Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Size bir gün değil bütün günler feda olsun canım annem..

Dünyanın en şöhretli saray ve salonlarının en lüks yemeklerini hiçbir zaman annemin sıcacık çorbasına tercih etmem.
En modern pastanelerin ürünleri, onun böreği ve çöreği kadar lezzetli değildir benim için. Çorbasındaki, çöreğindeki tadı ve lezzeti hiçbir yerde bulamam; onlarda anne kokusu vardır.
Yeryüzünde anne gibi mukaddes ve değerli ikinci bir varlık yoktur. Onun için hiçbir zaman annemin; "ekmeğine kuru, ayranına duru" diyemem. Onun kokusu olan her şey çok güzeldir.
Anne ağladığı zaman yürekten ağlar, gönülden ağlar, yüreği cayır cayır yanar. Anne; oğlu okula gider ağlar, askere gider ağlar, hasta olur ağlar, kızı gelin gider ağlar, bir mektup gelir ağlar.
Gözleri görmeyen, doğuştan âmâ bir genç,duygularını şöyle dile getirir: "Duydum ki, dünya çok güzelmiş; gündüzü aydınlatan güneş, geceyi aydınlatan ay ve yıldızlar, masmavi denizler, gökyüzü ve dağlar, bahar geldiği zaman renk renk çiçekler, lâleler, güller, menekşeler, çayır ve çimenler, her şey çok güzel olur, seyrine doyum olmazmış.
Güneş doğarken ve batarken dünyayı ayrı bir güzellik sararmış. Koyunlar, kuzular, cıvıl cıvıl öten kuşlar güzellik senfonisine ayrı bir renk katarmış. Ama ben anlatılan bu güzelliklerin hiç birini görmedim, hep kendi karanlık dünyamda yaşadım.

Üzülmüyorum ve şikâyetçi de değilim. Ancak yüreğimi yakan tek şey; şu gözlerimle anneciğimi bir kere görseydim, onu bir kere olsun seyredebilseydim. Başka şeyleri göremediğim için gam yemem, fakat annemi, Onu görmeyi, doya doya seyretmeyi ne kadar çok isterdim. Beni dokuz ay karnında taşıyan annemi, dizlerine yatıp uyuduğum, şefkatli elleriyle saçlarımı okşayan, beşiğimi sallayıp ninniler söyleyen, benim için gülüp, benim için ağlayan, yavrum-kuzum diyen annemi..
Efendiler efendisi sevgili Peygamberimiz (sas), kızı Hz. Fatıma'nın çeyizi serildiği zaman çok duygulanmış, gözleri yaşarmıştı. Bu durum, Hz. Fatıma'yı da etkilemiş, o da ağlamış,
"-Canım babacığım! bu mutlu günümüzde sevinmen gerekirken niçin ağlıyorsun?" diye sormuş.
Yeryüzüne ışık saçan Peygamberimiz (sas) yaşlı gözlerle şu cevabı vermiş:
"-Anneciğini hatırladım, Hatice'yi hatırladım. Senin gelin olduğunu, serilen çeyizini görmeyi ne kadar arzu ederdi, bu gününü görmeyi çok istiyordu." Diye cevap vermişti.
Anneler öyle değerli dir ki; çocukluk yıllarında hepimizin zaman zaman tattığımız ANA TERLİĞİNİ bile özler insan. Annelerden geldiği için mübarek olan o terlik bazen canımızı acıksa da özleriz.
"CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR"

Çok güzeldi kızılelma kardeşim...

Yazıyla ilgili bir önerim var size. Fontdan mı yoksa renkten mi kaynaklanıyor bilmiyorum göze yorucu geliyor. Daha farklı olsa güzel olur bence. Yine de bu sizin takdiriniz...

benim vazgeçemediğim iki şeyden biri de mavi renktir.
onun için değiştirmek istemiyorum.
defalarca arkadaşlara söyledim.hatırlattım burada herkes bilir bu kuruyası huyumu :) :)

Dünyanın en şöhretli saray ve salonlarının en lüks yemeklerini hiçbir zaman annemin sıcacık çorbasına tercih etmem.
En modern pastanelerin ürünleri, onun böreği ve çöreği kadar lezzetli değildir benim için. Çorbasındaki, çöreğindeki tadı ve lezzeti hiçbir yerde bulamam; onlarda anne kokusu vardır.
Yeryüzünde anne gibi mukaddes ve değerli ikinci bir varlık yoktur. Onun için hiçbir zaman annemin; "ekmeğine kuru, ayranına duru" diyemem. Onun kokusu olan her şey çok güzeldir.
Anne ağladığı zaman yürekten ağlar, gönülden ağlar, yüreği cayır cayır yanar. Anne; oğlu okula gider ağlar, askere gider ağlar, hasta olur ağlar, kızı gelin gider ağlar, bir mektup gelir ağlar.
Gözleri görmeyen, doğuştan âmâ bir genç,duygularını şöyle dile getirir: "Duydum ki, dünya çok güzelmiş; gündüzü aydınlatan güneş, geceyi aydınlatan ay ve yıldızlar, masmavi denizler, gökyüzü ve dağlar, bahar geldiği zaman renk renk çiçekler, lâleler, güller, menekşeler, çayır ve çimenler, her şey çok güzel olur, seyrine doyum olmazmış.
Güneş doğarken ve batarken dünyayı ayrı bir güzellik sararmış. Koyunlar, kuzular, cıvıl cıvıl öten kuşlar güzellik senfonisine ayrı bir renk katarmış. Ama ben anlatılan bu güzelliklerin hiç birini görmedim, hep kendi karanlık dünyamda yaşadım.

Üzülmüyorum ve şikâyetçi de değilim. Ancak yüreğimi yakan tek şey; şu gözlerimle anneciğimi bir kere görseydim, onu bir kere olsun seyredebilseydim. Başka şeyleri göremediğim için gam yemem, fakat annemi, Onu görmeyi, doya doya seyretmeyi ne kadar çok isterdim. Beni dokuz ay karnında taşıyan annemi, dizlerine yatıp uyuduğum, şefkatli elleriyle saçlarımı okşayan, beşiğimi sallayıp ninniler söyleyen, benim için gülüp, benim için ağlayan, yavrum-kuzum diyen annemi..
Efendiler efendisi sevgili Peygamberimiz (sas), kızı Hz. Fatıma'nın çeyizi serildiği zaman çok duygulanmış, gözleri yaşarmıştı. Bu durum, Hz. Fatıma'yı da etkilemiş, o da ağlamış,
"-Canım babacığım! bu mutlu günümüzde sevinmen gerekirken niçin ağlıyorsun?" diye sormuş.
Yeryüzüne ışık saçan Peygamberimiz (sas) yaşlı gözlerle şu cevabı vermiş:
"-Anneciğini hatırladım, Hatice'yi hatırladım. Senin gelin olduğunu, serilen çeyizini görmeyi ne kadar arzu ederdi, bu gününü görmeyi çok istiyordu." Diye cevap vermişti.
Anneler öyle değerli dir ki; çocukluk yıllarında hepimizin zaman zaman tattığımız ANA TERLİĞİNİ bile özler insan. Annelerden geldiği için mübarek olan o terlik bazen canımızı acıksa da özleriz.
"CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR"



böyle yapabiliriz ama

Bilmiyordum bu kuruyası huyunuzu (sizin deyiminizle) :) öğrenmiş oldum...

Ben terciih ederim guzel yemekleri annemin corbasina :)

Çok güzel bir yazı kardeşim, teşekkür ederim + puan..


Annelik ve Çocuk Eğitimi

MollaCami.Com