Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ağaç Oymacılığı hakkında bir makale...



Ağaç Oymacılığı

Mihrali Bey Konağımın insanı büyüleyen tavanına basıma kaldırıp baktığımızda. Divriği Ulu caminin minberini izlediğimizde, eski bir ahşap konağın kapısındaki ince figürlerle nakşedilmiş zarafete takıldığımızda, ya da annemizin cevizden yapılmış cehiz sandığına. duvara asılmış aynalık çerçevesine. mücevher kutularına gözlerimiz dalıp gittiğinde, ağacın insan eliyle nasıl şekillendiğini, üzerine nakşedilen desenlerin efsunkâr bir şekilde insanı nasıl cezp ettiğine sabit oluruz. İnsanımız oturduğu mekanların, kullandığı eşyaların daha doğrusu gözünün değdiği her şeyin, güzel görünmesi ve estetik olması İçin ne gerekiyorsa, ruhunun gizeminde dalgalanan duygularını onun üzerinde görmek istemiştir. İnsanoğlunun yasam macerasına en basından beri şahitlik eden ağaç. insanın ruhsal dünyasının hassas esintisinden nasibini almıştır. Bir çok materyali işlediği gibi ağacı da işlemiştir insanımız... İnsanımız, ağaçla tanışık olduğundan beri, ruhunun derîn ve engin zarafetini ağaçların üzerine işleyerek ve onu şekillendirerek ilade etmiştir
Bugün her birine geleneksel el sanalı olarak baktığımız ve antika değerindeki bu eşyalar, kültürel dokumuzun zengin kaynağım teşkil etmekledir Geleneksel Türk el sanatlarımızdan biri olan ağaç oymacılık sanatı uzun yıllar öncesine dayanmaktadır özellikle Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Anadolunun coğu şehirlerinde ağaç oymasıyla yapılmış sayısız eserlerin zamanımıza kadar ulasan örneklerini büyük bir hayranlıkla seyretmekteyiz. Selçuklu mimarisinde camı, medrese. kervansaray, saray ve köşklerin avlu ve giriş kapılan, oymacılık sanatının birer şaheserleridir Camilerin giriş kapılan gibi mihrapları da aynı maharetle işlenmiş, geometrik desenler, çiçek motifleri ve ayel-i kerimelerle süslenmiştir Ağaç oymacılığı konakların tavan süslemelerinde ve pencere pervazlarında ve kapı İşlemelerinde en nadide örnekleriyle kendini göstermektedir.
Sanata gönül verenler
Bugün anadolunun bütün yöresi zengin ve her biri birbirinden değerli ağaç oyma sanatının şaheserleriyle doludur Anık. aynı yoğunlukta yapılmayan ağaç oymacılık sanatı, giderek kaybolmaya ya da sayıları bir elin parmağını geçmeyecek kadar azalan ustalar ve sanatkârlar taralından sürdürülmektedir. Bir geçim kaynağı ve hayatı idame ettirme acısından gerek yeterli pazarı gerekse yeterli desteği görmeyen ağaç oyma sanatkarları. mesleklerini ya hobi yada geçimini temin eden asıl mesleğinin yanında arta kalan zamanlarında icra etmeye çalışmaktadırlar.
Bugün. Sivas’ta ağaç oymacılığı sanatıyla uğrasan usta ve sanatkârlar. kendi evlerinin bir kösesinde ya da bahçesinde küçük çapla kurdukları atölyelerinde çalışmalarım sürdürmekteler. Ürettikleri sanat eserlerini ise ayırdıkları zaman ve verdikten emeğin hic de karşılığı olmayan bir ücretle ve belki de yürekleri sızlayarak ve kendilerinden kopup giden bir parça gibi satabilmektedirler

Gökdemir Kardeşler
Evlerinin genıs avlusunun bir kösesinde derme çalma tahtalardan oluşturulmuş kulübeyi andıran atölyelerinde çalışıyor Gûkdernir kardeşler.* Birbirlerinden birer ikişer yas arayla yirmili yaslartndalar. Okullarım bitirip İs bulamayınca, evlerinin bahçelerine kurdukları bu atölyelerinde sabahlan aksama kadar ellerinde iskarpelaları Osmanlı ve Selçuklu motiflerini ağaçların üzerine nokta nokta ve sabırla isliyorlar
Ağaç oymacılığı yapmak cok zevkli ve nsanı rahatlatan bir uğraş, diyor bize ağaç oymacılığı sanaiıyla uğrasan GÖkdemir kardeşlerden en büyüğü olan Ahmet Gökdemir. ”Bir kez bu İsı yapanlar ve elindeki kütük ağaçtan ya da duz bir tahtadan bakiıkca insanı düşündüren bir eser çıkaranlar bunun tadını cok iyi bilirler Elinin altında duran ağaçtan kopardığın her bir parça ile ağacın oyulup şekillenmesi, düşlediğin ve üzerine çizdiğin sekle adım adım dönüşmesi ve bunu kare kare görmek tadı doyumsuz harika bir duygudur. Eğer desenli bir ağacın üzerinde isleme yapıyorsan, desenlerini ve figürlerini altında duran ağaç damarlarını izlemek cok keyif vericidir.” diyor
Küçük kardeş Mustafa GÖkdemir ağaç oymacılığını anlatıyor bize: ”Ağaç isçiliğinde, ağaçlar üzerine el yordamıyla (ıskarpeta) dediğimiz bir alet ile çeşitli desenler ve şablonlar çıkartıyor ve desenleri kabartarak yapıyoruz. Ağaç isçiliğinde en cok. kakma, kündekari, kabartma oyma. kafes ve boyama gibi teknikler uygulanmaktadır.” Bu ağaçların olabildiğince islenmemiş ve kullanılmamışlarım temin ettiklerini anlatan GÖkdemir. daha cok küçük boyutlu levhalar üzerine hat sanatı basla olmak üzere Osmanlı ve Selçuklu desen ve figürlerini islediklerini. Örneğin Hayat Ağacı motifi. Selçuklu Cİft bastı kartalı gibi desenleri nakşettiklerim anlatıyor. Ayrıca ağaç oyma sanatında üretilen mamuller genellikle ceyız sandığı, mücevher kutuları, sehpa (akımları. tepsi, tava, aynalıklar, tsimliklerve duvar panolar tezyin ettiklerini söylemektedir. Aslında her lürlü ağaçtan oyma yapılabileceğini söyleyen Gökdemir, ”Oyma işlemi için en uygun olan ağaç cesillermın Anaboz, maun. gül, ceviz. cam, meşe. elma, armul, sedir, kestane. kiraz ağacı olduğunu ama en cok kullanılan ceviz, çam, gül ağacıdır. Bunlardan, kestane, kiraz, ceviz ve cam ağacından islenen oyma kapı, lavan ve diğer eşyalar büyük emek İstiyor. Özellikle kiraz ve kestane ağacı cok emek istiyor, meşe ve ceviz ağacı onlara göre daha rahat, cam ağacı ise islemesi ağaç türüdür. İslemesi oldukça kolay olan kavak ağacı, liflerinin dağılmaya eğilimli olması nedeniyle cok fazla mce ıscihk gerektiren figürlerin olduğu oymacılıkta kullanılamıyor Abano2. ceviz, maun ve gül gibi ağaçlar ise, oldukça sert ve dayanıklı bir malzeme olduğundan üzerine desen ve figürler cok zor isleniyor bu nedenle sanatkârın istediği sekle ulaşması için çok sabırlı olması gerekiyor. Birde kuruduktan sonra bozulma özelliği olmaz ve islemesi zordur. Ama cam gibi kavak gibi herhangi bir ağaç ise islemesi kolay ama hem kalite acısından hem de dayanıklılık açısından uygun değildir. Bunlarda oyma yaparken lifleme ve yapıldıklan sonra ölçüsü değişiyor ve bayağı bir çarpılıyor. Ama maunda, cevizde, abanozda yıllar geçse de bozulma olmuyor Sertliğinden dolayı kaynaklanan zorluklar var. Her turlu ağacın üzerine desen »slomesı yapılması İCİn kurumuş olması cok önemlidir.** diyor.
Gökdemir. cok larkl» olarak da eski konaklardan sökülmüş kapılan yıkılan binalardan alarak, yemden hayat bulmalarına ve gelecek zamanlara birer sanateseri olarak kalmalarına kapı aralıyorlar Her bir kapı, uzun yıllar hizmet ettiği binanın yıkılmasıyla birlikte. yakılmak üzere odunculara düşeceği yerden alınıp, bu atölyenin tezgahı üzerine yatırılıyor, tıpkı bir doktorun elinde amelryat masasına yatırılıp yeniden hayata döndürüldüğü gibi yeni bir ameliyeden geçiriliyor ’Önce eskiciden aldığımız, ağacı kautrtı.
yapısı sağlam ve uzerine hiç isleme yapılmamış
düz kapıyı, temizce yıkayıp kır ve tozundan
arındırıyoruz. Sonra varsa üzerindeki çivi, menteşe,
kilit gibi ilaveleri temizliyoruz. Kapının yapılısına göre
kutlanılmış olan parçalarına uygun deşer ve figürler tespit ederek üzerine çiziyoruz ve sonrada çizdiğimiz bu şekillere göre oyma işlemine başlıyoruz. Bir
kapı. üzerindeki figür ve desenlerin değişikliği ve gmfiliğıne göre onbes günden ıkı aya kadar zamanımızı alıyor Hassas çalışmak detayları iyi islemek
gerekiyor” diyor. Bugüne kadar bir cok kapı ve yine cok sayıda tavan islemesi yaptıklarım belirten Gökdemir kardeşler, hic islenmemiş ağaçlar üzerine de çeşitli desenler ve figürler isleyerek, tablolar yaptıklarını, bunların arasında çoğunluğunu hat yazıları ve Gökmedrese ve Sıfaiye üzerindeki motifler ile çeşitli ebatlarda tavanlar olduğunu anlatıyor

Neler yapılabilir?
Tarihi konaklarımızın kapısında, ibadethanelerimizin minberinde, özenle seçtiğimiz ev eşyalarımızda ve duvarlarımızı süsleyen aynalık ve tablolarda yer alan her bin birer sanat şaheseri olan ağaç oymacılığı ne yazık ki hak ettiği yerde bulunmamaktadır. Bugün ağaç oymacılığı sanatıyla uğrasan sanatkârlarımız dağınık bir yapıda bulunmaları ve henüz organize olmamış bir sektörün acısını ve sancısını çekmektedir Bin bir emek ve göz nuruyla, adeta iğneyle kuyu kazarak meydana getirdikleri eserlerin bedelim layıkıyla alamamanın çaresizliğini yasamaktalar Su anda oymacılık yapan sanatkârımız, yaptığı eserinin bedelini alamadığından ve sanatının geniş kitlelerce yeterli ilgi ve alaka gösterilmediğinden bir sanat eseri meydana getirmenin hazzını yaşayamıyor,..
Kimi şehir ve ilçelerimizde ağaç oymacılığının belirli bir asama kaydederek, iyi bir seviyeye ulaştığı görülmektedir. Sahip çıkılan ve desteklenen yörelerde, hem bir çok insanın geçim kaynağı, şehrin tanıtılması ve kültürümüzün bir unsuru olan el sanatının yaşatılması açısından sevindirici bir konumdadır. Devrek’te baston imalatı bunun güzel b*r örneğidir. Keza Safranbolu’da Safranbolu evlerinin makelı hem yüzlerce insanın geçimini sağlamakta hem de Safranbolu’nun tanıtımına katkı sağlamaktadır Bugün bu konumda bulunmayan ağaç oymacılığının Sivas’ta Önü açıktır Bugün hediyelik eşya olarak sunduğumuz kalemlik ve çubukçutugun yanına ilave olarak. Sıvasın tarihi mekanlarının. Gökmedrese’nin, Burucıye’nm, Cifte Minarenin. Kongre Müzesinin, Hükümet Konağı’nın Eğnköpn/nün ağaç oymacılığı ile detayları işlenmiş masa üstüne konulabilecek küçük maketleri yapılabilir. Bu is bir sektöre dönüştüğünde, onlarca kişi geçimini sağlar ve Sivas’ımızın hem hediyelik eşya türü zenginleşmiş olur. hem Sivas’ımız tanıtılmış ve hem de el sanatımız yaşamış olur. Bu yapılamayacak kadar zor bir şey değil.
Sivas dışındaki yörelerde çalışma masalarında, vitrinlerde ağaç oymacılığı ile yapılmış Sivas tarihi eserlerinin küçük maketlerini görmek herhalde cok tatlı bir zevk olsa gerek...
Ve bir başka usta Yüksel Pala..
Onun çalışması da farklı değil..
Geleneksel kültürümüzün yaşatılması ve yeni kuşaklarla bulusturulmas» acısından ise saygıdeğer bir uğraş. Ortaokulu bitirdikten sonra esnaflıkta uğraşmaya başlayan Yüksel Pala, arla kalan zamanlarında, ağaç isleriyle uğraşmaya gemi maketi yaparak başlamış Oymacılık isine Osmanlı ve Selçuklu dönemi ağaç oyma eserlerini zevkte seyrettiğini ve onlardan esinlenerek başladığını, bir iki iane deneme yaptığını ve ardından yedi sekiz senedir oymacılık isini sürdürdüğünü söylüyor. İstanbul’da ikamet etmekte olan ağabeysine yardım maksadıyla başladığı maket yapımı, zamanla hobiye dönüşmüş ve maket yapımına başlamış ’Maketi hobi olarak yapıyordum. Bir gemi maketini bir kalyonu eskinin yelkenli gemisini salonun bir kösesinde ya da masanızın üzerinde görmek size de haz verir bence,
Uğraşmak zevkli bir şey,” diyor ve ilave ediyor, ”3 cm uzunluğundan tutun 90 cm. 1 metreye kadar gemi modelleri var boy boy. Maketleri on seneye yakın yaptım, simdi de eski yoğunlukta olmasa da zaman zaman yapıyorum.” İşlenebilecek ağaçlan Sivas’ta bulmakta zorlandığını anlatan Yüksel Usta ”Sivas’ta abanozu ve cevizi bulamam* Keza maunu Türkiye’de bulamam. Cevizi çevre illerden mesela Tokat’tan kütük veya plaka halinde isleyebileceğim şekilde arkadaşlar vasıtasıyla getirtebiliyorum Bazen burada da mevcut olduğu zaman arkadaşlarım ayırırlar bana, İslenmemiş olması da şart değil, işlenmişleri de tekrar isleyebiliyorum. Mesela ceviz bir sandığın kapağı da iyi bir malzeme elab \ yor. Cunku kurumuştur, sağlamdır,” İslenebilecek ağaç ’Önce marangozda planyadan geçtikten ve biraz durduktan sonra ben onu kademe kademe 2-3 zımpara ile aşağı düşürüp düzgün bir sevryeye getiriyorum, Sonra üzerine kalemle çizime başlıyorum ve sonra oymaya başlıyorum. Kaba yerlerim keskiyle, ince yerlerini neşterle isliyorum. Uzun bir zaman alıyor ama neşterle bütün ince detaylar ortaya çıkıyor,”
Yüksel Pala oyma isçiliğinde özellikle pano ve tablolar yaptığını anlatıyor ve Osmanlı armasını islediğini, hayat ağacı motifini ve Selçuklu cıft başlı kartalını yaptığını söylüyor. İlk fırsatta Çanakkale’de ıkı askerin çekilmiş fotoğratını ağaca isleyeceğini anlatıyor


Cihan YÜCE
sultanşehir


Ahşap Oyma

MollaCami.Com