Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bios Hakkında

Bios

Bilgisayarınızda hangi işletim sistemi yüklü olursa olsun, aslında arka planda çalışmakta olan bir işletim sistemi daha var. Mavi ekran vermeden, göçmeden, cihaz sürücüsü istemeden sessiz sedasız işini yapan bu alçak gönüllü işletim sisteminin, bilinen adı ile BIOS’un ne olduğunu gelin birlikte öğrenelim.

Bilgisayarın ayrılmaz bir parçası olduğu halde, hep arka planda kalan, acemileri “aman kurcalama, bozarsın” diye korkuttuğumuz şu BIOS, aslında o kadar da karmaşık bir şey değil. Üstelik, bir kere BIOS’a hakim oldunuz mu, sisteminize ince ayar çekmek yada sorun gidermek için yapabilecekleriniz de fazlasıyla artıyor.

BIOS kelimesi bir kısaltma, uzun hali ise Basic Input/Output System, yani Temel Giriş/Çıkış Sistemi. Temelde BIOS bir program, ama bilgisayarımıza yükleyip çalıştırdığımız diğer programlardan yerleştiği yer ve işlevleri açısından farklı.

Öncelikle, BIOS sisteminizin ayrılmaz bir parçası, sisteminizi kapatsanız da, diskinizi formatlasanız da BIOS yerli yerinde duruyor. Bunun nedeni de, BIOS’un diskte değil, anakart üzerine monte edilmiş, salt okunabilir bir ROM bellek yongasında kayıtlı olması. Sadece okunabilir desek de, BIOS’un kayıtlı olduğu yongaya yeni bir BIOS yüklemek mümkün, ama bu konudan daha sonra bahsedeceğiz.

BIOS yazılımı, diğer yazılımlarınızın aksine dilerseniz vazgeçebileceğiniz bir opsiyon değil, sistem çalıştığı anda çalışmaya başlayan, sistemin temel bir yapı taşı. Dahası, BIOS tam olarak sisteminize göre ayarlanmış bir yazılım, bu nedenle de her anakartın BIOS’u kendine özel.

En yeni, en modern PC’lerdeki BIOS’lar bile aslında çok eski yazılımlar. BIOS’un çekirdek fonksiyonları 1981’de çıkmış olan IBM PC’ye dayanıyor ve bu fonksiyonlar halen değişmiyor, sisteminiz ne kadar yeni olursa olsun.

BIOS’un büyük kısmı, sisteminizi ilk açtığınızda çalışır, görevini tamamlar ve işletim sisteminiz görevi devraldığında BIOS sessizce kenara çekilir. Buna rağmen görevi bitmiş sayılmaz, çünkü sistemin çok derinlerindeki kimi işlevler ve enerji tasarruf fonksiyonları hala BIOS’un sorumluluğundadır. Sisteminizde bir sorun çıkmadığında, yada yeni taktığınız bir donanım, başka bir donanım ile çakışmadıkça BIOS’un arka planda çalıştığını farketmezsiniz bile.

Bir kullanıcı olarak BIOS’un sizi en çok ilgilendirecek kısmı, aslında normalde BIOS’un bir fonksiyonu olarak da düşünülmemiş olan System Setup, yani Sistem Ayarları kısmıdır. Bir çok ekrandan oluşan bu ayar sisteminde, sisteminizin bir çok parçasına erişebilir, işlemci ve bellek hızından, modeminizin kullandığı IRQ’ya kadar her detaya hükmedebilirsiniz.

Bu yazıda hem BIOS’un nasıl çalıştığından bahsedeceğiz, hem de Setup ekranının bazı merak edilen ama pek bilinmeyen seçeneklerinin ne işe yaradıklarını göreceğiz.



BIOS Nasıl Çalışır?

İlk olarak tasarlandığında BIOS’un 4 fonksiyonu vardı: Sisteminiz her açıldığında, temel bir donanım kontrolü yaparak bir arıza olup olmadığını tespit etmek (Power On Self Test – POST), sistem çalıştıktan sonra RAM belleği devamlı olarak tazelemek (bu, artık yonga seti tarafından gerçekleştiriliyor).

Diğer iki temel fonksiyondan biri, sistem açıldığında bazı ufak RAM bloklarını rezerve edip, bu bloklara sisteminiz hakkında bilgiler yazmak. Bunun amacı da, yazılımlarınızın sisteminizdeki donanımlar hakkında bilgi sahibi olabilmesi, örneğin bir yazılımın, bellekteki belli bir alana bakarak kaç GB’lık bir disk kullandığınızı ve kaç tane diskinizin olduğunu anlayabilmesi. Bu bloklara BIOS Data Area deniyor.

Temel BIOS işlevlerinden sonuncusu ise, yazılımlarınızın donanımınız ile iletişebilmesini sağlamak, böylece adını aldığı işlemi, temel giriş/çıkış işlevlerini gerçekleştirmek.

Günümüzde, gelişmiş işletim sistemleri BIOS’un yaptığı bir çok işi üzerlerine almış durumdalar. BIOS hala var ve temel işlemler için gerekli, ama işletim sistemleri çoğu BIOS parametresini de es geçebiliyorlar. Örneğin, BIOS’un Setup ekranına girip, sisteme takılı disklerinizden birisini devre dışı bıraksanız da, Windows’a girdiğinizde diskin yerli yerinde olduğunu görebiliyorsunuz.


Sistem Açılırken


BIOS’un ilk işlevi, sistemin açılmasını sağlamak. Eğer işlemcinize bir şeyler yapmasını söylemezseniz, anakartınızın üzerine kendi başına, bir şey yapmadan çalışıp duracaktır. Oysa BIOS, işlemcinize ilk temel komutları vererek, sistemin açılış sürecini başlatır. POST işlemi tamamlandıktan sonra da kontrolü diğer programlara bırakır. Bu sayede PC’lerimizin evrensel olması sağlanır, yani işletim sistemine özel BIOS’a gerek kalmaz. BIOS işini yapıp kontrolü devreder, ondan sonra işi ister Windows XP devralır, ister Linux, ister BeOS.


Şu CMOS Denilen Şey?

Bazı yerlerde “CMOS Setup” yada “CMOS’u sıfırladım” gibi ifadeler okumuş, duymuş olabilirsiniz. BIOS derken şimdi nereden çıktı bu CMOS, gelin bakalım.

Biraz önce söylediğimiz gibi, BIOS, sadece okunabilir bir ROM bellek yongasında kayıtlıdır. Bu durumda, BIOS’da yaptığınız ayarları kaydetmek için bir yer gerekiyor tabii ki. İşte CMOS burada devreye giriyor. CMOS, uzun ismi Complimentary Metal Oxide Semiconductor olan bir bellek çeşidi. BIOS’un ayar ekranlarına girip yaptığınız değişiklikler, bu CMOS yongasına kaydediliyor. Sistem kapatıldığında yonganın içindeki bilgiler kaybolmasın diye de anakartınızın üzerinde bir pil var, bu pil CMOS yongasını yıllarca besleyebiliyor. Hani bazen kullanıcıların “BIOS, yaptığım sistem ayarlarını kaydetmiyor, sistem her açıldığında ayarlar sıfırlanıyor” şikayetlerini duyarsınız. İşte bu şikayetlerin nedeni ya CMOS’un arızalı olması, yada pilin bitmiş olması nedeni ile içine kaydedilen bilgileri unutması.

Gigabyte’in anakartlarında BIOS’u saklamak bir değil iki tane Flash ROM yongası var. Birisi bozulursa, diğeri işi devralıyor.


BIOS’u sıfırlamak


Kimi zaman kullanıcılara BIOS Setup’da yanlış bir ayar yaparlar ve sistemleri açılmaz olur. İşte o zaman “BIOS’u sıfırla” diye akıl veririz. Aslında önerdiğimiz şey BIOS’un sıfırlanması değil, bunu yapabilseydik sistemimiz çalışmaz olurdu. Burada kastedilen şey, BIOS ayarlarının kaydedildiği, az önce tanıttığımız CMOS’un içerdiği verileri sıfırlamak, sistemin varsayılan ayarlar ile açılmasını sağlamak.

Güncel anakartların üzerinde “CMOS Clear” yada “CLR RTC” gibi etiketlenmiş bir köprü bulunur, bu köprü genelde BIOS’un kayıtlı olduğu Flash ROM yongasının yakınındadır. Bu köprünün yerini bulmanın en kolay ve garantili yolu, anakartınızın kitapçığına başvurmaktır. Bu köprüyü kapattığınızda, yani jumper dediğimiz ufak parça yada bir tornavida ucu yardımızla içi ucu birleştirdiğinizde, CMOS’da kayıtlı tüm bilgiler gider, sisteme yaptığınız bütün ince ayarlar sıfırlanır.



Anakartınızın üzerindeki saat pili, sistem kapansa bile CMOS bilgilerinin silinmemesini sağlıyor.
Hemen yanındaki sarı renkli jumper’ın konumunu değiştirmeniz, CMOS’un içindeki tüm bilgilerin silinmesine neden olacaktır.


BIOS’a Erişim


BIOS’un sahip olduğu sistem ayar ekranlarına erişimin en yaygın yolu, sisteminiz açılırken DEL tuşuna basmak. Zaten sisteminiz açılırken beliren “Press DEL to enter Setup” yazısı mutlaka gözünüze takılmıştır, işte o yazı size BIOS’a girişin yolunu gösteriyor. Kimi anakartlarda Setup ekranına ulaşmak için DEL tuşu yerine ESC, F1 yada F2 tuşlarına basıldığı da oluyor, ama en yaygın yöntem DEL tuşuna basmak.



Güncel bir anakartın standart açılış ekranı. Bu noktada PC’yi kontrol etmekte olan olan şey BIOS.
İşte bu ekranda DEL tuşuna basmanız, sizi System Setup menülerine ulaştıracaktır.

Bazı Gizemli BIOS Ayarları


BIOS’un System Setup ekranlarında bütün ayarları bu kısıtlı sayfalarda aktarmak mümkün değil. Biz bütün ayarları sıralamak yerine, çok sık rastlanan, ama ne işe yaradıkları tam bilinmeyen, üzerlerinde bazı efsaneler dolaşan bazı gizemli ayarlardan bahsetmek, onların ne işe yaradıklarını anlatmayı tercih ediyoruz.

AGP Aperture Size: BIOS ayarlarının en çok tartışılanlarından biridir AGP Aperture Size. Çoğu zaman, performansa büyük etkisi olduğu yolunda yada belleği tükettiği yönünde yanlış inanışlar vardır. Oysa durum böyle değil. AGP sistemi sayesinde, ekran kartınız, sistem belleğinizin bir kısmını sanki kendi üzerindeki bellekmiş gibi kullanabilir. İşte AGP Aperture Size, ekran kartının sistem belleğinin ne kadarını kendisi için kullanabileceğini belirliyor. Yanlış anlamayın, burada belirlenen bir limit, yani bu miktarda belleği direkt olarak bloke etmiyorsunuz. Ekran kartı, bu miktara kadar olan bellek alanına gerek duyarsa ulaşabileceğini anlıyor bu limit sayesinde. Örneğin ekran kartınızda 64MB bellek var, Aperture Size olarak da 64MB seçerseniz, uygulamalar sistemde toplam 128MB grafik belleği olduğunu düşünüyorlar. AGP Aperture Size’ın performansa etkisi olduğu iddia edilsede, bu etki günümüz uygulamalarında ciddi düzeyde değildir. Tek dikkat edeceğiniz şey, miktarını ekran kartınızın RAM miktarından az, sisteminizdeki bellek miktarından ise fazla tutmayın.

AGP Driving Control: Özellikle AMD işlemciler için tasarlanmış anakartlarda çok rastlanan bir ayardır. Bu ayar üzerinde de efsaneler dolaşır, kullanıcılara “filanca değere getirirseniz daha iyi olur” gibi asılsız tavsiyelerde bulunulur. Oysa gerçekte, ekran kartınızı çalıştırmakta bir sorun yaşamadığınız sürece bu değerle oynamanıza gerek yoktur.

Power On After AC Failure: Bazı kullanıcılarımız “sabah kalktım ki sistem kendi kendine açılmış, nasıl olur” diye sorularlar. Bu işin sırrı işte bu seçenekte gizli. İsminin “PWR On After PWR Loss” gibi çeşitli varyasyonları olabilen bu seçenek, sistemin bağlı olduğu şehir elektriği kesilir, sonra yine gelirse sistemin kendi kendine çalışmaya başlayıp başlamamasını ayarlar. Eğer bu seçeneği “On” yada “Enabled” yaparsanız, elektrik kesilip tekrar geldiğinde sistem kendi kendine açılır, siz de sistemi çalışır durumda bulursunuz. Yeni anakartlarda bu madde için bir de "Previous State" seçeneği var. Bunu seçerseniz, elektrik kesildiğinde sistem çalışıyorsa, elektrik geldiğinde yeniden çalışmaya başlar, kesinti olduğunda sistem kapalıysa, elektrik geldiğinde de kapalı kalır.

Floppy Mode 3 Support: Her BIOS’da bulunan, ama ne işe yaradığını kimsenin bilmediği bir seçenektir. Bu özellik, sadece Japonya’da yaygın olan, 1.2MB’lık bir 3.5” disket formatını desteklemekte kullanılır. Bizler için hiç bir önemi ve anlamı yok.

VGA Palette Snooping: Her BIOS’da olan, ama ne işe yaradığı bilinmeyen bir diğer ayar. Sadece çok eski video yakalama (capture) ve MPEG oynatma kartları tarafından kullanılır ve bu kartların, ekran görüntüsünü yakalamasını sağlar. “Disable” durumda bırakın, çünkü günümüzde hiç bir anlamı yok.

Virus Warning: Çoğu BIOS’da rastladığımız bu seçenek, sanıldığının aksine bir dahili virüs koruması değil. Evet, bu seçeneği aktifleştirdiğinizde bir uygulama sabit diskinizin boot sektörüne yada partiton tablosuna yazmaya kalkıştığında anakartınız alarm verir, ama bu her zaman virüs demek değildir. Örneğin, bu seçenek aktif olduğunda Windows kurmaya çalıştığınızda da virüs uyarısı alırsınız. Windows 95 ilk çıktığında yayılan “bu işletim sistemi virüslü, kurmaya kalktım sistem alarm verdi” efsanesi işte buradan çıkmıştı. Sanıldığının aksine, sisteminizin genelini virüslere karşı korumak gibi bir özelliği de yoktur, dolayısıyla bu seçeneği aktif hale getirip, sisteminizi virüslere karşı tamamiyle güvende zannetmeyin.

Paralel Port Mode: Yazıcınızı ve tarayıcınızı bağladığınız paralel port (LPT diye geçer) için bu ayar yine her BIOS’da bulunur. Standart, ECP ve EPP seçeneklerini görebilirsiniz. Standart, en eski haliyle, tek yönlü paralel bağlantıdır, sadece PC yazıcıya veri gönderebilir, yazıcı PC’ye veri yollayamaz. Günümüz yazıcılarından çoğu bu ayar ile çalışmaz “Bidirectional Connection Required” uyarısı ile iki yönlü iletişim yapabilecek bir paralel porta ihtiyaç duyduklarını belirtirler. Bu gerekliliği, ayarı ECP yada EPP seçeneklerinden birisine getirerek karşılayabilirsiniz, ECP’ye getirmeniz önerilir. EPP, Enhanced Paralel Port demektir ve Intel, Xircom, Zenith gibi firmalar tarafından oluşturulmuş bir standarttır. ECP, Extended Capabilities Port demektir, Microsoft ve HP tarafından yaratılmıştır. Her iki sistem de paralel port bağlantısını hızlandırmayı hedefler. ECP portu yazıcı ve tarayıcılar için, EPP ise paralel portu kullanan yazıcı dışındaki araçlar için uygundur. ECP modu, DMA ve tampon bellek gibi avantajlara sahiptir.

Gate A20 Option: İşte PC’nin çok eski zamanlarından günümüze gelen bir seçenek. Temel olarak klavye kontrolcüsü ile ilgilidir, varsayılan ayardan farklı bir değere getirmeniz gerekmez.

CPU L2 Cache ECC Check: ECC, bellek hatalarını belirleyip, düzeltmeye yarayan bir sistemdir. Bu seçeneği aktif hale getirmeniz, işlemcinin kullandığı Level 2 tampon belleğin ECC fonksiyonuna sahip olup olmamasını belirler. Güncel işlemciler L2 cache belleklerini işlemcinin içinde taşıdıkları için bu ayarın anlamı kalmıyor. Bu ayar daha çok L2 tampon belleğin işlemci çekirdeğinin dışında olduğu sistemler için geçerli. Aktif hale geldiğinde, performansa çok ufak miktarda olumsuz etkisi olacaktır.

Swap Floppy Drive: Eğer iki disket sürücünüz varsa, bu seçenek ile A: olarak görünenin B:, B: olarak görünenin ise A: olarak görünmesini sağlayabilirsiniz. Bu seçeneği olmayan BIOS’larda aynı işi yapmak için sistemi söküp, sürücülerin kablolarını değiştirmeniz gerekecektir.

Typematic Ayarları: Her BIOS’da bulunan tarihi ayarlardan birisi de bu seçenekler. Klavyede bir tuşa basılı tuttuğunuzda, tuşun kaç saniye sonra devamlı basılı kaldığının anlaşılacağını, basılı kalan tuşun ardı ardına karakter basarken saniyede kaç karakter basacağını bu ayar belirler. Güncel sistemlerde genelde devre dışıdır, bizim önerimiz de varsayılan değerlerde bırakmanız.

Report No FDD for Win95: Windows 95’in kötü bir huyu vardır, sisteminizde disket sürücü olmasa bile varmış gibi davranıp sorun yaratabilir. Eğer sisteminizde disket sürücü yoksa ve Windows 95 kullanıyorsanız, bu ayarı aktif hale getirin, sorunlar çözülsün. Aksi halde varsayılan değerinde bırakın.

Memory Hole at 15M-16M: Yine her BIOS’da bulunan ve temelleri çok eskiye dayanan bir seçenek. Kimi eski ISA kartların taşıdıkları BIOS’lar (Evet, ek donanımların kendi BIOS’ları da olabilir) sistem belleğinin 15MB ile 16MB’ları arasındaki bir bölüme yerleşirler. Eğer böyle bir kartınız varsa, çalışabilmesi için bu seçeneği “Enabled” yapmalısınız. Günümüzde bu durumu gerektirecek bir donanım yok denebilir.

USB Keyboard Support: Ülkemizde hala yaygın değiller ama sisteme USB üzerinden bağlanan klavyeler dünyada var. Bu ayarın “OS” ve “BIOS” gibi iki seçeneği vardır. Eğer bir USB klavyeniz varsa ve bu klavyeyi DOS gibi işletim sistemlerinde de kullanmak istiyorsanız, bu seçeneği BIOS yapmalısınız. Aksi halde, örneğin bir BIOS güncellemesi için sistemi disketten açtığınızda klavyeniz çalışmaz.

Force Update ESCD: ESCD, Extended System Configuration Data kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Tak-Çalıştır (Plug ‘n Play) sistemi ile bağlantılı olan bu birim, sistem kaynaklarının çeşitli donanımlar arasında dağılımını düzenler. Sisteminize yeni bir kart taktığınızda, bu seçeneği aktif hale getirip sisteminizi yeniden başlatmanız, yeni kartın sistem tarafından tanınmasını kolaylaştırabilir. Bu seçenek işlevini tamamladıktan sonra yine devre dışı hale gelir.

PCI Latency Timer: Bu değer, bir PCI kartın, PCI veriyolunu ne kadar süreyle meşgul edebileceğini belirler. Çok yükseltmeniz yada çok azaltmanız sorun yaratacaktır, genelde varsayılan değer olan 32’de bırakın.

VGA use IRQ ve USB use IRQ: Bu seçenekler ekran kartınızın ve USB kontrolcünüzün bir sistem kesmesi (IRQ) kullanıp kullanmayacağını belirler. Güncel bir ekran kartınız varsa “VGA use IRQ” seçeneğini mutlaka onaylamalısınız. Eğer sisteminizde hiç bir USB cihaz kullanmıyorsanız, “USB use IRQ” seçeneğini kapatabilirsiniz.

Boot Other Devices: Yeni anakartlarda, sistemin sıra ile hangi araçlardan açılabileceğini seçtiğimiz kısımda, bir de bu seçenek var. Anlamı ise, sistemin eğer belirttiğimiz cihazlardan açılamazsa, başka cihazlara da erişip erişmeyeceğini belirlemek. Örneğin siz sistemin açılacağı cihazları sırasıyla Hard Disk, CD-ROM ve SCSI olarak seçtiyseniz ve bu seçeneği de aktif hale getirdiyseniz, sistem bu cihazlardan boot edemezse, bu sefer disket sürücüyü de kontrol edecektir.

Delay IDE Init: Bazı eski sabit disklerin, çalışmaya başlamarı ile kullanıma hazır olmaları arasında belli bir süre gerekmektedir. Eğer bu kadar antika bir diskiniz varsa, diskinizin hazır olması için gereken süreyi buradan ayarlayabilirsiniz. Sistem, açılmadan önce diskinizin kullanıma hazır hale gelmesini bekleyecektir.

Run VGABIOS if S3 Resume: Sadece çok yeni anakartlarda gördüğümüz bu seçenek, Suspend-to-RAM (STR) moduna girdikten sonra kendine gelemeyen ekran kartınızı, yeniden çalışmaya ikna etmenizi sağlar. Eğer sisteminiz bekleme (stand-by) durumuna geçtikten sonra, yeniden sistemi kullanmak istediğinizde bütün cihazlar çalışmaya başlıyor ama monitöre görüntü bir türlü gelmiyorsa, bu seçeneği aktif hale getirin.


Donanım

MollaCami.Com