Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Küresel Isınmanın Yararları, İklimlere olumlu ve olumsuz etkileri



Daha yoksul olan güney ülkeleri ise zarar görme tehlikesi ile karşı karşıya

>Newsweek Dergisi'nin son sayısında yer alan habere göre, Norveç ve Finlandiya gibi ülkeler en şanslı grupta İklimdeki ısınma tarım sezonunu uzatmakla kalmayacak, ısının yükselmesi sayesinde çok daha uzun bir turizm sezonuna kavuşacaklar

>30-40 yıla kadar, Grönland tekrar tarih öncesinde olduğu gibi yemyeşil olabilecek

>En çok fayda sağlayacak olan ülkelerden biri de Rusya: Sibirya’nın donmuş tundraları bir tarım ve otlak alanı olma potansiyeline kavuşuyor

Ancak ekvator çevresindeki tarım alanları aşırı sıcaktan zarar görebilecek

>2100 yılına kadar Amazon yağmur ormanlarının kurak bir arazi yapısına dönüşmesinden korkuluyor Sahara Çölü’nün büyümesi de söz konusu olacak

>Ancak bazı uzmanlara göre işin olumlu tarafı daha ağır basıyor Örneğin özellikle orta çağlarda yaşanan bir sıcak çağ, zenginlik ve medeniyetin ilerlemesine neden olarak gösteriliyor

>California eyaletindeki Stanford Üniversitesi uzmanlarından Thomas Gale Moore bu konuya “Belki de çok güzel bir zamanda yaşıyoruz, ama buna alışmakta zorluk çekiyoruz” sözleriyle farklı bir yorum getirdi

>Moore, soğuğun sıcak havadan daha tehlikeli olduğuna işaret ederek, ABD’de yılda 25 derece santigradlık bir ısınmanın yıllık ölüm sayısını 40 bin kişi oranında azaltacağını iddia etti

>İngiliz ekonomist Nicholas Stern ise, Kanada, Rusya ve İskandinavya gibi yüksek enlemli ülkelerin tarımsal üretimde artış, kış soğuğunun azalması sayesinde daha düşük ölüm oranları, daha düşük ısıtma maliyetleri gibi yararlardan faydalanmasının söz konusu olduğunu söylüyor

"Kendi fırsatını oluşturanlar zengin olacak"

>Eskiden İspanya kıyılarında güneşlenen kalabalık turist grupları da, şimdi aynı şeyi Baltık Denizi kıyılarındaki sahil alanlarında yapma fırsatı bulabilecek!

>Lehman Brothers ekonomisti John Llewelyn de, “Erken bir aşamada bu olasılıkları gören şirketler, kendi fırsatlarını kendileri oluşturarak zengin olacak” diyerek konuyu özetliyor.

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. İbrahim Uslu, küresel ısınmanın yağışları ve biyoçeşitliliği artıracağını belirterek, küresel ısınmanın zararları yanında faydalarının da olduğunu söyledi.

Selçuk Üniversitesi Bilgisayar Teknolojileri Eğitimi Topluluğu tarafından düzenlenen ‘Küresel Isınmanın Faydaları’ konulu konferans Eğitim Fakültesi Erol Güngör Salonu’nda yapıldı. Konferansa konuşmacı olarak katılan Prof.Dr. İbrahim Uslu, son günlerde sürekli gündeme taşınan küresel ısınmanın zararlarından bahsedildiğini, ancak faydalarının dile getirilmediğini söyledi.

Endüstrinin gelişmesiyle artan sera gazlarının küresel ısınmaya neden olduğunu belirten Prof.Dr. Uslu, >'Karbondioksite paralel olarak havadaki sıcaklığın artması yağışların da artması demektir. Küresel olarak ısınan her 1 derece dünyaya yüzde 2-3 fazla yağışa neden olur. Son yıllarda ormanlarda görülen artış da zaten küresel ısınma içinde olduğumuzu gösterir.

>Küresel ısınma ile bitkilerin verimliliği artacak ve dünya daha yeşil olacaktır. Bitkilerle geçinen hayvanların miktarı ve biyo çeşitliliği artacak. Planktonların artması ile denizlerde balıklar ve su ürünleri artacaktır. En önemlisi de küresel ısınma korkusuyla çevre bilinci artmaya başladı' dedi.

>Küresel ısınma nedeniyle yeryüzüne çarpan ışınların artmasıyla birlikte buharlaşmanın da arttığını, buharlaşmanın artmasına paralel olarak yağmur ve havadaki nem oranında artış göstereceğini ifade etti.

>Yapılan araştırmalara bakıldığında buzul çağından beri yeryüzünün ısınmasıyla dünyada yağış miktarının da arttığına dikkat çeken Prof.Dr. Uslu, 'Başka bir deyimle dünyada karbondioksit artalı yağış miktarı da arttı. Birkaç ay önce Newsweek Gazetesi küresel ısınmanın haritasını çıkardı.

>Dünyanın ısınmasından bazı bölgelerin kazançlı çıkacağını açıkladı. Haritaya göre, iklim değişiklikleri kimi ülkeleri çökertirken kiminin işine yarayacak.

>Sıcaktan cehenneme dönecek olan İspanya turizm ülkesi olma özelliğini İzlanda’ya kaptıracak.

>Küresel ısınma Rusya ve İskandinavya gibi yerlerde iklim değişiklikliği yeni fırsatlar doğuracak. Hindistan’da sıtma gibi hastalıklar ortadan kalkacak. Bu öngörüler bize, küresel ısınmanın faydalarının da olabileceğini gösteriyor' dedi.

Küresel Isınma ve İklim Üzerindeki Etkileri


Küresel ısınmanın mekanizması basitçe, güneşten gelen enerji ile bu enerjinin dünyadan uzaya yansıtılmasındaki dengenin, yansıtılan enerji lehine bozulması şeklinde ifade edilebilir. Güneşten dünyamıza ulaşan kısa dalgaboylu radyasyon, uzaya uzun dalga boylu radyasyon (kızılötesi radyasyon) olarak yansıtılır. Uzun vadede bir enerji dengesi mevcuttur.
Yeryüzeyi tarafından atmosfere yansıtılan kızılötesi radyasyonun büyük bir bölümü atmosferde bulunan su buharı, karbondioksit ve doğal olarak bulunan diğer gazlar tarafından soğurulur. Bu gazlar, yeryüzeyinden gelen enerjinin doğrudan uzaya geri dönmesine engel olarak sera etkisi yaratırlar. İnsan faaliyetleri ile değiştirdiğimiz ve değiştirmeye de devam ettiğimiz, atmosferi oluşturan gazların dengesidir. Bu durum karbondioksit (CO2 ) , metan (CH4 ) ve diazotmonoksit (N2O) gibi temel �sera gazları� için daha da geçerlidir (UNEP ve UNFCCC, 2002). Sera gazı emisyonları, atmosferin enerji soğurma kapasitesini artırarak, iklimin gelen ve giden enerji dengesini bozmaktadır. Bozulma, sera etkisinin artarak atmosferin daha fazla enerji tutması yani ısınması anlamına gelmektedir. Ancak enerji birikmesi (ısınma) kısa bir sürede gerçekleşecek bir oluşum değildir. Sera gazı emisyonlarının bu günkü hızıyla devam etmesi halinde, atmosferdeki karbondioksit miktarının 21. yy'da sanayi devrimi öncesi dönemindekinin iki katına çıkacağı hesaplanmaktadır. Bu durumda uzaya kaçan enerji yaklaşık % 2 azalacaktır (Dakikada yaklaşık 3 milyon ton petrol eşdeğeri). Sera gazı emisyonlarını azaltacak önlemlerin alınmaması durumunda bu düzeylerin 2100 yılında 3 katına çıkması olası görülmektedir.
Bilim çevreleri bunun sonucunun önümüzdeki 100 yıl içerisinde 1,4 ila 5,8 oC arasında küresel ısınma olacağı konusunda görüş birliği içerisindedir. Bu artış miktarı çok küçük görünse de sanayi devrimi öncesinden günümüze kadar olan süredeki 0,5 oC'lik artışa göre 3 ila 11 misli artış oldukça büyük değerlerdir ve küresel iklim üzerinde önemli etkiler yaratması kaçınılmaz görünmektedir.

Küresel iklim, oldukça karmaşık bir sistem olması nedeniyle küresel ısınmanın yol açacağı küresel iklim değişikliğinin dünyanın her bir bölgesini ne şekilde etkileyebileceğini şu anda kestirebilmek mümkün görünmemektedir. Ancak küresel iklim içerisindeki temel göstergelerden biri olan ortalama sıcaklığın değişmesi halinde buna bağlı olarak yağış rejimleri, rüzgarlar, deniz seviyeleri ile kıyı yerleşimleri, tarım, enerji, sanayi vb. birçok insan faaliyetleri ile doğal yaş** etkilenecektir. Bu etkilenmeler, özellikle buzulların erimesi ile oluşacak deniz seviyesi yükselmeleri nedeniyle kıyı kentleri ile küçük adaların ortadan kalkması, yağış rejimlerinin değişmesi sonucu verimli tarım arazilerinin kuraklaşması, suya bağımlı enerji kıtlığı, orman alanlarının yok olması gibi yaşamsal alanları kapsayabilecektir. Denizlerin düzeyinin geçen yüzyılda 10 ila 15 cm yükseldiği, küresel ısınmanın ise 2100 yılına kadar 15 ila 95 cm arasında ek bir yükselmeye daha yol açması beklenmektedir.

Küresel iklim değişikliği, dünya ölçeğinde şu anda olumlu koşullara sahip bölgelerde olumsuz gelişmelere yol açacağı gibi halen olumsuz koşullara sahip bölgelerinde daha iyi hale gelmesine de yol açabilecektir. Bilim insanlarının iklim modelleri ile yaptıkları çeşitli projeksiyonlar bulunmakla birlikte küresel iklim değişikliğinin dünyanın her bölgesini ne şekilde etkileyebileceğini günümüzde kestirebilmek mümkün olmamakla birlikte şu anda söylenebilecekler; dünyadaki canlı yaş**ının önemli ölçüde etkileneceği ve tüm dünya ülkelerinin sosyal, ekonomik ve siyasal politikalarının değişmesi gerekeceği şeklindedir.

Küresel iklim değişikliğinin ülkemizdeki olası sonuçları üzerine, 1995 yılında IPCC'nin (Ülkeler arası İklim Değişikliği Paneli) İklim Modelleri ile yapılan projeksiyonlarına göre; 2030 yılına kadar Türkiye'nin büyük bir kısmının oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine gireceği, sıcaklıkların kışın 2 oC , yazın ise 2 oC ila 3 oC artacağı öngörülmektedir. Yağışların ise kışın az bir artış gösterirken yazın %5 ila %15 azalacağı şeklindedir. Şu anda Türkiye'nin gece ve gündüz sıcaklıkları gözlemlerinin trend analizinde, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de özellikle gece sıcaklıklarında istatistiksel anlamda önemli artışların olduğu belirlenmiştir (Kadıoğlu M.). Ülkemiz akarsularının 1941-2002 yılları arasındaki gözlenmiş akımları incelendiğinde, Karadeniz Bölgesi dışında kalan bölgelerin bazılarında farklı düzeylerde de olsa azalma yönünde bir trendden söz etmek mümkündür. Azalma trendi, özellikle Ege, Marmara, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinde oldukça belirgindir (Angı A.E.- Özkaya M.,2004). Ülkemiz açısından Küresel iklim değişikliğinin, bulgulardan elde edilen sonuçları daha da olumsuz hale getirmesi sözkonusu olabilecektir.

WWF Türkiye Su kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, küresel ısınmanın en önemli etkilerinden olan kuraklığın son yıllarda yalnızca Türkiye'yi değil, Avrupa'nın birçok bölgesini de etkisi altına aldığını belirtti.

Kuraklıktan en çok zarar gören ülkeler ise İspanya, Türkiye, Portekiz ve İngiltere.

Avrupa Çevre Ajansı'nın verilerine göre Avrupa'da kuraklıktan en çok etkilenecek kesimin Akdeniz havzası olduğunu anlatan Dıvrak, Türkiye'de ise Karadeniz ve Marmara bölgelerinin bir kısmının düşük su sorunuyla karşı karşıya kalacağını, Ege ve Orta Anadolu bölgelerininde ise çok ciddi su sıkıntısıyla baş etmek zorunda kalacağını belirtti.

Buket Bahar Dıvrak, 20'nci yüzyılda dünya sıcaklığının ortalama 0.6 derece, Avrupa sıcaklığının ise 0.95 derece arttığına dikkati çekti:

"Özellikle Akdeniz havzasında gelecekteki gelişmelerin etkilerinin, dünya ortalamalarından daha vahim olacağı öngörülmektedir. 2025 yılında, küresel ısınmanın 1 derece olacağı tahmin edilmektedir ve böyle birdurumda Akdeniz havzasında sıcaklıklar 0.7-1.6 derece arasında artacaktır. 20-50 yıl sonra sıcaklık artışının 2 dereceyi bulabileceği tahmin edilmektedir.

2 derecelik bir artışla Akdeniz iklimi daha daısınacak, kuraklık geniş ölçüde hissedilecek ve iklimde değişiklikler görülecek. Yani bölgedeki sıcaklık artışı şu anki koşullardan 1-2 derece daha artacak. Ancak, İtalya ve Türkiye'nin, denizin hafifletici etkisinden uzak kalan iç kesimlerinde sıcaklıklar 5 dereceye kadar artabilecek."

Orman yangını tehlikesi

Buket Bahar Dıvrak, Akdeniz'de özellikle iç kesimlerde aşırı sıcak günlerin sayısının artması ve bölgenin kuzeyinde yaz mevsiminde yağış miktarının yüzde 30 azalmasının beklendiğini dile getirdi:

"2 derecelik sıcaklık artışı, Güney Akdeniz'de yıl boyunca orman yangını tehlikesini de beraberinde getirecek. Akdeniz'in diğer bölgelerinde ise orman yangını tehlikesinin altı haftaya kadar uzayacağı bildiriliyor. Sıcaklık ve kuraklık tarımsal verimde düşüşe yol açacak.

Sıcak hava dalgalarındaki artış ve orman yangınları, yaz aylarında Akdeniz'in tatilcileri kaybetmesine neden olacak. İlkbahar ve sonbahar bazı tatilciler için halen cazip olmaya devam etse de aileler yaz tatillerini başka yerlerde geçirmeyi tercih edecek."

Kuraklığın etkilerinin hissedilmeye başlandığı bölgede, daha kurak iklim, yağış miktarında düşüş, tarımda su tüketiminin giderek artması, yüzey sularının kaybedilmesi gibi sorunların şimdiden büyük sıkıntı yaratmaya başladığına değinen Dıvrak, yapılan son çalışmaların 2 derecelik sıcaklık artışının Kuzey Akdeniz'de bitkilerin yüzde 50 oranında kaybedilmesine yol açacağını gösterdiğini, bu kaybın İspanya'nın kuzeyi, dağları ve özellikle Fransa'da yüzde 80'e kadar çıkabileceğini kaydetti.

Buket Bahar Dıvrak, orman yangınlarındaki artışın, istilacı türlerin ve otların yayılmasına, dolayısıyla orman yangınlarının daha geniş alanlara sıçramasına neden olacağını belirterek, "WWF'nin 2006 yılında yayımlanan raporuna göre, küresel iklim değişikliği Akdeniz havzasını kuraklıkla vuracak" dedi.

Tüm Akdeniz havzasında yağışların son 25 yılda yüzde 20 azaldığının görüldüğünü, 2050'ye gelindiğinde deniz seviyesinin 20-40 santimetre oranında artmasının beklendiğini dile getiren Dıvrak, bu durumun en çok Türkiye ve Cezayir gibi ülkeler ve deltalarının zarar görmesine neden olacağını vurguladı.

Küresel ısınmanın önemli etkilerinden olan iklim kuşaklarının kayması sonucu, yağmur kuşağı kuzeye doğru genişleyecek. Ancak bu genişleme sonunda yağışlar her bölgede artmayıp, belli bölgelerde yoğunlaşacak. Güney Avrupa'daki yaz yağmurları azalırken, Amerika, Avrupa ve Asya'nın 55 Kuzey enleminin yukarılarında kar yağışı artacak. Daha güneyde kar yağışı azalırken, yağmurlarda bir artış olacak; karın toprakta kalma süresi azalacak. Şiddetli yağmurlar daha sık yağacak ve daha çok su bırakacak.
Sağanak yağışların artışı, yüzey nemliliğini ve bitki örtüsünü etkileyecek. Bunun sonucunda suyun toprakta süzülmesi azalacak, seller artacak. Yeni yağış düzeni, ekilebilecek alanların kuzeye doğru genişlemesine yol açacak. Dağlardaki buzullar ve kar örtüsünün azalmasından dolayı, hidrolojik sistemler ve toprak yapısı çok etkilenecek.

İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri

Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi öngörülen olumsuz yönlerinden etkilenecektir ve küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasındadır. Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artışına bağlı olarak önümüzdeki on yıllarda gerçekleşebilecek bir iklim değişikliğinin, Türkiye’de neden olabileceği çevresel ve sosyoekonomik etkiler şunlardır:

* Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve şiddetindeki artışa bağlı olarak, orman yangınlarının frekansı, etki alanı ve süresi artabilir; * Tarımsal üretim potansiyeli değişebilir (bu değişiklik bölgesel ve mevsimsel farklılıklarla birlikte, türlere göre bir artış ya da azalış biçiminde olabilir);
* İklim kuşakları, yerküre’nin jeolojik geçmişinde olduğu gibi, ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre kayabilecek ve bunun sonucunda da Türkiye, bugün Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da egemen olan daha sıcak ve kurak bir iklim kuşağının etkisinde kalabilecektir. İklim kuşaklarındaki bu kaymaya uyum gösteremeyen fauna ve flora yok olacaktır;
* Doğal karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemleri, zararlılardaki ve hastalıklardaki artışlardan zarar görebileceklerdir;
* Hassas dağ ve vadi-kanyon ekosistemleri üzerindeki insan baskısı artacaktır;
* Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle kentlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenecek; tarımsal ve içme amaçlı su gereksinimi daha da artabilecektir;
* İklimin kendi doğal değişkenliği açısından, Türkiye’de su kaynakları üzerindeki en büyük baskıyı, Akdeniz ikliminin olağan bir özelliği olan yaz kuraklığı ile öteki mevsimlerde hava anomalilerinin yağışlarda neden olduğu yüksek rasgele değişkenlik ve kurak devreler oluşturmaktadır. Bu yüzden, kuraklık riskindeki bir olumsuz değişiklik, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisini şiddetlendirebilir;
* Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yaz kuraklığının süresinde ve şiddetindeki artışlar, çölleşme süreçlerini, tuzlanma ve erozyonu destekleyecektir;
* İstatistik dağılımın yüksek değerler yönündeki ve özellikle sayılı sıcak günlerin (örneğin tropikal günlerin) frekansındaki artışlar, insan sağlığını ve biyolojik üretkenliği etkileyebilir;
* Kentsel ısı adası etkisinin de katkısıyla, özellikle büyük kentlerde, sıcak devredeki gece sıcaklıkları belirgin bir biçimde artacak; bu da, havalandırma ve soğutma amaçlı enerji tüketiminin artmasına neden olabilecektir;
* Su varlığındaki değişiklikten ve ısı stresinden kaynaklanan enfeksiyonlar, özellikle büyük kentlerdeki sağlık sorunlarını artırabilir;
* Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları üzerindeki etkiler bölgelere göre farklılık gösterecek olmakla birlikte, rüzgar esme sayısı ve kuvveti ile güneşlenme süresi ve şiddeti değişebilir;
* Deniz akıntılarında, denizel ekosistemlerde ve balıkçılık alanlarında, sonuçları açısından aynı zamanda önemli sosyoekonomik sorunlar doğurabilecek bazı değişiklikler olabilir;
* Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak, Türkiye’nin yoğun yerleşme, turizm ve tarım alanları durumundaki, alçak taşkın-delta ve kıyı ovaları ile haliç ve Ria tipi kıyıları sular altında kalabilir;
* Ormanların ve denizlerin CO2tutma ve salma kapasitelerindeki değişiklikler, doğal hazne ve sink’lerin (yutakların) zayıflamasına neden olabilir;
* Mevsimlik kar ve kalıcı kar-buz örtüsünün kapladığı alan ve karla örtülü devrenin uzunluğu azalabilir; ani kar erimeleri ve kar çığları artabilir;
* Kar erimesinden kaynaklanan akışın zamanlamasında ve hacmindeki değişiklik, su kaynaklarını, tarım, ulaştırma ve rekreasyon sektörlerini etkileyebilir.
Ayrıca iklim değişikliği, Türkiye’nin özellikle çölleşme tehdidi altındaki yarı kurak ve yarı nemli bölgelerinde (İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde), ormancılık ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere yol açabilir. Son yıllarda Türkiye ormanlarında artış kaydeden toplu ağaç kurumaları ve zararlı böcek salgınları vb. afetlerin birincil nedeninin, kuraklık, hava kirliliği ve asit yağmurları olduğuna dair kuvvetli bulgulara rastlanmıştır. Yalnız 1993-94 yılları arasında yaklaşık 2 milyon m3ağaç serveti böcek yıkımı nedeniyle kesilmiştir.
Bunun yanı sıra, belki de 1970’li yıllardan başlayarak Akdeniz Havzasında etkili olan normalden daha kurak koşullara bağlı olarak, Ege ve Akdeniz bölgelerinde kitlesel boyutlarda olmasa da gözle görülür ağaç kurumaları gözlenmektedir. Ayrıca ağaçların zayıf düşmesi, ormanların fırtına, kar, çığ ve benzeri meteorolojik afet etkilerine karşı direncini de düşürmekte, bunun sonucunda ağaçlarda devrik ve kırık miktarı artmakta; bu da ormanın yapısını diğer zararlılara karşı dayanıksız hale getirmektedir. Bu olumsuz etkiler ormanlarımızın biyolojik çeşitliliğini, gen rezervlerini, karbon tutma kapasitelerini olumsuz yönde etkilemektedir.


Bilim ve Teknoloji

MollaCami.Com