Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ilim tahsil etmek hakkında

Muhterem Mü’minler!
Hutbemiz, İLİM TAHSİL ETMENİN LÜZUM VE EHEMMİYETİ hakkındadır. İlim; zikredilen, anılan şey kendisi sebebiyle sahibine aydınlanan bir sıfattır. Cehlin zıddı olan bu kelime şöylede izah edilebilir. Bir şeyi hakkıyla bilmek, anlamak, öğrenmek demektir. Ayrıca Allah-ü Teâlâ’nın sıfat-ı sübûtiyyesinden olup her şeyi bilmesinede ilim denir. Bizleri halkeden Rabbimiz, bize gönderdiği Peygamberine ilk vahyinde “oku” diye emir buyurmuş ve devamında ilmin bizzat Allah(cc) tarafından kalem ile levh-i mahfuz’da yazıldığını ve öğretildiğini beyan etmiştir. Öyle ise insanlığın ilk muallimi ve mürebbîsi Hz.Allah(cc)’tır. Okuma ve yazmayı insan oğluna Cebrâil(as) vasıtası ile O öğretmiştir. Bu sebeple mü’minin müslümanın ilk vazîfesi ilim öğrenmek, bu sûretle de kendini cehâlet çukurundan kurtarıp, ilmin aydınlığında dünya ve âhiret saâdetini temîn etmeye çalışmaktır. Cenab-ı Hakk hutbemin başında okuduğum âyet-i kerîmesinde meâlen: “(Ey Habîbim) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmaktadır. Yine Mevlâmız: “(Kulları arasında) Allah(cc)’tan hakkıyla korkan ancak âlimlerdir.” buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz(sav)’de bir hadîs-i şeriflerinde: “Bir kimse ilim öğrenmeyi arzu eder olduğu halde bir yola girse Allâh-ü Teâlâ onu Cennet’e giden bir yola yöneltir. Melekler de elbette kanatlarını ilim öğrenmek isteyenin rızâsı için indirirler. Âlim için göklerdekiler ve yerdekiler hatta su içindeki balıklar dahi istiğfar ederler. Âlim’in abid üzerine üstünlüğü, ayın diğer yıldızlar üzerine üstünlüğü gibidir. Âlimler Peygamberlerin vârisleridir. Çünkü peygamberler ne bir dinar, ne bir dirhem mîras bırakmadılar. Ancak ilmi mîras bıraktılar. O halde kim onu alırsa çok nasîb almış demektir.” buyurmaktadırlar. Bir diğer hadîs-i şerîfte: “İlim öğrenmek her müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır.” buyurulmaktadır. Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: “Sana ilim (tahsil etmek) lazımdır. Zira ilim, müminin dostu; vakar veziri; akıl, delili; amel, yardımcısı; rıfk, babası (aslı); yumuşak huyluluk, kardeşi; sabır ise askerinin kumandanıdır.” Ahmed bin Hanbel hazretleri de: “Bir insan ilme çalıştığı müddetçe alimdir. Artık benim bildiğim yeter diyerek ilmi terk eden cahildir. Cahiller ise ölü mesabesindedir.”, buyuruyor.
Muhterem Mü’minler!
İslâm büyükleri, bir cemiyette beraberce yaşayan insanlar noktasından ilmi iki kısma ayırmışlar. Birincisi; farz-ı ayn yani, mükellef olan her mü’min erkek ve mü’mine kadın için öğrenilmesi farz olan ilimdir. Buda tevhîd ilmi, ahlâk ilmi ve fıkıh ilmidir. Tevhid ilmi, inanç ve i’tikada müstenîd olan ilimlerdir. Allâh(cc)’ın varlığını, birliğini, sıfat-ı zâtiye ve sübûtiyesini, bütün mahlûkâtı yoktan var ettiğini, ondan başka ilah olmadığını bilmektir. Ahlâk ilmi, bir müslümanın içerisinde bulunduğu cemiyette, etrafındaki insanları rahatsız edecek her türlü kötü davranıştan kaçınması, bütün hâl ve harekâtında Fahr-i Kâinât Efendimiz’in ümmetine mîras olarak bıraktığı sünnet-i seniyye ye uygun hareket etmesidir. Fıkıh ilmi ise, dînin aslı, esâsı ve hülâsasıdır. Dünyevî ve uhrevî hayatımızı mamur etmeye vâsıtadır. Günlük hayatımızla alâkalı aklımıza gelen (her türlü ibâdât-ü tâat, yeme içme, giyim kuşam, yatma kalkma, temizlik, ticaret, âmirlik, memurluk vesair.....) her husûsu en ince teferruatına kadar tahlil eder, îzâh eder ve netîcelendirir. İşte her müslümanın, evvelâ Allâh(cc)’a karşı kulluk vazîfeleri ile alâkalı hususlarda daha sonrada cemiyet içerisindeki vaziyetine göre dünyevî işleri ile alâkalı hususları öğrenmesi farzdır. Bunları öğrenmek içinde mevzû ile alâkalı muhtelif kitaplara veya bu mevzûlarda ihtisas sâhibi olan hocaefendilere mürâcât edilebilir.
İlmin ikinci kısmı ise, farz-ı kifâye yani, cemiyette bir kısım mü’minlerin yapması ile diğerlerinden bu mesûliyetin düştüğü ilimlerdir. Bunlar âlet ilimleri, tefsir, hadis, kelâm, usül ve akâid gibi ilimlerdir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki diğerlerinden sadece öğrenme mesûliyeti düşer. Öğrenene, bu ilimleri tahsil edenlere yardımcı olma mesûliyetleri düşmez. Bu bakımdan sair müslümanların da, kendisini ilim yoluna adamış, insanların irşad ve hidâyeti için çalışan, cemiyetin huzur ve asâyişini temin hususunda gayret sarfeden âlimlere, talebelere ve onları barındıran müesseselere yardımcı olmaları şarttır. Nitekim, ilme ve âlime ehemmiyet veren cemiyetler her zaman ayakta kalabilmişler, aksi durumda olanlar ise dâima yıkılmaya mahkûm olmuşlardır.
Muhterem Mü’minler!
Sâir müslümanlar için hal böyle iken, âlimler ve ilme tâlib olanlar için de dikkat etmeleri îcab eden bazı hususlar vardır. İlim tahsîl etmeye tâlib olan her mü’min, her şeyden evvel sahih bir niyyete sahib olmalıdır. Öğrendikleri ile önce kendisi amel etmeye çalışmalıdır. İlmiyle hizmet ederken ve ilmini başkalarına öğretirken Allâh(cc)’ın rızâsından başka bir maksada meyletmemeli, ihlâs ve samîmiyetten katî sûrette ayrılmamalıdır. Ayrıca ilim sıradan herkese verilmemelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz(sav): “İlmi, ehline öğretmeyen, hınzırın boynuna cevher, inci ve altın takan kimse gibidir.” buyurmaktadırlar. Zîrâ ilim, ehlinin elinde olursa ancak o zaman irşad ve hidayet vesîlesi olur. Aksi takdirde dalâlet ve felâket vesîlesi olur. Büyük Allah dostlarıda ilimle alâkalı olarak: “Rabıtasız ilim zehire münkalib olur” buyurarak ilmin hangi vasıftaki insanlar elinde olması îcab ettiğini en veciz şekilde ifade etmişlerdir. Yani; ilim, Feyz-i Muhammed ile alâkadâr olmayıp manevi bir terbiye almayan insanların elinde olursa o ilim insanlar için tehlikeli olabilir. Eğer Feyz-i Muhammed ile alâkadâr olan kimselerin elinde olursa işte o ilim insanlara fâideli olur, işte oilim insanlar için hidâyet ve saâdet vesîlesi olur demektir. Hz. Üstâzımız (ks)’da düâlarında, mücerred olarak sadece ilim taleb etmemişler, ilimle berâber asıl o ilmi faideli hale getirecek olan şeyi de taleb etmişler ve buyurmuşlardır ki: “Yâ Rabbi, bize ilim ver, feyiz ver, nur ver. Verdiğin ilmi, feyzi ve nûru kullarına yaydır Yâ Rabbi” diye düâ etmişlerdir.

ALLAH celle cellahu razı olsun kardeşim..
RABBİM bilemediklerimizi bildirsin
bildiklerimizlede ıhlasla amil olamamızı nasip eylesin

İLİM KENDİN BİLMEKTİR

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

ALLAH celle cellahu razı olsun kardeşim..

meden-i hadim kelimesinin anlamını takdim eder misiniz.


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com