Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


'Emniyetle devam etmek için sürati düşürdük'

Capital ve Ekonomist dergileri ile Bursa Valiliği tarafından tertip edilen Uludağ Ekonomi Zirvesi, siyaset ve iş dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi.�
'Bana bir şey olmaz, ben bir iş bulur geçimimi temin ederim' diye harcama yapmanın yanlış olduğunu vurgulayan Babacan, "Kredi hacmini frenleme yoluna gitmek amaç, ama bundan sonra tasarrufu teşvik etmek önemli. Önümüzdeki dönem tasarrufa ilave teşvikler vermek bizim için önemli bir alan olacaktır. Bunu bankacılık, sigortacılık ve bireysel emeklilik üzerinden oluşturacağımız paketle yapacağız, çalışmaları tamamladık, teknik rötuşlar yapılıyor." ifadelerini kullandı.

Konuşmasında Batı ekonomilerinin karşı karşıya olduğu probleme dikkat çekerken, Türkiye'nin aldığı tedbirlerle güven ortamı sağlandığını ifade etti. Güven ortamından memnun olduklarını, fakat bunun getirdiği aşırı kredi hacmi genişlemesinden kaygı duyduklarını dile getiren Babacan, şöyle konuştu: "2010 sonundan itibaren politikaları sıkılandırdık. Kredi hacimlerini sınırlandırma yoluna gittik. Sonrasında Merkez Bankası, para politikalarını sıkılaştırdı. Bu sene yüzde 4 büyüme bekliyorsak, bu bizim politikalarımızdaki sıkılaştırmanın sonucudur, büyümenin devamlılığı içindir. Yoksa biz yüzde 7-8 büyürdük ama bunun 2013'ü, 2014'ü var. Bir sene büyümüşüz, ardından sıkıntılı tablo ile karşı karşıya kalmışız, bunu istemeyiz. Hep uzun vadeli yaklaşmak tercihimiz. Bugünü kurtarayım, yarın ne olur politikası yanlış. Umarız gelişmiş ülkelerde daha uzun vadeli politikalar görürüz."

Türkiye'nin bundan sonra uygulayacağı politikaların da büyük önem taşıdığını kaydeden Babacan, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu 12 ve 13'üncü asrın keşiflerine benzetti. "Amerika kıtası keşfedilmemiş, gemiciler bilinmeyen yollarda ilerliyorlar; yeni fırsat ve kaynaklar arıyorlar. Ama ellerinde harita yok. Karşılarına çıkan ada mı, kıta mı onu da kestiremiyorlar. İşte global ekonomide o bilinmeyen kıtalar, karalardır." diyen Ali Babacan, kenetlenmiş finans dünyasında son derece temkinli ilerlemek gerektiğini kaydetti. Babacan, Türkiye'nin her senaryoya hazırlıklı bir yol izlediklerini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Böyle sisli dönemlerde, öngörülebilirliğin az olduğu dönemde sürati düşürmek gerekiyor. Bizim de yaptığımız bu. Uludağ'a çıkarken sis vardı, konvoy süratini indirdi. Emniyetle yola devam ettik. 2012'de yaptığımız bu. Emniyetli, kendinden emin manevra kabiliyetimizi koruyacağımız sürat. Bütçe disiplini önümüzdeki dönemde devam edecek. Bankacılık politikamızda dünyanın durumuna göre sıkılaştırma ve gevşetme olacak." Başbakan Yardımcısı Babacan, politikaları Avrupa'da yaşanan resesyona göre ayarlayacaklarını, onlara göre sıkılaştırma-gevşetme kararı alacaklarını söyledi. Merkez Bankası'nın politikalarının da enflasyon, fiyat istikrarı ve finansal istikrara göre şekilleneceğini vurgulayan Babacan, yapısal reformlar konusunda da kaybedecek zaman olmadığını ifade etti.

Konuşmasında güncel konuları da değerlendiren Ali Babacan, Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmasında katma değerli üretimin büyük rolü bulunduğunu dile getirdi. Katma değerli ürünlerin eğitimli insan kaynağıyla mümkün olabileceğine işaret eden Babacan, "Şu an ülkede orta 2'den terk bir eğitim süresi var. Böyle bir tablo ile birey başına 25 bin dolar milli gelir seviyesine varamayız. Bunu artırmak için eğitim konusunda köklü reformlar yapmalıyız. Her türlü klişe, her türlü tabu ve yasağı bir kenara bırakıp Türkiye için en iyisini ortaya koymalıyız. Onun için biz 12 senelik eğitim istiyoruz. Bir, öğrenciyi kalıba sokup o yönde hayat devam ettirmesini savunacaksın, öyle bir şey yok." ifadelerini kullandı. Dindar nesil tartışmaları dolayısıyla muhalefete yüklenen Babacan, "Siz, neslin bu ülkenin, toprakların değerlerine aşina olmasını; iyi yetişmesini istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Öz benliğinizi korumak mı, yitirmek mi istiyorsunuz?" diye sordu.

Uludağ Ekonomi Zirvesi, ikinci bir Davos olacak

Türkiye'nin kış turizminin önemli merkezlerinden olan Bursa'da düzenlenen ekonomi zirvesiyle, Uludağ'ın Davos gibi önemli bir merkez haline getirilmesi hedefleniyor. Bursa Valisi Şahabettin Harput, dün Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışındaki konuşmasına "Davos'a değil Uludağ'a hoş geldiniz." diyerek başladı. Harput, önümüzdeki yıllarda uluslararası hale getirmeyi hedefledikleri bu programı dünyanın önemli ekonomi zirvelerinden biri haline getireceklerini söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, Bursa'nın konum olarak şehrin İstanbul, Ankara ve İzmir'in tam ortasında bulunduğuna işaret ederek, şehirde faaliyet yürüten sanayici ve tüccarın dünyanın dört bir yanına ihracat yaptığını kaydetti. Bursa'nın otomotiv, tekstil, makine kimya ve gıda sektöründe ön planda olduğunu belirten Babacan, Uludağ'ı da ilin önemli değerlerinden biri olarak nitelendirdi. "Uludağ Ekonomi Zirvesi için için Davos'la benzerlik kuruluyor ki doğrudur." diyen Babacan, her yıl ocak ayında İsviçre'nin Davos kasabasında yapılan Dünya Ekonomik Forumu'nun, diğer adıyla Davos Zirvesi'nin 'Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya Toplantısı'nın haziranda İstanbul'da yapılacağına işaret etti. Babacan, "Bursa ekibimizin, bir sene sonraki zirve için, o toplantıdan öğreneceği bazı şeyler olabilir." ifadesini kullandı.

İş dünyası: 2023 hedefine ulaşırız, birkaç yıl içinde yerli otomobil gelir

Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde katılımcılar, küresel kriz sürecinde başarılı bir performans gösteren Türkiye'nin geleceğine yönelik olumlu bir tablo çizdi. Zirve kapsamında düzenlenen 'İş Liderleri Türkiye 2023 Hedef İlk 10 Ülke' konulu oturumda konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'nin 2023 hedefini yakalayacağını ifade etti. Yeni teşvik sisteminin geldiğini, burada eski sisteme ek olarak cari açığı azaltacak sektörlere desteklerin verileceğini kaydeden Boyner, "Bölgesel bazlı teşvikler de gelecek. Önemli olan, rekabet ortamının bozulmaması. Bütün sektörlerin yatay kesitte, teknoloji, inovasyon, bölgesel kümeleşme alanlarına yatırımların teşviklendirilmesi gerekiyor." dedi. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de, bankacılık sektörünün aktif büyümesiyle sermaye büyümesinin dengeli oluşmasının önemine vurgu yaptı. Dinçer, "Eğer 10 sene sonra Türkiye ekonomisi 2 trilyon dolar olacaksa, hesaplamalarımıza göre bankacılık sektörü de yaklaşık 6 trilyon dolar aktif büyüklüğüne ulaşabilir. Bankacılık sektörünün, aktiflerinde büyürken, özkaynaklarında büyümesine dikkat etmesi gerekiyor. Bankacılık sektörü karlı olmalı, karı özkaynaklarına koyabilmeli." dedi. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de, "Türkiye'nin şartlar daha olumlu trend gösterdiği takdirde bu oranın aşılabileceği kanaatindeyim." dedi.

Uludağ'da otomobille ilgili de bir zirve düzenlendi. Burada konuşan Karsan Murahhas Azası Jan Nahum, Türkiye'nin 2-3 yıl içinde otomotivde kendi markalarına sahip olacağını söyledi. Fiyatı 20 bin liralık otomobil üretmek yerine değeri 50 bin dolara kadar çıkan otomobillerin dünyada daha fazla alıcı bulacağını dile getiren Nahum, "Dünyada ucuz ürün yapan çok memleket var. 2023 Türkiye'sini arzu ettiğimiz boyutta görmek istiyorsak kendi markalarımız olmak mecburiyetinde. Sadece başkalarının markalarını üretmekle yetinemeyiz. Türkiye önümüzdeki 2-3 yıl içinde otomotivde kendi markalarına sahip olacaktır. Türkiye'nin otomotiv sahasında en az 2-3 tane markası çıkacaktır." tespitinde bulundu.

Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar ise yerli otomobilde teşviklerin beklendiğini söyledi. Kibar görüşlerini şöyle açıkladı: "Ben Türk markalı bir otomobilin piyasaya sunulması sürecini uzun görmüyorum. Önümüzdeki bir iki yıl içinde bu süreç tamamlanabilir. Bizler de bu yarışın içinde olabilecek şekilde neler geliştirebileceğimizin planını yapıyoruz. Bahsedilen teşvik paketi çok gecikti. 6 aydır geldi gelecek deniyor, zamanı kaybediyoruz gibi geliyor bana. Bizler de bu yarışın içinde oluruz ama desteklerin heba edilmeyecek şekilde yönlendirilmesi gerek."

Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, her şeyin yerli yapılmasına karşı çıktı. Otomobilde 5 bine yakın parça bulunduğuna işaret eden Aybar, bunun çok farklı ülkelerden tedarik edildiğini vurguladı. Aybar, "Peki ne olmalı da yerli olmalı, kritik parçalarını Türkiye'de üretelim. Zaten üretiyoruz. Bizim fabrikalarımızda yüzde 80'e yakın yerli üretim olduğu gözüküyor. O zaman bu tartışma niye?" diye konuştu.


Ekonomi Haberleri

MollaCami.Com