Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kelebek Alfabesi





















Ömer Sevinçgül

Burada sözedeceğim haber yazısını bir magazin dergisinde okumuştum.


“Kelebek Alfabesi” başlıklı haberin özü şuydu:


“Doğa fotoğrafçısı” diye takdim edilen bir sanatçı, kelebek kanatlarında Latin alfabesi harflerinin yazılı olduğunu fark etmiş ve 24 yıllık bir çalışmadan sonra, bunların 26 tanesinin fotoğrafını çekmeyi başarmıştı.


Fotoğrafçının sebat ve gayretinin takdir etmemek mümkün değildi. Çektiği fotoğraflar ise birer sanat eseriydi. Dergi, haberi verirken, kendi yorumunu da sunuyordu, “Doğa, alfabeyi, insanlardan çok daha önce keşfetti” diyordu yazının giriş cümlesinde.


Daha ileriki bir paragrafta ise şunlar söyleniyordu:


“Evet, doğa alfabeyi kelebeklerin kanatlarına asırlar öncesinden yazmış.”


Bu haber ve yorum beni bir hayli düşündürdü. Bir yandan kelebek kanatlarının ustalıkla fotoğraflarını çeken kişi takdir ediliyor, öte yandan o kanatların, dolayısıyla harikulade birer sanat şaheseri olan kelebeklerin yaratılması doğaya ve tesadüfe veriliyordu. Bu büyük çelişkiye hayret etmemek mümkün değildi.


Kabul etmek lazım, bahsedilen fotoğrafları çekmek göründüğü kadar kolay değil. Bu işi yapabilecek kimsenin hem ilmi, hem iradesi, hem gücü, hem görmesi, hem de tecrübesi olmalı. Nitekim, haberdeki sanatçı da böyle biri.


Bir kelebeğin yapılması içinse sınırsız bir ilim, irade ve kudret gerekiyor. Buradaki sözünü ettiğimiz fotoğraflar tesadüfen çekilmezken, yukarıda özetlediğimiz ‘haber’ yazısı tesadüfen yazılıp, dizilip, dergi sayfalarına basılamazken, hakiki kelebeğin tesadüfen oluşması mümkün mü?
“Doğa alfabeyi kelebeklerin kanatlarına asırlar öncesinden yazmış” deniliyor. Denek ki öncelikle kelebeklerin kanatlarındaki nakışların birer “yazı” olduğu kabul ediliyor.


En basit dilbilgisi kuralına göre hemen soralım:


“Yazmış” fiilinin öznesi kim?


Dergi, “doğa” diyor.


Peki, yazar olduğu söylenen “doğa”, y azının kelebeğin, kanadın, harfin, alfabenin ne olduğunu biliyor mu? “Görme özelliği var mı? Bilinçli mi? Kainatta olup biten olayların farkında mı? Hepsi bir yana, “doğa”, kendisinin ne olduğunu biliyor mu?


Hayır!


Oysa, “yazmak” fiilinin öznesi olacak yazarın, her şeyden önce “yazı”nın ne olduğunu bilmesi gerekmiyor mu? Bilmek de yetmez, yazmayı istemeli ve yazmaya karar verebilmeli. Bu da yeterli değil, bildiği ve istediği yazıyı yazabilmesi için yazacak gücü olmalı.


“Doğa”da bu sıfatların hangisi var?


Kaldı ki, “doğa” da bir eserdir, asla usta olamaz. Bir yazıdır, yazar olamaz. Bir nakıştır, nakışçı olamaz. Bir resimdir, ressam olamaz. Şu halde sonsuz ilim, irade, kudret sahibi bir yaratıcı gerekli…




Kelebek haberini veren dergi, kanatlardaki işaretlerin birer yazı olduğunu kabul ediyor. Latin alfabesi harfi olmalarının bu kabulde bir tesiri var mı bilmiyoruz. Sebep ne olursa olsun, bu kabul bile bir ileri adım sayılır. Sıra o yazıları yazmayı bilen, isteyen ve yazan sanatkarın tasdikinde. Bu ise, insaf sahipleri için zor olmasa gerek.


“Ülfet” (alışma, alışkanlık) garip bir hastalık. Bu illet yüzünden alıştığımız şeylerdeki harika özellikleri göremiyoruz. Biri çıkıp da, “kelebeklerin kanatlarında harfler var” demese, ne kelebeğe, ne de kanatlarına dönüp bakacağımız yok. Oysa, asıl güzellik ve mükemmellik kelebeğin kendisinde. Kanadında yazı olmuş, olmamış ne fark eder, kelebek mucizevi bir kelime zaten.


Basit bir yumurtadan tırtılın, kaba saba tırtıldan güzeller güzeli, gören, işiten, uçan bir kelebeğin çıkışı her akıl sahibini hayran bırakmalı değil mi?


Tırnak kadar kelebek, sanat mükemmelliği yönünden dünyanın en gelişmiş uçaklarına meydan okuyor, ama maalesef dikkatimizi bile çekemiyor.


En basit bir uçağın bile kendi kendine veya tesadüfen meydana gelebileceğini kabul etmek mümkün değilken, en gelişmiş uçaklardan milyonlarca defa daha mükemmel olan bir kelebeğin tesadüfen yapılabileceğini hangi akıl kabul edebilir? Akılsız, şuursuz, ilimsiz ve iradesiz ‘doğa’nın eseri olabileceği hangi mantıkla açıklanabilir?


Yani kelebek midir harikulade olan?


Kainat bir kitap ve her varlık manalı bir kelime değil mi?


Bakalım çevremize…


Düşünen insanı hayran etmeyen ve mucizevi özellikleriyle akıl sahiplerini Rabbine götürmeyen canlı var mı?
Akvaryumdaki balığı, kafesteki kuşu, dağlardaki çiçeği bir de bu gözle seyredelim ve düşünelim!


Bakmasını, görmesini, okumasını bilene Rabbani sırlar anlatıyor onlar!


Ben de şuanda ömer sevinçgülün kitabını okuyorum :)

ya bu kelebek alfabesi çok güzelmiş ;)

çok güzel....
paylaşım için teşekkürler kardeşim...

çok ilginçmiş...tşkkrlr...


çok güzel....
paylaşım için teşekkürler kardeşim...


İlginç Resimler

MollaCami.Com