Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


kabirleri ziyaret???

Kabristandan madımak gibi otlar toplayıp yemek caiz midir???Kadınlar özel hallerinde kabirleri ziyaret edebilir mi,vefat etmek üzere olan kişinin yanında durabilir mi???


Kabristandan madımak gibi otlar toplayıp yemek caiz midir???Kadınlar özel hallerinde kabirleri ziyaret edebilir mi,vefat etmek üzere olan kişinin yanında durabilir mi???


Evvela kabir ziyareti ile ilgili biraz edebden bahis edelim.sonra cevaplara gecelim.

kabir ziyareti.
Dinimizde Kabir ziyareti, ölümü ve ahireti hatırlattığı için erkeklere mendup, fitneden emin olunduğu zaman kadınlar için de caizdir.
Peygamber Efendimiz ibtida-i İslamda, şirkten yeni kurtulmuş Eshabına kabir ziyaretini yasaklamış idi. Zira imanları tam kemale ermemiş olan eshab, henüz için sevmekle, sever gibi sevmek arasındaki farkı bilemeyebilirler idi. Bu yasak, “Sizi kabir ziyareti yapmaktan menetmiştim. Artık, kabirleri ziyaret ediniz, zira o ahireti hatırlatır.” Hadis-i şerifleriyle kaldırıldı.
Kabir ziyaretinden maksat ikidir.

1- Ziyaret edilen zat makam ve manevi derece itibariyle ziyaret edene müsavi veya daha aşağı olması halinde; ziyaret edenin, dua ve dua niyeti ile okuyacağı Kur’an-ı Kerimden hasıl olan sevabı, mevtanın ruhuna hediye etmek ve mevtanın günahlarının affı için, Hz. ’tan istiğfar talep etmektir.

2- Ziyaret edilen şahıs yüce bir zat olması halinde ise, bu ziyaretten maksat, onun, manevi mertebesinden istifade etmek ve o zat vesilesiyle Hz.alah ’tan günahlarının affını veya çözülemeyen bir meselesinin izalesini istemektir.
Hanbeli mezhebi içinden zuhur eden Vahhabi mezhebine göre, allah’tan başka, -her kim olursa olsun- ona hürmet ve mahabbet izhar etmek şirktir ve Buna binaen kabirlere hürmet etmekte şirk sayılmıştır.
Ancak, kabirleri yıkan ve ziyaretlerinden men eden Vehhabi’lerin, hayatta olan emirlerine mahabbet ve hürmet etmeleri, iddia ettikleri sapık fikirlerinin kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir şey değildir. Eğer ölüye hürmet ve mahabbet şirk ise, diriye hürmet etmek evleviyetle şirktir.

İbn-i Kemal hz.leri, “İşlerinizde sıkıntıya düştüğünüz zaman, allah dostlarının kabirlerinden yardım taleb ediniz”, hadis-i şerifinin tashih ve tefsirinde şöyle buyurur: “Ruhun bedenle olan alakası, seven kimsenin sevdiği ile olan alaka ve münasebetine benzer. İnsan vefat edip, nefsi bedeninden ayrıldığında bu münasebet kuvvetli bir şekilde kalır. Buna binaen allah dostlarından bir zatın kabrine, bir kimse gidip biraz durup teveccüh etse ve o türbeden müteessir olsa, o kişiyle, o türbe arasında bir alaka kurularak, iki nefsin birbiriyle ruhani buluşması hasıl olur. Böylece ziyaret eden büyük bir menfaat temin eder. Yaptığı dualar kabule layık olup, başka nice esrara sebep olur.”

Fahreddin-Razi hz: “Meşhur felsefeci Aristo’nun talebeleri, anlayamadıkları bazı meseleleri, hocalarının kabrine gidip orada sorduklarını ve meselelerini çözdüklerini işittim”, buyurmuşlardır.
Yine aynı şekilde Silsileyi Saadattan Süleyman Hilmi Tunahan hz. ise Türbe ziyaretine itiraz edenlere şöyle buyurmuşlardır: “Bankaya zengin birini dayayıp, isteğini çekiyorsun ya... allah dostlarının itibarından da istifade edilir.
Onun huzurunda yapılan dualar) “Bu zatı şerifin hatırı için duamı kabul buyur” demektir.”

Dinimizde her şeyin yapılma usulü ve adabı olduğu gibi Kabir ziyareti hakkında da İslam büyüklerimizin tensip ettiği ve dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır. Bunları kısaca zikredelim

*Kabir ziyaretini, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri yapmak. Hadis-i Şerifte: “Bana bildirildi ki Cuma günü veya Cuma gününden önce ve sonra günlerde meyyitler kendilerini ziyaret edenleri bilir.”

*Ziyareti allah rızası için istifade etmek için yapmak. Ahireti düşünüp ibret almak. Ölülerinden ibret almayıp, onları dahi bir gurur kaynağı yapanlar hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri. Ta ziyaret edişinize kadar kabirleri.”
*Ziyaret için gidilen kabristanlıkta fazla kalmamak.
*Mümkünse ayak ucu tarafından gelmek, ve ayak ucu tarafından ziyaret etmek.
*Selam vermek, Peygamberimiz: “Selam sizler üzerine olsun, müminler kavminin yurdu. Biz de inşaAllah sizlere layık olacağız.” buyururlardı.
*Ayakta dua etmek. oturacak ise hali hayatındaki mertebesine göre uzak veya yakın oturmak.
Bilinmelidir ki, Meyyiti kabirde ziyaret etmek, hayatta iken ziyaret etmek gibidir. Çünkü meyyit, -bilhassa dostları- ziyaretçilerini görüp karşılar.

İmam-ı Azam hazretleri Peygamber Efendimizi ziyaret için gittiğinde bir defa dahi olsun ravza-i mutahhereye, yaklaşamamıştır. En sonunda: “Ya imam yaklaş!” denilince, sürüne sürüne yaklaşabilmiştir.
*1 fatiha 11 ihlas ve Yasin-i şerif okunup hediye edilir.
*Dini ve dünyası için, ziyaret ettiği allah dostunu vesile kılarak Cenab-ı Hakka yalvarılır.
* Kabirler, Ka’be tavaf edilir gibi ziyaret edilmez. Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur. Peygamber Efendimiz: “Kor üzerinde veya kılıç üzerinde yürümek veya çarığımı ayağımla tamir etmek, kabir üzerine basıp yürümekten bana daha sevimlidir.” , buyurmuşlardır.

siratül-islam olmak üzere edeple alakali mecmual adab kitabindan alinmistir

Kabir ziyareti

Ulema ve Fukahanın bildirdiklerine göre kabir ziyaretinde sevap olan, kabrin ayak tarafından gidip :

Es-selâmü aleyküm dare kavmin mü’miniyne ve innâ inşaallâhü biküm lâhikûne ve nes’elüllâhe lenâ velekümül-afiyeh

Lafzı ile selam verdikten sonra ayakta veya oturup kur’an okumalı ve dua etmelidir. Kabre yakın veya uzak oturmak, hayatındaki yakınlığı nisbetindedir. Yani sağlığında emsal ve akran olup da ziyaretinde yanına yakın oturabilen kimse kabrıne de yakın oturur.

Sağlığında tazim ve hürmeten çok yaklaşmayıp edepli oturan , kabrine de çok sokulmayıp biraz uzakta hürmet ve edeple oturur. Kur’an-ı Kerim’den bildiği ve okuması kolayhına gelen yerlerden okur.

Fatiha-i Şerifeyi, Bakara suresinin evvelini Müflihuna kadar, Ayetel Kürsiyi, Amener-Resûlü’yü surenin sonuna kadar, Ayrıca Yasin-i şerifi, Sure-i Mülkü, Sure-i Tekasür ve İhlas suresini okumak evlâdır. Genelde İhlas suresini üç, yedi veya on iki defa okumak menduptur.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Hazretleri Sure-i Bakaranın evvelini kabrin baş ucunda, Bakara’nın nihayetini de ayaklarının yanında okumuş olduğu mervidir.

Ondan sonra dua edip okuduğu Kur’anın sevabını kabir sahibinin veya kabirlerin sahiplerinin ruhlarına bağişlar.

(İbn-i Saad Sayfa 843-844)

(Dürret’ül-Fahire Sayfa 292)



Müslim’in Büreyde (Radiyallahu anhü)den rivayet ettiği bir hadis-i şerif te ReSulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuşlar ki:

Ashabım sizi ben kabirleri ziyaretten nehyetmiştim. Artık şimdi kabirlerinizi ziyaret ediniz. (Sahih-i Buhari,Cild

-4, Sayfa 371 (Diyanet işleri Bşk. yayınları)



Ashabım! Sizi ben, kabirleri ziyaretten men etmiştim. Fakat Peygamberiniz Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) e anasının kabrini ziyaret için izin verildi. Siz de kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabir ziyareti ahireti hatırlatmaktadır. [Tirmiz’i Büreyde (Radiyallahu anhü) den rivayet etmiştir.] (Ahkam’ül Cenaiz adlı eser Sayfa. 187, Beyrut-1969; Ramuz’ul-Ehadis Hadis No:4267)



Mezarlığı ziyaretin efdalıyet açısından uygun günleri :

Pazartesi, Perşembe, Cum’a ve Cumartesi günleridir. Pazartesi ve Perşembe günleri öğleden önce, Cumartesi günü güneş doğmadan, Cum’a günü de, Cum’a namazını kıldıktan sonra yapılması daha evlâdır. Bu vakitlerde fırsat bulamayanlar istediği gün ve saatlerde ziyaret edebilir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), Şaban ayının on beşinci gününün gecesi kalkarak Medine’deki Cennet’ül Bâki mezarlığını ziyarete gitmişlerdir



Mezarlığı ziyaret etmeyi niyet eden kişi abdest alarak evinde iki rekat nafile namaz kılarak sevabını ölülerin ruhlarına bağışlaması müstehaptır.



Hanımlar mezarlığı ziyaret edebilir mi?

Bu hususta farklı görüşler vardır. Allah’ın Resûlunun şu hadisi şerifi :

Allah, sık sık kabirleri ziyaret eden kadınlara lânet etsin. (Tirmizî, Ebû Hureyre’den rivayet etmiştir. Sahih-i Buharî, Cild-4, Sayfa 372; Diyanet İş. Bşk. Yay. 2. Baskı.)



Ebû Davud’un İbn-i Abbas (Radiyallahu anhü) den rivayet ettikleri bir başka Hadis-i şerif te de peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

Allah, kabirleri ziyaret ve secdegâh ittihaz eden; kabirlere kandil yakan kadınlara lânet etsin. (Sahih-i Buhari, Cild-4, Sayfa 373, a.g.e.; Sünen’ün-Neseî, Cild 3-4, Hadis No:2045 )



Mezarlığı ziyarete giden kimse orada medfun bulunan insanları düşünmesi, tavır ve hareketlerini de ona göre tanzim etmesi gerekir. Zira orası cahilinden Âlimine bebesinden şeyhi fanisine evliyasından şehidine kadar binlerce insanın toplandığı yerdir. Allahın hükmüne boyun eğilerek asla rucu edilen bir yerdir.

Böyle bir mümtaz toplumun huzuruna çıktığını bilen ziyaretci herhalde manasız hareketlerden kaçınır. Huşu içerisinde mezarlığın kapısından içeri girer.

Önce orada yatanların hepsine şamil olmak üzere, bir selâm verilir. Bunu takiben üç ihlâs bir fatiha okuyarak ruhlarına hediye edilir.

Şayet ziyaretçi içeri girmeden oradan geçip gitmek istiyorsa ihlâs sayısını on bir’e çıkarır.

Allah’ın Resûl-ü, bir hadislerinde buyurmuşlar ki:
Kabristanın yanından geçen bir kimse, on bir kere İhlâs suresini okur ve sevabını ölülere bağişlarsa; O’na ölüler sayısınca sevap verilir. (Dare Kutnî, İbn-i Ebî Şeybe’den rivayet etmiştir.)


Kabristanda yapılmaması gerekenler
Müslim’den rivayet edildiğine göre:
Kabirlerin üzerine oturmayınız ve onlara (doğru) namaz kılmayınız.

(Muhtar’ül-Ehadisin-Nebeviyye, No:1340)



Deylemi’nin rivayetinde :
Bilhassa kabristana bevl etmekten (idrar yapmaktan) sakınınız… Çünkü O, Bars (baras, alacalık) illeti getirir…

(Muhtar’ül-Ehadisin-Nebeviyye No:413)



Cabir (Radiyallahu anhü) den :

Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) kabir üzerine bina yapmaktan veya kabri yükseltmekten veya kireçle badanalanmasından nehyetti. Süleyman ibn-i Mûsâ :
Kabir üzerine yazı yazılmasını da (nehyetti) cümlesini ilâve etmiştir. [(Sünen’ün Neseî, Cild 3-4, Hadis No: 2029; Sahih-i Müslim, Cild-3, Hadis No: 94(970) ; Bu hadisi ayrıca İbn-i Mâce de rivayet etmiştir.)]

1. Kabri, anıt deyip baş ucuna çok yüksek taşlar dikmek iyi değildir. Kabir, kabristanlık olduğu en uzak yerden de bakılınca gelen yolcu görebilmeli ve O kabristanlığa fatiha okuyabilmelidir. Yani şimdiki normal kabir bunlar iyi, daha fazla yükseltmek iyi değildir. Kabir çok engin olup, belirsiz gibi olursa uzaktan görünmez. O zaman fatiha okuyanlar çok az olur. Yani kabristanlığın manevi sevap geliri az olur. Bilâl babamla beraber traktörle bir yere giderken üç, beş ve on kilometrelik mesafedeki kabirler için Fatiha okurdu. Uzak yerlerdeki kabirler için Fatiha okumayı bizim ıhvanlarımız yapıyorlar, başkaları yapmıyor. Buna dikkat edin, bunu unutmayın, ihmal davranmayın. Hele büyük evliyaullah ve Peygamber kabirleri olursa onların olduğu tepe göründüğünde hemen onun ruhu için Fatiha deyiniz, herkes Fatiha okusun. Mezarlıklar fatiha okunsun diye, yol kenarına bunun için yapılır.

2) Üzerinden yüzlerce sene geçer. Çok engin olursa çabuk kaybolur, çok yüksek olursa onu da Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) men ediyor. Kırk elli santim gibi olursa o arada iyidir. Başkası iyi değildir. Büyük zat olursa üzerine türbe yapılmışsa o da normaldir, yapılmamışsa da iyidir. Türbe yapılmamışsa içine rahmet girer, iyi olur. Yapılmamışsa herkesin hüsnü zannını artırır, o da iyidir. Bunlar niyetlerine göredir.

Bezzaziye kitabında diyor ki:

Kabristandaki yeşil otları koparmak mekruhtur. Çünkü bu otlar Allah’ı tesbih eder. Bu tesbihler meyyitin (ölünün) azabtan kurtulmasına yarar. Meyyit bu tesbihlerle rahat eder.

Şern Bilâli’nin “İmdad’ül-Fitah” kitabında Hanefi alimlerinin ve başkalarının kitaplarında da böyle olduğu yazılıdır. Fetva vermek derecesine yükselmiş olan böyle büyük alimlerin bildirdiklerine göre, meyyit (ölü), dirilerin işitemediği yeşil otların tesbihi gibi sesleri işitince, kendisine seslenen insanoğlunun sesini işitmez mi? İşitmez diyenler: Belki dünyada kulak ile işitildiği gibi işitmezler demek istemişlerdir.

Bilâl babam: Kabrin üstünde ot büyümesini iyi görmedi. Sebebini sordular:

Kuş gelir içine girer, yuva yapar, pislik atar. Kabrin başucuna ağaç dikmeyi de iyi görmedi. Ağacın üzerine kuş konar, kuş o kabrin üzerine pislik atar. Bunun dışında yeşil ot, yeşillik ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Otlar orada yatan ölü için istiğfar çeker. Bunu da ölüler duyar; bu otları koparmak iyi değildir. (Hac da ihramlı iken yeşil ot koparsan ceza kurbanı kesip etini dağıtman lazımdır )

En fazla rızık darlığı getirenlerden birisi de kabristanın etrafının duvarla çevrili olmamasıdır. Böyle olmazsa hayvanlar kabristanın içine girer, tepeler, pislik atar, bu da rızık darlığı getirir. Kabristanın etrafının çevrili olması halinde içinde ot biter, onlarda istiğfar edince hem ölülerin günahının af olmasına, hem dirilerin rızıklarının genişlemesine faydası olur.



Ebû Hüreyre (Radiyallahu anhü) den: Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:

- Yemin ederim ki, sizden birisinin vücudunu yakıcı bir ateş parçası üzerinde oturması, onun bir kabir üzerinde oturmasından kendisi için daha iyidir. (Sünen-i İbn-i Mâce, Cild-4, Hadis No:1566; Ayrıca bu hadisi Ahmed ibn-i Hanbel, Müslim, Ebû Davud, Neseî, Beyhakî, ve Muhrat’ul-Ehadisin-Nebeviyye No:941 rivayet etmişlerdir.)



Ukbe ibn-i Amir (Radiyallahu anhü) den; Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:

- Yemin ederim ki, bir ateş parçası veya bir kılıç üzerinde yürümem veyahut ayakkabımı ayağımla dikmem bir müslümanın kabri üzerinde yürümemden bana daha sevimlidir. Kabirlerin ortasında abdestimi bozmuşum veya çarşının ortasında. Bence bunlar arasında (çirkinlik açısından) bir fark yoktur. (Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 4, Hadis No: 1567; Ayrıca Neseî, İbn-i Hibban, Buhari ve Müslim de

rivayet etmişlerdir.)

(Yukardaki yazı Zuhurat-ı Bilâl-i Nâdirî, Cild-3, Sayfa 483-487 arasından alınmıştır.)



Bir Hadis-i şerif te :

Kabirlerin üzerine oturmayınız, kabirlere doğru da namaz kılmayınız.

Hürmet kasdı ile de olsa, mezarlara el sürmek, taş ve sandukasını öpmek, veya mezar üzerine uzanıp yatmak doğru bir hareket değildir. Zira bu nevi hareketler diğer din mensuplarının hareketi olarak bilinmektedir.

Kabirler üzerine mum dikmek, bid’attır Bid’ata tevessül etmek ise günahtır. (Fetevayı Hindiye, Cild-5, Sayfa 306)



Beyhakî’nin rivayet ettiği hadis te:Kabirleri görüp tefekkür edip muttali olunuz. İbretle kıyameti tezekkür ediniz. Buyrulmuştur.

Öyle ise, düşünmek, ibret almak ve kalan ömrümüzü faydalı yolda harcamak, bize düşen görev olmalıdır.

Mezar taşlarına fotoğraf koymak, ibrişim bağlamak veya buket çiçek yaparak kabrin üzerine koymak dinimizde yeri olmayan adetlerdir.

Kin ve garazını yenemeyen, insanlıktan nasibini alamayan zavallıların, kabir üzerine idrar boşaltması veya pislik dökmesi gibi akla gelmeyen hareketlerde bulunmak, dinimizde haramdır.

Müteallim kardeşim/hocam;

Forumu epeydir takip ediyorum. Sizin yazılarınızı da hasbelkader görüyor ve okuyorum. Verilen bilgiler her ne kadar güzel olsa da, veriş tarzınızın çok hatalı olduğunu düşünüyorum. Zira açtığınız konuların ve koyduğunuz yorumların hemen hemen hiçbirinde "kaynak" yok! Hadi birkaçının kaynağını bulamadık diyelim, ama hiçbirinin kaynağı yazılmıyor ise, bu ciddi bir eksikliktir.

Din sahasında ileri bilgiye sahip olmak hatta hoca olmak bizi bile kaynak gösterme mes'uliyetinden muaf kılmaz. Hatta dini ilimde ilerlemek, kaynak göstermenin mecburiyeti konusunda bir zorunluluk oluştursa gerek.

Bunu niçin yazdım?

Mesela yukardaki yazınızı baştan sona okudum. Orada "Bilal" diye birinden söz ediliyor. İfadeler o kadar müphem (kapalı) ki, onun kim olduğunu anlamak neredeyse muhal.

Bir takım sohbetlerde kullanılan yazı ve makaleleri, böylesine genel bir ortama aktarırken, mutlaka soru işareti bırakabilecek yerleri tesbit edip, gerekli tashih ve düzenlemeden geçirdikten sonra buraya aktamak doğru olandır.

Yazı nedir? Kim yazmıştır?

Bunları bilmek bizim en doğal hakkımızdır. Kimden ne okuduğuna dikkat eden birisi olarak bunları zaruri görüyorum. Şahsım adına zaruri gördüğüm gibi, başkaları adına da zaruri olduğunu biliyorum.

Önceki açtığınız konulara da şöyle bir göz attım. Onlarda kaynak cihetinden tamamen sahipsiz... Eğer yazılar baştan sona, tabiri caizse "hüvesi hüvesine" size ait ise, altına kendi isminizi belirtiniz. Yok değilse, lütfen ama lütfen makale sahibinin ismini belirtiniz. Hakka-hukuka uygun olan da budur.

Sizi seven ve azminizi takdir eden bir kardeşiniz olarak bu hatırlatmayı elzem gördüm.

Alaca kardesim ilk mesajiniz ile müteallim hocamiza böyle bir sitem tuhaf olmus.

Zaten siteminiz üzerine yaziyi hangi kitaplardan derledi ise bir bir düzenleyip kayida almis.

emeğinize sağlık hocam bildiğimiz konuları tekrar etme fırsatı bulduk




Müteallim kardeşim/hocam;

Forumu epeydir takip ediyorum. Sizin yazılarınızı da hasbelkader görüyor ve okuyorum. Verilen bilgiler her ne kadar güzel olsa da, veriş tarzınızın çok hatalı olduğunu düşünüyorum. Zira açtığınız konuların ve koyduğunuz yorumların hemen hemen hiçbirinde "kaynak" yok! Hadi birkaçının kaynağını bulamadık diyelim, ama hiçbirinin kaynağı yazılmıyor ise, bu ciddi bir eksikliktir.

Din sahasında ileri bilgiye sahip olmak hatta hoca olmak bizi bile kaynak gösterme mes'uliyetinden muaf kılmaz. Hatta dini ilimde ilerlemek, kaynak göstermenin mecburiyeti konusunda bir zorunluluk oluştursa gerek.

Bunu niçin yazdım?

Mesela yukardaki yazınızı baştan sona okudum. Orada "Bilal" diye birinden söz ediliyor. İfadeler o kadar müphem (kapalı) ki, onun kim olduğunu anlamak neredeyse muhal.

Bir takım sohbetlerde kullanılan yazı ve makaleleri, böylesine genel bir ortama aktarırken, mutlaka soru işareti bırakabilecek yerleri tesbit edip, gerekli tashih ve düzenlemeden geçirdikten sonra buraya aktamak doğru olandır.

Yazı nedir? Kim yazmıştır?

Bunları bilmek bizim en doğal hakkımızdır. Kimden ne okuduğuna dikkat eden birisi olarak bunları zaruri görüyorum. Şahsım adına zaruri gördüğüm gibi, başkaları adına da zaruri olduğunu biliyorum.

Önceki açtığınız konulara da şöyle bir göz attım. Onlarda kaynak cihetinden tamamen sahipsiz... Eğer yazılar baştan sona, tabiri caizse "hüvesi hüvesine" size ait ise, altına kendi isminizi belirtiniz. Yok değilse, lütfen ama lütfen makale sahibinin ismini belirtiniz. Hakka-hukuka uygun olan da budur.

Sizi seven ve azminizi takdir eden bir kardeşiniz olarak bu hatırlatmayı elzem gördüm.




alaca nickli kardesim ya yazilari okumadi veya kitaplarin isimlerini bilmiyor.dikkatini cekmek icin kirmizi yazilarla gedistirverdim.alintili olan kitaplari biraz inceleyiversin.

icersine bazi kendi bildigim ve yazdigim makalelerde vardir.bunlarda kafadan degil degisik kitaplarimizdan alinmistir takdir edersinizki her satirin sonuna kaynak yazmak lazim gelmez.

bu ifaderimden dolayi alaca kardes kirilmasin lütfen.


Alaca kardesim ilk mesajiniz ile müteallim hocamiza böyle bir sitem tuhaf olmus.

Zaten siteminiz üzerine yaziyi hangi kitaplardan derledi ise bir bir düzenleyip kayida almis.






olsun piri reis kardesim sitemde ise yarar nitekim yaradida kaynaklari görebilmesi icin kirmizi yazi ile degistiriverdim.

sağolasınız müteallim hocam HZ ALLAH razi olsun verdiğiniz bilgiler için


sağolasınız müteallim hocam HZ ALLAH razi olsun verdiğiniz bilgiler için

müteallim hocam cevabınız için çok teşekkür ederim.

hocam ...çok güzel etraflıca vermişsiniz konuyu...bilgilendik vesilenizle...Allah razı olsun...Rabbim ilminizi artırsın....


hocam ...çok güzel etraflıca vermişsiniz konuyu...bilgilendik vesilenizle...Allah razı olsun...Rabbim ilminizi artırsın....

kabir ziyareti.
Dinimizde Kabir ziyareti, ölümü ve ahireti hatırlattığı için erkeklere mendup, fitneden emin olunduğu zaman kadınlar için de caizdir


hocam ...çok güzel etraflıca vermişsiniz konuyu...bilgilendik vesilenizle...Allah razı olsun...Rabbim ilminizi artırsın....


ben sizden Bayanlarla ilgili kısmı biraz daha açmanızı istesem zahmet vermiş olurmuyum?


Dini Sorular ve Cevaplar

MollaCami.Com