Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


recm ayeti rivayeti ve nesh konusu

Aişe (Radiyallahu Anha) evindeydi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra odaya giren aç bir keçi içerisinde recm ayetleri bulunan sayfayı yemiştir.
İbni Mace 1944, Abmed bin Hanbel 5/131, 132, 183 ve 6/269

Bu şekilde bir rivayet var ve bazı kaynaklarda bu rivayetin güvenilir olduğu savunuluyor.

Bazı yorumlara göre recmile ilgili ayet gelmiş fakat okunması neshedilip hükmü neshedilmemiş.

Ayetin okunması nesh edildiği için Kur'an'a yazılmamıştır deniyor, ayet yazılmamışsa keçinin yemesi nasıl söz konusu olabilir?

Ömer (r.anh) "Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım. demiştir şeklinde bir rivayet var.

Hz. Ömer okunması nesh edilmiş bir ayeti Kuran'a yazmak isteyebilir miydi? Ayrıca Hz. Ömer gibi bir insan Allah'ın rızasına uygun olduğunu düşündüğü bir meselede ahalinin tepkisinden çekinebilir miydi?

Bir forumda şöyle bir şey yazıyor:

Haricilerin delilleri şunlardır:

1- Recm, şubhesiz cezaların en ağırıdır. Şayet meşru olsaydı Kur'an-ı kerimde zikredilmesi gerekirdi. Kur'anda zikredilmemesi onun gayri meşru bir ceza olduğuna delalet eder.

2- Cariyenin haddi hür kadının haddinin yarısıdır:
«Onlar evlendikten sonra bir fuhuş irtikab ettiler mi o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı.» (Nisa: 25).
Recm ise ikiye bölünemediğinden hür bir kadına uygulanması da sahih olamaz.

3- «Zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.» âyetinin hükmü umumilik ifade eder.
Hiçbir delil olmaksızın bundan evlilere recm cezası ve başka bazı hükümler çıkarmak Kur'anın zahirine muhaliftir.

İki
numaralı kısma şöyle bir açıklama getirmeye çalışılmış:
2- «Onlar (cariyeler) evlendikten sonra bir fuhuş irtikab ettllermi o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı.» (Nisa: 25) âyeti, haricilerin «recm meşru değildir» iddialarına delil olamaz.
Âyet, buradaki cezanın recm değil sopa olduğuna delalet eder. Zira âyette bir yarılama vardır ve şubhesiz Allah (cc) recmin ikiye bölünmeyeceğini bilir. Bir insanı yarı öldürmek mümkün değildir. Öyleyse aklı selim sahibleri âyetteki cezanın recm değil, sopa olduğunu anlarlar.
Âyetteki «hür kadınlar» tabiri evli kadınları değil bekarları ifade etmektedir.

Hür ve bekar bir kadına zina ettiği takdirde yüz sopa cezası verilirken evli bir cariyeye zina cezası olarak elli sopa verilir. Cariyelere uygulanan cezanın hürlere nisbetle hafif oluşundaki hikmet, zinanın hür kadında daha çirkin olmasıdır. Hür kadın her zaman evinde olduğu için fuhşa yol açan fitneden daha uzak ve emniyettedir. Cariye ise her zaman dışarıda bulunduğu için, fuhşa sebeb olan kötülüklerden korunması çok güç ve hür olması» için fitneye mukavemet gücü daha zayıftır. Bundan dolayı Allahu teala cariyelere merhamet ederek cezalarını hafifletmiştir.
Cariyenin alacağı ceza hür kadının alacağı cezanın yarısı kadar denirken ayette geçen evlendikten sonra ifadesini sanki sadece cariye ile sınırlandırarak yorum yapılıyor ve buna göre evli cariye bekâr hür kadının cezasının yarısı kadarını alır deniyor. Yani bir evli ile bir bekâr mukayese edilmiş oluyor, böyle bir mukayese yapmak doğru olabilir mi?

Kırmızıyla yazdığım kısımlar cevabını merak ettiğim suallerdir. İlaveten İslam hukuku profesörü Hayrettin Karaman öz şahsi sitesinde şöyle bir yazı yayınlamış:
M. Ebu Zehra "Recim yok" diyor

1972 yılında Libya'da bir İslam alimleri toplantısı yapılıyor. Toplantının konusu, ülkenin kanunlarını yabancı unsurlardan temizleme ve islâmîleştirme. Bu toplantıya katılanlar arasında Yusuf Kardavi, Muhammed Ebu Zehra, Ali el-Hafîf, Mustafa ez-Zerka, Subhî es-Salih, Huseyn Hâmid Hassab, Abdulaziz Âmir gibi tanınmış alimler var. Kardavî, bu toplantıda Ebu Zehra'nın çıkışını "Bir bombanın fitilini ateşledi" ifadesiyle veriyor ve -özetle- şöyle devam ediyor:

"O toplantının yıldızı tartışmasız olarak Üstad Muhammed Ebu Zehra idi. En çok o konuşuyor, her konuşanın ardından tenkitlerini ve görüşlerini ifade ediyordu. Bir ara ayağa kalktı ve şunları söyledi:

"Ben İslam Hukuku ile ilgili bir görüşümü yirmi yıl açıklayamadım, şimdi, Rabbime kavuşmadan önce, "Bana niçin açıklamadın, hak bildiğini söylemedin" diye sorulmaması için açıklayacağım. Bu görüş, evlilerin zinasının cezası olan recimle alakalıdır. Benim kanaat ve reyime göre bu ceza Yahudi şeriatında vardı, Peygamberimiz ilk zamanlarda bunu kaldırmadı, sonra Nur suresi geldi, orada zinanın cezası -evli bekar, kadın erkek herkes için yüz sopa olarak- kondu ve recim kaldırıldı.

"Bu reyimi üç delile dayandırıyorum:

1. Allah Teala Nisa suresinde, hür olmayan insanların zinasının cezası, hür olanlara verilenin yarısı kadardır" buyuruyor. Recim bölünemez bir ceza olduğuna göre cezadan maksadın yüz sopa olduğu ortaya çıkıyor.

2. Buharî'nin naklettiği bir rivayette Abdullah b. Evfâ'ya, "Recim, Nur suresi gelmeden önce mi yoksa sonra mı uygulandı?" diye soruluyor, "Bilmiyorum" cevabını veriyor. Şu halde recim uygulamasının, yüz sopa uygulamasını getiren Nur suresinden önce olması ve bu sure gelince onun kaldırılmış bulunması kuvvetle muhtemeldir.

3. "Recim cezası ayet olarak Kur'an'da vardı, lafız olarak kaldırıldı, ama hükmü kaldırılmadı" şeklindeki rivayeti akıl ve mantık kabul etmez; hükmü kalacak olan bir ayetin lafzı niçin kaldırılsın?!


"Üstad sözlerini bitirince hazır olanların çoğu ona hücuma kalkıştılar ve fıkıh kitaplarında mevcut bilgiler ile karşılık verdiler, fakat üstad görüşünde ısrar etti."

Oturum sona erince Yusuf Kardavi, Ebu Zehra'nın yanına geliyor ve bu konuda, onunkine yakın bir görüşünün olduğunu, "Recimin değişmez ceza (had) değil, uygulayıp uygulamamak yöneticilere bırakılmış "tazir" çeşidinde bir ceza" olduğu kanaatini taşıdığını ifade ediyor. Üstad Ebu Zehra bunu da kabul etmiyor ve şöyle diyor: "Yusuf, Allah'ın rahmet armağanı olan Muhammed Mustafa (s.a.)in, ölünceye kadar insanları taşladığını akıl kabul eder mi? Bu Yahudi şeriatına ait bir cezadır ve onların taş kalpli oluşlarına da uygun düşmektedir.

Sonuç:

İslam alimleri arasında recim cezasının değişmez bir ceza olmadığını veya Yahudi şeriatına ait olan bu cezayı İslam'ın kaldırdığını ve şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz olmadığını savunan önemli isimler vardır. Bu sebeple günümüzde İslam aleyhine kullanılan ve insanları İslam'dan korkutmaya yarayan bir cezayı sahiplenmek ve savunmak uygun değildir.

29.08.2010


Dini Sorular ve Cevaplar

MollaCami.Com