Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İlim Amel İhlas ( Hutbe ilim,amel)

Ey şeref-i İman ile müşerref olan ehl-i İman,
Bu haftaki hutbemiz İLİM, AMEL VE İHLAS hakkındadır.
Cenab-ı Hakk’ın eşref-i mahlukât olarak halk ettiği insanoğlu, bu dünyaya gayesiz ve başıboş olarak gönderilmemiştir. Bu sebepledir ki Allah-ü Teala kendisine akıl nimetini bahşetmiş, Peygamberler ve semavi kitaplar vasıtası ile de ona sırat-ı müstakim’i öğretmiştir. Ayrıca rızasına uymayan halleri ve bunlar karşılığında verilecek cezaları da beyan etmiştir. Şu halde akıl sahibi bir insana düşen, Cenab-ı Hakk’ın kendisine emrettiği ve yasakladığı hususları iyice öğrenmek, öğrendikleriyle amel etmek ve yaptığı amelleri de ihlas ile yani sadece Allah rızasını gözeterek yapmaktır. İlim, amel ve ihlas Din-i Celil-i İslam’ın cüzleri ve birbirlerinin mütemmim parçalarıdırlar.


Bu hususu Silsile-i Sadat'tan Ebu'l Faruk (k.s.)h azretleri, şu mübarek sözleriyle ifade etmişlerdir: “ Yine malumları olsun ki şeriat (yani Dini Celil-i İslam) üç cüzden mürekkeptir. Bunlar İlim, amel ve ihlas’tan ibarettir. Bu üç cüzden her biri tahakkuk etmedikçe şeriatın(İslam’ın) kemali tahakkuk eylemez. Ne zaman ki şeriat tahakkuk eder, rızay-ı Bârî hâsıl olur., Rızay-ı Mevla ise bütün dünyevi ve uhrevi saadetlere kefildir.”
İlmin fazilet ve ehemmiyetini ifade eden bir çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Cenab-ı Hak Zümer Suresi’nin 9. ayet-i kerimesi’nde “ (Ey Habibim) De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.”
Ancak tek başına ilim yeterli değildir. Zira yukarıdaki ayet-i kerime şu şekilde tefsir olunmuştur: “Amellerin hakikatlerini bilip bu ilimlerinin icabını yapanlarla;cehalet ve dalalet içinde yaşayanlar müsavi değildirler” Görülüyor ki amele çevrilmeyen ilmin faydası yoktur. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allah’ım menfaat vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım” buyurmuşlardır”
Silsile-i Sadat'tan Ebu'l Faruk Hazretleri de amelsiz ilmin vehametini şu şekilde ifade etmişlerdir: “Yine iyi bilinmelidir ki ilim, amel için lazımdır. Amelsiz ilim, menfaat vermeyen ilim musibetin en şiddetlisi ve en büyüğüdür. Yarın huzurullah’ta sahibi aleyhine delil olacaktır. Onun için Cenab-ı Fahr-i Âlem menfaat vermeyen ilimden Allah’a sığınmıştır. İlim verilip de amele muvaffak kılınmayan kimse ehl-i mekr ve istidractır. Bu babda daima Allah’a iltica eylemek, amele sarılmak, ehl-i mekr ve istidrac olmaktan daima korkmak lazımdır.”


Amelsiz ilim nasıl menfaat vermiyorsa, ihlassız yapılan ameller de sahibine fayda vermez, bil-akis çok zarar verir. Yapılan ameller ancak ihlas ile, yani sadece Allah Rızası gözetilerek yapılırsa değer kazanır. Zira Cenab-ı Hak bir Hadis-i Kudsî’de şöyle buyuruyor: “Ben, ortakların ortaklıktan en uzak olanıyım. Kim işlediği amelde benden başkasını bana ortak koşarsa, o kişiyi de ortak koştuğunu da reddederim.”
Amelden önce lazım olduğunu zikrettiğimiz ilmi tahsil ederken dahi ihlaslı olmalıdır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ; “Azîz ve Celîl olan Allah’ın rızasını kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz” buyurmuşlardır.
Silsile-i Sadat'tan Ebu'l Faruk Hazretleri, ihlası ve sahibine kazandıracağı dereceleri şöyle ifade etmişlerdir: “İhlas, bir mazarrattan korkmadan ve bir menfaat beklemeden, yalnız Allah rızası için çalışıp, i’lay-ı kelimetillah yolunda (el-mücahid fî sebilillah, el-müştak ilâ cemalillah) sırrına mahzar olmaktır ki işte bu kimse hem sekerât-ı mevt geçidini hem mizan hem de sıratı kolayca geçerek cennet ve cemâl-i ilâhî ile müşerref olacak hakiki bir kuldur.”
( mollacami.net - Müderris )


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com