öyle bir tatlı nizâm içinde ki, buna bir şey ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez." dedi. Sünbül Efendi bu cevap üzerine; "Âferin Mûsâ Efendi! Demek her şeyi merkezinde bırakırdın. Öyleyse bundan sonra ismin Merkez Muslihuddîn olsun." dedi. Böylece Mûsâ Efendi, Merkez Efendi ismiyle meşhur oldu.


İlginç Yazılar

MollaCami.Com