Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Şeytanın tuzaklarından kimler emin olabilir, nasıl kurtulunur

Halis ECE

Şeytanın tuzaklarından kimler emin olabilir, nasıl kurtulunur


Mel’ûn Şeytan, Allah’ın rahmetinden kovulup uzaklaştırıldığında “Dedi ki: Ey Rabbim! And olsun ki, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (kullarına günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların müstesnâ!” (Hicr suresi, 39-40)

Şeytan, o gün bu gündür vazifesini hiç aksatmadan sürdürmekte… Çeşit-çeşit hile ve tuzaklarla mü’minleri ağına düşürmek, onları uçuruma yuvarlamak için sürekli çalışıp çabalamaktadır. Bunda hiç ama hiç kuşkumuz yok.

Ayet-i celilede açıklandığı üzere şeytanın bu tuzaklarından kurtulanlar, ancak “muhlasıyn” yani Allah Teala’nın kendilerine lutfiyle-keremiyle ihlâsı nasip ettiği, kalplerine yerleştirdiği kullardır.

Demek ki kulun ‘hâlis’ olması da ‘muhlİs’ olması da onun şerrinden kurtulmaya yetmiyor. Elbette ki her mü’min için ihlâslı olmaya çalışmak ve bu yolla ihlâsı elde etmek şart… Ama şeytanın hilelerinden kurtulabilmek için yeterli değil. Onun zararlarından emin olabilenler, ancak Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle ihlâsa erdirilenler… Rabbim bizleri de bu zümreye ilhak eylesin.

***

Peki bütün mü’minler “muhlasıyn” grubuna dahil olamaycağına göre, onlar kendilerini şeytanların kötülüklerinden nasıl koruyacaklar? Bunun yolu-yordamı, usûlü-yöntemi nedir?

Gelin, her sorumuzun, her meselemizin olduğu gibi, bu sorumuzun cevabını da Melâmızdan alalım.

Onu rahmetinden tard eden/kovan Rabbimiz (c.c.) Kur’an-ı Kerim’inde buyuruyor ki:

“Eğer şeytandan bir vesvese, bir gıcık gelirse hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir. Takvâ sahibi mü’minler, kendilerine şeytandan bir vesvese ilişip dokunduğunda tezekkür ederler (Allah’ı zikreder/hatırlar, durup düşünürler). Bir de bakarsın ki derhal kendi basîretlerine sahip olmuşlar/gerçeği görüvermişlerdir.” (A‘râf suresi, 200-201)

***

Demek ki şeytanın şerrinden kurtulmanın, onun kötülüklerinden emin olmanın yolu; öncelikle ve derhal “Eûzü billâhi mineşşeytanirracîm” diyerek Allah’a sığınmak... Onun muhkem/sağlam kalesi içerisine girip kendimizi emniyete almak… Ardından da silahımızı-techizatımızı kuşanıp onun saldırılarına karşılık vermek… Yani boş durmayıp Allah’ı zikirle-tefekkürle/rabıtayla meşgul olmaktır.

İşte ancak o takdirde Rabbimiz bize hakikati görme/görebilme basiretini veriyor ve hakkı-batıldan, doğruyu-eğriden, güzeli-çirkinden ayırt edebilme gücüne kavuşuyoruz.

Nitekim Sevgili Peygamberimiz Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz zikir hakkında şöyle buyurdular:

“…Allah Teâlâ size, kendisini çokça zikretmenizi emretti. Bunun misâli şudur: Bir kişi düşünün, düşmanları peşinden sür’atle geliyor ve onu yakalamak istiyorlar. O zât ancak sağlam bir kaleye sığınınca kendisini onlardan koruyabiliyor. Kul da böyledir. Kendisini şeytandan ancak (Allah’a sığınıp) O’nun zikri ile koruyabilir...” (Tirmizi, Sünen, Edeb 78, 2863; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4, 130, 202)

***

Başka hadis-i şeriflerde şu açıklamaları da görmekteyiz:

“Şeytanlar bir eve girmek, orada gecelemek, evdeki nimetlerden faydalanmak, orada insanları aldatmak ve günahlar işletmek isterler. Buna mânî olan şey, kişinin eve girerken ‘Besmele’ çekmesidir…

“Bir kimse evine girerken ‘Besmele’ çekerse, bunu duyan şeytanların lideri, adamlarına, büyük bir üzüntüyle, o gece bu evde kalamayacaklarını söyler…

“Bununla birlikte onlar, yemekten faydalanabilecekleri ümidiyle yemek vaktini beklerler. Şayet o evde yemek yenirken ‘Besmele’ çekilmezse, şeytanlar büyük bir zevkle karınlarını doyurur ve yemeğin bereketini alıp götürürler.

“ İnsanın zikrullahı terk etmesi, onlar için bir gıda, bir beslenme ve güçlenme vesilesi olur.

“Sonra da ev halkını aldatmaya çalışırlar…

“Eğer yemek yenirken ‘Besmele’ çekilirse, o evden hiçbir şekilde istifade edemeyeceklerini anlayarak orayı terk etmek mecbûriyetinde kalırlar.”
(Müslim, Sahih, Eşribe, 102, 103; Ebû Dâvûd, Sünen, Et‘ime, 15; Ahmed b. Hanbel, 5, 382, 397; Hâkim, el-Müstedrek, 4, 121.)

Böylece hayatımızda Eûzü ve Besmele’nin ne kadar önemli olduğunu da görmüş-öğrenmiş-anlamış oluyoruz.

Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’i ve evladın şeytanın her türlü hile ve tuzaklarından muhafaza-himaye ve vikaye eylesin. Amin…

amin Allah razi olsun hocam ...

Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’i ve evladın şeytanın her türlü hile ve tuzaklarından muhafaza-himaye ve vikaye eylesin. Amin


Amin amin amin...

Hz Allah razı ve memnun olsun Hocam. Yine çok istifade edebileceğimiz bir yazı olmuş. Kaleminize, yüreğinize, elinize sağlık. ^
Şeytan (aleyhillane) sizin yanınıza yörenize uğrayamasın.

Rabbim sizlerden de razı olsun sevgili kitapçı ve anise... Güzel dualarınıza hudutsuz "amin"ler, mukabil hayır dualar... Vesselâm...

Şimdi garip birşey diyeceğim , galiba bu şeytan iyi birşey Çünkü o geldimi Allah'ı anmak akıla geliyor , yoksa gelmiyor
öyle anladım.
Birde sanki dışarıdan biri geliyor yahu şeytan içimizde! bizden ayrı birşey yok.
Şeytanın tuzagı denilen şeyler yanlış inanc ve düşüncelerdir.
Kişi bilmediği şeyde yenilir.
Allah'ın kurallarını bilip ona uymayı dilemek, istemek, gayret sarfetmektir, önemli olan
Allah aşkına bilmeyen Allah'ın kullarına şeytanı gözlerinde büyültürmeyelim.
Bir sohbette bu konu işlenmişti, sonradan öğrendim ki garibin biri herşeyden korkar olmuş şeytan diye herşeyden ürker oldu. Anlattım dışarda bir varlık yok korkma diye , zor anlatmak ama kolayı var akla gelen kötü düşünce dense, vesvese dense...neyse sanki dışarda bir varlık var gibi, sanki Haşa Allah'tan güçlü gibi..
Yok öyle birşey dışarda kimse yok!
Herşey içerde, dışarda boşuna aramayın! içerde Ne demek istediğini anladım Rabia hatun, Nasrettin Hoca; İmam-ı gazali malum aynı hikaye içerde kaybettiğinizi dışarda arıyorsunuz, bulamazsınız. Yani ;)
Şeytanı anlatıp niye büyültürler anlamadım ki?
Sen korkmuyormusun?
Rabbim varken? ondan mı korkayım? O'na sığındım mı O, korur, hemde heryerde, igne deligine girsende


Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’i ve evladın şeytanın her türlü hile ve tuzaklarından muhafaza-himaye ve vikaye eylesin. Amin…


Amin..! Cenab-ı Allah (celle celaluhü) razı olsun.

Sahi aklıma geldi, başımdan bir olay geçti şöyle :
Şimdi teheccüde kalkmıştım, korkarak tabiki eşim namaz kılmamı istemiyordu gizli yapmaya çalışıyordum.
Midem bulandı diye kalktım, tabi abdest alıp namaza niyetim var. Öyle heyecanlandım ki, Peygamber (s.a.v) böyle namaza kalkardı diye tam Allahu ekber derken birden önümde bir ışık durdu imam gibi ...sonra garip şekilde yer değişti adeta Medine 'deydim yersiyah mermer oldu ...namazı Medinedeymiş gibi kıldım.
Allah'ım harikaydı, seviçten mutluluktan uçuyordum (tabiki geciyor hemen unutuyor insan anında, kalıcı değil)
Eşim kalktı geldi, neyse atlatmıştım'', namazda huşu bulamıyorum'' deyince, ben buluyorum şimdi Medinedeydim deyince sanki delirmişim gibi bana baktı.
Konuşurken, elimde kur-an meali vardı birden tokatlamaya başladı, sonra yere asıldı yerde başıma yumruklarla vuruyor Alahuekber diye bağırıyordu. 'çık şeytan içinden çık ' diye bağırıyordu..
Çok korkmuştum, ne olduğunu anlamadım. sonra ' gel seni affettim'' dedi
İçimden'' kendini ilah sanıyorsun demek dedim, beni affettin ha ! evi terketmeye o zaman karar verdim.
Benim o günden beri adım deli...Bunlar olmayacak şeyler gibi geliyor insana ama oluyor inanan olmazsa insan neler çekiyor???

Sevgili SERHENDİ ve melissa rumuzlu kardeşlerimize de ilgilerinden/mesajlarından dolayı teşekkür ediyorum. Rabbim sizlerden de razı olsun.

Yazdıklarından anlıyoruz ki, melissa kardeşimizin başına hayli büyük işler gelmiş. Gerçekten tahammülü güç. Rabbim kendisine ve sıkıntısı olan bütün mü'minlere kolaylıklar ve hayırlı çıkış yolları nasip eylesin.

Şeytanla ilgili söylediklerini de, kanaatimce bu halet-i ruhiye/psikoloji içerisinde yazmış... O bakımdan uzun uzadıya cevap verme yerine kısaca bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum:

1) Şeytana mecazi anlamda da olsa "iyi bir şey" demek doğru olmaz. Çünkü kötüdür, Allah'a isyan etmiş/kafa tutmuş, Onun rahmetinden kovulmuştur. Bundan büyük de kötülük olmaz elbette!

2) Şeytan içimizde-damarlarımızda dolaşsa da, sadece içimizde hayali-mevhum bir varlık demek yanlış olur. Hariçte de mevutturlar. Ancak onlar, latif varlıklar olduğu için beden gözümüzle göremiyoruz. Yoksa haricen varlıklarında kuşku yok; çünkü Kur'an-ı Kerim haber veriyor. Hem de çok net/sarih...
Şeytanlar/cinler de İlahi emir ve nehiylere muhatap varlıklardır insanlar gibi... Yükümlü ve sorumludurlar. Dolayısiyle hem mükâfat hem de mücazat söz konusudur onlar için de... Ayrıca mükellefiyet noktasında, varlıklar içerisinde sadece cinler ve insanlar var, bir başka varlıktan bile söz edemeyiz. Bu husustaki ayet-i kerime malum... Kullukla emredilen iki sınıf: İns ve cin taifesi...

3) Şeytanın düşmanlığına gelince; bunu da yine Rabbimiz haber veriyor bize: "O sizin apaçık düşmanınızdır" buyurarak pek çok ayet-i celilede...

4) Rabbimizin rahmeti karşısında şeytandan korkmanın bir manası yok elbette... Biz gereken tedbirimizi alıp silahımızı kuşandıktan sonra onun bize galip gelmesi düşünülemez. Malum; zayıf rakibi de herkes alteder, bu da muhakkak...

Bilgilerinizi rica ederim, selam ve dualarımla...


Halis Ece

MollaCami.Com