Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Şehit Çocuğu..


Abdülkâdir iki aylık hamile eşi ile sabah kahvaltısı yaparken, Minârelerden acı acı Salâlar veriliyor ve ardından..
Komşu kasabaya düşmanın baskın yaptığı bildiriliyor ve Allah aşkına eli silah tutanların Merkez Câmii önünde toplanması isteniyordu.
Bir anda tıkanan ve ağzındaki lokmayı güçlükle yutan genç, eşine dönerek; "Düşman, benim din kardeşlerime saldırırken..
Ben evde oturamam! Ne olur bana hakkını helal et" diyor ve silahını kaptığı gibi Merkez Câmiinin önüne gidiyor.
Aylar sonra eşinin şehit haberini alan genç hanım, ben bu acıya dayanamam diye bağırıp çağıracağı anda Hazret-i Âmine'nin de Peygamberimizi babasız doğurduğunu hatırlayınca!..
"Allah'ım bana sabır ver. Âhirette eşimden ayırma ve karnımdaki yavrumu sâlihlerden eyle" diye dua ediyor.
Aradan aylar geçiyor ve ana karnında yetim kalan çocuk dünyaya geliyor.
Beş yaşına kadar annesinin yanından hiç ayrılmayan ve Baba diye bir şey bilmeyen çocuk, beş yaşından sonra dışarı çıkmaya başlıyor ve yaşıtlarının "Baba! Baba!" diye birilerine koştuklarını görünce, ağlayarak eve geliyor ve annesine
"Anne! Arkadaşlarımın hepsinin babaları var da neden benim babam yok?" diye soruyor.
Bir anda çok duygulanan ve göz yaşlarını tutamayan annesi; "Yavrum! Senin de baban var ama çok uzaklara gitti" diye cevap veriyor.
Ara sıra aynı soruyu soran ve aynı cevabı alan çocuk, zamanla gerçeği öğreniyor ve annesini üzmemek için bu konuyu kapatıyor.
***
Aradan yıllar geçiyor ve çocuk 12 yaşına gelince eline bir şiir geçiyor. Bu şiirde kendini bulan çocuk, eve gelip odasına kapanıyor ve ağlayarak okumaya başlıyor.
Anne! Anne! Babam yok mu? Nerde kaldı gelmedi?
Gözlerimden akan yaşı, hiç kimseler silmedi!
Ben büyüdüm, beni görüp murâdına ermedi!
Geçti anam, geçti artık, ağlamanın zamanı
Çok bayramlar geldi geçti, bir elbise görmedim!
Çok geceler aç yattım, hiç kimseler bilmedi!...
Yavrusunun okuduğu şiiri dışarıda gizlice dinleyen ve çok duygulanan anne, birden içeri giriyor ve yavrusunun boynuna sarılıp ağlamaya başlıyor.
Ana-oğul ağlaşırken bir ara uykuya dalan çocuk, rüyâsında babasını görüyor ve "Baba! Sen ölmedin mi?" diye soruyor.
Babası; "Yavrum ben ölmedim! Ben şehit oldum! Şehitler ölmez ki" diyor ve sonra,
"Üstünde kul hakkı olmayan arkadaşlarım, diledikleri an Cennet'in içene girip gezerken,
Benim üstümde kul hakkı olduğundan, Cennet'in kapısına kadar gittiğim halde içeri giremiyorum!"
Çocuk; "Babacığım! Üstünde nasıl bir kul hakkı var" deyince, babası; "Komşumuz Hasan Amca'ndan ödünç olarak bir tas un almıştım. Onu ödeyemeden şehit oldum. Annen o tası biliyor" diyor.
Sevinçle uyanan çocuk, "Anne! Ben babamı gördüm. Babam ölmemiş, şehit olmuş" diyor, gördüğü rüyâyı anlatıyor ve sonra..
"Anneciğim, o tasa un doldur da Hasan Amca'ya götüreyim, babam Cennet'e girsin" diyor.
Annesi tası hazırlayınca, koşarak Hasan amcasına gidiyor, gördüğü rüyâyı anlatıyor ve "Hasan Amca, ne olur babama hakkını helal eder misin?" deyince,
Hasan Amca ağlayarak çocuğu kucaklıyor. "Unu aldım, kabul ettim, babanın borcu ödendi ve ona bütün hakkım helal olsun" diyor.
Sonra, "Bu benden size hediye olsun" diye, elindeki un dolu tası tekrar çocuğa veriyor. Ayrıca o anda cebinde ne kadar parası varsa, hepsini çocuğun cebine koyuyor.

ÇOK DUYGULANDIM allah razı olsun


ÇOK DUYGULANDIM allah razı olsun
çok güzeldi ellerinize sağlık :'(


Hikayeler

MollaCami.Com