Haklar mali, nefsi, ırzî, mahremî ve dini şekillerdedir. Kul haklarında sahibi ile helalleşmek gerekir. Helalleşilmez ise, âhirette sevapları ona verilerek helalleştirilir. Bunu kişinin kabul edip etmemesi ise kendi tasarrufundadır. Haklı olan kişi, kendi hakkını, isterse helal eder, istemezse de helal etmez. Ancak, helal etmesi demek, haklının alması gereken hakkından mahrum edilmesi demek değildir. Allah mağdur olanın hakkını fazlasıyla verecektir.

Mal sahibi, hakkı olan kimse ölmüşse, ona dua etmeli, çocuklarına ve vârislerine borcunu verip ödemelidir. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı, fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine niyet etmelidir. Hatta ölmüş birinin hakkı kendisinde kalmışsa, ölen kimse için tesbih namazı kılınması dahi tavsiye edilir.

Muharremin birinci gününde, her birinde Besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerif okuyanları, Cenâb-ı Hakk -çeşitli vesileler halk ederek- lûtfiyle, keremiyle huzuruna bu âlemden kul borcu ile götürmeyecektir. (Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen DUA ve İBADETLER, Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1983, s. 7-12.)

Hak helâlinde zâhire göre hükmedilir. Yani dili ile helal ettiğini söylemesi, yeterlidir. Kalben değil de, sözle hakkını helal eden, helal etmiş olur.

Teşekkürler...

bilgilendirdiğiniz için teşekkürler

bilgilendirdiğiniz için teşekkürler

Allah(c.c) razı olsun değerli bilgilerinizi paylaşmışsınız...

Bizlerin de merak ettiği bir konuydu. Cevapladağınız için teşekkür ederiz.