Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İtikâdî mezhepler



İTİKÂDÎ MEZHEPLER

İtikâdla-inançla alâkalı mezhepler, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Bidat diye ikiye ayrılmaktadır.

Eşariye (sünni) ve Mâturidiye (sünni) mezhepleri birinci gruba;
Hâriciler (bidat), Kaderiye (bidat), Cebriye (bidat), Vehhâbiye (bidat), Mûtezile (bidat), Şîa (bidat) ve Mücessime (bidat) ikinci gruba girmektedir.

Ehl-i Sünnet, Resûlüllah s.a.v. Efendimiz’in ve ashâbının yoluna bağlıdırlar. Onların izinde olmayı kendilerine düstur olarak seçmişlerdir. Bundan dolayı Ehl-i Sünnet veya kısaca Sünnîler adını almışlardır.

Ehl-i bidat ise, sünnetten çok kendi uydurmaları olan düşünce ve inançlara bağlanırlar. Bidat da kelime olarak sonradan uydurulan şey demektir.

Ehl-i Sünnet, âyet ve hadisleri kendi şahsî görüşlerine göre tevil ve tefsir etmez, Allah ve Resûlünün kastettikleri manaya uymaya çalışırlar.

Kısacası, Ehl-i Sünnette ibtida (değiştirmek) değil, ittiba (uymak) esastır. Yani dinde aslı olmayan yeni yeni şeyler icat etmek yerine; Allah’ın Resûlü s.a.v.’e uyma, tâbi olma ve onun ashâbının gittiği yolu tâkip etme yolunu seçmişlerdir.

Ehl-i Bidat ise, âyet ve hadisleri kendilerine göre tevil ve tefsir ederler.

Bâtınîler ve Mûtezile, âyetin zâhirini terk ederek başka manalar ararlar. Bu yüzden Ehl-i Hevâ diye isimlendirilmişlerdir.

Ehl-i Sünnet, Hâriciler ve Vehhâbiler gibi tamamen zâhire de bağlı değillerdir.

Nassları (ayetleri), öyle olur-olmaz şekilde tevil etmemekle beraber, nassların (ayetlerin) rûhuna ve özüne de ehemmiyet verirler. Yani zâhir-bâtın dengesini muhâfaza etmeye çalışırlar.

Hâricilerde olduğu gibi, bazı Ehl-i Bidat mezhepleri âyetlerin tamamını zâhirine göre değerlendirirler. Bunun için de, birçok noktada dalâlete düşerler. Bunlara Zâhirperest denir.

Ehl-i Sünnet, ümmetin bütünlüğüne, ittihat ve ittifâkına (birlik ve beraberliğine) büyük ehemmiyet atfederler. Tefrîkaya (ayrılığa) karşı çıkarlar. Müslüman’ım diyen herkesi Müslüman kabul etmek taraftarıdırlar.

Buna mukabil, Eh-i Bidat mezheplerinin büyük bir kısmı, kendi mezhebinde olmayanları Müslüman kabul etmez; küfürle itham eder. Bu yüzden, Ehl-i Firkat diye de isimlendirilirler.

MEKTUBAT-I İMAM-I RABBANİ’DEN…

Ehl-i Sünnet, âyet ve hadisleri kendi şahsî görüşlerine göre tevil ve tefsir etmez, Allah ve Resûlünün kastettikleri manaya uymaya çalışırlar.

Kısacası, Ehl-i Sünnette ibtida (değiştirmek) değil, ittiba (uymak) esastır. Yani dinde aslı olmayan yeni yeni şeyler icat etmek yerine; Allah’ın Resûlü s.a.v.’e uyma, tâbi olma ve onun ashâbının gittiği yolu tâkip etme yolunu seçmişlerdir.


çok güzel izah edilmiş..

bir de, vahhabiler imam rabbani döneminde varmıydı acep?

1563 - 1624 yılları arasında yaşamıştı..

Kanuni sultan süleyman padişah iken dünyaya gelmiş.. ve dördüncü murat dönemine kadar yaşamış..

çok güzel izah edilmiş..

bir de, vahhabiler imam rabbani döneminde varmıydı acep?

1563 - 1624 yılları arasında yaşamıştı..

Kanuni sultan süleyman padişah iken dünyaya gelmiş.. ve dördüncü murat dönemine kadar yaşamış..


Evet vardı diye biliyorum.
Ama bunu araştırıp sağlam kaynaklardan bilgi toparlamak lazım.
İlk boş vaktimde bununla ilgileneceğim.

Bu gibi mezheplerle ilgili konuları yeni açılan mezhep bölümüne aktarmak mümkün mü?

çok güzel izah edilmiş..

bir de, vahhabiler imam rabbani döneminde varmıydı acep?

1563 - 1624 yılları arasında yaşamıştı..

Kanuni sultan süleyman padişah iken dünyaya gelmiş.. ve dördüncü murat dönemine kadar yaşamış..



İmam-ı Rabbani k.s. 1563 - 1624

M. bin Abdülvehhab 1699 - 1791

Çağdaş değiller, bu kesin.

Vehhabilik inancı İmam-ı Rabbani hazretlerinin vefatından yaklaşık 100 sene sonra ortaya çıkmış.
Ama bu batıl mezhebi kuran şahsın ortaya attığı fikirleri incelendiğimizde görüyoruz ki, aslında bu fikirler yeni değil.
Bazı fikirleri, hicri 2. asırda yaşamış olan Mutezile mezhebinin kurucusu Vasıl bin Ata'nın sapık fikirlerine yakın gözüküyor.
Büyük ölçüde de 1263-1328 yıllarında yaşamış olan İbni Teymiye'nin bozuk fikirlerinden etkilenmiştir.
Etkilendiği bu akımlara kendi bozuk fikirlerini de ekleyerek sanki yeni bir şey icat etmiş gibi zehirli fikirlerini insanlara aşılamıştır.
İlk olarak kırsalda köylerde yaşayan cahil insanlara yaymış, bunlar da hakikatin tam bilincinde olmadıkları için maalesef peşinden gitmişlerdir.
Sonraki yıllarda bozuk fikirlerini benimseyenler çoğalmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Vehhabilik İmam-ı Rabbani zamanında yoktu ama savunduğu şeyler zaten öteden beri mezhepsiz selefilerin yaydığı bozuk fikirlerden ibaretti.
Mesela Mutezile mezhebi Abbasiler döneminden sonra takipçisi kalmadığı için kendiliğinden ortadan kalkmıştır.
Ama fikirleri Hariciyye fırkasında biraz değiştirilmiş olarak tekrar ortaya çıkmış ve yine insanlar bu bozuk fikirlerle aşılanmıştır.

Vehhabilik o dönemde teşekkül halinde yok ise de içini doldurduğu fikirler hep vardı.
Her dönem başka başka oluşumlar olarak ortaya çıkıp tekrar yok oluyordu.
İmam-ı Rabbani Hazretleri bunlarla hep mücadele etmiş, Ehl-i Sünnet esaslarının kaybolmamasını sağlamıştır.

çok güzel anlatılmış sağolun...


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com